Analiz

Dünya Enerji Görünümü 2024 Raporu

Jeopolitik gerilimler, özellikle Ortadoğu’da petrol ve doğal gaz arzına yönelik riskleri artırmıştır.
2030 yılına kadar küresel ham petrol üretim kapasitesinin günlük 8 milyon varile ulaşması beklenmektedir.
Dünya genelinde petrol ve doğal gaz gibi fosil yakıtlar belli bölgelerde yoğunlaşmıştır ve bu bölgelerdeki istikrarsızlıklar küresel arz güvenliğini tehdit etmektedir.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Küresel enerji sektörü, son on yılda derin dönüşümler yaşamıştır. Bu dönüşümler, iklim değişikliğiyle mücadele, enerji arz güvenliği ve temiz enerjiye geçişin hızlandırılması gerekliliği gibi küresel meydan okumalarla şekillenmiştir. 2024 yılı Dünya Enerji Görünümü (WEO), bu dönüşüm sürecini ele alarak enerji talebindeki değişimleri, yenilenebilir enerji kaynaklarının yükselişini ve fosil yakıtların azalan rolünü incelemektedir.[i]

Enerji güvenliği, küresel enerji piyasalarında son yıllarda daha fazla önem kazanan bir konu olmuştur. Jeopolitik gerilimler, özellikle Ortadoğu’da petrol ve doğal gaz arzına yönelik riskleri artırmıştır. IEA’nın 2024 raporunda, özellikle Hürmüz Boğazı üzerinden taşınan petrol ve LNG sevkiyatlarının küresel enerji arzı üzerindeki stratejik önemi vurgulanmaktadır. 2023 yılında enerji piyasaları doğal gaz fiyatlarındaki düşüşlerle yeniden dengeye gelmiş, ancak bu dengenin kırılgan olduğu belirtilmiştir.[ii]

2030 yılına kadar küresel ham petrol üretim kapasitesinin günlük 8 milyon varile ulaşması beklenmektedir. LNG üretim kapasitesinin %50 oranında artacağı öngörülmektedir. Bu artış, enerji arz güvenliği üzerinde önemli bir rahatlama sağlayacaktır. Ancak enerji güvenliğinin sağlanması yalnızca arz artışlarıyla değil, aynı zamanda temiz enerji kaynaklarının yaygınlaştırılması ve enerji verimliliğinin artırılmasıyla mümkün olacaktır. Bu noktada, temiz enerji teknolojilerinin hızla geliştirilmesi ve uygulanması, enerji arz güvenliğini sürdürülebilir kılmada kritik bir rol oynayacaktır.

2024 raporu, fosil yakıtların küresel enerji sistemindeki azalan rolünü net bir şekilde ortaya koymaktadır. 2023 yılı itibarıyla fosil yakıtlar, küresel enerji talebinin %80’ini karşılamıştır. Ancak yenilenebilir enerji kaynaklarındaki hızlı artış, bu oranın 2030 yılına kadar azalacağını göstermektedir. Özellikle güneş ve rüzgâr enerjisi, elektrik üretimindeki paylarını hızla artırmaktadır. 2035 yılına kadar yenilenebilir enerji kaynaklarının küresel elektrik üretimindeki payı %40’ı aşacak, fosil yakıtların payı ise 50 yılın en düşük seviyesine gerileyecektir.[iii]

Bu geçiş süreci, enerji talebindeki yavaşlama ve elektrik talebinin hızla artmasıyla daha da hızlanacaktır. Küresel enerji talebi 2023-2030 yılları arasında yıllık %0.7 oranında artacakken, elektrik talebindeki artış bu oranı aşacaktır. Elektrikli araçların yaygınlaşması ve veri merkezlerindeki talep artışı, bu sürecin temel dinamiklerindendir. 2050 yılına kadar elektrik talebinin %60’ının yenilenebilir enerji kaynakları tarafından karşılanacağı öngörülmektedir.[iv]

2024 Dünya Enerji Görünümü raporu, küresel enerji sisteminde temiz enerjiye geçişin hızlandırılması gerektiğini net bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu süreç, enerji güvenliğini artıracak, fosil yakıtların çevresel etkilerini azaltacak ve iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir katkı sağlayacaktır. Ancak bu geçişin gerçekleşebilmesi için güçlü politikalar, küresel işbirlikleri ve özel sektör yatırımları gereklidir. Özellikle enerji verimliliği, temiz enerji teknolojileri ve inovasyonların desteklenmesi, sürdürülebilir bir enerji geleceği için elzemdir.

Küresel enerji sistemindeki dönüşümler, büyük fırsatlar sunmakla birlikte önemli zorlukları da barındırmaktadır. IEA’nın 2024 raporu, bu dönüşümlerin yönünü belirlemek ve politika yapıcılar için rehberlik etmek adına kritik bir rol oynamaktadır. Temiz enerjiye geçiş sürecinin hızlandırılması, enerji güvenliği ve küresel iklim hedeflerine ulaşma açısından büyük önem taşımaktadır.

Enerji güvenliğinin en büyük zorluklarından biri, enerji tedarik zincirlerini etkileyen jeopolitik gerginliklerdir. Dünya genelinde petrol ve doğal gaz gibi fosil yakıtlar belli bölgelerde yoğunlaşmıştır ve bu bölgelerdeki istikrarsızlıklar küresel arz güvenliğini tehdit etmektedir. Özellikle Ortadoğu’daki siyasi belirsizlikler, enerji kaynaklarının sevkiyatını ciddi şekilde etkileyebilmektedir. Örneğin Hürmüz Boğazı’ndan geçen petrol ve LNG taşımacılığı, küresel arzın %20’sini oluşturmakta ve bu bölgede meydana gelebilecek herhangi bir çatışma ya da engel, enerji piyasalarında ciddi fiyat dalgalanmalarına yol açmaktadır.

Temiz enerjiye geçiş süreci, küresel enerji güvenliği açısından önemli fırsatlar sunmakla birlikte bazı riskler de taşımaktadır. Yenilenebilir enerji kaynakları, fosil yakıtlara kıyasla daha istikrarlı ve çevre dostu olmasına rağmen bu kaynakların entegrasyonu altyapı yetersizlikleri ve depolama teknolojilerindeki sınırlamalar nedeniyle zorlayıcı olabilir. Örneğin güneş ve rüzgâr enerjisi üretiminin mevsimsel ve hava koşullarına bağlı olarak değişkenlik göstermesi, enerji güvenliğini riske atabilir. Bu nedenle enerji depolama teknolojilerinin geliştirilmesi ve elektrik şebekelerinin yenilenebilir kaynaklarla uyumlu hale getirilmesi, geçiş sürecinde kilit rol oynamaktadır.[v]

İklim değişikliği, enerji güvenliğini tehdit eden diğer önemli bir faktördür. Ekstrem hava koşulları, enerji üretim altyapısına zarar verebilir ve arz-talep dengesini bozabilir. Özellikle hidroelektrik, nükleer enerji ve kömür santralleri gibi suya dayalı enerji üretim tesisleri, su kıtlığı ve kuraklık gibi iklimsel olaylar karşısında savunmasız kalmaktadır. Örneğin Avrupa’da 2022 yılında yaşanan kuraklık, birçok hidroelektrik santralini etkileyerek enerji üretimini düşürmüş ve enerji fiyatlarının yükselmesine neden olmuştur.[vi] Bunun yanında bu etkinin artan bir şekilde Türkiye’de görülmesi an meselesi konumuna gelmiştir. Avrupa’da enerji ekonomisi modelleri olası krizler karşısında esneklik göstererek konut tüketiminin yükünü hafifleyici mekanizmalarla tüketiciyi koruma altına almaktadır.

Ayrıca deniz seviyesindeki yükselme, enerji altyapısını tehdit eden başka bir iklimsel sorundur. Sahil bölgelerinde yer alan enerji üretim tesisleri, iklim değişikliği nedeniyle daha sık aşırı hava olayları ve sel riskiyle karşı karşıya kalabilir. Bu durum, altyapının korunması ve enerji arz güvenliğinin sürdürülmesi açısından ek maliyetler ve zorluklar yaratmaktadır.[vii]

Enerji güvenliğini sağlamaya yönelik çözüm yolları, jeopolitik risklerin azaltılması, yenilenebilir enerji teknolojilerinin yaygınlaştırılması ve iklim değişikliğine karşı enerji altyapısının dayanıklılığının artırılması şeklinde sıralanabilir. İlk olarak enerji arzını çeşitlendirmek, jeopolitik risklere karşı korunmanın en etkili yollarından biridir. Avrupa’nın Rusya’ya olan bağımlılığını azaltma çabaları, bu alandaki önemli bir örnektir. LNG ithalatının artırılması, enerji arz kaynaklarının çeşitlendirilmesinin bir yolu olarak görülmektedir.

İkinci olarak, enerji verimliliği politikalarının benimsenmesi, talep tarafında enerji güvenliğini artırmanın etkili bir yoludur. Enerji verimliliği, enerji tüketimini azaltarak arz üzerindeki baskıyı hafifletir ve fosil yakıtlara olan bağımlılığı azaltır. Son olarak enerji depolama teknolojilerinin geliştirilmesi, yenilenebilir enerji kaynaklarının güvenilirliğini artıracak ve enerji güvenliğine katkı sağlayacaktır. Elektrik şebekelerinde akıllı teknolojilerin uygulanması, arz-talep dengesini optimize ederek enerji arz güvenliğini güçlendirebilir.[viii]


[i] International Energy Agency (IEA). (2024). World Energy Outlook 2024, https://www.iea.org/reports/world-energy-outlook-2024, (Erişim Tarihi: 19.10.2024).

[ii] Aynı yer.

[iii] Aynı yer.

[iv] Aynı yer.

[v] International Renewable Energy Agency (IRENA). (2021). World Energy Transitions Outlook: 1.5°C Pathway. IRENA, https://www.irena.org/publications/2021/Jun/World-Energy-Transitions-Outlook, (Erişim Tarihi: 19.10.2024).

[vi] Intergovernmental Panel on Climate Change (IPCC). (2022). Sixth Assessment Report. IPCC. https://www.ipcc.ch/report/ar6/wg2/, (Erişim Tarihi: 19.10.2024).

[vii] Aynı yer.

[viii] World Bank. (2020). Minerals for Climate Action: The Mineral Intensity of the Clean Energy Transition. https://documents.worldbank.org/en/publication/documents-reports/documentdetail/099052423172525564/p16627806f5aa400508f8c0bdcba0878a3e, (Erişim Tarihi: 19.10.2024).

Ömer Faruk PEKGÖZ
Ömer Faruk PEKGÖZ
Gazi Üniversitesi-Enerji Sistemleri Mühendisliği

Benzer İçerikler