Polonya Başbakanı Donald Tusk, Avrupa’nın “savaş öncesi döneme” girdiğini ve Ukrayna’nın Rusya tarafından mağlup edilmesi halinde Avrupa’da kimsenin kendini güvende hissedemeyeceğini söyleyerek açık bir uyarıda bulunmuştur.[1] “Gerçekten her senaryo mümkün” diye konuşan Tusk, sözlerinin devamında şu ifadeleri kullanmıştır:[2]
“Kimseyi korkutmak istemiyorum ama savaş artık geçmişte kalan bir kavram değil Zihinsel olarak yeni bir döneme alışmamız gerekiyor. Savaş öncesi bir dönemdeyiz. Abartmıyorum. Bu her geçen gün daha da belirginleşiyor.”
Polonya, Baltık devletleri ve İngiltere gibi ülkeler, Rusya’dan Avrupa’ya yönelik artan savaş riski konusunda sürekli uyarıda bulunmaktadırlar. Hatırlatmak gerekirse İkinci Dünya Savaşı’na giden süreç de Polonya, hem siyasi hem askeri olarak müttefik ve mihver devletler arasındaki çatışmanın merkez sahnesi olmuştu. Polonya’nın özellikle İngiltere’yle kurduğu ortaklıklar, onu savaşın içerisine daha fazla sürüklenmesine neden olmuştu. Günümüzde de benzer bir durumun yaşandığı söylenebilir. 2022 yılının şubat ayında Rusya, Ukrayna’ya saldırmaya hazırlanırken Polonya, hem Ukrayna hem İngiltere’yle üçlü bir savunma ittifakı kurmuştu. Bugün iki ülke, Ukrayna’nın Rusya’ya karşı savaşına en büyük desteği veren müttefik devletler olarak öne çıkmaktadır.
Tusk’dan önce İngiltere Savunma Bakanı Grant Shapps da 2024 yılının Ocak ayında yaptığı konuşmada benzer uyarılarda bulunmuş ve ittifakın “savaş öncesi bir dünyayla” karşı karşıya olduğunu öne sürmüştü. Diğer yandan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna’daki savaşın Rusya’nın zaferiyle sonuçlanması durumunda “NATO ile savaşma” niyetinde olduğunu reddetmektedir. Ancak Putin ve diğer Rus yetkililerin 2022 yılında Ukrayna’ya saldırıdan hemen önceki haftalarda bile strateji gereği bu niyetlerini gizlemişlerdi. Dolayısıyla Putin’in açıklamaları, Orta ve Doğu Avrupalı liderleri rahatlatacak bir teselli değildir. Yine de burada önemli bir soru ortaya çıkmaktadır. Rusya, NATO’ya meydan okuyabilir mi?
Buna cevaben Litvanya Dışişleri Bakanı Gabrielius Landsbergis, Hudson Enstitüsü’nde yaptığı konuşmada şu yorumda bulunmuştur:[3]
“Teeknolojik olarak daha ileri düzeydeyiz, daha hazırlıklıyız, daha iyi eğitimliyiz… Rusya şu anda gerçek bir savaş veriyor, bu orduyu kuruyor ve bizden askerî açıdan değil, siyasi olarak hazırlıklı olmamızı bekliyor.”
Tusk da aynı şekilde Avrupalı liderlerin özellikle siyasi olarak daha sert bir tutum benimsemeleri gerektiğini vurgulamaktadır. Kısacası Avrupa’nın bu savaşa kendilerini psikolojik olarak hazırlamaları oldukça önemlidir. İspanya Başbakanı Pedro Sánchez, AB liderlerinden “savaş” kelimesini kullanmayı bırakmalarını isterken; Polonya Başbakanı Donald Tusk, Avrupa’nın kendi bölgesinde savaşın artık soyut bir fikir olmadığını söylemektedir.
Rusya’yla savaş tartışmaları sürerken Avrupa’nın buna siyasi-psikolojik olarak ne kadar hazır olduğu soru işaretidir. Zira, AB ve toplam 27 üyesi, savaşın başlangıcından bu yana Ukrayna’ya 49,7 milyar Avroluk askeri yardım taahhüdünde bulunmuş, ancak şu ana kadar yalnızca 35,2 milyar Avro sağlamayı başarmış veya tahsis etmiştir. Mevcut askeri yardımlar; İskandinav ülkeleri, Almanya veya İngiltere gibi birkaç büyük bağışçı tarafından sağlanmaya devam etmektedir. Geçmiş bağışçıların çoğu ise çok az yeni sözler vermiş veya hiçbir şey vaat etmemiştir.
Avrupa’da “savaş” sesleri yükselirken; Ukrayna’nın Rusya’ya karşı verdiği mücadelenin başarısı da bir başka tartışma konusudur. Ukrayna Ordusu’nun Haziran 2023 tarihinde başlattığı karşı saldırının başarısızlıkla sonuçlandığı gerçeğini nerdeyse tüm Batı kabul etmeye başlamıştır. İngiltere, ABD ve Ukrayna arasında bu başarısızlığın sorumluluğuyla ilgili yoğun tartışmalar yaşanmıştır. Görünen o ki hem strateji başarısızdı hem de teçhizat yetersizdi. Bir diğer önemli faktör de Rus Ordusu’nun gösterdiği performanstır. Tüm bu faktörler, transatlantik arasındaki çekişmeyi de artırmıştır. İngiltere, bir yandan ABD’nin Ukrayna’ya askeri-mali desteğini sürdürmeye devam etmesi için yoğun çaba sarf ederken, diğer yandan Kıta Avrupası’na savaşa hazırlıklı olun çağrısı yapmaktadır.[4]
Rusya’nın Ukrayna’dan sonra yakın çevresinde başka kriz alanları yaratması, ABD’nin çıkarlarına vurulacak başka bir darbe olacaktır. Nitekim ABD, Ukrayna’daki savaşın Asya-Pasifik’teki sorunlarla ilgilenmeyi ve asıl rakibi Çin’le mücadeleyi geciktirdiğini düşünmektedir. Öyleyse Avrupa’nın güvenliğiyle yakından ilgilenmek, ABD’ye vakit kaybettirmekten başka bir işe yaramamaktadır. O yüzden ABD, Avrupa’nın bir an önce yüzünü Ukrayna’dan çevirip Asya-Pasifik’e odaklanmasını istemektedir. Avrupa ise kendi içerisinde siyasi bir birliktelik oluşturmakta zorlanmaktadır. Bu anlamda Polonya Başbakanı Donald Tusk, Avrupa’daki durumun İkinci Dünya Savaşı öncesindeki konjonktüre benzediği uyarısında bulunmaktadır. Eğer Avrupa, kendi güvenliği sağlamak için siyasi birliktelik oluşturmazsa bu, Batı’nın içeriden yıkılma sürecini hızlandırabilir.
[1] “If Ukraine is defeated, no one in Europe is safe, warns Tusk”, MSN, https://www.msn.com/en-ie/news/world/if-ukraine-is-defeated-no-one-in-europe-is-safe-warns-tusk/ar-BB1kMa1Q, (Erişim Tarihi: 30.03.2024).
[2] “NATO allies: War with Russia could come ‘very soon’”, Washington Examiner, https://www.washingtonexaminer.com/policy/foreign-policy/2945273/nato-allies-war-with-russia-soon/, (Erişim Tarihi: 30.03.2024).
[3] Aynı yer.
[4] Aynı yer.