Rusya’nın Ukrayna’ya karşı 2022 yılında başlattığı savaş, yalnızca Doğu Avrupa’daki jeopolitik dengeleri değiştirmekle kalmamış, aynı zamanda bu politikanın etkileri Uzakdoğu’ya da yansımıştır. Batı yaptırımlarının ekonomik ve diplomatik etkilerine karşı koymaya çalışan Moskova, Asya-Pasifik bölgesinde Çin ve Kuzey Kore ile işbirliğini derinleştirerek bu bölgedeki stratejik önemini artırmıştır. Çin ile düzenlenen ortak askerî tatbikatlar ve Kuzey Kore ile derinleşen stratejik ortaklık, ABD liderliğindeki ittifakları dengelemeye yönelik bir meydan okuma olarak değerlendirilmiştir. Aynı zamanda Rusya’nın Asya pazarlarına yönelimi, ekonomik bağımsızlığını güçlendirme ve Batı’nın yaptırımlarına alternatif oluşturma çabasını yansıtmıştır. Doğu Avrupa’daki savaşın yansımaları, Uzakdoğu’daki güç dengelerinde hem ekonomik hem de güvenlik boyutunda önemli değişikliklere neden olmuş ve bu durum, küresel stratejik sistem üzerinde uzun vadeli etkiler yaratmıştır.
Güney Kore Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol, dış politikada Kuzey Kore’ye uyguladığı yaptırımlar, Japonya’yla tarihsel sorunları çözme çabaları ve Çin’e karşı sert bir duruş sergileyerek ABD liderliğindeki ittifak yapısını güçlendirmiştir. Ancak ani sıkıyönetim ilanı ve bu süreçte yaşanan halk desteği eksikliği, Yoon’un görevden alınmasına neden olmuş ve dış politika mirasını zayıflatmıştır. Demokrat Parti’nin olası iktidarı durumunda, dış politikanın Kuzey Kore’yle diyalog, Çin’le daha dengeli ilişkiler ve Japonya’ya karşı sert bir yaklaşım benimsemesi beklenmektedir.[1] Bu durum, Washington’un Kuzeydoğu Asya’daki ittifak stratejilerini karmaşık hale getirirken, bölgesel güvenlik ve ticaret dinamiklerinde büyük belirsizlikler yaratmıştır. Japonya’yla ilişkilerdeki ilerlemeler halk desteğinden yoksun kalmış ve Yoon’un Çin’e yönelik sert söylemleri uluslararası toplumdan tepki almıştır. Bu eleştiriler, yalnızca Çin’in ekonomik ve diplomatik gücüne karşı tepki çekmekle sınırlı kalmayıp, ABD’nin bölgede liderlik ettiği ittifakların sürdürülebilirliğini de sorgulanır hale getirmiştir. Trump yönetiminin işlemsel yaklaşımı ve bölgedeki ittifaklara yönelik belirsizlikleri, Yoon’un politikalarının uzun vadeli istikrarı zorlayan ancak cesur bir miras olarak algılanmasına neden olmuştur.
Çin ve Rusya’nın Güney Kore çevresinde yürüttüğü ortak askerî faaliyetler, Asya-Pasifik bölgesinde artan bir güç mücadelesinin açık göstergesi olarak değerlendirilmektedir. 30 Kasım 2024 tarihinde Japon Denizi üzerinde gerçekleştirilen dokuzuncu ortak hava stratejik devriyesi, iki ülkenin koordineli askerî kapasitesini sergileyen dikkat çekici bir operasyon olmuştur.[2] Operasyona H-6N stratejik bombardıman uçaklarının dahil edilmesi, iki ülkenin askerî teknolojilerini ve güç projeksiyon yeteneklerini artırma amacı taşımaktadır. Bu faaliyetler, ABD’nin Japonya’da orta menzilli füze konuşlandırma planlarına karşı açık bir caydırıcılık mesajı niteliği taşımıştır. Ancak Tayvan ve Güney Kore gibi ülkeler bu operasyonları kışkırtıcı ve tehditkâr eylemler olarak değerlendirmiştir. Güney Kore’nin hava savunma tanımlama bölgesine yönelik ihlallerin ardından jetlerini havalandırarak verdiği sert yanıt, bölgedeki zaten karmaşık olan güvenlik dengelerini daha da hassas hale getirmiştir.
Çin ve Rusya’nın bu tür operasyonları, yalnızca askerî kabiliyetlerini test etmekle sınırlı kalmayıp, ABD liderliğindeki ittifakları dengelemeye yönelik stratejik bir meydan okuma olarak görülmektedir. Bu durum, bölgesel güç dengelerini yeniden şekillendirme potansiyeline sahip olmakla birlikte, küresel stratejik denklemleri de derinden etkilemektedir. Çin ve Rusya’nın ortak faaliyetleri, bölgedeki ABD müttefiklerini daha yakın bir işbirliği arayışına iterken, Asya-Pasifik bölgesinde istikrarsızlığın derinleşmesine yol açmaktadır.
Rusya’nın Kuzey Kore’yle derinleşen stratejik işbirliği, Kuzeydoğu Asya’daki güç dengelerinde uzun vadeli etkiler yaratma potansiyeline sahiptir. Pyongyang’ın Ukrayna Savaşı’na 11.000’den fazla asker göndererek Moskova’ya aktif destek sağlaması ve bu desteğin topçu mühimmatı ve füze gibi askerî kapasitelerle genişlemesi, iki ülke arasındaki stratejik bağımlılığın boyutlarını göstermektedir.[3] Bu ortaklık, Kuzey Kore’nin uluslararası izolasyonunu kısmen kırarken, aynı zamanda Rusya’nın Batı yaptırımlarını aşma çabalarına katkı sağlamaktadır. Pyongyang’ın nükleer programını artık müzakere edilemez bir konu olarak konumlandırması, ABD ve müttefiklerinin bu meseleye yönelik politika seçeneklerini ciddi biçimde daraltmaktadır. Bu işbirliği, ABD’nin Çin ve Kuzey Kore’yi çevreleme stratejisini zorlaştırmakla kalmayıp bölgede bir silahlanma yarışını tetikleme riski taşımaktadır. ABD’nin bu dinamiklere yanıt olarak Güney Kore ve Japonya ile güvenlik işbirliğini güçlendirmesi, bölgesel ittifakların devamlılığı açısından kritik öneme sahiptir. Ancak Rusya ve Kuzey Kore’nin ortak askerî manevraları, bu işbirliğini sınamakta ve ABD’nin bölgedeki stratejik pozisyonunu daha karmaşık hale getirmektedir.
Bir diğer yandan doğuda bölgenin önde gelen devletlerinden Hindistan, Batı’nın baskılarına rağmen Rusya’yla stratejik ilişkilerini koruma ve genişletme kararlılığını sürdürmektedir. 2024 yılında Moskova’da düzenlenen Hindistan-Rusya Hükûmetler arası Askerî İşbirliği Komisyonu toplantısında, Hindistan’ın Rusya’yla stratejik ortaklığını sürdüreceğine dair verdiği güçlü sinyaller dikkat çekmiştir.[4] Ukrayna Savaşı sonrası Hindistan’ın Rusya’dan petrol ithalatını %40’a çıkarması, bu stratejik bağımlılığın ekonomik boyutunu vurgulamaktadır. Ancak enerji ithalatındaki artan taşımacılık maliyetleri ve azalan indirimler, Hindistan’ı ABD gibi alternatif kaynaklara yönelmeye itmiştir. Hindistan’ın savunma alanında Rusya’dan ithalatındaki azalma, yerli üretime dayalı politikaların bir sonucu olarak öne çıkmaktadır. ABD’nin yaptırım tehditleri, Hindistan’da egemenlik kaygılarını artırmış ve dış politika bağımsızlığı taleplerini güçlendirmiştir. Bu bağlamda, Washington’un Hindistan’ın Rusya’yla tarihî bağlarını dikkate alarak daha pragmatik bir yaklaşım benimsemesi gerekliliği ortaya çıkmıştır. Ayrıca Hindistan’ın Ukrayna Krizi’nde arabulucu bir rol üstlenmesi, bölgedeki stratejik dengeyi koruma açısından kritik bir hamle olarak değerlendirilmektedir.
Rusya’nın Asya’ya yönelik sanayi ürünleri ihracatının %70’inden fazlasını oluşturması, Batı yaptırımlarını dengeleme ve Asya pazarlarına entegrasyon stratejisinin bir parçası olarak görülmektedir.[5] Çin, Hindistan ve Güney Kore gibi büyük ekonomilerle artan ticaret, Rusya’nın ekonomik etkinliğini sürdürmesine katkı sağlasa da bu bağımlılık Moskova’yı ekonomik açıdan kırılgan hale getirmektedir. Aynı zamanda Japonya Başbakanı Ishiba Shigeru’nun NATO benzeri bir kolektif güvenlik ittifakı önerisi, Rusya’nın Asya-Pasifik’teki stratejik çıkarlarına yönelik bir meydan okuma olarak görülmektedir. Ancak Rusya’nın bu girişime karşı Çin’le askerî ve ekonomik bağlarını derinleştirme potansiyeli de göz ardı edilmemelidir.
Bu bağlamda Doğu Avrupa’dan Asya-Pasifik bölgesine uzanan Rus stratejisi merkezli güvenlik ve ekonomik işbirliği söz konusu iken Asya-Pasifik’teki dinamikler, Rusya, Çin, ABD ve bölgesel aktörler arasındaki stratejik rekabet çerçevesinde karmaşık bir hal almıştır. Her bir ülkenin izlediği stratejiler, bölgesel dengeleri yeniden şekillendirme potansiyeline sahip olmakla birlikte, uzun vadeli etkileri henüz tam anlamıyla kestirilemeyen bir süreç olarak devam etmektedir.
Rusya-Ukrayna Savaşı’nın ardından Moskova, Batı’nın yaptırımlarına karşı stratejik bir yanıt olarak Asya-Pasifik’teki etkisini artırmaya yönelmiştir. Bu bağlamda Rusya’nın Çin ve Kuzey Kore ile askerî işbirliklerini derinleştirmesi, ABD liderliğindeki ittifaklara yönelik bir denge stratejisinin parçası olarak değerlendirilmiştir. Kuzey Kore’nin Ukrayna Savaşı’nda Rusya’ya sağladığı askerî destek, iki ülke arasındaki bağların karşılıklı stratejik bağımlılığa dönüştüğünü göstermektedir. Bununla birlikte bu işbirliği Asya-Pasifik’te mevcut bir silahlanma yarışını daha da üst seviyeye çıkararak bölgedeki güvenlik dengesini sarsma riski taşımaktadır. Aynı zamanda, Rusya’nın enerji ticaretindeki yeniden yönelimi ve Çin, Hindistan, Güney Kore gibi büyük ekonomilerle geliştirdiği ve olası geliştirme ihtimali olan ekonomik bağlar, Moskova’nın Asya pazarlarına entegrasyonunu artırırken, bu ülkelerle karşılıklı bağımlılık ilişkisini derinleştirmiştir. Ancak bu süreç, Moskova’yı özellikle Çin gibi büyük aktörlere karşı daha kırılgan bir konuma itmektedir.
Güney Kore’nin bu dinamikler karşısında denge politikası arayışına girmesi, bölgesel jeopolitik denklemleri yeniden şekillendirebilir. Trump yönetiminin NATO gibi çok taraflı güvenlik mekanizmalarına olan mesafesi ve ABD’nin bölgede daha işlemsel bir strateji benimseme olasılığı, Güney Kore’yi Çin ve Rusya’yla dengeli ilişkiler geliştirmeye teşvik edebilir. Seul, Moskova ile ilişkileri yeniden başlatmayı değerlendirebilir; ancak bu adım, Kuzey Kore ile Rusya arasındaki askerî bağların gevşetilmesi gibi koşullara bağlı olabilir. Güney Kore’nin enerji güvenliği ve bölgesel yalnızlık kaygıları, bu tür bir girişimi daha olası hale getirmektedir. Bu senaryo, Moskova’nın Asya-Pasifik’te stratejik fırsatlar ararken, aynı zamanda ABD liderliğindeki ittifakların bölgede güç kazanma çabalarını da karmaşıklaştırabileceğini göstermektedir. Sonuç olarak Rusya’nın Asya-Pasifik’teki bu çok yönlü stratejik adımları, küresel jeopolitik dengeler üzerinde kalıcı etkiler yaratma potansiyeline sahiptir.
[1] Choe Sang-Hun, “Impeachment in South Korea Has Cost Washington a Staunch Ally”, New York Times, https://www.nytimes.com/2024/12/16/world/asia/south-korea-us-diplomacy.html, (Erişim Tarihi: 21.12.2024).
[2] “China And Russia Intensify Military Maneuvers Near South Korea”, The Pinnacle Gazette, https://evrimagaci.org/tpg/china-and-russia-intensify-military-maneuvers-near-south-korea-73445, (Erişim Tarihi: 21.12.2024).
[3] Edward Howell, “Any new Trump–Kim summit risks another no deal. The US must nurture old alliances to contain North Korea”, Chatham House, https://www.chathamhouse.org/2024/11/any-new-trump-kim-summit-risks-another-no-deal-us-must-nurture-old-alliances-contain-north, (Erişim Tarihi: 21.12.2024).
[4] Rushali Saha, “US Needs to Accept the Reality of India-Russia Relations”, The Diplomat, https://thediplomat.com/2024/12/us-needs-to-accept-the-reality-of-india-russia-relations, (Erişim Tarihi: 21.12.2024).
[5] “Boleye 70% Rossiyskogo Nesyryevogo Eksporta v Aziyu Sostavlyayut Promyshlennyye Tovary”, Kommersant, https://www.kommersant.ru/doc/7384518?erid=F7NfYUJCUneP51LXRazh, (Erişim Tarihi: 21.12.2024).