Google’ın, Başkan Donald Trump’ın bir kararnamesini takiben Meksika Körfezi’ni ABD’li kullanıcılar için “Amerika Körfezi” olarak yeniden adlandırma kararı, ABD ile Meksika arasında diplomatik gerilime yol açmıştır. Meksika Devlet Başkanı Claudia Sheinbaum, bu tek taraflı değişikliğe şiddetle karşı çıkarak, söz konusu adlandırmanın uluslararası deniz hukukunu ve Körfez’in ortak tarihi ile jeopolitik önemini göz ardı ettiğini savunmuştur.
Meksika Körfezi; Meksika, Amerika Birleşik Devletleri ve Küba tarafından paylaşılan önemli bir coğrafi bölgedir. Uluslararası anlaşmalarda ve deniz hukukunda uzun süredir bu isimle tanınmaktadır. Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (UNCLOS), karasuları üzerindeki egemenlik haklarını tanımlayarak tek taraflı toprak taleplerini sınırlandırmaktadır. UNCLOS’a göre, bir ülkenin karasuları kıyıdan itibaren yalnızca 12 deniz mili genişliğinde olup bunun ötesindeki sular uluslararası kabul edilir veya belirli durumlarda ortak yargı yetkisine tabidir.[1]
Meksika’nın isim değişikliğine karşı argümanı, bu uluslararası yasal çerçeveye dayanmaktadır. Trump yönetimi, yalnızca ABD’li kullanıcılar için dahi olsa Körfez’in adını değiştirerek, yasal olarak tanınanın ötesinde sembolik bir egemenlik iddiasında bulunuyor gibi görünmektedir. Sheinbaum Hükümeti, ABD’nin Körfez üzerinde münhasır haklara sahip olmaması nedeniyle böyle bir hamlenin küresel sahnede hukuki açıdan uygulanabilir olmadığını vurgulamıştır.
Google’ın Trump’ın kararnamesine uyma kararı, teknoloji şirketlerinin küresel siyasetteki rolüne dair soru işaretleri doğurmuştur. Şirket, resmi hükümet isimlendirme kurallarına uyduğunu belirtmiş olsa da bu durum dijital platformların siyasi etki aracı hâline gelebileceğini göstermektedir. İsim değişikliğinin seçici bir şekilde uygulanması (“Amerika Körfezi” isminin yalnızca ABD’li kullanıcılara gösterilmesi), tartışmanın kabul edildiğini gösterirken, aynı zamanda dijital haritalama teknolojilerinin ulusal anlatıları şekillendirme ve kamu algısını etkileme potansiyelini de gözler önüne sermektedir.
Sheinbaum’un, Google’dan “Meksika Amerikası” terimini arama sonuçlarına dâhil etmesini talep etmesi, ABD’nin bölgenin tarihi ve coğrafi söylemi üzerindeki hâkimiyetine meydan okumak adına alınmış bir karşı önlem niteliğindedir.[2] Bu girişim, dijital temsil ve haritalama teknolojileri üzerindeki jeopolitik güç mücadelesinin boyutlarını gözler önüne sermektedir. İsimlendirme tartışması, yeni Trump yönetimi altında ABD-Meksika ilişkilerinin gerildiği bir dönemde yaşanmaktadır. Trump, Meksikalı kartellerin terör örgütü olarak sınıflandırılması, ABD-Meksika sınırında acil durum ilan edilmesi ve Meksika’dan ithal edilen mallara %25 gümrük vergisi getirilmesi gibi Meksika’yı doğrudan etkileyen politikalar uygulamaya koymuştur. Bu tedbirler, iki ülke arasındaki ekonomik ve siyasi gerilimleri zaten körüklemişken, Körfez’in yeniden adlandırılması meselesi diplomatik sürtüşmeleri daha da artırmaktadır.
Sheinbaum’un Kuzey Amerika kıtasının adının “Meksika Amerikası” olarak değiştirilmesi yönündeki ironik önerisi, Meksika’nın ABD’nin tek taraflı politika hamlelerine karşı direncini vurgulamaktadır. Yönetiminin Google’a yönelik resmi protestosu, yalnızca ABD’nin eylemlerine değil, aynı zamanda milliyetçi söylemlerin güçlendirilmesinde teknoloji şirketlerinin oynadığı role karşı da bir tepki niteliği taşımaktadır.[3]
Trump yönetiminin ekonomi ve göç politikalarındaki sert tutumu nedeniyle, ABD-Meksika ilişkilerinin daha da gerilmesi muhtemeldir. Meksika mallarına uygulanabilecek gümrük vergileri, ticaret üzerinde ciddi etkilere yol açabilir ve her iki ülkenin de tedarik zincirlerini ve ekonomik istikrarını sarsabilir. Ayrıca, Trump’ın Meksikalı kartelleri terör örgütü olarak tanımlama planlarını gerçekleştirmesi hâlinde, bu durum tek taraflı askeri müdahaleler için tehlikeli bir emsal teşkil edebilir.
Sheinbaum liderliğindeki Meksika’nın, bu tür hamlelere diplomatik direniş, ekonomik çeşitlendirme ve Avrupa Birliği ile Çin gibi küresel güçlerle stratejik ittifaklar kurarak yanıt vermesi beklenmektedir. Meksika Körfezi tartışması, ülkenin hem fiziksel hem de dijital alanlarda ABD etkisine karşı koyarken daha fazla özerklik iddia etmeye çalışacağının işaretlerinden biridir. Bu olay, Google gibi teknoloji şirketlerinin jeopolitik anlatıları şekillendirmedeki artan rolünü de vurgulamaktadır. Dijital çağda, bilgi ve temsil üzerindeki kontrol, bölgesel kontrol kadar önemlidir. Büyük miktarda coğrafi ve siyasi veriyi elinde bulunduran Google gibi şirketler, ulusal kimliğin ve tarihsel meşruiyetin fiili hakemleri hâline gelmiştir.
Google’ın ABD hükümetinin direktiflerine uyması, teknoloji şirketlerinin kendilerini tarafsız kuruluşlar olarak tanıtmalarına rağmen devlet güdümlü jeopolitik stratejilerin kilit aktörleri hâline geldiklerini göstermektedir. Bu durum, bilginin özelleştirilmesi ve çok uluslu şirketlerin devlet politikalarını ne ölçüde etkileyebileceği konusunda endişeleri artırmaktadır. Önümüzdeki dönemde Meksika gibi ülkeler, jeopolitik adlandırma kurallarına dair karar alma süreçlerinde daha fazla şeffaflık talep ederek dijital platformların daha fazla düzenlenmesi için baskı yapabilir. Ayrıca bu gelişme, diğer ülkeleri de ABD merkezli teknoloji devlerine bağımlılığı azaltmak amacıyla alternatif dijital haritalama platformları geliştirmeye teşvik edebilir. Tartışma, ulusal kimlik iddiası, dijital platformların jeopolitik gerçeklikleri şekillendirmedeki etkisi ve ABD-Meksika ilişkilerinin değişen doğası gibi geniş jeopolitik temaları yansıtmaktadır. Bu durum, tek taraflı isim değişikliklerinin gelecekte bölgesel veya kültürel anlaşmazlıklar için bir emsal teşkil edip etmeyeceği konusunda da kaygılara yol açmaktadır.
Eğer “Amerika Körfezi” ismi kabul edilirse, bu adlandırma bölgesel jeopolitiği ABD çıkarları lehine yeniden şekillendirmeye yönelik daha geniş bir stratejinin parçası hâline gelebilir. Buna karşılık Meksika’nın güçlü direnişi, egemenliğini ve uluslararası sahnedeki tarihsel meşruiyetini koruma kararlılığını ortaya koymaktadır. Bu anlaşmazlığın sonuçları, dijital çağda coğrafi adlandırma kurallarının nasıl tartışılacağına dair uzun vadeli etkiler yaratabilir.
Meksika’nın bu değişikliği reddetmesi, uluslararası hukuka olan bağlılığını ve ABD’nin tek taraflı hamlelerine karşı direnişini göstermektedir. Öte yandan Google’ın hükümet direktiflerine uyumu, teknoloji ve siyaset arasındaki artan kesişimi gözler önüne sermektedir. Bu tartışma, uluslararası ilişkilerde toprak taleplerinin ve ulusal kimliğin hem fiziksel hem de dijital alanlarda nasıl şekillendirildiğine dair önemli bir örnek teşkil etmektedir.
[1] “Mexico president to Google: Wrong to accept Trump’s Gulf of Mexico name change”, Reuters, https://www.reuters.com/world/americas/mexico-president-presents-letter-google-about-gulf-mexico-name-change-2025-01-30/, (Erişim Tarihi: 30.01.2025).
[2] “Mexico to question Google over Gulf name change after Trump order”, The Guardian, https://www.theguardian.com/world/2025/jan/29/mexico-google-gulf-america-name-change-trump, (Erişim Tarihi: 30.01.2025).
[3] Aynı Yer.