Analiz

Çok Kutuplu Düzenin Gölgesinde AB-Orta Asya Zirvesi

AB’nin Orta Asya’ya yönelik artan ilgisinde, bölgenin sahip olduğu stratejik maden kaynakları ve enerji potansiyeli belirleyici rol oynamaktadır.
Bu zirve, küresel güç rekabetinin keskinleştiği mevcut uluslararası ortamda yeni işbirliği alanlarının oluşturulmasına yönelik önemli bir diplomatik hamle olarak öne çıkmaktadır.
AB’nin enerji arz güvenliği, tedarik zincirlerinin çeşitlendirilmesi ve normatif etkinliğini koruma hedefleri doğrultusunda Orta Asya ile kurduğu çok boyutlu ortaklık, bölgesel istikrar ve kalkınma açısından da yeni fırsatlar sunmaktadır.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Avrupa Birliği (AB) ile Orta Asya ülkeleri arasında liderler düzeyindeki ilk zirve, 4 Nisan 2025 tarihinde gerçekleşmiştir. AB, Özbekistan’ın Semerkand kentinde gerçekleştirilen bu zirvede Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan’la stratejik ortaklık ilan etmiştir. Zirve, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Donald Trump’ın ticaret tarifelerini açıklamasının yarattığı küresel gerilim ortamında yapılmıştır. Bu zirve, küresel güç rekabetinin keskinleştiği mevcut uluslararası ortamda, yeni işbirliği alanlarının oluşturulmasına yönelik önemli bir diplomatik hamle olarak öne çıkmaktadır. 

Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırısı ve Çin’in ekonomik genişleme stratejileri, AB’nin stratejik özerklik hedefini acil bir öncelik haline getirirken, bu hedef doğrultusunda enerji arz güvenliği, kritik ham maddelere erişim ve ulaşım altyapısının çeşitlendirilmesi temel gündem maddeleri hâline gelmiştir.[1] AB, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Türkmenistan’la kuracağı sürdürülebilir ortaklıklar aracılığıyla yalnızca tedarik zincirlerini çeşitlendirmeyi değil, aynı zamanda çok kutuplu uluslararası düzende normatif etkinliğini de korumayı amaçlamaktadır.

Zirveye AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve AB Konseyi Başkanı Antonio Costa’nın katılımı, Brüksel’in bölgeye yönelik ilgisinin artışına işaret etmektedir. Von der Leyen, bölgenin enerji, turizm, ticaret ve ulaşım gibi sektörlerde AB’yle derin işbirliği potansiyeline sahip olduğunu belirterek 12 milyar euroluk yeni yatırım paketi açıklamıştır.[2] Bu paket; ulaşım, kritik ham maddeler, dijital bağlantı, su ve enerji alanlarında projeleri kapsamaktadır. AB, özellikle Çin’in hakimiyetinde olan lityum, manganez, krom ve titanyum gibi stratejik madenlerde bölgeyle daha yakın çalışmak ve yerel sanayilerin kalkınmasını da hedeflemektedir. 

Zirvenin merkezinde, Rusya ve Çin’e olan ekonomik bağımlılığın azaltılması fikirleri yer edinmiştir. AB, savaş sonrası dönemde Rus fosil yakıtlarına olan bağımlılığı azaltmak için çeşitli adımlar atsa da sıvılaştırılmış doğal gaz ve boru hatları üzerinden gelen petrol ithalatı hâlen blok içindeki tartışmalı konular arasında yer almaktadır.[3] Bu durum, AB’yi yalnızca enerji alanında değil, nadir toprak elementleri gibi stratejik hammaddelerde de dışa bağımlılığı azaltacak alternatif kaynak arayışına itmektedir. Çin’in bu alandaki hâkimiyeti, AB’nin gözünü Orta Asya’ya çevirmesine neden olmuş; Kazakistan ve Özbekistan’la imzalanan mutabakat zaptları bu stratejik yönelimin somut göstergeleri olmuştur.

AB’nin önceliği doğrudan jeopolitik bir meydan okuma değil, belirli sektörlerde rekabeti mümkün kılacak alternatiflerin oluşturulmasıdır. Bu çerçevede yalnızca hammadde ihracatına dayalı bir model değil, Orta Asya’da yerel sanayinin gelişimini destekleyen, bütüncül bir değer zinciri oluşturulması hedeflenmektedir. Tekstil, kimya ve inşaat malzemeleri gibi sektörlerdeki işbirliği olanakları da bu kapsamda değerlendirilmektedir. 

Ancak Tacikistan gibi ülkelerde lojistik yetersizlikler ve ulaşım bağlantılarındaki eksiklikler, bu ülkelerin Avrupa’yla entegrasyonunu zorlaştırmakta ve Rusya ile Çin’i pratik ortaklar haline getirmektedir. Bu noktada Trans-Hazar Ulaştırma Koridoru’nun önemi artmaktadır. AB’nin Küresel Geçit Girişimi kapsamında bu koridora 10 milyar euro yatırım taahhüdünde bulunması, bölgesel bağlantıları güçlendirmeye yönelik güçlü bir iradeyi yansıtmaktadır.[4]

Zirvede çok taraflılık, bölgesel güvenlik, temiz enerji ve halklar arası etkileşim gibi başlıklar da gündeme gelmiştir. AB yetkililerinin çatışmadan kaçınan ve diyaloga dayalı bir üslup benimsemeleri, birliğin dış politikasında normatif değerler ile stratejik çıkarlar arasında denge kurma çabasının bir yansımasıdır. Bununla birlikte AB’nin uzun vadeli çıkarlarını güvence altına alabilmesi yalnızca altyapı ve enerji projelerine değil, aynı zamanda bölge ülkelerinin siyasi gelişimlerinin desteklenmesine bağlıdır.

AB’nin Orta Asya’ya yönelik artan ilgisinde, bölgenin sahip olduğu stratejik maden kaynakları ve enerji potansiyeli belirleyici rol oynamaktadır. Özellikle Kazakistan’da keşfedilen yeni nadir toprak elementi rezervleri ile uranyum, lityum, titanyum ve kobalt gibi AB’nin yeşil dönüşüm ve nükleer enerji hedefleri açısından kritik öneme sahip madenler, Brüksel’in bölgeyle ekonomik ortaklığını daha cazip hale getirmektedir. [5]

Bunun yanı sıra Rusya’ya uygulanan yaptırımların bölgedeki ülkeler üzerinden dolaylı şekilde aşılması, AB açısından güvenlik odaklı bir hassasiyet yaratmakta ve işbirliğini bu alanda da derinleştirme gerekliliğini doğurmaktadır. AB, yaptırımların delinmesini engellemeye yönelik daha sıkı mekanizmalar kurulmasını talep ederken, bölge devletlerinin bu konuda gösterdiği sınırlı ilerleme ilişkilerin geleceği açısından önemli bir değişken haline gelmiştir.

Sonuç olarak AB ile Orta Asya ülkeleri arasında gerçekleştirilen ilk zirve, küresel güç dengelerinin yeniden şekillendiği bir dönemde Brüksel’in bölgeye yönelik stratejik yönelimini somutlaştıran önemli bir adımdır. AB’nin enerji arz güvenliği, tedarik zincirlerinin çeşitlendirilmesi ve normatif etkinliğini koruma hedefleri doğrultusunda Orta Asya’yla kurduğu çok boyutlu ortaklık, bölgesel istikrar ve kalkınma açısından da yeni fırsatlar sunmaktadır. Ancak bu ilişkilerin sürdürülebilirliği, yalnızca ekonomik ve jeopolitik çıkarlarla değil, aynı zamanda AB normlarına uyum süreciyle de şekillenecektir. AB’nin normatif değerleri ikinci plana atmadan stratejik çıkarlarını güvence altına alabilmesi, uzun vadeli etkisini belirleyecek temel unsurlardan biri olacaktır. Bu nedenle işbirliğinin derinleşmesi kadar ilkelerle uyumlu bir dış politika yaklaşımı benimsenmesi de büyük önem taşımaktadır.


[1] Bojan Brkić, “Central Asia-EU summit in Samarkand marks historic regional unity”, Euronewshttps://www.euronews.com/2025/04/04/central-asia-eu-summit-in-samarkand-marks-historic-regional-unity, (Erişim Tarihi: 05.04.2025).

[2] Sertac Aktan & Alice Tidey, “EU seals new Central Asia partnership deal as debut Samarkand summit ends”, Euronewshttps://www.euronews.com/my-europe/2025/04/04/eu-seals-new-central-asia-partnership-deal-as-debut-samarkand-summit-ends, (Erişim Tarihi: 05.04.2025).

[3] Aynı yer.

[4] Jennifer Rankin, “EU urged to put human rights centre stage at first central Asia summit”, The Guardian,https://www.theguardian.com/world/2025/apr/04/eu-urged-to-put-human-rights-centre-stage-at-first-central-asia-summit, (Erişim Tarihi: 05.04.2025).

[5] “EU leaders push for influence at Central Asia summit in Uzbekistan”, France 24https://www.france24.com/en/europe/20250404-eu-central-asia-uzbekistan, (Erişim Tarihi: 05.04.2025).

Sena BİRİNCİ
Sena BİRİNCİ
Sena Birinci, 2024 yılında Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Aynı zamanda Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi'nden çift anadal yapmıştır. Şu anda Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi'nde Siyaset ve Sosyal Bilimler alanında yüksek lisans eğitimine devam eden Sena’nın ilgi alanlarını Avrupa siyaseti, Avrupa Birliği ve seçim siyaseti oluşturmaktadır. Sena, ileri derece İngilizce, başlangıç seviyesinde Rusça bilmektedir.

Benzer İçerikler