Çin’in Propaganda Aracı Olarak “Sinema”

Paylaş

Çin Halk Cumhuriyeti, uzun zamandır Çin Komünist Partisi tarafından yönetilmektedir. Komünist Parti yalnızca siyasette değil ülkenin her alanında hakimiyet sahibidir. Çin, ekonomik açıdan dışa açık bir ülke olmakla birlikte Komünist Parti, halkı sosyal anlamda kontrol etmek için çaba sarf etmeye devam etmektedir. Bu kontrol mekanizmalarından biri de sinemadır. Komünist Parti, sinema endüstrisini elinde tutmaya çalışmakta ve yabancı filmlerin gösterime girmesini kısıtlamaktadır. Bu kısıtlamalar zamanla hafiflemesine rağmen günümüzde hala devam etmektedir. Görünen odur ki Pekin yönetimi, sinemayı halkı etkileyecek bir propaganda aracı olarak görmektedir.

Çin’in Sinema Politikası

Çin Halk Cumhuriyeti, Mao Zedong tarafından 1949 yılında kurulmuştur. Rus Devrimi’nden esinlenen Çin Komünist Partisi ise 1921 yılında Marksizm-Leninizm ilkeleri üzerine tesis edilmiştir. Komünist Parti ile milliyetçi Kuomintang Partisi arasında iç savaş çıkmış ve bu savaşı 1949 yılında Komünist Parti kazanmıştır. Partinin ideolojileri genel olarak komünizm, Çin değerleri ve Mao Zedong’un fikirlerinden meydana gelmektedir.[1]

Çin Komünist Partisi, 80 milyonu aşkın üyesiyle dünyanın en büyük partisidir. Partiye üye olanlar ayrıcalıklı konumdadır. Söz konusu üyeler daha iyi iş ve eğitim olanaklarına sahiptirler. Bu durumun bir sonucu olarak partiye üye olanların sayısı devamlı artmaktadır. Parti üyesi olmanın belli başlıca prosedürleri bulunmaktadır. Örneğin partiye üye olabilmek için iki üyenin ilgili kişiye kefil olması ve bu kişinin sıkı bir denetimden geçmesi gerekmektedir. Bu aşamadan geçen kimseler, üyeliğinin ilk yılında gözetime tabi tutulmaktadır. Bu süre zarfında kişi hakkında değerlendirmeler yapılmaktadır.[2]

Komünist Parti, sıkı bir örgüt yapısına ve otoriter bir yönetim sistemine sahiptir. Öyle ki parti, Çin’deki okullarda hangi derslerin okutulacağından ailelerin kaç çocuk sahibi olacağına kadar toplumsal hayatın her aşamasında etkili olmaktadır. Dolayısıyla parti yalnızca siyaseti değil aynı zamanda Çin toplumunu da şekillendirmektedir.[3]

Halihazırda televizyon ve diğer basın araçlarında söz sahibi olan Komünist Parti, 2018 yılında radyo, televizyon ve diğer basın kuruluşlarının bağlı olduğu üst kurulu kaldırarak bu sektörlerin doğrudan Pekin’e bağlı bir otoriteye bağlanacağını açıklamıştır. Dolayısıyla yeni sistemde televizyonda ve basında daha fazla Komünist Parti propagandası beklenmektedir.[4]

Partinin toplumu yönlendirmek için kullandığı araçlardan biri de sinemadır. Buna göre parti, ülkeyi “dış etkenlerden korumak için” her yıl yalnızca belirli sayıda yabancı filmin gösterime girmesine izin vermektedir. Komünist Parti, 2001 yılında Dünya Ticaret Örgütü’ne (DTÖ) üye olarak Çin’in sinema sektörünü yabancı filmlere açmıştır. Bahsi geçen dönemde yılda yalnızca 20 yabancı film Çin’de vizyona girebilmekteydi. 2012 yılında Pekin yönetimi bu sayıyı 34’e yükseltmiştir. Bu filmlerin büyük çoğunluğunu Hollywood filmleri oluşturmaktadır.[5]

Çin’de yabancı filmlerin gösterime girmesi için bu filmlerin Çin’deki yetkililerin, daha açık bir ifadeyle bizzat Komünist Parti’nin denetiminden geçmesi gerekmektedir. Başka bir ifadeyle, film yapım şirketleri Çin’de bir filmi gösterime sokmak isterlerse ilk başta bu filmin senaryosunu ülkedeki ilgili kuruluşa göndermek zorundadırlar. Bu kuruluşlar genelde filmleri sansürlemeleriyle bilinmektedir.  Bu denetimlerde belli başlı kriterler mevcuttur. Öncelikle bir yabancı film Çin’in değerleriyle ters düşmemelidir. Ayrıca içinde ruhani varlıklar, eşcinsellik, çıplaklık, dinsel çağrışımlar, politik söylemler olan filmler Çin’de vizyona girememektedir.[6] Bunun yanı sıra Pekin yönetimi filmlerde belli başlı kelimelerin kullanımını yasaklamıştır. Örneğin, 2016 yılında vizyona giren “Doktor Strange (Doctor Strange)” filmini Çin’de vizyona sokmak isteyen film şirketi, senaryoyu Çin’e yollamış ve ülkenin ilgili birimleri senaryodaki Tibetli karakteri Kelt bir karakterle değiştirmiştir. Bu durumun nedeni Pekin’in Tibetlilerin varlığını kabul etmemesidir. Çin, Tibet kelimesi dışında Tiananmen ve Tayvan kelimelerini de sansürlemektedir. Zira Çin’de 1989 yılında Tiananmen Meydanı’nda insan hakları için barışçıl bir şekilde gösteri yapan öğrenci grubu çok sert bir şekilde bastırılmış, olayda binlerce kişi hayatını kaybetmiştir. Tayvan ise teknik olarak Çin’e bağlı demokratik ve komünizmin olmadığı bir adadır. Bu nedenlerle bu kelimelerin geçtiği bir senaryo Pekin yönetimi tarafından sansüre uğramaktadır.[7]

Çin Sinema Endüstrisi ve Hollywood

Çin’in yaklaşık 1,4 milyara yaklaşan nüfusu ve Çin halkının Amerika Birleşik Devletleri (ABD) halkından sonra en çok sinemaya giden bir toplum olması, Hollywood başta olmak üzere yabancı şirketlerin ülkedeki yabancı film kotasını doldurmak için yarışmalarına neden olmaktadır.[8] Hollywood’un özellikle son yıllarda filmlerine Çinli karakterler koymasının da arka planında bu neden yatmaktadır. Hollywood, Çinli karakterler aracılığıyla filmlerinin söz konusu ülke nezdinde sempatik görünmesini ve ülkedeki sıkı denetimden geçerek vizyona girmesini amaçlamaktadır. Çin’de yalnızca 2017 yılında 7,9 milyon dolarlık film bileti satıldığı ve ABD’nin yurtdışı bilet satışlarının %7 büyüdüğü hesaba katıldığında Hollywood’un bu politikasının arka planı daha iyi anlaşılmaktadır.[9]

Çin sinema endüstrisinin potansiyeli Hollywood’u öylesine etkilemiştir ki Hollywood artık filmlerdeki kötü karakterleri dahi Çinlilere vermemektedir. 2012 yılında vizyona girmiş olan “Kızıl Şafak (Red Dawn)” filminin fragmanında Çin Ordusu’nun bir Amerikan şehrini işgal etmesi yer alınca tepkilerden çekinen film şirketi görsel efektlere ek olarak 1 milyon dolar daha harcayıp Çin Ordusu’nu Kuzey Kore Ordusu’na dönüştürmüştür. Yine 2015 yılında vizyona giren “Pikseller (Pixels)” filminde normalde patlaması gereken Çin Seddi, filmin Çin’de vizyona girecek olması nedeniyle Tac Mahal olarak değiştirilmiştir.[10] Bu örneklere bakılarak söylenebilir ki Komünist Parti yalnızca Çin sinemasını değil aynı zamanda Hollywood sinemasını da etkilemektedir.

Hatta Komünist Parti, Hollywood film endüstrisini giderek ele geçirmeye başlamıştır. Pekin yönetimi, son zamanlarda “Blockbuster” olarak bilinen ünlü Amerikan film serilerini finanse etmeye ve ABD merkezli film yapım şirketlerini satın almaya başlamıştır. Ayrıca Çin merkezli hükümet yanlısı film şirketleri ile Hollywood ortaklaşa filmler yapmaya başlamıştır. Pekin yönetimi, finanse ettiği filmin setlerine kendi yetkililerini yollayarak onları denetlemektedir. Ayrıca Komünist Parti, son birkaç yıldır sinema endüstrisine ayırdığı bütçeyi de arttırmıştır. Böylece Çin filmleri giderek Hollywood filmleriyle yarışacak düzeye gelmektedir. Ekonomik açıdan bakacak olursak, Çin sinema sektörü 2018 yılında 8,6 milyar dolar değerinde iken Amerikan sinema sektörü 11 milyar dolar değerindedir. Ancak Çin’in halihazırda sürdürdüğü sinema politikasıyla ABD’nin sinema sektörünü ekonomik anlamda geçmesi beklenmektedir.[11]

Çin önemli bir propaganda aracı olarak gördüğü sinema konusunda akıllıca bir politika izlemektedir. Önce ülkeyi dış etkilerden kurtarmak için yabancı filmleri kısıtlayan Pekin, bunun çare olmadığını anlayınca Hollywood sektörünü önce değiştirmeye ardından ele geçirmeye başlamıştır. Hollywood ise Çin’in büyük nüfusu ve güçlü ekonomisi karşısında direnememektedir. Komünist Parti, Amerikan sinema sektörünü ele geçirerek hem ülkesine girecek filmlerdeki yabancı etkisini azaltmış hem de propagandasını yapacak daha güçlü bir araç bulmuştur.


[1] Eleanor Albert-Beina Xu, “The Chinese Communist Party”, Council On Foreign Relations, https://www.cfr.org/backgrounder/chinese-communist-party, (Erişim Tarihi: 19.12.2018).

[2] “Milyarlık Çin’i Yönetmek: Komünist Parti”, BBC, https://www.bbc.com/turkce/ozeldosyalar/2011/07/110701, (Erişim Tarihi: 20.12.2018).

[3] Aynı Yer.

[4] Patrick Frater, “China to Put Media Under Cabinet-Level Control, Abolish SAPPRFT”, Variety, https://variety.com/2018/film/asia/china-media-under-cabinet-level-control-abolish-sapprft-1202725104/, (Erişim Tarihi: 21.12.2018).

[5] “Hollywood, Çin’deki İthal Film Kotasını Aştı”, NTV, https://www.ntv.com.tr/sanat/hollywood-cindeki-ithal-film-kotasini-asti,1wdqnK5jtEa-YVNPaGq8IA?_ref=infinite, (Erişim Tarihi: 20.12.2018).

[6] Ilaria Maria Sala, “No Ghosts. No Gay Love Stories. No Nudity: Tales Of Film-Making in China”, The Guardian, https://www.theguardian.com/film/2016/sep/22/tales-of-film-making-in-china-hollywood-hong-kong, (Erişim Tarihi: 19.12.2018).

[7] Tim Doescher, “Heritage Explains: How China Is Taking Control of Hollywood”, The Heritage Foundation, https://www.heritage.org/asia/heritage-explains/how-china-taking-control-hollywood, (Erişim Tarihi: 20.12.2018).

[8] Aynı Yer.

[9] “Hollywood Says China Will Soon Be World’s Top Film Market, As Ticket Sales Overtake US-Canada in 2018”, South China Morning Post, https://www.scmp.com/culture/film-tv/article/2140381/china-will-soon-be-worlds-top-film-market-having-overtaken-us-canada, (Erişim Tarihi: 21.12.2018).

[10] Hannah Beech, “How China Is Remaking the Global Film Industry”, Time, http://time.com/4649913/china-remaking-global-film-industry/, (Erişim Tarihi: 19.12.2018).

[11] Doescher, a.g.m.

Hüseyin Pusat KILDİŞ
Hüseyin Pusat KILDİŞ
Hüseyin Pusat KILDİŞ was born in 1994 in Adana. He completed his primary and high school education in Osmaniye. Kıldiş, who graduated from Gazi University International Relations Department in 2016, has been continuing his graduate education at Gazi University in the Department of Middle East and African Studies since 2017 and writes on "Syrian Refugees and the Rising Far Right in Europe".During his undergraduate studies, Kıldiş did his internship at the Economic Development Foundation in Istanbul, he did Erasmus internship at TÜSİAD in Brussels and an internship at ANKASAM strategic analysis center in Ankara. The author studies immigration, Islamophobia, the far right and the European Union.

Benzer İçerikler