Günümüz uluslararası sistemi, belirsizliklerin ve dönüşümlerin iç içe geçtiği bir dönemden geçmektedir. Küresel dengelerin yeniden şekillendiği bu süreçte, büyük güçlerin tutumu ve çok taraflı işbirliğine yaklaşımları giderek daha fazla önem kazanmaktadır. Münih Güvenlik Konferansı, her yıl uluslararası güvenlik ve dış politika alanındaki en güncel meseleleri ele alan önemli bir platform olarak öne çıkmaktadır. 14 Şubat 2025 tarihinde gerçekleşen 61. Münih Konferansı bu çerçevede dikkatleri üzerine çekmiştir. Özellikle Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi’nin konuşması, Pekin’in küresel yönetişim vizyonu ve uluslararası sistemde kendini nasıl konumlandırdığına dair önemli ipuçları sunmuştur.
Wang Yi’nin konuşmasında öne çıkan temel vurgu, Çin’in çok kutuplu bir dünya düzenine olan yaklaşımıdır. Çin, mevcut küresel sistemin tek kutuplu ya da Batı-merkezli yapısının sürdürülebilir olmadığını savunmaktadır. Bu bağlamda Wang, Birleşmiş Milletler’in kuruluşundan itibaren üye sayısının 51’den 193’e çıkmasını, uluslararası sistemin daha kapsayıcı hale geldiğinin bir göstergesi olarak sunmaktadır. Çin, çok kutupluluğu yalnızca tarihsel bir kaçınılmazlık değil, aynı zamanda mevcut dünya düzeninin bir gerekliliği olarak tanımlamaktadır. Ancak burada kritik olan nokta, Pekin’in bu yeni düzenin kaos ya da hegemonya mücadelesine dönüşmemesi gerektiğini vurgulamasıdır. Çin, kendi yükselişini Batı’nın endişeleriyle çelişmeyen bir süreç olarak sunmaya çalışmaktadır.[1]
Konuşmanın dikkat çeken bir diğer unsuru, Çin’in küresel yönetişimdeki rolüne yaptığı vurgu ve uluslararası hukuka yaklaşımıydı. Wang Yi, uluslararası hukukun üstünlüğünün korunması gerektiğini belirtirken, aynı zamanda hukukun seçici bir şekilde uygulanmaması gerektiğini ifade etmiştir.[2] Burada Çin’in Tayvan konusundaki pozisyonuna açık bir gönderme yapıldığı görülmektedir. Çin’in “egemenlik ve toprak bütünlüğü” vurgusu, Pekin’in Tayvan konusundaki hassasiyetini bir kez daha ortaya koyarken, uluslararası hukukun yalnızca belli devletlerin çıkarları doğrultusunda şekillendirilmemesi gerektiği yönündeki söylemi, Batı’nın belirlediği normlara eleştirel bir perspektiften yaklaştığını göstermektedir.
Wang Yi’nin konuşması, Çin’in Amerika Birleşik Devletleri’yle (ABD) ilişkilerine dair kritik mesajlar da içermektedir. Çin Dışişleri Bakanı’nın “ABD’nin Çin’i bastırmaya kararlı olması durumunda sonuna kadar mücadele edecekleri” yönündeki açıklaması, Washington ile yaşanan gerilimlerin Pekin tarafından nasıl algılandığını göstermektedir.[3] Çin’in yaklaşımı, doğrudan çatışmalardan kaçınmak, ancak aynı zamanda baskıya boyun eğmemek üzerine kuruludur. Bu söylem, Çin’in ulusal güvenlik stratejileri ve uluslararası ilişkilerdeki pozisyonu açısından önemli ipuçları taşımaktadır.
Wang Yi’nin ABD’nin tek taraflı eylemlerine karşı koyacaklarını ancak işbirliği kapısını da açık tuttuklarını belirtmesi, Pekin’in denge politikasına işaret etmektedir. Çin, Batı’nın kendisine yönelik hamlelerine yanıt verirken, aynı zamanda diyalog kanallarını açık tutarak küresel düzenin tamamen kutuplaşmasını önlemeye çalışmaktadır. Ancak bu stratejinin, ABD’nin mevcut politikalarıyla ne ölçüde uyumlu olacağı önemli bir soru işaretidir. Trump yönetiminin Çin’e yönelik sert ekonomik önlemlerini sürdürmesi ve teknoloji alanında Pekin’i sınırlama çabalarını artırması, işbirliği zemininin daraldığını göstermektedir.
ABD’nin Çin’e yönelik ek gümrük vergileri ve ileri teknoloji transferine yönelik kısıtlamalar getirmesi, iki ülke arasındaki ticaret savaşını daha da derinleştirmektedir. Biden yönetimi döneminde uygulamaya giren çip kısıtlamaları, Trump’ın yönetimindeki uygulamaların daha da sertleştirilmesi, Pekin’in bu konuyu yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda ulusal güvenlik boyutuyla ele aldığını ortaya koymaktadır. Çin, ABD’nin teknoloji kısıtlamalarını, ekonomik rekabetten ziyade uzun vadeli bir stratejik çevreleme politikası olarak değerlendirmektedir.
Wang Yi’nin konuşmasında, Çin’in tarihsel mirasını ve kültürel gücünü diplomatik bir araç olarak nasıl kullandığını gösteren önemli referanslar da bulunmaktadır. Özellikle Değişimler Kitabı’ndan yapılan alıntılar, Çin’in uzun vadeli stratejik bakış açısını ve kararlılığını yansıtmaktadır. “Cennetin hareketi canlılıkla doludur. Böylece beyefendi (uygular ve) kendini güçlü ve yorulmaz kılar.” ifadesi, Çin’in mevcut zorluklar karşısında kararlılıkla ilerleyeceği mesajını vermektedir.[4] Bu alıntı, Çin’in devlet felsefesinde sürekliliğe ve direnç göstermeye verdiği önemin bir yansımasıdır. Wang Yi’nin bu referansları, Pekin’in mevcut sorunlara uzun vadeli bir perspektiften yaklaşacağını ve Batı’nın baskılarına karşı esneklik göstereceğini ima etmektedir.
Wang Yi’nin Münih Güvenlik Konferansı’ndaki açıklamaları, Pekin’in Ukrayna meselesindeki denge politikasını koruma çabasını da gözler önüne sermektedir. Wang’ın barış görüşmelerine dahil olan tüm tarafların sürece katılması gerektiğini vurgulaması, Çin’in tek taraflı bir çözümden ziyade çok taraflı bir diplomasiye vurgu yapmaya devam ettiğini göstermektedir.[5] Bu söylem, Çin’in kendisini küresel aktörler nezdinde “tarafsız bir güç” olarak konumlandırma stratejisinin bir parçası olarak değerlendirilebilir. Bununla birlikte Çin’in “krizin temel nedenlerinin ele alınması” gerektiğine dair yaptığı vurgu, Batı’nın Rusya üzerindeki baskı politikasına yönelik üstü kapalı bir eleştiri olarak da okunabilir. Pekin’e göre; Ukrayna Krizi’nin kökeninde yalnızca Rusya’nın eylemleri değil, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün (NATO) genişlemesi ve Batı’nın güvenlik mimarisinde yarattığı dengesizlikler de bulunmaktadır.
Çin’in Avrupa’nın barış sürecindeki rolünü özellikle vurgulaması, stratejik bir hamle olarak değerlendirilebilir. Pekin, Avrupa’nın krize daha bağımsız bir bakış açısıyla yaklaşmasını ve ABD’nin gölgesinden çıkarak daha aktif bir barış inisiyatifi geliştirmesini istemektedir. Bu noktada Çin’in Avrupa Birliği (AB) ile stratejik iletişimi artırma isteği, Çin-AB ilişkilerinde olası bir yakınlaşmaya işaret edebilir. ABD’yle gerilimin yükseldiği bir dönemde Çin’in Avrupa’yla ekonomik ve siyasi bağlarını güçlendirme eğiliminde olduğu görülmektedir. Öte yandan ABD Başkanı Donald Trump’ın Rusya ve Ukrayna liderleriyle yaptığı görüşmeler ve müzakerelere yönelik attığı adımlar, Avrupa müttefiklerini hazırlıksız yakalamış görünmektedir. Trump’ın, Ukrayna’nın NATO üyeliğinin “pratik olmadığını” ve Kiev’in tüm topraklarını geri almasının “olası olmadığını” söylemesi, Batı ittifakı içinde ciddi bir görüş ayrılığına işaret etmektedir. ABD’nin Avrupa’yı barış sürecine dahil etmeden müzakere sürecini yönlendirme girişimi, Avrupalı liderler için rahatsız edici bir durum yaratırken, Çin’in Avrupa’yla oynadığı rolü daha anlamlı hale getirebilir.
Sonuç olarak 14 Şubat 2025 tarihinde gerçekleşen 61. Münih Güvenlik Konferansı, küresel güvenlik ve dış politika dinamiklerini anlamak için önemli bir platform sunmuştur. Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi’nin konuşması, Pekin’in uluslararası ilişkilerdeki vizyonunu ve stratejik yönelimlerini net bir şekilde ortaya koymuştur. Çin, çok kutuplu bir dünya düzeni arzusunu ve mevcut Batı-merkezli yapının sürdürülemezliğini vurgularken, ABD’yle ilişkilerinde denge politikalarını sürdürme niyetini de belirtmiştir. Çin’in Ukrayna Krizi’yle ilgili pozisyonu ise çok taraflı diplomasiye olan bağlılığını ve Batı’nın tek taraflı çözüm arayışlarına yönelik eleştirilerini yansıtmaktadır. Wang Yi’nin açıklamaları, Pekin’in küresel aktörlerle olan ilişkilerini şekillendirme ve uluslararası sistemdeki yerini pekiştirme çabalarını sürdürdüğünü göstermektedir. Bu doğrultuda Çin’in gelecekteki dış politika hamleleri, küresel dengelerin yeniden şekillenmesinde önemli bir rol oynayacaktır.
[1] “Keynote Speech by H.E. Wang Yi At the 61st Munich Security Conference Conversation with China”, Ministry of Foreign Affairs The People’s Republic of China, https://www.fmprc.gov.cn/eng/wjbzhd/202502/t20250215_11555665.html, (Erişim Tarihi: 18.02.2025).
[2] Aynı Yer.
[3]“China will ‘play along to the end’ with U.S., its top diplomat says”, Reuters, https://www.reuters.com/world/china-will-play-along-end-with-us-its-top-diplomat-says-2025-02-15/, (Erişim Tarihi: 18.02.2025).
[4] Aynı Yer.
[5]“China calls for all stakeholders in Ukraine war to be in peace process”, Reuters, https://www.reuters.com/world/china-calls-all-stakeholders-ukraine-war-be-peace-process-2025-02-15/, (Erişim Tarihi: 18.02.2025).