İklim değişikliği, çevre sorunları ve enerji kaynaklarının keşfi gibi nedenlerle uluslararası siyasette önemli bir yer edinen Kuzey Kutup Bölgesi (Arktik), bölge dışı bir devlet olarak Çin’in artan ilgisine sahne olurken; Pekin yönetimi için bazı fırsatlar ve zorluklar da oluşturmaktadır. Çin, 2018 senesinde yayımladığı Beyaz Kitap çerçevesinde Arktik politikasını; araştırma faaliyetleri, deniz taşımacılığı ve bölge ülkeleriyle geliştirilen işbirlikleri üzerine kurmaktadır.[1]
Kuzey Kutbu olarak bilinen Arktik Bölgesi, küresel ısıtmanın şiddetlenmesiyle birlikte hızla eriyen buzulların yeni denizcilik rotaları oluşturması ve barındırdığı enerji kaynakları sebebiyle son dönemde giderek önem kazanmaktadır.
Bölge, denizden komşu ve iki süper güç olan Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) arasındaki Soğuk Savaş’a sahne olmuş ve bu dönemde Kuzey Kutbu’na sahip olanın dünyaya hükmedeceğine inanılmıştır.[2] Arktik bölgesi, halen üçüncü bir dünya savaşının çıkma olasılığı yüksek alanlardan biri şeklinde değerlendirilmektedir. ABD Jeolojik Araştırma Kurumu’nun (USGS) 2008 yılında yaptığı araştırmaya göre, Arktik Okyanusu’nun dibinde 90 milyar varil petrol (keşfedilmemiş petrol rezervlerinin %13’ü) ve 44 milyar metreküp doğalgaz bulunmaktadır.[3] Buna ek olarak Arktik, maden ve mineral kaynakları ile balıkçılık faaliyetlerinin yoğun olması hasebiyle her geçen gün daha mühim hale gelmektedir.
Rusya, Kanada, ABD (Alaska), Danimarka (Grönland) ve Norveç’in Arktik bölgesine kıyısı bulunmaktadır. Buzulların erimesiyle yeni deniz rotalarının oluşması, küresel ticaret için de maliyet ve zaman tasarrufu imkânı sunmaktadır. Bu durum, kıyıdaş ülkelerin dışında Avrupa Birliği (AB), Japonya, Çin ve Hindistan gibi küresel aktörlerin de ilgisini cezbetmektedir. Çin ise Arktik politikasını yürütürken saygı, işbirliği, karşılıklı çıkar ve sürdürülebilirlik ilkelerini temel alacağını belirtmiştir.
Çin, Arktik bölgesi dışında bir devlet olmasına rağmen küresel bir güç ve “yakın Arktik devlet” olarak kendisini Kuzey Kutbu meselelerinde söz sahibi görmekte ve bu anlamda işbirliği alanlarında hevesli bir görünüm sergilemektedir. Pekin yönetiminin Kuzey Kutbu’na ilgisinin temelini, bölgenin sahip olduğu enerji ve maden kaynakları ile deniz ticaret rotaları oluşturmaktadır. Ayrıca Çin, bilimsel araştırmaların da ötesinde küresel yönetişim, bölgesel işbirliği ve ikili ve çok taraflı ilişkiler kurma yoluyla çevre, iklim değişikliği ve ekonomik kalkınma gibi alanlarda kültürel alışveriş seviyesine ulaşmayı hedeflediğini vurgulamaktadır.
Buna istinaden Kuşak Yol Projesi’ne Kuzey Deniz Rotası’nı (NSR) dahil ederek oluşturulan “Kutup İpek Yolu” aracılığıyla bölgenin ekonomik ve sosyal sürdürülebilirliğinin geliştirilmesi ve daha kısa ve güvenilir nakliye rotası oluşturulması amaçlanmaktadır. Bu noktada en uzun kıyı şeridine sahip olan Rusya, mevcut doğalgaz altyapısı, buzkıran filosu ve Yamal’da bulunan sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) tesisi sebebiyle son derece stratejik bir aktördür.
2019 yılında Rusya ve Çin; Kuzey Deniz Rotası’nın geliştirilmesi, enerji kaynaklarının araştırılması ve işletilmesi konusunda işbirliği yapma niyetlerini açıkça ortaya koymuşlardır. Çin, Yamal’daki LNG işletmesinin önemli bir hissedarı olup; Kara Denizi’ndeki petrol ve doğalgaz araştırmalarına yatırım yapmaktadır. Böylece Pekin, Moskova’nın Kuzey Kutbu topraklarındaki ana yabancı ortağı haline gelmekte ve Rusya’ya ait Kuzey petrol yataklarının keşfine ve işletimine katılımını arttırmayı amaçlamaktadır.[4] Bu bağlamda bölge, Çin’in Rusya’yla rekabetinin test edilebileceği bir alan olarak ön plana çıkmaktadır.
Çin, ekonomik büyümesini sürdürmek için enerji kaynağı arzına ihtiyaç duyan bir ülkedir. Bu sebeple Kuzey Kutbu, enerji ve maden zenginliğiyle Çin’e uzun vadeli ekonomik kazanç sağlama potansiyeline sahiptir. Dahası dünyanın doğal kaynak açısından zengin olan ama Afrika ve Ortadoğu gibi çatışma barındıran istikrarsız ve dış aktörlerin fazla müdahil olduğu bölgelere nazaran Arktik, jeopolitik anlamda daha az risk barındırmaktadır.
Öte yandan Kuzey Kutbu, yukarıda bahsi geçen fırsatların yanı sıra bazı zorlukları da beraberinde getirmektedir. İlk olarak Kuzey Kutbu’nda da Güney Kutbu’nda olduğu gibi bölge ülkeleri arasında anlaşma sağlanamamıştır. Çin ise bölgenin hukuki statüsüyle ilgili yoğun bir akademik çaba içerisinde bulunarak Kuzey Kutbu’nun jeostratejik önemi hakkında çalışmalar yürütmektedir.
Bu kapsamda Pekin yönetimi, 2010 yılında MEB’lerin ötesinde kalan deniz alanlarının insanlığın ortak mirasına dahil edilmesi önerisinde bulunmuş ve bu konuda Batı Dünyası’ndan da destek almıştır.[5] Diğer bir zorluk ise iklim değişikliği ve bunun getirdiği sonuçlardır. İklim değişikliği, yeni deniz ticaret rotaları oluşturma imkânı sunarken; bölgesel ekosisteme olumsuz yansıyan bazı çevresel problemlere de sebep olmaktadır.
Bu anlamda enerji ve maden kaynaklarının çıkarılması ve nakledilmesi, çevreye zarar vermektedir. Petrol sızıntısı riski, çevre kirliliği ve yerli halkın bu faaliyetlerden etkilenmesi ortaya çıkabilecek başlıca sorunlardır. Pekin yönetimi, iklim değişikliği ve bunun etkilerinden hareketle, Arktik politikasının gerekçelerini enerji bağlamında ekonomik sürdürülebilirlik ve deniz ticaret rotalarına dayandırmaktadır. Çin, bölgedeki ekolojik değişikliklerin sınır aşan bir yapıya sahip olmasına vurgu yaparak kötü gidişatın Asya’dan Kuzey ve Batı bölgelerine doğru kitlesel göçe yol açabileceğine dikkat çekmektedir.
Çin’in teknolojik yenilikler çerçevesinde ekonomik verimlilik, ürün kalitesi, çevre koruma, enerji ve sosyal güvenlik yaratma gibi konulara yoğunlaşması, bölge ülkelerinin kalkınma politikalarında çevre ve enerji konularına öncülük edebileceği anlamına gelmektedir. Bu bağlamda Pekin, gıda üretimi ve enerji güvenliği gibi yerel sorunlara yönelik çözüm önerileri geliştirirken; karşılığında Kuzey Kutbu deniz ürünleri gibi gıda kaynaklarını ithal etme ve petrol ve doğalgaz çıkarma şansı elde etmektedir.
Çin Hükümeti, bölgeye angaje olmanın en iyi yolu olarak yatırım yapma kapasitesini ve Arktik Konseyi çerçevesinde geliştirdiği ikili ve çok taraflı işbirliklerini kullanmaktadır. Arktik Konseyi (Arctic Circle) 1996 yılında Ottowa Bildirgesi’yle Rusya, Kanada, ABD, Grönland, Norveç, İsveç, İzlanda ve Finlandiya tarafından kurulmuştur. Konsey, Arktik devletleri ve yerli halkları arasında sürdürülebilir kalkınma ve çevre konularında işbirliğini, koordinasyonu ve etkileşimi teşvik etmeyi amaçlayan hükümetler arası bir forum niteliğinde faaliyet göstermektedir. Çin, Konsey’e 2013 yılında gözlemci üye statüsüyle katılmıştır.
Çin; İzlanda, Grönland, Danimarka, Norveç ve İsveç’e karşı ortak enerji, maden işletmesi ve Arktik denizcilik projelerine yaptığı yatırımlar yoluyla daha proaktif bir diplomasi uygularken; Kanada, ABD ve Rusya gibi ülkelerle işbirliğine yatkın ve uyum içinde çalışan bir görünüm sergilemektedir.[6] Çünkü yerel kaynağa erişme imkanı nispeten daha az olan ülkeler, ikili ve çok taraflı ortaklıklardan büyük devletlere nazaran daha fazla yararlanabilmektedir. Örneğin nüfusu ve ekonomisi bakımından diğer Arktik ülkelerine kıyasla küçük olan Grönland, Çin yatırımlarına yoğun bir şekilde ev sahipliği yapmaktadır.[7]
Pekin yönetimi, bölgede özellikle de Rusya ve Kanada’yı söz sahibi olarak görmektedir. Kanada, enerji sektöründeki pazar imkânı ve maden zenginliğiyle Çin için önemli bir konumdadır. Moskova ise birlikte yürütülen kutup ortaklığı, enerji alanındaki yoğun işbirlikleri ve çok kutupluluk arayışları bağlamında Kuzey Kutbu’nda Pekin’in temel müttefikidir. Çin, ABD’yle de 2010 yılında deniz hukuku ve kutup meseleleri hakkında karşılıklı diyalog kurmaya başlamıştır. Alaska Gasline Development Corporation, Sinopec, Bank of China ve China Investment Corporation işbirlikleri ve Alaska Doğalgaz Projesi üzerinden Washington ile Pekin arasında ortaklıklar bulunmaktadır.[8]
Çin, doğrudan yabancı yatırımların da dahil olduğu birçok yatırım alanı vesilesiyle ikili ve çok taraflı işbirliği mekanizmaları çerçevesinde bölge devletleriyle ticari münasebetlerini geliştirmektedir. Ayrıca Kuşak-Yol Projesi’yle yatırım yaptığı devletlerle bağımlılık ilişkisi oluşturmaktadır. Bir diğer ifadeyle söz konusu durum, borçlu ülkelerin Pekin’e bağımlı hale gelmesiyle Çin’in paydaş ve yatırımcı olduğu önemli ticaret alanlarının devrine zorlanması anlamına gelmektedir.
Böylesi bir senaryo, en nihayetinde Çin’in Kuzey Kutbu’yla ilgili karar alma süreçlerine dahlini arttıracak ve Çin’in yumuşak güç unsurlarını kullanarak jeopolitik rekabette hiyerarşik ilişkiler kurmasına imkân verecektir. Çin’in insanlığın ortak mirası olarak gördüğü Arktik bölgesine yönelik faaliyetlerinin, özellikle de yatırım alanları ve şirket pozisyonları göz önünde bulundurulduğunda, paydaş olmaktan ziyade; hissedar olmaya doğru evirildiği görülmektedir.
[1] “China’s Arctic Policy”, Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Konseyi Enformasyon Ofisi, http://english.www.gov.cn/archive/white_paper/2018/01/26/content_281476026660336.htm, (Erişim Tarihi: 17.10.2022).
[2] David Curtis Wright, “A Dragon Eyes the Top of the World: Arctic Policy Debate and Discussion in China, China Maritime Studies Institute”, U.S Naval War College, https://digital-commons.usnwc.edu/cmsi-red-books/2/, (Erişim Tarihi: 17.10.2022).
[3] “Circum-Arctic Resource Appraisal: Estimates of Undiscovered Oil and Gas North of the Arctic Circle”, ABD Jeolojik Araştırma Kurumu, https://pubs.usgs.gov/fs/2008/3049/fs2008-3049.pdf, (Erişim Tarihi: 17.10.2022).
[4] Aki Tonami, “China’s Arctic Policy”, Springer Link, https://link.springer.com/chapter/10.1057/978-1-137-53746-1_2, (Erişim Tarihi: 17.10.2022).
[5] Alexandre Cornet, “From the Polar Silk Road to the Arctic Rimland: A Case Study of the Belt and Road Challenges for the European Union” IRIS Asia Focus, https://www.iris-france.org/wp-content/uploads/2018/10/Asia-Focus-90-Anglais-1.pdf, (Erişim Tarihi 17.10.2022).
[6] Aki Tonami, “China’s Arctic Policy”, Springer Link, https://link.springer.com/chapter/10.1057/978-1-137-53746-1_2, (Erişim Tarihi: 17.10.2022).
[7] Mark E. Rosen-Cara B. Thuringer, “Unconstrained Foreign Direct Investment: An Emerging Challenge to Arctic Security”, Channel NewsAsia, https://www.cna.org/cna_files/pdf/COP-2017-U-015944-1Rev.pdf, (Erişim Tarihi: 17.10.2022).
[8] Lim, Kong Soon, “China’s Arctic Policy and the Polar Silk Road Vision”, SSRN, https://papers.ssrn.com/sol3/papers.cfm?abstract_id=3603710, (Erişim Tarihi: 17.10.2022).