Dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olan Çin’in ekonomideki bu başarıyı nasıl elde ettiği her zaman merak konusu olmuştur. Nüfus, yaşam standardı ve yönetim biçimi gibi dünya üzerinde Çin’le benzer ölçeklere sahip veya Çin’den daha iyi koşulları elinde bulunduran birçok ülke mevcutken; Pekin yönetiminin görece kısa bir sürede ekonomide yakaladığı yüksek büyüme hızı ve bu büyüme hızını her dönem istikrarla devam ettirmesi, birçok ülkenin başarmak istediği bir hedeftir. Hiç şüphesiz, bu ekonomik başarının arkasında yatan önemli parametreler vardır.
Öncelikle söz konusu ülkenin ekonomisindeki dönüm noktasının 1978 yılı olduğunu belirtmekte ve bu yılın neden önemli olduğuna göz atmakta yarar vardır. 1949 yılında Mao Zedung’un yönetime geçmesinden itibaren Çin’in ekonomik kalkınması ve sanayileşmesi adına beş yıllık kalkınma planları hayata geçirilmiştir. Ancak bu kalkınma planları içinde 1958 ve 1962 seneleri arasını kapsayan ve Büyük İleri Atılım olarak bilinen plan, Çin’de ileriye atılımdan ziyade geriye düşüşe sebep olarak ekonomide istikrarsızlığa ve halkın hezimete uğramasına yol açmıştır.
Aynı dönemde Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’yle (SSCB) de arası bozulan ve ekonomik işbirliği içinde olduğu ülkeyi kaybeden Çin, ekonomisini düzeltmek adına yeni yollar aramaya koyulmuştur. 1978 yılında Deng Şiaoping’in iktidara gelmesiyle beraber Pekin, aradığı çözüm yolunu ekonomide dışa açılma olarak bulmuştur. Şiaoping’e göre, ekonominin düzelmesine yardımcı olacaksa sosyalist veya liberal ekonomi ayrımı mühim değildir. Yani Şiaoping’in deyimiyle fare yakaladığı sürece, bir kedinin siyah ya da beyaz olması fark etmemektedir.[1]
Pekin yönetimi, 1978 yılında çiftçilerin ürünlerini yerel pazarlarda satmalarına izin veren reformu uygulamaya koymuştur. Ardından Çin Yabancı Sermaye Ortak Girişimleri Yasası çıkarılarak ekonominin canlanmasına yardımcı olması için yabancı sermayenin Çin’e girmesine izin verilmiştir.[2] 1978 yılından itibaren Çin’in gayrisafi yurt içi hasılasındaki büyüme, yılda ortalama %9’un üzerinde gerçekleşmiştir ve 800 milyondan fazla insan yoksulluktan kurtulmuştur.[3] 2001 yılında ise Çin’in Dünya Ticaret Örgütü’ne üye olması uluslararası alanda Çin’e olan güvenin tesis edilmesinde belirleyici rol oynamıştır.
Çin, dışa açılma politikasına geçmesine rağmen ekonomisini tamamen serbest piyasa şartlarına entegre etmemiştir. Pekin yönetimi, stratejik açıdan önemli şirketlerin sahibi olarak kalmayı sürdürmüştür. Örneğin ülkenin üç büyük enerji şirketi olan PetroChina, Sinopec ve China National Offshore Oil Corporation, hükümet tarafından kontrol edilmektedir. Ayrıca hükümet, kendi mülkiyetindeki şirketleri yüksek öncellikli projelere yönlendirmektedir. Bu yüzden Çin’in hem piyasa hem de komuta ekonomi unsurlarını birleştirerek karma bir ekonomi modeli; diğer bir ifadeyle sosyalist piyasa ekonomisi izlediğini söylemek mümkündür.[4]
Çin’in ekonomik büyümesini tetikleyen bir diğer unsur, işgücüdür. Ülkenin ekonomide neden bu kadar başarılı olduğunu merak eden Uluslararası Para Fonu’ndan bir araştırma ekibi, büyümenin kaynaklarını incelemiş ve şaşırtıcı bir sonuçla karşılaşmıştır. Çin’in ekonomik sıçrayışının arka planındaki itici gücün işçi verimliliği olduğu görülmüştür. 1979 ve 1994 yılları arasında Çin’in ekonomik büyümesinde üretkenlik artışı %42’yken; 1990 yılından sonra büyümenin en önemli kaynağı olarak sermayeyi geride bırakmıştır.[5] Bunda gerçekleşen ekonomik reformlar etkili olmuş ve ekonomide yüksek verimliliğe yol açmış ve bu verimlilik de üretimin artmasını tetiklemiştir.[6]
Büyük ölçekli sermaye yatırımı, Çin’in ekonomik büyümesinde rol oynayan bir başka unsurdur. Çin’in büyümesinin büyük bir kısmı, ülkeyi daha üretken hale getiren sermaye yatırımına atfedilebilir. Pekin yönetimi, dışarıdan gelen doğrudan yabancı yatırım sayesinde yeni makineler alarak, daha iyi teknolojiler geliştirerek ve altyapısına yatırım yaparak ekonomisinden daha fazla verim almak adına çeşitli adımlar atmıştır. Bu sayede ekonomisini dönüştürmüş ve uluslararası piyasaya entegre olacak bir seviyeye getirmiştir.[7]
Çin’in ekonomik başarısının altında yatan faktörlerden biri de fiyat kontrolüdür. Ülkenin merkez bankası olan Çin Halk Bankası, yuanın dolar değerini sıkı bir şekilde kontrol etmektedir. Böylece Çin’in ihracat fiyatları Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) üretilenlerden daha ucuz tutulmaya çalışılmaktadır. Bunu ise Çin, başarabilmektedir. Çünkü gelişmiş dünyaya göre, Çin’in yaşam standartları daha düşük bir seviyede seyretmektedir.[8] Ürünlerini uyguna satan Pekin yönetimi, bu sayede birçok ülkeyle ticari ilişkiler kurabilmekte ve çoğu aktör, daha uyguna mal edeceği bu ürünleri almaya daha istekli davranmaktadır. Günümüzde Çin menşeili ürünler, ticaret sektöründe oldukça önemli bir paya sahiptir.
Ekonomik büyümenin istikrarı için hem yerli hem de yabancı yatırımcıyı ülkede tutabilmek önemli bir husustur. Çin’de vergilendirmenin daha avantajlı ve prosedürlerin daha esnek olması, devlet destekli finansal teşviklerin verilmesi ve aynı zamanda siyasi dalgalanmaların fazla yaşanmaması, yatırımcıların uzun vadeli işler gerçekleştirmesine imkân sağlamaktadır. Bunun yanı sıra Çin’de üretim yapmanın birçok ülkeye kıyasla daha ucuza gerçekleşmesi de yatırımcıyı ülkede tutan etkenlerdendir. Üretimin düşük maliyetlerle sağlanması, şirketlerin brüt karının artmasına vesile olmaktadır.[9] Böylelikle dünyanın dört bir yanından şirketler, fabrikalarını bu ülkede kurmayı uygun bulmaktadır.
Tüm bu anlatılanlar neticesinde Çin’in ekonomik büyümesiyle ilgili şu kanıya varılmaktadır: Söz konusu ülkenin büyümesinin altında yatan neden ve dünya ekonomisinde sahip olduğu yer, dış ticaret temellidir. Ülke, 1978 yılı ve sonrasında kendi kendine yeterliliği amaçlayan dışa kapalı ekonomi modelinden vazgeçmiş ve uyguladığı piyasa reformuyla dış ticarette önceden görülmemiş rakamlara ulaşmıştır.[10] Dış ticaretten gelen sermayeyi ise doğru alanlara yönlendirerek ve işgücünün verimliliğini sağlayarak istikrarlı büyüme hedefine ulaşmıştır.
[1] “Black Cat, White Cat”, China Daily, http://www.chinadaily.com.cn/a/201808/02/WS5b728ae4a310add14f385b4a.html (Erişim Tarihi: 22.01.2023).
[2] “A Brief History of China’s Economic Growth”, World Economic Forum, https://www.weforum.org/agenda/2015/07/brief-history-of-china-economic-growth/, (Erişim Tarihi: 22.01.2023).
[3] “The World Bank In China”, World Bank, https://www.worldbank.org/en/country/china/overview#1, (Erişim Tarihi: 22.01.2023).
[4] “China’s Economic Growth, Its Causes, Pros, Cons, and Future”, The Balance Economy, https://www.thebalancemoney.com/china-s-economic-growth-cause-pros-cons-future-3305478, (Erişim Tarihi: 22.01.2023).
[5] “Why Is China Growing So Fast?”, International Monetary Fund, https://www.imf.org/external/pubs/ft/issues8/index.htm, (Erişim Tarihi: 22.01.2023).
[6] “China’s Economic Rise: History, Trends, Challenges, and Implications for the United States”, Every CRS Report, https://www.everycrsreport.com/reports/RL33534.html#:~:text=Database%2C%20April%202019%2C-,Causes%20of%20China’s%20Economic%20Growth,investment)%20and%20rapid%20productivity%20growth, (Erişim Tarihi: 22.01.2023).
[7] ““Why Is China…”, a.g.m.
[8] “China’s Economic Growth…”, a.g.m.
[9] “The Pros and Cons of Manufacturing in China”, Red Points, https://www.redpoints.com/blog/manufacturing-in-china/#:~:text=One%20of%20the%20most%20well,the%20lower%20cost%20of%20production, (Erişim Tarihi: 22.01.2023).
[10] Mehmet Ozan Saray-Levent Gökdemir, “Çin Ekonomisinin Büyüme Aşamaları (1978-2005)”, Journal of Yasar University, 2(7), 2007, s. 680.