Çin-Almanya Ticari İlişkilerinde “Yeni Dönem”

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Günümüzdeki Almanya-Çin ticari ilişkileri, artık Eski Şansölye Angela Merkel’in yönetimindeyken olduğu gibi derin ekonomik bağlar vaat etmemektedir. Küresel ekonomik sistemin siyasi gerilimlerden etkilendiği yadsınamaz bir gerçektir.Her ne kadar Çin için Almanya’yla olan ilişkisi Avrupa’daki en büyük ticaret ortağı ve Avrupa dış yatırım kaynağı olduğundan dolayı büyük bir önem taşısa da bu ilişkiyi zedeleyen farklı faktörler mevcuttur. Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı, Pekin’in Moskova’yla derinleşen yakınlığı ve Çin’in Almanya’nın en önemli müttefiki ABD’yle artan gerilimleri nedeniyle aralarındaki ilişki gerilmektedir.[1]

Temmuz 2023 tarihinde Almanya Şansölye Olaf Scholz Hükümeti, en büyük ticaret ortağı Çin’e yönelik yeni strateji belgesi yayımlamıştır. Almanya, bu yeni stratejisiyle Çin’e karşı olan bağımlılığını azaltmayı ve yapıcı bir ilişki sürdürmeyi amaçlamaktadır. Avrupa ekonomisinin büyümesinde büyük rolü olan Berlin’in bu yeni yaklaşımı Avrupa Birliği (AB) için de önem taşımaktadır. Eğer Almanya bu yapıcı ilişkiyi kurmayı başarabilirse bu stratejik girişim AB’nin diğer üye devletleri için de bir emsal oluşturabilir. Ancak her ne kadar Alman Hükûmeti Çin’e olan ekonomik bağımlılığını riskten arındırmak istediğini söylese de Berlin’in Pekin’le iç içe geçmiş ticari bağları göze alındığında bu stratejiyi teoriden gerçek hayata nasıl geçirecekleri konusu hala gizemini korumaktadır.

Bu gelişmeye ek olarak AB, Çin’den ithalat edilen elektrikli araçlara yönelik sübvansiyon karşıtı soruşturma kararı almıştır. Genelde sübvansiyon karşıtı soruşturmaların bir sektör şikâyeti üzerine başlatıldığını dikkate alırsak, aslında AB’nin Çinli markaların Avrupa pazarındaki payının büyüklüğünden rahatsız olup ve bu payın önümüzdeki yıllar içinde hızla artacağı tahmininden dolayı Avrupa’nın ekonomik güvenliğini korumak amaçlı bu soruşturmayı başlattığını söyleyebiliriz. Başka bir deyişle ekonomik bir karardan çok bu soruşturmanın politik bir altyapıya dayandığı bellidir. 

Birlik, Pekin’e karşı bu hamlesinin ticaret kurallarına uygun olduğunu savunsa da Çin eğer AB’nin gelecekteki olası bir tarifine karşı çıkmak için Dünya Ticaret Örgütü’ne (DTÖ) başvurduğunda DTÖ’nün bu konuyu nasıl ele alacağı ve bu sürecin nasıl ilerleyeceği merak edilmektedir. 

Şu an için üye devletlerin komisyonun bu kararına verdiği tepkiler değişiklik göstermiştir. Almanya’nın tam tersine Fransa’nın Çin pazarında araba sektöründe güçlü olmaması, Macron için Ursula von der Leyen’in kararını desteklemesini daha kolay hale getirirken bu anti sübvansiyon kararının Almanya’yı ikiye böldüğü açıktır. Almanya Ekonomi Bakanı Robert Habeck, Alman otomobil üreticilerinin, AB’nin yeni bir sübvansiyon karşıtı soruşturma sonucunda Çin’in elektrikli araçlarına gümrük vergisi getirmesi durumunda misillemeyle karşılaşabilecekleri konusunda “korktukları” konusunda uyarmıştır.[2] Öte yandan Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, AB’nin Çin’e olan bağımlılığını azaltması gerektiğini ve AB’nin Pekin’in elektrikli araç endüstrisine sağladığı sübvansiyonlarla ilgili soruşturmasını desteklediğini söylemiştir.[3]

Aslında bu, AB’nin Çin’e yönelik ilk anti sübvansiyon uygulama çabası değildir. 2012 yılında Avrupa’nın Pekin’e karşı Avrupa güneş enerjisi sektörünü korumak için solar panelleri üzerinden anti damping ve anti sübvansiyon uygulamaya çalışmış, ama bu çabaları hiçbir yere varmamıştı. AB’nin o dönemki başarısızlığının nedeni, üye devletlerin arasındaki fikir birliği eksikliği olarak görülmüştü. AB’nin ekonomik bağımlılığını azaltmak ve kendi ekonomik güvenliğini güçlendirmek adına yaptığı siyasi hamlelerin bu sefer istenilen sonuca ulaşıp ulaşmayacağı hala belirsizliğini korumaktadır. 

Çin’in Avrupa’da elektrikli araba sektöründeki pazar payı ve bu payın giderek artmasının beklenmesi, Avrupa’yı zor duruma soksa da gerçekte bu durum, zamanında birliğin elektrikli araç sektöründeki riski öngörememesinden kaynaklanmaktadır. AB Başkanı Von der Leyen’in Çin ve elektrikli otomobillerle ilgili sözlerinin ardından Başbakan Yardımcısı ve Bakan Matteo Salvini de “Lega yıllardır bu riski kınadı, Avrupa daha yeni uyanıyor” açıklamasında bulunmuştu.[4]

Ayrıca Almanya’nın Çin’in en büyük Avrupalı ticaret ortağı olduğundan dolayı, Avrupa’nın Çin’e karşı alacağı ve uygulayacağı her karar diğer üye devletlere nazaran Berlin’i daha çok etkileyecektir. AB’nin Çin’in elektrikli araçlarına yönelik olası anti sübvansiyon uygulaması Pekin’le bir ticaret savaşına yol açabilir. Çin’in elektrikli araçları Almanya’nın otomotiv sektöründeki olan hakimiyetini tehlikeye atsa da Pekin’in misilleme yapma ihtimali Alman şirketlerini de tedirgin etmektedir. Bu yüzden Avrupa ve Pekin arasındaki potansiyel ticari bir savaşta, Almanya’nın kendi çıkarlarını koruma stratejisi ağır basıp AB’nin kendisinden beklediği gibi bir “Avrupa cevabı” veremeyebilir.

Özetle Covid-19 sonrası değişen ve ortaya çıkan yeni ekonomik bağımlılıklar ve politik zayıflıklar Almanya Başbakanı Olaf Scholz ve Çin Başbakanı Li Qiang arasındaki ticari ortaklığa yeni bir boyut kazandırmıştır. Berlin’in Avrupa’nın büyümesini sağlayıcı olarak kalabilmesi için üzerine büyük bir görev düşmektedir; yeşil ekonomiye doğru bir geçiş yapmanın yanı sıra ekonomisi için rekabetçi ve yenilikçi bir ortam yaratması gerekmektedir. Almanya, kendi statükosunu korumak ve çıkarlarına sahip çıkmak adına Çin pazarına olan bağımlılığını azaltmayı arzulamaktadır.

Scholz Hükûmeti’nin bu yeni stratejisi Pekin’i her ne kadar endişelendirse de Almanya’nın bu isteğinin gerçekleşmesi şimdilik pek mümkün görünmemektedir. Almanya’nın bu risk azaltma politikalarının uzun dönemde ne sonuçlar doğuracağı ve AB’nin ekonomik güvenliğini korumak adına aldığı kararlardan istediği sonuçları elde edip edemeyeceğini de zaman gösterecektir. Ancak Avrupa’nın Çin’le olan ticari ilişkilerini yeniden dengelemesinin yakın zamanda pek muhtemel durmadığı kesindir. 


[1] “Germany and China Try to Reset for a Changed World”, The New York Timeshttps://www.nytimes.com/2023/06/19/world/europe/germany-china-relations.html, (Erişim Tarihi: 19.06.2023).

[2]  “German Carmarkers ‘Afraid’ Of China Retaliation, Economy Minister Warns”, Politico,

https://www.politico.eu/article/german-carmakers-afraid-of-chinese-retaliation-economy-minister-warns/, (Erişim Tarihi: 23.09.2023).

[3] “Europe Must Cut Down on Its Dependence With China, Baerbock Says”, Bloomberghttps://www.bloomberg.com/news/articles/2023-09-17/baerbock-says-europe-must-cut-down-on-its-dependence-with-china?srnd=europe-politics&leadSource=uverify%20wall#xj4y7vzkg, (Erisim Tarihi: 18.09.2023).

[4] “I centristi plaudono a von der Leyen, Fdi tiepido, Salvini attacca sulla Cina”, il sole 24 orehttps://www.ilsole24ore.com/art/i-centristi-plaudono-von-der-leyen-fdi-tiepido-salvini-attacca-cina-AFWBFFq, (Erişim Tarihi: 13.09.2023).

Lal İLHAN
Lal İLHAN
Lal İlhan, 2020 yılında Bologna Üniversitesi Siyasi Bilimler ve Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden "The Limits of Cosmopolitanism in the Era of Globalization" başlıklı bitirme teziyle mezun olmuştur. 2022 yılında Sapienza Roma Üniversitesi Kalkınma ve Uluslararası İşbirliği Bölümü'ndeki yüksek lisansını "Capitalism and Democracy; Undeniable Contradiction or Constructible Harmony" başlıklı teziyle tamamlamıştır. İleri derecede İngilizce ve İtalyanca bilen Lal’in başlıca ilgi alanları; Avrupa Birliği, uluslararası örgütler ve uluslararası kalkınmadır.

Benzer İçerikler