Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile Çin arasındaki ticaret savaşları, Donald Trump’ın yeniden başkanlık koltuğuna oturmasıyla daha karmaşık bir hal almıştır. Trump yönetimi, 1 Şubat 2025 tarihinde alınan kararla Çin’den ithal edilen mallara ek gümrük tarifeleri koyarak ekonomik bağımsızlık vurgusunu ve Çin’i küresel ticaret sahnesinde baskılama stratejisini sürdürmüştür. Ancak Çin, bu hamleleri yalnızca ekonomik bir saldırı olarak değerlendirmemiş, aynı zamanda uluslararası işbirliğini zayıflatmaya yönelik bir girişim olarak ele almıştır.
Fentanil meselesi, iki ülke arasındaki gerilimin merkezinde yer almaktadır. ABD, Çin’i fentanil ve türevlerinin yasadışı ticaretini kontrol edememekle suçlarken; Çin, bu ithamları reddetmiş ve ABD’yle işbirliğini sürdürme çağrısında bulunmuştur. Trump yönetimi ise bu konuda yalnızca diplomatik baskıları artırmakla kalmamış, aynı zamanda ekonomik cezalandırma mekanizmalarını devreye sokmuştur. ABD’nin Çin’den gelen bazı kimyasal maddelere ek yaptırımlar koyması, Pekin tarafından işbirliği ruhuna aykırı bir hamle olarak görülmüştür.
Başlangıçta “sorumlu bir küresel aktör” imajını korumaya çalışan Pekin yönetimi, 4 Mart 2025 Salı günü Devlet Konseyi Gümrük Komisyonu tarafından yapılan açıklamalarla misilleme sürecine resmi olarak girmiştir. Çin, ABD’den yapılan tavuk, buğday, mısır ve pamuk ithalatına %15 gümrük vergisi getirdiğini duyurmuş, ayrıca soya fasulyesi, domuz eti, sığır eti, su ürünleri, meyve, sebze ve süt ürünlerine %10 gümrük vergisi uygulanacağına dair açıklama yapmıştır.[1] Bu adımlar, Çin’in yalnızca ekonomik bir karşılık vermeyi amaçlayan bir stratejiden daha fazla bir anlam taşımaktadır.
Çin’in misilleme adımlarının temel hedefi, ABD’nin ticaret politikalarını yalnızca ekonomik bağlamda değil, aynı zamanda diplomatik ve jeopolitik bir düzeyde de dengelemektir. Özellikle ABD’nin orta batı eyaletlerinde güçlü olan tarım sektörünün hedef alınması, doğrudan Trump’ın seçmen tabanını etkilemeyi amaçlayan bir stratejidir. Çin’in ABD’den yapılan soya fasulyesi ve et ürünleri ithalatını kısıtlaması, yalnızca ABD’li üreticiler üzerinde baskı yaratmakla kalmaz, aynı zamanda Trump yönetiminin iç politikadaki manevra alanını da daraltır. Bu hamle, Çin’in ticaret savaşlarını iç politikalara etki edebilecek şekilde kurgulamasını gösterir. Yani Pekin, sadece ekonomik alanda değil, ABD’nin siyasi dengesinde de rol oynamayı amaçlamaktadır. Çin, bu adımlarla ABD’nin ekonomik baskıları karşısında direnç gösterdiğini ve gerekirse Trump yönetimini iç siyasette zor durumda bırakabileceğini göstermektedir.
Çin Ticaret Bakanlığı, son adımlarıyla 15 Amerikan şirketini ihracat kontrol listesine eklerken, 10 ABD firmasını daha “güvenilmez kuruluşlar” listesine almıştır. Bu firmalar, Çin’le ticaret yapamayacak ve ülkede yeni yatırımlar gerçekleştiremeyeceklerdir.[2] ABD’li şirketlerin Çin’den ihracat yapmasının zorlaştırılması, özellikle teknoloji ve savunma sanayi gibi kritik sektörler açısından derin etkiler yaratabilir. ABD ile Çin arasındaki ekonomik bağların daha da zayıflaması, her iki ülkenin de karşılıklı olarak yüksek bağımlılıkla işleyen sektörlerinde zorluklara yol açabilir. Çin, bu adımla ABD’li şirketlere karşı rekabet gücünü artırmayı ve stratejik alanlarda, özellikle yüksek teknoloji ve savunma sektörlerinde daha fazla avantaj elde etmeyi hedeflemektedir. Bu hamle, sadece kısa vadeli ekonomik bir tepki değil, aynı zamanda uzun vadeli jeopolitik bir çıkarı da temsil etmektedir. Çin, küresel ticaretin dinamiklerini kendi lehine çevirmeyi, ABD’yi geride bırakmayı ve dünya ekonomisinde daha fazla söz sahibi olmayı amaçlıyor olabilir. Bu süreçte, Washington’a yönelik ekonomik ayrışma baskısı da arttırılmaktadır.
Çin’in bu stratejisi, aynı zamanda küresel ticaret düzeninde daha büyük bir değişim isteğini de gözler önüne sermektedir. Pekin, sadece ekonomik gücünü artırmakla kalmayıp aynı zamanda uluslararası ticaretin kurallarını yeniden şekillendirmek için somut adımlar atmaktadır. ABD’yle daha derin bir ekonomik ayrışma, Çin’in bu yeni küresel düzeni inşa etme çabalarını pekiştirecektir. Çin, dış ticaretin kendi çıkarları doğrultusunda yeniden yapılandırılmasını istemekte ve böylece küresel piyasalarda ABD’nin etkisini azaltma yolunda ilerlemektedir.
Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Lin Jian’ın açıklamaları, Pekin’in yalnızca ekonomik değil, ideolojik bir karşı duruş sergilediğini de göstermektedir. Jian, Çin’in “hiçbir zaman zorbalığa boyun eğmeyeceğini” vurgulamış ve ticaret savaşlarını yalnızca ekonomik bir mesele olarak değil, ABD’nin küresel hegemonyasına karşı bir meydan okuma olarak gördüklerini belirtmiştir.[3] Bu söylem, Çin’in sadece ekonomik bir rakip olmadığını, aynı zamanda alternatif bir küresel düzen inşa etmeye çalışan bir aktör olarak hareket ettiğini ortaya koymaktadır.
Sonuç olarak Çin’in ABD’ye karşı uyguladığı misillemeler, yalnızca ekonomik bir karşılık vermekten öteye geçerek küresel ticaret düzeni üzerinde daha geniş çaplı etkiler yaratmayı amaçlamaktadır. Pekin, ABD’nin ticaret politikalarına karşı verdiği simetrik yanıtlarla, küresel ticaret sistemindeki adaletsizliklere dikkat çekmekte ve aynı zamanda Washington’a ekonomik ve jeopolitik baskılar uygulamaktadır. Özellikle tarım ve teknoloji sektörlerine yönelik stratejik hamleler, Çin’in iç politikada da Trump yönetimini zor durumda bırakma amacını taşımaktadır. Bu süreç, aynı zamanda Çin’in sadece ekonomik bir aktör değil, alternatif bir küresel düzen kurma çabasında olan bir güç olarak ortaya çıkmasını sağlamaktadır. ABD’yle derinleşen ekonomik ayrışma, Çin’in küresel etkisini artırırken, Washington’un ekonomik stratejilerini de zorlaştıracaktır.
[1] “China and Canada immediately retaliate against Trump’s tariffs. Mexico is next”, CNN, https://edition.cnn.com/2025/03/04/economy/trade-mexico-canada-china-tariffs-trump-hnk-intl/index.html?iid=cnn_buildContentRecirc_end_recirc, (Erişim Tarihi: 06.03.2025).
[2] “China slaps extra tariffs of up to 15% on imports of major US farm exports and adds trade limits”, AP News, https://apnews.com/article/china-us-tariffs-farm-soy-trump-7442b02ac829347f0d4fc6ad0955d368, (Erişim Tarihi: 06.03.2025).
[3] Aynı Yer.