2001 yılında Dünya Ticaret Örgütü’ne (DTÖ) katılmasıyla küresel ticarete daha fazla entegre olan Çin, geniş sanayi kapasitesi ve gelişmiş tedarik zinciri yapısıyla günümüz küresel ekonomisinin şekillenmesinde önemli rol oynamaktadır. Düşük iş gücü ve geniş üretim kapasitesi sayesinde dünyanın üretim merkezi haline gelmiştir. Ayrıca yapay zeka ve yenilenebilir enerji gibi alanlara yaptığı yatırımlarla ekonomisini çeşitlendirirken, Kuşak ve Yol Girişimi (KYG) gibi projelerle altyapı projelerine liderlik etmiş, küresel tedarik zincirlerindeki konumunu güçlendirmiştir.
Diğer yandan Çin, Avrupa Birliği (AB) ile küresel ekonominin en önemli aktörleri olarak uzun yıllardır ticari ilişkilerini sürdürmektedir. Taraflar arasındaki ekonomik ilişkiler, serbest ticaret, doğrudan yatırımlar gibi alanlarda derinleşirken zaman zaman anlaşmazlıklar da ortaya çıkmaktadır. Ancak karşılıklı ekonomik bağımlılık ve küresel boyutta ekonomik istikrarın sağlanması, tarafları stratejik işbirliklerini geliştirmeye yöneltmektedir.
Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot ve Avrupa Komisyonu’nun Ticaret ve Ekonomik Güvenlikten Sorumlu Üyesi Maros Sefcovic’in de bulunduğu çok sayıda Avrupalı yetkili, 27-28 Mart 2025 tarihlerinde Çin’e ziyarette bulunmuş, daha fazla yetkilinin de yakında Çin’i ziyaret edeceği bildirilmiştir. Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Guo Jiakun, Barrot’nun ziyaretinin ayrıntılarına ilişkin bir soruya cevaben yaptığı açıklamada, iki tarafın Çin-Fransa ve Çin-AB ilişkilerinin yanı sıra karşılıklı çıkarları ilgilendiren uluslararası ve bölgesel konularda da derinlemesine iletişimde bulunduğunu ve çeşitli karşılıklı mutabakatlara varıldığını söylemiştir.[1]
Bu gelişme, AB ve Çin arasındaki ticari ilişkilere yönelik önemli bir diplomatik girişim olmuştur. Küresel ekonomik ve güvenlik zorlukları karşısında ikili ilişkilerin derinleşmesine yönelik atılmış olan bu adım, Avrupa’nın Çin’le ticaret dengelerine, işbirliğine ve bölgesel krizler karşısında ortaklık arayışına verdiği önemi ortaya koymaktadır. Böylece taraflar arasındaki karşılıklı ekonomik bağımlılık giderek daha stratejik bir boyut kazanmaktadır. Ancak Çin’in devlet desteğiyle üretim ve ticaret yapması, AB gibi serbest ticaret ilkelerine dayalı ekonomik modeli benimsemiş ülkelerde, sanayi politikalarında dengesizliklere neden olmaktadır. Tarafların bu noktada uzlaşması açısından bu tür görüşmelerin yapılması, ticaretin daha dengeli seyretmesini ve karşılıklı güveni pekiştirmeye katkıda bulunacaktır.
Ayrıca AB’den Çin’e yönelik bazı olumlu sinyaller de gelmektedir. Örneğin 2025 yılı Şubat ayında Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, AB ile Çin’in ticaret ve yatırım bağlarını genişletebilecek anlaşmalar yapabileceğine inandığını belirtmiştir. South China Morning Post’un yayınladığı bir habere göre ise Avrupa Parlamentosu, AB milletvekillerinin bazı Çinli yetkililerle görüşmesinin önündeki kısıtlamaları kaldırmıştır.[2]
AB halen Çin menşeli bazı ürünlere yönelik anti-damping vergileri uygulasa da Çin’in dünyanın en büyük üretim merkezi olarak büyük pazarıyla sunduğu ekonomik işbirliği fırsatlarına ihtiyaç duymaktadır. AB, Çin’le ticaret yaparak enerji, teknoloji ve sanayi sektörlerinde önemli kazançlar sağlamakta ve böylece küresel ekonomideki gücünü korumaktadır. Örneğin Çin’in elektrikli araçlar konusundaki gelişimi, elektrikli araç üreticileri ve batarya teknolojileri alanında işbirliği fırsatları sunmuştur. Bu sayede Almanya’nın Volkswagen ve BMW gibi otomobil markaları, Çin pazarında büyük satışlar gerçekleştirmiştir.
Ayrıca Çin’in KYG kapsamında gerçekleştirdiği altyapı projelerine AB ülkeleri de dahil olarak lojistik ve ticaret yollarından faydalanmışlardır. AB’nin Asya pazarına erişimi kolaylaşmış, küçük ve orta ölçekli işletmeler için yeni iş fırsatları doğmuştur. Çin’in Batı Avrupa’ya daha hızlı ulaşmasını sağlayan Çin-Polonya demiryolu hattı buna örnek gösterilebilir. Ayrıca KYG kapsamında AB ülkelerine yapılan ulaşım, lojistik ve enerji altyapı yatırımları, AB’nin hem iç hem de dış ticaretini kolaylaştırmaya yardımcı olmuştur. Çeşitli alanlarda sağlanan bu faydalar, AB’nin küresel rekabetteki gücünü artırırken, sürdürülebilir ekonomik kalkınmayı da teşvik etmektedir.
AB’nin Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile olan ilişkilerinin değişmesi, AB’yi stratejik bağımsızlık ve küresel etkisini artırma amacıyla Çin’le işbirliği fırsatlarına odaklanmaya itmiştir. ABD’nin Çin’e yönelik yüksek vergi uygulamaları ve ticari rekabet adına benimsediği sert tutumu, AB’nin ticaret ağlarını genişletme isteğini pekiştirmiştir. Bu noktada Çin’le alternatif fırsatları değerlendirme yoluna gitmiştir. Ayrıca AB’nin Paris İklim Anlaşması’nda olduğu gibi ABD’den yeterli diplomatik desteği alamaması da kendi stratejik hedeflerine ulaşabilmesi için Çin’le ortaklık kurmasını gerektirmiştir.
AB, Çin’le yakınlaşarak enerji, altyapı ve ticaret gibi alanlardaki fırsatları değerlendirmenin yanı sıra ABD’den bağımsız bir strateji izlemeyi ve küresel hedeflerine yönelik hamleler geliştirmeyi amaçlamıştır. Bu işbirliği, AB’nin küresel rekabet gücünü artırmasını sağlayacak ve Birlik, Çin’in hızla gelişen özellikle teknoloji pazarından faydalanabilecektir.
Çin, yüksek kalitede dışa açılma ve işbirliği konusundaki kararlılığını ortaya koymak üzere iki üst düzey uluslararası foruma (Çin Kalkınma Forumu 2025 ve Asya için Boao Forumu Yıllık Toplantısı 2025) ev sahipliği yaptığı bir haftayı tamamlarken, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping 28 Mart 2025 Cuma günü Pekin’de uluslararası iş dünyasının temsilcileriyle bir araya gelerek onlara Çin’in kapılarının daha da açılacağını söylemiştir.[3] Çin’in yabancı yatırımları teşvik eden, yüksek kaliteli kalkınma hedefleri doğrultusunda AB’yle olan ekonomik ilişkilerin derinleşmesine ve küresel ekonomik dengelerde her iki tarafın da daha etkin rol almasına zemin hazırlamaktadır. Çin’in yüksek standartlı dışa açılımı, AB’yle ekonomik ilişkilerinde istikrarlı ve güvenilir bir yatırım ortamı sunmaktadır. Böylece ekonomik büyüme desteklenirken, tarafların küresel dengelerdeki bağımsızlığını güçlendirmektedir.
Sonuç olarak Çin’in giderek genişleyen küresel etkisi ve KYG kapsamındaki sürdürülebilir kalkınmaya büyük destek olan altyapı projeleri, AB’ye önemli fırsatlar sunmaktadır. ABD’nin korumacı ve belirsiz dış politikası karşısında daha bağımsız ekonomik politikalar yürütmek ve küresel fırsatlardan faydalanmak isteyen AB, Çin pazarlarına yatırım ve ihracat yapmayı, böylece hem ekonomik büyüme hem de jeopolitik güç kazanmayı hedeflemektedir. Ayrıca Çin de bu işbirliği sayesinde ABD’yle devam eden ticari rekabetinde AB ortaklığıyla denge sağlayacak ve AB’yle tedarik zincirleri konusunda istikrar sağlayabilecektir.
[1] “European officials visit China amid global turbulence; both sides pursuing ‘greater consensus’: expert”, Global Times, https://www.globaltimes.cn/page/202503/1331103.shtml, (Erişim Tarihi: 29.03.2025).
[2] Aynı Yer.
[3] “China remains an ‘ideal, secure and promising’ destination for foreign investors: Xi”, Global Times,https://www.globaltimes.cn/page/202503/1331104.shtml, (Erişim Tarihi: 31.03.2025).