Büyük Ortadoğu Projesinde “İç Savaş Butonu”na Basıldı…

Paylaş

Suudi Arabistan-Katar krizi ve hemen akabinde İran’da üst üste gerçekleşen terör saldırıları özü itibarıyla tek bir şeye işaret ediyor: Büyük Ortadoğu Projesi’nde (BOP) son aşamaya girildi. Bu bağlamda BOP’ta öngörülen hedefler yangından mal kaçırırcasına bir bir gerçekleştirilmeye çalışılıyor.

Zira bölge büyük bir uyanışın içinde ve eğer emperyalistler bu adımı atmazlarsa İslam jeopolitiğinin dönüşü muhteşem olacak. O yüzden büyük bir savaşa ihtiyaçları var. Bu ya etnik-mezhepsel temelli ya da eş zamanlı olarak her ikisini de ihtiva eden bir savaş şeklinde olacak.

Dolayısıyla, İslam dünyasını kendi içerisinde “Şiilik-Sünnilik” ya da “Ilımlılık-Radikallik” üzerinden mezhepsel temelli bir iç savaşa sürüklemeye çalışan “irade”, aynı zamanda bölge Kürtlüğü üzerinden etnik temelli bir savaşı daha doğrusu yüz yıllık bir “hesaplaşma” sürecini de başlatmak istiyor.

Mevzuyu biraz daha açmak gerekirse… Temelinde İran’ın yer aldığı Suudi Arabistan-Katar krizinin zirve yaptığı bir noktada doğrudan doğruya İran’ı ve bu kapsamda bölgedeki son sağduyu kırıntılarını hedef alan eş zamanlı bombalı saldırılar, aslında hedefi de büyük ölçüde ifşa etmiş görünüyor.

“İslam İç Savaşı”nı Türkiye üzerinden gerçekleştiremeyeceğini anlayan “irade”nin taktik anlamda bir takım değişikliklere gitmek suretiyle doğrudan doğruya İran-Suudi Arabistan’ı savaştırmayı esas alan planını uygulamaya koyması ve bu bağlamda Suudi Arabistan’a yüklemeye çalıştığı rol bu tespitimizi fazlasıyla haklı kılıyor.

Daha somut bir şekilde ifade etmek gerekirse; mevcut gelişmeler, Suudi Arabistan’ın Saddam dönemi Irak’ın konumuna düşürülmeye çalışıldığını gösteriyor.

Şöyle ki; İran İslam Devrimi sonrası ortaya çıkan rejimin “Devrim İhracı” söyleminden ve Saddam döneminde büyük bir güç oluşumuna giden Irak’tan İsrail’in güvenliği adına rahatsız olan güçler nasıl Saddam’ı gaza getirerek bölgede yıllarca süren bir savaşın önünü açtıysa, bu sefer de Suudi Arabistan’ı bir takım vaatlerle gaza getirmek suretiyle benzer bir senaryoyu uygulamaya koymaya çalışıyorlar.

Türkiye ve İran Oyunu Bozdu!

Tam da bu noktada coğrafyada az da olsa işleyen tarihsel hafızanın devreye girdiğini görüyoruz. Nitekim bu oyun anlaşılmış olmalı ki İran; kendisine yönelik saldırılar sonrası daha önceden deklare ettiği gibi Suudi Arabistan veya başka bir yeri hedef alacağına, doğrudan doğruya Türkiye ile görüşmeyi tercih etti.

“Bölgede endişe verici gelişmeler yaşanıyor” açıklamasında bulunan İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’in: “Bu olaylarla ilgili Türkiye ile yakın görüş alışverişinde bulunmamıza ihtiyaç var” demesi tam olarak buna işaret ediyor.

İran, açıkçası bu ziyaret ile yeni bir Körfez Savaşı’na girmeyeceğini adeta deklare ediyor ve “oyuna gelmeyeceğim” diyor. Bu husus oldukça önemli. Çünkü İran da biliyor ki İransız bir “İslam İç Savaşı” mümkün değil; aynen içinde Türkiye’nin yer almadığı bir savaş gibi…

İki Terör Örgütünün El Sıkışması…

Bu gelişmenin dışında, başta İran olmak üzere, bölgeyi yeni bir ateş çemberinin içine atacak, fazlasıyla “garip” başka gelişmelere de şahit oluyoruz. Ne gibi mi? Çok basit, düne kadar birbiriyle çatışma haline olan iki terörist grup rahatlıkla el sıkışabiliyor. Hangi terörist gruplar mı? Elbette PYD/YPG ile DAEŞ/IŞİD’den bahsediyorum.

Çoğu kimse bu el sıkışmayı DAEŞ/IŞİD’in yenilgisi sonrasında gerçekleşen bir gelişme olarak telakki ediyor. Ama işin rengi/boyutu fazlasıyla farklı. Zira BOP’un iki taşeronu olan bu örgütler, BOP’ta öngörülen iki devletçiğin inşa sürecinde üstlendikleri rolün sonuna gelmiş durumdalar.

PYD/YPG’ye Ayn el-Arap (Kobani) üzerinden önce meşruluk kazandıran, onun reklamını yapan (uluslararası kamuoyunda sempati oluşturtan), ardından da ona alan açan DAEŞ/IŞİD, şimdilerde “Rakka yenilgisi” ile PYD/YPG’ye “büyük bir zafer” hediye etmek suretiyle “kazan-kazan” formülünde üzerine düşeni yapıyor.

Dolayısıyla süreç iki önemli gelişmeye gebe. Birincisi BOP’ta vaat edilen “Sünni Arap Devleti”nin diğeri ise “BOP Kürdistanı”nın ilanı. Tam da bu noktada “Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY)” Başkanı Mesud Barzani’nin başkanlığında toplanan siyasi partilerin 25 Eylül 2017 tarihinde bağımsızlık referandumunun yapılmasını kararlaştırmış olması, yangına körükle gitmekten başka bir anlam ifade etmiyor.

Bu kararı almak “kolay” görünebilir. Ama süreç, bunun hiç de “kolay” uygulanamayacağına işaret ediyor. Örneğiz, en azından bölgede bağımsız Kürt devletini kırmızı çizgisi ilan eden İran’ın bu konudaki tepkisi oldukça önemli. İran açısından bu bir yeni savaş ya da en azından bir “meydan okuma” demek.

Nitekim İran Dışişleri Bakanlığı’nın referandum kararı sonrası Irak’ın birliğinden yana olduklarını ilan eden bir uyarısını görüyoruz. Irak’ın egemenliği hakkındaki düşüncelerinin değişmediğini söyleyen Bakanlık Sözcüsü Behram Kasımi’nin; “Birleşik, demokratik ve güvenli bir Irak, tüm ıraklıların haklarının garantörüdür” ifadesi fazlasıyla önemli. İran, buna müsaade etmeyeceğiz diyor.

Dolayısıyla, önümüzdeki süreç, bölge devletlerini “referandum” üzerinden tahrik etmeye ve bir savaşa çekmeye fazlasıyla müsait. Bu noktada Batılı devletlerin bir kısmının ateşe odun taşıması da elbette dikkatlerden kaçmıyor. Dikkat çekici bir diğer husus ise, bölgedeki “BOP Devletçiklerinin” ilanı sürecinde üst üste gelen, gelmekte olan krizler ve terör saldırıları karşısında İslam dünyasının içinde bulunduğu fazlasıyla düşündürücü durum…

Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
1969 Dörtyol-Hatay doğumlu olan Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden 1993 yılında mezun oldu. BÜ’de 1995 yılında Yüksek Lisans çalışmasını tamamlayan Erol, aynı yıl BÜ’de doktora programına kabul edildi. Ankara Üniversitesi’nde doktorasını 2005’de tamamlayan Erol, 2009 yılında “Uluslararası İlişkiler” alanında doçent ve 2014 yılında da Profesörlük unvanlarını aldı. 2000-2006 tarihleri arasında Avrasya Stratejik Araştırmaları Merkezi (ASAM)’nde görev yapan Erol, ASAM’ın Genel Koordinatörlük görevini de bir dönemliğine yürütmüştür. 2009 yılında Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün (SDE) Kurucu Başkanlığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. Uluslararası Strateji ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi (USGAM)’nin de kurucu başkanı olan Prof. Erol, Yeni Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi (YTSAM) Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkanlığını da yürütmektedir. Prof. Erol, Gazi Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (GAZİSAM) Müdürlüğü görevinde de bulunmuştur. 2007 yılında Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı (TÜRKSAV) “Türk Dünyası Hizmet Ödülü”nü alan Prof. Erol, akademik anlamdaki çalışmaları ve medyadaki faaliyetlerinden dolayı çok sayıda ödüle layık görülmüştür. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir: 2013 yılında Çağdaş Demokratlar Birliği Derneği tarafından “Yılın Yazılı Medya Ödülü”, 2015 yılında “APM 10. Yıl Hizmet Ödülü”, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) tarafından “2015 Yılın Basın-Fikir Ödülü”, Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri “2016 Gönül Elçileri Medya Onur Ödülü”, Yörük Türkmen Federasyonları tarafından verilen “2016 Türkiye Onur Ödülü”. Prof. Erol’un 15 kitap çalışması bulunmaktadır. Bunlardan bazılarının isimleri şu şekildedir: “Hayalden Gerçeğe Türk Birleşik Devletleri”, “Türkiye-AB İlişkileri: Dış Politika ve İç Yapı Sorunsalları”, “Avrasya’da Yeni Büyük Oyun”, “Türk Dış Politikasında Strateji Arayışları”, “Türk Dış Politikasında Güvenlik Arayışları”, “Türkiye Cumhuriyeti-Rusya Federasyonu İlişkileri”, “Sıcak Barışın Soğuk Örgütü Yeni NATO”, “Dış Politika Analizinde Teorik Yaklaşımlar: Türk Dış Politikası Örneği”, “Krizler ve Kriz Yönetimi: Aktörler ve Örnek Olaylar”, “Kazakistan” ve “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”. 2002’den bu yana TRT Türkiye’nin sesi ve TRT Radyo 1 (Ankara Radyosu) “Avrasya Gündemi”, “Stratejik Bakış”, “Küresel Bakış”, “Analiz”, “Dosya”, “Haber Masası”, “Gündemin Öteki Yüzü” gibi radyo programlarını gerçekleştirmiş olan Prof. Erol, TRT INT televizyonunda 2004-2007 yılları arasında “Arayış”, 2007-2010 yılları arasında Kanal A televizyonunda “Sınır Ötesi” ve 2020-2021’de de BBN TÜRK televizyonunda “Dış Politika Gündemi” programlarını yapmıştır. 2012-2018 yılları arasında Millî Gazete’de “Arayış” adlı köşesinde dış politika yazıları yayımlanan Prof. Erol’un ulusal-uluslararası medyada çok sayıda televizyon, radyo, gazete, haber siteleri ve dergide uzmanlığı dahilinde görüşlerine de başvurulmaktadır. 2006-2018 yılları arasında Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde ve Ankara Üniversitesi Latin Amerika Araştırmaları Merkezi’nde (LAMER) de dersler veren Prof. Erol, 2018’den bu yana Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olarak akademik kariyerini devam ettirmektedir. Prof. Erol, 2006 yılından itibaren Ufuk Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde de dersler vermiştir. Prof. Erol’un başlıca ilgi ve uzmanlık alanları ve bu kapsamda lisans, master ve doktora seviyesinde verdiği derslerin başlıcaları şu şekilde sıralanabilir: “Jeopolitik”, “Güvenlik”, “İstihbarat”, “Kriz Yönetimi”, “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”, “Türk Dış Politikası”, “Rus Dış Politikası”, “ABD Dış Politikası”, “Orta Asya ve Güney Asya”. Çok sayıda dergi ve gazetede yazıları-değerlendirmeleri yayımlanan Prof. Erol’un; “Avrasya Dosyası”, “Stratejik Analiz”, “Stratejik Düşünce”, “Gazi Bölgesel Çalışmalar”, “The Journal of SSPS”, “Karadeniz Araştırmaları gibi” akademik dergilerde editörlük faaliyetlerinde bulunan Prof. Erol, “Bölgesel Araştırmalar”, “Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları”, “Gazi Akademik Bakış”, “Ege Üniversitesi Türk Dünyası İncelemeleri”, “Ankara Uluslararası Sosyal Bilimler”, “Demokrasi Platformu” dergilerinin editörlüklerini hali hazırda yürütmekte, editör kurullarında yer almaktadır. 2016’dan bu yana Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Kurucu Başkanı olarak çalışmalarını devam ettiren Prof. Erol, evli ve üç çocuk babasıdır.

Benzer İçerikler