Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol’un Bulgaristan’daki Seçimler Konusundaki Değerlendirmeleri Diplomatik Gözlem’de Yayınlanmıştır.

Paylaş

This post is also available in: English

Prof. Dr. EROL: “Bulgaristan’ın Türk Dünyası’na dahil olması, ortak bir medeniyet ve işbirliği havzası oluşumunu teşvik edecektir. Bu süreci pekiştirebilecek yegane aktör, Bulgaristan Türkleridir.”

Geçtiğimiz iki seçimde de hükümetin kurulamaması sebebiyle üçüncü kez seçim düzenlenecek olan Bulgaristan’da, bu kez hem genel seçimler olacak hem de Cumhurbaşkanlığı seçimleri için oy kullanılacak. Aynı zamanda Bulgaristan tarihinde ilk kez bir Türk Cumhurbaşkanı adayı da seçimlerde yarışıyor.

Biz de hem Bulgaristan, hem de Bulgaristan Türkleri için son derece önem arz eden bu seçimlerle ilgili detaylı bilgi için ANKASAM Başkanı Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL’un görüşlerine başvurduk.

Sizleri, Sayın EROL’un bu konu hakkında doyurucu bilgileriyle baş başa bırakıyoruz.

Diplomatik Gözlem: Bulgaristan Türkleri hakkında kısaca bilgi verebilir misiniz?

Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL: Bulgaristan, Asya’dan Avrupa’ya geçiş güzergahında olan bir ülkedir. Özellikle de iki kıtayı birbirine bağlayan ve jeopolitik olarak kilit bir konuma sahip olan Bulgaristan, Türklerin Avrupa’ya geçiş sürecinde önemli bir merkez olarak konumlanmıştır. Bu nedenle Türklerin Bulgaristan’daki varlığının eski dönemlere kadar dayandığını söylemek mümkündür. Daha sonra ise Osmanlı Devleti ile Türkler, bölgeyi şekillendirmiş ve ortak bir medeniyet yaratılması noktasında diğer gruplarla etkileşime geçmiştir. Bu nedenle Bulgarlar ile Türkler arasındaki tarihsel bağ güçlüdür.

Günümüzde Bulgaristan nüfusu yaklaşık 7 milyon civarındadır. Bulgaristan Türklerinin nüfusu ise 1 milyona yakındır. Ülkenin neredeyse geneline dağılmış olan Türkler, yoğun olarak Kırcaali, Razgrad, Şumnu, Eski Cuma, Silistre, Dobriç, Burgaz, Rusçuk ve Sofya şehirlerinde yaşamaktadır. Sovyetler Birliği’nin dağılması ve Bulgaristan’ın Avrupa Birliği’ne girmesiyle hem Bulgarların hem de Türklerin haklarında ve hayat standartlarında önemli gelişmeler yaşanmıştır. Böylelikle hem Bulgaristan Türklerinin hem de diğer Bulgaristan vatandaşlarının yaşadığı zor dönemler geride kalmıştır. Bulgaristan Türkleri, Bulgaristan toplumunda Bulgarların ardından en büyük ikinci etnik grup durumundadır. Üstelik günümüze kadar kimliklerini korumayı da başarmışlardır. Ayrıca Bulgaristan’da en çok konuşulan ikinci dilin Türkçe olduğu da unutulmamalıdır.

Osmanlı Devleti’nin Balkanlarda hakimiyet kurduğu dönemde Bulgaristan’da önemli çalışmalar yapılmıştır. Özellikle başlatılan imar süreciyle Bulgaristan’daki yapıların önemli bir kısmını Türklerin bıraktığı eserler oluşturmaktadır. Günümüzde Bulgaristan şehirlerinin birçok yerinde bu eserlere rastlamak mümkündür. Bu da Osmanlı’nın bölgede sadece Bulgaristan Türklerini değil; önemli yapılar ve medeniyet kalıntıları da miras bıraktığını göstermektedir. Bu durum, Türklerin hem Bulgaristan’a verdiği önemin hem de Türk ve Bulgar kültürlerini birbirine derinden bağlı olduğunun kanıtıdır.

Diplomatik Gözlem: Türkiye-Bulgaristan ilişkilerinde Bulgaristan Türklerinin yeri ve önemi nedir?

Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL: Bulgaristan, Balkanların en önemli ülkelerinden biridir. Ancak Soğuk Savaş’ta Türkiye ile Bulgaristan’ın farklı bloklarda olması, iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesinde engel teşkil etmiştir. 1990 sonrasındaki dönemde ise Bulgaristan’ın Batı’ya yönelmesi ve işbirliğine daha açık hale gelmesiyle Türk-Bulgar ilişkilerinde önemli bir gelişme yaşanmıştır. İki ülke birbirini “komşi” olarak görürken, günümüzde coğrafi birlikteliğin siyasi ve ekonomik ilişkileri teşvik ettiği söylenebilir. Tarihsel açıdan ise iki devletin derinlerde ortak köklerinin bulunduğunu söylemek mümkündür. Dolayısıyla tarihsel acıları bir tarafa bırakarak ortak geleceği kurmanın hesaplaması yapılmalıdır. Bu çerçevede Bulgarlar ile Bulgaristan Türklerinin birlikteliğin kuvvetlendirilmesi ve hayat standartlarının iyileştirilmesi önem arz etmektedir.

Türkiye ile Bulgaristan arasındaki yakınlaşmanın birçok dinamiği bulunmaktadır. Bunlar arasında tarihsel bağlar, benzer kültürler, ortak çıkarlar ve arada köprü rolü oynayan etkili aktörler sayılabilir. Özellikle Bulgaristan’da bulunan Türk nüfusu, iki ülke arasında sadece bir köprü değil; aynı zamanda bir işbirliği kanalıdır. Dolayısıyla Bulgaristan’da güçlü bir Türk varlığı, güçlenen ve birbirine güvenen Ankara ve Sofya demektir.

Diğer yandan bilindiği gibi Türkiye, 200 yıldır Batı Dünyası’yla birlikte hareket etmektedir. Bulgaristan ise 2007 yılında Avrupa Birliği’ne üye olması Batı Dünyası’ndaki konumunu güçlendirmiştir. Bu kapsamda iki ülkenin dış politikada da ortak bir çizgide buluştuğunu söylemek mümkündür. Zira Bulgaristan Türkleri, Sofya’nın Ankara’yla olan stratejik ilişkilerinin yanı sıra Batı’yla ile olan bağlarını güçlendirmesini desteklemektedir.

Ayrıca Bulgaristan’ın 2004 yılında NATO’ya üye olması, Ankara-Sofya hattındaki çıkarların güvenlik boyutunda da örtüştüğünü göstermektedir. Son 30 yıllık süreç incelendiğinde Türkiye ile Bulgaristan arasındaki sınırlarda ve Karadeniz’de bir sorundan bahsetmek mümkün değildir. Bu durum, taraflar arasındaki güvenin işareti olmakla birlikte bir ülkede yaşanan istikrarsızlığın diğer ülkeyi de olumsuz etkileyeceğini söylemek mümkündür. Bu nedenle Bulgaristan Türkleri, Bulgaristan’ın güvenliğinin garantisi konumundadır.

Son olarak ve bekli de Türkiye ile Bulgaristan arasındaki ilişkilerde Bulgaristan Türklerinin üstlendiği misyonun en önemli kanıtı iki ülke arasındaki Parlamentolararası Dostluk Grubu’nun Sofya Temsilcisi, Hak ve Özgürlükler Hareketi veya Hak ve Özgürlükler Partisi (HÖH-DPS) Milletvekili Ahmed Recebov Ahmedov’dur. Türk kökenli bir ismin dostluk köprüsünde Bulgaristan’ı temsil etmesi, Ankara-Sofya hattındaki güvenin göstergesidir.

Diplomatik Gözlem: Bulgaristan Türklerinin Bulgar ticareti, eğitim ve kültür hayatındaki yeri nedir?

Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL: Bulgaristan nüfusunun yaklaşık yedide birini Türkler oluşturmaktadır. Bu oran, Türklerin Bulgaristan toplumundaki önemini ve etkisini ortaya koymaktadır. Ayrıca tarihsel olarak bakıldığında, yaratılan ortak medeniyet çerçevesinde tarafların birbirinden etkilendiğini söylemek mümkündür.

Bulgaristan ekonomisinde bazı sorunlar söz konusudur. Bu nedenle ülkedeki Türklerin ekonomik etkinliği kısıtlanmaktadır. 7 milyonluk Bulgaristan nüfusundan bahsedilse de ülkede 5 milyon insan yaşadığı iddia edilmektedir. Bunun en önemli nedeni ise hem Türklerin hem de diğer Bulgaristan vatandaşlarının AB ülkelerine çalışmak için gitmesidir. Bulgaristan tam manasıyla Avrupa Birliği üyeliğinden umduğunu bulduğunu söylemek zordur. Avrupa ülkeleri için Bulgaristan bir nevi ucuz işgücü merkezidir. Oysa bölgede ekonomisi güçlü bir Bulgaristan, daha istikrarlı bir Balkanlar ve güçlü bir Avrupa anlamına gelecektir. Günümüzde buna benzer sorunlara rağmen Bulgaristan Türklerinin ekonomideki etkisini artmaktadır. Özellikle Türkiye ile Bulgaristan arasındaki ilişkilerin güçlenmesiyle birlikte Türk yatırımcılar daha çok Bulgaristan’a yönelmektedir. Söz konusu yönelmenin üç nedeni bulunmaktadır. Bunlar coğrafi yakınlık, Bulgaristan’ın jeopolitik konumu ve Bulgaristan Türklerinin ülkedeki etkisidir. Sivil toplum kuruluşları çerçevesinde de örgütlenen Bulgaristan Türkleri, Bulgar-Türk İş Adamları Derneği (BULTİŞ) gibi kuruluşlar çerçevesinde çalışmalarını sürdürmektedir.

Diğer yandan Bulgaristan Türklerinin çeşitli gazete ve dergilerinden bahsetmek mümkündür. Bu kapsamda özellikle Hak ve Özgürlük, Müslümanlar ve Güven gibi gazeteler sayılabilir. Ayıca çocuklara hitap etmesi için Filiz, Cır Cır ve Balon dergi ya da gazete ekleri de dikkatleri çekmektedir. Bulgaristan Türklerinin edebiyat konusundaki faaliyetleri de sürmektedir. Örneğin yakın bir dönemde edebiyat ve kültür çerçevesinde yayın yapan Nöbettepe dergisi hayata geçirilmiştir. Bunların yanı sıra küreselleşen ve online bir formata doğru evrilen dünyada Bulgaristan Türklerinin bu süreçteki faaliyetlerini görmek mümkündür. Özellikle “Bulgaristan’daki Türklerin Özgür Sesi” söylemiyle yayın yapan Kırcaali Haber çalışmalarını sürdürmektedir. Ayrıca Türk Kültür Derneği, Mustafa Kemal Atatürk Halk Kültür Evi, İstikbal Halk Kültür Evi ve Barış Halk Kültür Evi gibi kurum ve kuruluşlar üzerinde faaliyetlerine devam etmektedir. Neticede Bulgaristan, tarihsel süreçte Türk kültürünün önemli merkezlerinden biri olmuştu. Günümüzde tekrar böyle bir merkeze dönüşme potansiyeline sahip olduğunu söylemek mümkündür.

Bulgaristan’da 1990 yılında Yüksek İslam Enstitüsü açılmıştır. Dört yıllık eğitim veren ve imam, müftü ve din dersi öğretmeni yetiştiren Enstitü, günümüzde de faaliyetlerine devam etmektedir. Buna ek olarak Bulgaristan’daki Müslümanları temsil eden Bulgaristan Milli Yüksek İslam Şurası söz konusudur. Bulgaristan Türkleri aynı zamanda sanat, edebiyat ve sporda da önemli çalışmalar ortaya koymakta ve başarılar elde etmektedir.

Kısacası Bulgaristan Türklerinin ekonomi ve eğitim konularında çeşitli sorunları devam etse de özellikle kültürel, dini ve özgürlükler konusunda önemli kazanımları vardır. Bu kazanımlar hem Bulgaristan Türklerinin verdiği mücadeleye hem de Bulgaristan’ın demokratikleşmesine paralel olarak elde edilmiştir.

Diplomatik Gözlem:  Bulgaristan Türklerinin Bulgaristan siyasetindeki konumu nedir?

Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL: Bulgaristan Türklerinin, ülke siyasetinde yasal çerçevede faaliyet gösteren iki partisinden bahsetmek mümkündür. Bunlardan biri 1990 yılında kurulan HÖH-DPS, diğeri ise Sorumluluk, Özgürlük ve Hoşgörü için Demokratlar (DOST) Partisi’dir. İki partinin günümüzde üstlendiği en önemli misyonlar; Türk toplumunun Bulgar siyasetine adapte olması, haklarını dile getirmesi ve yasal zeminde faaliyet göstermesidir. Bununla birlikte 11 Temmuz 2021 tarihinde düzenlenen seçimlerde HÖH-DPS, %10 civarında oy alarak 29 milletvekili ile Türkleri temsil ettiği görülmektedir. Ayrıca HÖH-DPS, Avrupa Parlamentosu’na dört milletvekili göndermiştir. Diğer yandan ise HÖH Genel Başkanı Mustafa Karadayı, 14 Kasım 2021 tarihinde yapılacak olan seçimlerde cumhurbaşkanlığına aday olmuştur.

Bunlara ek olarak Hürriyet ve Şeref Halk Partisi (HŞHP) ve Ulusal Hak ve Özgürlükler Hareketi Partisi (UHÖH) gibi siyasi oluşumlardan bahsetmek mümkündür. Ancak HŞHP ve UHÖH küçük partilerdir.

Bulgaristan Türkleri, sadece bu iki parti üzerinden Bulgaristan siyasetinde rol oynamamaktadır. Örnek olarak, 4 Nisan 2021 tarihinde yapılan seçimler sonrasında eski Kültür Bakanı Vejdi Raşidov, Bulgaristan’ın Avrupalı Gelişimi İçin Yurttaşlar Partisi’nden (GERB) ve Taner Türkoğlu, Böyle Bir Devlet Var Partisi’nden (İTN) milletvekili olarak seçilmiştir. Bu iki örnek, Bulgaristan Türklerinin etnik ve dini kimlikleri üzerinden hareket etmediğini de göstermektedir.

Çeşitli ülkeler farklı topraklarda bulunan etnik uzantılarını birer istikrarsızlık aracı olarak kullanırken; Ankara-Sofya hattından ise Bulgaristan Türklerinin birer barış yapıcı aktör rolü üstlendikleri görülmektedir. Bunun en önemli kanıtları Bulgar toplumundaki huzur ortamı ve Türklerin benimsedikleri misyondur. Ayrıca 2021 yılında herhangi bir hükümetin kurulamaması, Bulgaristan siyasetindeki bölünmüşlüğü göstermektedir. Bunun karşılığında ise Türkler, kilit konumlarını kullanarak Bulgar siyasetindeki birleştirici unsura dönüşebilir. Geçmişte de görüldüğü üzere Türk partileri, genel olarak koalisyon yönetimlerine katılmış ve kilit aktör olarak yer almıştır. Tekrardan bu potansiyellerini kullanmaları mümkündür.

Diplomatik Gözlem: Bu son seçimleri diğer seçimlerden farklı kılan ve daha önemli hale getiren özellik nedir?

Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL: Öncelikle Bulgaristan’da 14 Kasım 2021 tarihinde cumhurbaşkanı, cumhurbaşkanı yardımcısı ve milletvekili seçimleri gerçekleştirilecektir. Ancak milletvekili seçimleri bu yıl üçüncü kez düzenlenecektir. Çünkü 4 Nisan ve 11 Temmuz tarihlerinde yapılan seçimlerde hükümet kurulamamıştır. Bu durum, Bulgaristan’da siyasi bir istikrarsızlık ve belirsizlik olduğunu göstermektedir. Söz konusu siyasi belirsizlik hem Bulgaristan’ın kalkınmasına ve siyasi istikrarına zarar vermekte hem de Türkiye-Bulgaristan ilişkilerinin yavaşlamasına neden olmaktadır.

Böyle bir ortamda yapılacak olan bir seçim, daha önemli bir nitelik kazanmaktadır. Zira kurulacak güçlü bir hükümet sayesinde ülkedeki siyasi belirsizlik bertaraf edilebilir. Bu nedenle Bulgaristan Türklerinin seçimlere katılması ve oy kullanması önemlidir. Ayrıca bilindiği gibi Bulgaristan, AB üyesidir. Bulgaristan Türklerinin seçimlere iştirak etmesi hem Bulgaristan siyasetinde hem de Avrupa Parlamentosu’nda daha güçlü temsiliyet demektir. Bulgaristan demokrasisi içinde güçlü bir aktör olan Bulgaristan Türkleri, Ankara-Sofya hattındaki dostluğun güçlenmesini sağlayacak ve Bulgaristan Türklerinin Anadolu ile Avrupa arasında tarihsel anlamdaki köprü görevi yeni bir boyut kazanarak siyasi bir çerçeveye oturacaktır.

Bununla birlikte Türkiye-Bulgaristan dostluğu ve Bulgaristan’ın Türk Dünyası’na dahil olması; hatta Türk Konseyi’ne katılımı, etnik değil; ortak bir medeniyet ve işbirliği havzası oluşumunu teşvik edecektir. Bu süreci pekiştirebilecek yegane aktör, Bulgaristan Türkleridir. Taraflar arasında tarihsel olarak Osmanlı öncesine kadar uzanan bir süreç, tarihsel kökler ve ortak değerler üzerinden medeniyet inşası vardır. Türk Konseyi’nin öncülüğünde yeni inşa sürecinde Bulgaristan’ın da yer alması oldukça önemlidir.

Bulgaristan’ın Türk Dünyası’na dahil olması ve ortak değerler üzerinden bir medeniyet inşasının gerçekleştirilmesi, bölgesel dinamikler çerçevesinde de değerlidir. Özellikle Sofya, Karadeniz’in barış denizi olarak kalmasında, Balkanlarda kalıcı barışın devam etmesinde ve Avrupa’nın güvenliği konusunda kilit aktörlerden biridir. Ayrıca güzergahların gittikçe daha çok önem kazandığı günümüzde Bulgaristan, Asya ve Afrika’dan Avrupa’ya ulaşan güzergahta merkez ülkelerden biri olma potansiyeline sahiptir. Türkiye ile Bulgaristan’ın bir araya gelmesi, Balkanlar ve Karadeniz nazarında barışı ve istikrarı sağlayan yapıları daha güçlü hale getirecektir. Özellikle Türkiye-Bulgaristan ilişkilerinde Türk Konseyi’nin de etkili bir aktör ve mekanizma olması bölgeyi güvenlik, istikrar ve refah merkezine dönüştürecektir. Dolayısıyla Bulgaristan Türklerinin seçimlere katılması, Bulgar demokrasisine olduğu kadar bölgenin istikrarına, güvenliğine, işbirliği süreçlerine ve kalkınmasına katkı sunacaktır.

Kısacası bu seçimler, Türk Dünyası adına temsiliyet ve Bulgaristan’ın burada yer alması noktasında farklılık arz etmektedir. Bulgaristan’da güçlü ve demokratik süreçlere katılan Türk nüfusu, istikrara kavuşan bir Bulgaristan anlamına gelecektir. Ayrıca Ankara’yla Sofya arasında sıkı dostluk bağları, Bulgaristan’ın Türk Dünyası’na dahil olması, Türklerin Avrupa’da daha etkili bir şekilde temsil edilmesi ve Balkanlarda medeniyet ve işbirliği havzası oluşturulması manasına geleceği söylenebilir. Soydaşlarımız açısından bakıldığında ise bu seçimlerin en önemli özelliği, HÖH’ün tarihinde ilk defa olmak üzere bir Cumhurbaşkanı adayı çıkmasıdır. HÖH Genel Başkanı Mustafa Karadayı’nın, Cumhurbaşkanlığı adaylığını Bulgaristan Cumhurbaşkanı Rumen Radev ile arasında yaşanan “Anavatan’ın neresi” polemiği akabinde açıklaması, gerek kamuoyu önünde Türkiye ziyaretindeki ifadeleri ile Türk etnik kimliğini siyasi tartışmalara çeken R. Radev’e karşı bir cevap teşkil etmesi, gerekse geçmiş yıllarda çeşitli nedenlerle HÖH’ten uzaklaşmış olan soydaş kitlenin, milli söylemlerle HÖH çatısı altında yeniden konsolide edilmesi fırsatını taşıması bağlamında önem arz etmektedir.

Diplomatik Gözlem:  Bu bağlamda Bulgaristan Türklerinden beklenti nedir? Bulgaristan Türklerine ne görev düşmektedir?

Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL: Türkler, Bulgaristan’ın en önemli topluluklarından biridir ve ülkenin geleceğinden önemli bir role sahiptir. Dünyaya açık, güçlü ve Türkiye’yle sağlıklı ilişkiler geliştiren bir Bulgaristan için Türklere önemli görevler düştüğünü söylemek mümkündür. Özellikle kısa vadede Türklere düşen en önemli görev yapılması planlanan seçimlere katılmaları ve Bulgaristan demokrasisini güçlendirmeleridir. Seçimlere katılmaları ve oylarını kullanmaları aynı zamanda bir vatandaşlık görevidir. Tabi bu sadece Bulgaristan’la sınırlı bir durum değildir. Bulgaristan dışındaki Bulgaristan vatandaşı Türklerin de seçimlere iştirak etmesi büyük önem taşımaktadır.

Bulgaristan Anayasası’nda etnik veya dini azınlıklara dair herhangi bir ibare yoktur. Ancak ana dili Bulgarca olmayanlara yönelik bazı ifadeler bulunmaktadır. Geçmişte kötü anılar yaşansa da günümüzde Türklerin bazı kazanımlar elde ettiğini söylemek mümkündür. Bunlardan en önemlisi Türkçenin seçmeli ders olarak okutulmasıdır. Ayrıca bazı sorunlar olduğu dile getirilse de bunlar aşılmayacak konular değildir. Zira bu süreçte söz konusu sorunların aşılabilmesi için legal çerçevede politika izleyen Bulgaristan Türklerinin ortak hareket etmesi gerekmektedir.

Bu kapsamda Bulgaristan Türklerinin HÖH-DPS gibi partiler etrafında buluşması ve güçlü irade ortaya koymalarının yararlı olacağı söylenebilir. Çünkü en başından beri vurguladığımız gibi güçlü bir Türk iradesi, güçlü bir Bulgaristan demokrasisi, güçlü Ankara-Sofya ilişkisi ve Avrupa’da güçlü bir temsiliyet demektir.

Bu noktada HÖH’e de çok önemli ve tarihsel bir görev düştüğünün altını çizmek istiyorum. HÖH’ün yıllar içinde bünyesinden kopmuş seçmenlerini yeniden kazanmak için samimi bir söylem geliştirmesi gerekmektedir.  Bu söylemin, “küskün” olarak tabir edilebilecek kitleyi kazanmaya matuf ve birleştirici bir tarzda olması hiç kuşkusuz büyük bir fayda sağlayacaktır. Türkiye’nin gönlünde Bulgaristan Türkleri’nin tek çatı altında ve birlik halinde hareket ettiklerini görmek, haliyle en doğal beklentidir.

Diğer yandan atlanmaması gereken konu, Türkiye’de bulunan ve Bulgaristan’daki seçimler için oy kullanacak Türklerdir. Bulgaristan, yurtdışındaki vatandaşlarının oy kullanması için en fazla sandığı Türkiye’de kurmaktadır. Bu aslında Türkiye’deki Bulgaristan vatandaşlarına da önemli bir görev düştüğünü göstermektedir. Vatandaşlık görevini yerine getirmesi gereken bu insanların aynı zamanda Bulgaristan siyasetine istikrar kazandırabilecekleri söylenebilir. Diğer yandan ise verilecek oylar, Türkiye’den Bulgaristan’ın istikrarının desteklenmesi olarak görülebilir.

Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
1969 Dörtyol-Hatay doğumlu olan Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden 1993 yılında mezun oldu. BÜ’de 1995 yılında Yüksek Lisans çalışmasını tamamlayan Erol, aynı yıl BÜ’de doktora programına kabul edildi. Ankara Üniversitesi’nde doktorasını 2005’de tamamlayan Erol, 2009 yılında “Uluslararası İlişkiler” alanında doçent ve 2014 yılında da Profesörlük unvanlarını aldı. 2000-2006 tarihleri arasında Avrasya Stratejik Araştırmaları Merkezi (ASAM)’nde görev yapan Erol, ASAM’ın Genel Koordinatörlük görevini de bir dönemliğine yürütmüştür. 2009 yılında Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün (SDE) Kurucu Başkanlığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. Uluslararası Strateji ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi (USGAM)’nin de kurucu başkanı olan Prof. Erol, Yeni Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi (YTSAM) Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkanlığını da yürütmektedir. Prof. Erol, Gazi Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (GAZİSAM) Müdürlüğü görevinde de bulunmuştur. 2007 yılında Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı (TÜRKSAV) “Türk Dünyası Hizmet Ödülü”nü alan Prof. Erol, akademik anlamdaki çalışmaları ve medyadaki faaliyetlerinden dolayı çok sayıda ödüle layık görülmüştür. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir: 2013 yılında Çağdaş Demokratlar Birliği Derneği tarafından “Yılın Yazılı Medya Ödülü”, 2015 yılında “APM 10. Yıl Hizmet Ödülü”, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) tarafından “2015 Yılın Basın-Fikir Ödülü”, Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri “2016 Gönül Elçileri Medya Onur Ödülü”, Yörük Türkmen Federasyonları tarafından verilen “2016 Türkiye Onur Ödülü”. Prof. Erol’un 15 kitap çalışması bulunmaktadır. Bunlardan bazılarının isimleri şu şekildedir: “Hayalden Gerçeğe Türk Birleşik Devletleri”, “Türkiye-AB İlişkileri: Dış Politika ve İç Yapı Sorunsalları”, “Avrasya’da Yeni Büyük Oyun”, “Türk Dış Politikasında Strateji Arayışları”, “Türk Dış Politikasında Güvenlik Arayışları”, “Türkiye Cumhuriyeti-Rusya Federasyonu İlişkileri”, “Sıcak Barışın Soğuk Örgütü Yeni NATO”, “Dış Politika Analizinde Teorik Yaklaşımlar: Türk Dış Politikası Örneği”, “Krizler ve Kriz Yönetimi: Aktörler ve Örnek Olaylar”, “Kazakistan” ve “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”. 2002’den bu yana TRT Türkiye’nin sesi ve TRT Radyo 1 (Ankara Radyosu) “Avrasya Gündemi”, “Stratejik Bakış”, “Küresel Bakış”, “Analiz”, “Dosya”, “Haber Masası”, “Gündemin Öteki Yüzü” gibi radyo programlarını gerçekleştirmiş olan Prof. Erol, TRT INT televizyonunda 2004-2007 yılları arasında “Arayış”, 2007-2010 yılları arasında Kanal A televizyonunda “Sınır Ötesi” ve 2020-2021’de de BBN TÜRK televizyonunda “Dış Politika Gündemi” programlarını yapmıştır. 2012-2018 yılları arasında Millî Gazete’de “Arayış” adlı köşesinde dış politika yazıları yayımlanan Prof. Erol’un ulusal-uluslararası medyada çok sayıda televizyon, radyo, gazete, haber siteleri ve dergide uzmanlığı dahilinde görüşlerine de başvurulmaktadır. 2006-2018 yılları arasında Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde ve Ankara Üniversitesi Latin Amerika Araştırmaları Merkezi’nde (LAMER) de dersler veren Prof. Erol, 2018’den bu yana Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olarak akademik kariyerini devam ettirmektedir. Prof. Erol, 2006 yılından itibaren Ufuk Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde de dersler vermiştir. Prof. Erol’un başlıca ilgi ve uzmanlık alanları ve bu kapsamda lisans, master ve doktora seviyesinde verdiği derslerin başlıcaları şu şekilde sıralanabilir: “Jeopolitik”, “Güvenlik”, “İstihbarat”, “Kriz Yönetimi”, “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”, “Türk Dış Politikası”, “Rus Dış Politikası”, “ABD Dış Politikası”, “Orta Asya ve Güney Asya”. Çok sayıda dergi ve gazetede yazıları-değerlendirmeleri yayımlanan Prof. Erol’un; “Avrasya Dosyası”, “Stratejik Analiz”, “Stratejik Düşünce”, “Gazi Bölgesel Çalışmalar”, “The Journal of SSPS”, “Karadeniz Araştırmaları gibi” akademik dergilerde editörlük faaliyetlerinde bulunan Prof. Erol, “Bölgesel Araştırmalar”, “Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları”, “Gazi Akademik Bakış”, “Ege Üniversitesi Türk Dünyası İncelemeleri”, “Ankara Uluslararası Sosyal Bilimler”, “Demokrasi Platformu” dergilerinin editörlüklerini hali hazırda yürütmekte, editör kurullarında yer almaktadır. 2016’dan bu yana Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Kurucu Başkanı olarak çalışmalarını devam ettiren Prof. Erol, evli ve üç çocuk babasıdır.

Benzer İçerikler