Analiz

Brezilya’da Sağ Popülizm: Bolsonaro’nun Yeniden Dönüşü ve Siyasi Kutuplaşma

Bolsonaro’nun siyaset sahnesine dönüşü, Latin Amerika’daki aşırı sağ hareketin ivmesini yeniden canlandırabilir.
Popülist liderler, kendilerini “halkın sesi” olarak konumlandırarak elitist yönetimlere karşı bir karşıtlık yaratmakta ve mevcut toplumsal sorunları kendi lehlerine kullanmaktadır.
Sağ popülizmin küresel yükselişi, Bolsonaro’nun siyasi kariyeri üzerinden de gözlemlenebilir.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Brezilya’nın eski Devlet Başkanı Jair Bolsonaro, küresel sağ popülizmin önemli figürlerinden biri olarak ülkenin siyasi gündeminde merkezi bir rol oynamaya devam etmektedir. İktidara yeniden dönmesini engelleyen yasal kısıtlamalara rağmen Bolsonaro’nun Liberal Partisi 2026 başkanlık seçimlerinde onu aday göstermeye hazırlanmaktadır.[i] Bu analizde Brezilya’nın kutuplaşmış siyasi ortamı, Bolsonaro’nun karşılaştığı yasal zorluklar ve potansiyel adaylığının Brezilya demokrasisi ve küresel sağ hareketler üzerindeki etkileri analiz edilecektir.

Bolsonaro, 2018 seçimlerinde sol görüşlü İşçi Partisi’ne (PT) yönelik geniş hoşnutsuzluktan yararlanarak ve kendisini sistem karşıtı bir aday olarak tanıtarak siyasi bir güç haline gelmiştir. Milliyetçilik, militarizm ve sosyal muhafazakarlık odaklı bir söylemle seçimleri kazanmış, ancak COVID-19 salgını, çevre politikası ve siyasi skandallar gibi konulardaki tutumu, destekçi tabanında bir erozyona yol açmıştır.

2022 seçimlerinde Bolsonaro, eski başkan Luiz Inácio Lula da Silva karşısında kıl payı mağlup olmuş ve 1997’den bu yana mevcut bir başkanın yeniden seçilmemesi olayı yaşanmıştır.[ii] Yenilginin ardından Bolsonaro pes etmeyi reddetmiş ve bazı taraftarları Lula’nın göreve başlamasını önlemek için askeri bir kalkışma çağrısında bulunmuştur. Bu durum, Brezilya’daki derin siyasi ayrılıkların ne denli ileri seviyeye ulaştığını gösteren önemli bir göstergedir.

Bolsonaro, 2022 seçimlerinin ardından demokratik kurumların işleyişini sekteye uğratma ve yanlış bilgi yayma suçlamalarıyla karşı karşıya kalmış, bu durum geçici olarak 2030 yılına kadar kamu görevinden men edilmesine yol açmıştır. Buna rağmen Liberal Partisi, 2026’daki adaylığı için strateji geliştirmekte ve olası yasal değişiklikleri veya siyasi dinamiklerdeki değişimleri göz önünde bulundurmaktadır.

Bu hamle, yalnızca Bolsonaro’nun Brezilya seçmeninin önemli bir kesimi arasında süregelen popülaritesinden kaynaklanmamaktadır; aynı zamanda sağ popülizmin ülkedeki kalıcı etkisine de işaret etmektedir. Bolsonaro’nun partisi, Brezilya Kongresi’ndeki gücünü koruyarak Lula hükümetine karşı önemli bir muhalefet olarak ortaya çıkmıştır.

Brezilya siyaseti, Bolsonaro’nun destekçileri ile Lula liderliğindeki sol eğilimli koalisyon arasında belirgin bir bölünmeyle giderek daha da kutuplaşmaktadır. Bolsonaro’nun katı muhafazakar tabanı, Evanjelik Hristiyanlar, tarımsal ticaret kesimleri ve ordu destekçilerinden oluşmaktadır. Bu gruplar, Bolsonaro’nun silah mülkiyeti, çevresel düzenlemelerin serbest bırakılması ve LGBTQ+ haklarına muhalefet gibi konulardaki pozisyonlarıyla uyum içindedir.

Buna karşılık Lula’nın tabanı, yoksulluğun azaltılması, çevre korunması ve sosyal eşitlik politikalarını destekleyen işçi sendikaları, ilericiler ve kent yoksullarından oluşmaktadır. 2022 seçimleri, Brezilya tarihindeki en yakın oy farkıyla gerçekleşmiş ve derin bölünmüş siyasi ortamı bir kez daha gözler önüne sermiştir.

Bolsonaro’nun 2026’daki olası adaylığı, sağ popülizmin küresel yükselişinin daha geniş bağlamında değerlendirilmelidir. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki (ABD) Donald Trump örneğinde olduğu gibi, diğer popülist liderler de kendilerini küreselci ve yenilikçi güçlere karşı ulusal egemenliğin, geleneksel değerlerin ve bireysel özgürlüklerin savunucusu olarak konumlandırarak sadık bir taraftar kitlesi edinmişlerdir.

Bolsonaro’nun siyaset sahnesine dönüşü, Latin Amerika’daki aşırı sağ hareketin ivmesini yeniden canlandırabilir; zira Şili ve Arjantin gibi ülkeler, son yıllarda popülist liderlerin yeniden yükselişine tanıklık etmiştir. Bu eğilim, geleneksel siyasi yapılara karşı artan hayal kırıklığını ve küreselleşmeyle birlikte liberal demokrasiye yönelik artan şüpheciliği yansıtmaktadır.

Bolsonaro’nun aday olma ihtimali, Brezilya demokrasisinin geleceği hakkında önemli soruları gündeme getirmektedir. Başkanlık süresi boyunca yargı, medya ve çevreci gruplarla sık sık çatışmalar yaşamış ve birçok eleştirmenin otoriter olarak gördüğü tartışmalı bir yönetim yaklaşımı sergilemiştir. 2022 yılında yenilgiyi kabul etmeyi reddetmesi ve akabinde Brezilya’nın demokratik kurumlarına yönelik eleştiriler, uzun süreli siyasi kutuplaşma altında Brezilya demokrasisinin dayanıklılığı hakkında endişelere yol açmıştır.

Sonuç olarak, Bolsonaro’nun 2026 seçimleri için planlanan adaylığı, Brezilya’da sağ popülizmin kalıcı gücünü ortaya koymakta ve ülke içindeki derin siyasi bölünmeleri vurgulamaktadır. Brezilya, bir sonraki seçimlere doğru ilerlerken, ülkenin siyasi geleceği, popülizm, demokrasi ve yasal kuruluşlar arasındaki etkileşimlere bağlı olacaktır.

Bolsonaro’nun siyasi yörüngesinin analizi, hem Brezilya’nın iç meselelerini hem de sağ popülizmin küresel bağlamdaki dinamiklerini anlamak için kritik bir öneme sahiptir. Brezilya, yoksulluk, gelir eşitsizliği ve sosyal adalet gibi karmaşık sorunlarla karşı karşıya kalırken, Bolsonaro’nun önceki yönetiminde uyguladığı politikalar bu sorunları derinleştirmiştir. 2026’daki olası adaylığı, bu iç sorunların çözümüne yönelik stratejiler geliştirme ihtiyacını ortaya koymakta ve demokratik kurumların geleceği üzerinde önemli tartışmalar başlatmaktadır. Ayrıca Bolsonaro’nun sağ popülizmi, kitlelerin duygusal tepkilerini harekete geçirerek siyasi bir zemin oluşturmaktadır. Bu da halkın beklentileri ile mevcut iktidar arasında derin bir uçurum yarattığını göstermektedir.

Sağ popülizmin küresel yükselişi, Bolsonaro’nun siyasi kariyeri üzerinden de gözlemlenebilir. Popülist liderler, kendilerini “halkın sesi” olarak konumlandırarak elitist yönetimlere karşı bir karşıtlık yaratmakta ve mevcut toplumsal sorunları kendi lehlerine kullanmaktadır. Bolsonaro’nun 2026’daki adaylığı, Latin Amerika’da ve dünya genelinde sağ popülizmin nasıl yeniden canlandığını göstermektedir. Popülist söylemler, yalnızca seçim dönemlerinde değil, liderlerin görev süreleri sona erdikten sonra da etkili olabilmektedir. Böylece Bolsonaro’nun siyasi durumu, Brezilya’nın demokratik yapısının yanı sıra sağ popülizmin küresel evrimi üzerine de önemli sonuçlar doğuracak potansiyele sahiptir. Bu süreç, popülist liderlerin toplum üzerindeki etkilerini ve siyasi manzarayı nasıl şekillendirdiklerini anlamak açısından dikkate değer bir örnek teşkil etmektedir.


[i] “Bolsonaro’s party set on running him for Brazil presidency in 2026”, Reuters, https://www.reuters.com/world/americas/bolsonaros-party-set-running-him-brazil-presidency-2026-2024-10-17/ (Erişim Tarihi: 21.10.2024).

[ii] Aynı yer.

Ayşe Azra GILAVCI
Ayşe Azra GILAVCI
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü

Benzer İçerikler