Giriş
Etnik Çatışmalar yeni bir olgu değildir. Bu çatışmalar dünya genelinde binlerce yıldır devam etse de son 30 yılda komünizmin çöküşü ve Sovyetler Birliği’nin dağılmasına yol açan Doğu Avrupa’daki olayların ardından kamuoyunun dikkatini çekmiştir.
Soğuk Savaş sonrası dünyada devletlerin siyasi istikrarı koruma becerileri azalmaya başlamıştır. Üçüncü dünya ülkeleri, iki süper gücün dünyada nüfuz sahibi olmak için rekabet etmeyi bırakmasının bir sonucu olarak, çoğunlukla önceki hamilerinin desteğini kaybetmekten mustariptir. Bir zamanlar dünyada istikrar sağlayan durum artık yoktur.
Bosna’da 21. yüzyılın son 10 yılı tüm halklara yönelik soykırımlarla geçmiştir. Bosnalı Müslümanlar, 1992-1995 yılları arasında Sırplar tarafından gerçekleştirilen etnik temizliğin hedefi olmuştur.
Bosna ve Birleşmiş Milletler
Eski bir Osmanlı vilayeti olan Bosna Hersek her zaman çok etnikli bir devlet olagelmiştir. 1991 nüfus sayımına göre nüfusun %44’ü Müslüman (Boşnak), %33’ü Sırp, %17’si Hırvat ve %6’sı da kendisini Yugoslav olarak tanımlamaktaydı. 1991 yılının sonlarında Hırvat bölgesi kendisini Bosna’dan bağımsız bir devlet olarak ilan etmiş ancak uluslararası alanda tanınmamıştır. Hırvatlar ülkeden tamamen ayrılmak isterken Bosna Hersek Hükümeti’yle işbirliği yapmayı kabul etmişlerdir.[1]
1992 yılındaki Bosna Bağımsızlık Referandumunda seçmenler, Cumhurbaşkanı Alija Izetbegović’in 3 Mart 1992 tarihinde resmen ilan ettiği Yugoslavya’dan bağımsız olmaya ‘evet’ demişlerdir. Buna karşı Bosnalı Sırplar, Bosna sınırları içinde kendi devletleri olan ‘Sırp Cumhuriyeti’ni ilan etmişler ve bu ilan, daha büyük bir Sırp ulusu yaratma vizyonuna sahip aşırı milliyetçi Sırp ve Karadağ Lideri Slobodan Miloseviç dışında hiç kimse tarafından tanınmamıştır. Bu olaylar, 1995 yılına kadar devam eden savaşın başlangıcına işaret etmektedir. Bu çalışmada Bosna’daki savaş, etnik temizlik ve soykırımın diğer detaylarını ve uluslararası toplumun, BM’nin ve diğer çok taraflı kurumların bu olaydaki rolü tartışılacaktır.[2]
Avrupa Ekonomik Topluluğu, Ağustos 1991 tarihinde Hersek’in şiddete sürüklenmesini önlemek amacıyla bir konferans düzenlemiştir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 25 Eylül 1991 tarihinde eski Yugoslavya topraklarına silah ambargosu getiren 713 sayılı kararı yayınlamıştır. Yugoslav Halk Ordusu (JNA) ve Sırp güçleri ambargodan çoğunlukla etkilenmemiştir. Öte yandan Sırpların JNA’nın silah ve teçhizatına sahip olması ve Hırvatistan’ın ambargoyu ihlal etmesinden dolayı Boşnakların modası geçmiş silahlara sahip olması nedeniyle Bosna Savaşı’nın başlangıcında ambargonun Bosna Hersek’te önemli bir etkisi olmuştur.
Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Topluluğu’nun 7 Nisan’da Bosna Hersek’in bağımsızlığını tanımasının ardından Bosnalı Sırp paramiliter gruplar, Saraybosna’ya ateş açmaya başlamış ve kısa bir süre sonra Bosnalı Sırplardan oluşan Yugoslav Ordu Birlikleri (JNA) şehri ve sivil halka tanklar, toplar ve keskin nişancı ateşiyle saldırmaya başlamıştır. Yıllarca sürecek bu kuşatmada binlerce kişinin ölümüne neden olmuştur. Boşnaklar ve Hırvatlar, bağımsızlık şanslarını korumak için ittifak kurarak karşılık vermişlerdir.[3]
BM, Miloseviç ve Sırp güçleriyle müzakere etmek için hızlı bir çaba sarf etmiş ve Yugoslav Ordusu’nun geri çekilmesi için bir anlaşmaya varmışlardır. Ancak daha sonra JNA, çoğunluğu Bosna’da Sırplar için savaşmaya devam eden yaklaşık yüz bin Sırp askerinin kontrolünü bırakmıştır. O yılın geri kalanında cephe hatları aceleyle kurulmuş bir Bosna Hükümet Ordusu ve daha deneyimli bazı Bosnalı Hırvat güçler tarafından tutulmuştur. Ancak bu güçlerin otoritesi doğu Bosna Hersek’in çeşitli bölgelerinde giderek azalmıştır.
1993-1994 yıllarında Hırvat güçleriyle yapılan savaş ve uluslararası silah ambargosu Bosna hükümetinin askeri gücünü zayıflatmıştır. Ancak Boşnaklar ve Hırvatlar daha sonra 1994 yılında birleşik bir federasyon kurmaya karar vermişlerdir. BM Koruma Gücü (UNPROFOR) kuvvetleri insani yardımın ulaştırılmasını kolaylaştırmış olsa da BM, Bosna Savaşı’na müdahale etmeyi reddetmiştir. Daha sonra grup, sorumluluklarını BM tarafından belirlenen birkaç “güvenli bölgenin” korunmasını da içerecek şekilde genişletmiştir. Ancak Temmuz 1995 tarihinde BM, Srebrenitsa bölgesini güvende tutamamıştır.[4]
Sırbistan, Nisan 1992 tarihinde Bosnalı Müslümanları ya da Boşnakları Bosna topraklarından yok etmek için “etnik temizlik” kampanyasına başlamıştır. Eski Yugoslavya’dan gelen silahları kullanan Sırbistan ve etnik Bosnalı Sırplar, ülkenin başkenti Saraybosna’yı kuşatmış ve Boşnaklara karşı saldırı başlatmıştır. Çok sayıda Boşnak, diğer sivillerin yetersiz beslendiği, işkence gördüğü ve öldürüldüğü, kadınların ve kız çocuklarının sık sık toplu tecavüze uğradığı toplama kamplarına sürülmüştür.
Srebrenitsa, Saraybosna, Goradze ve diğer Müslüman yerleşim bölgeleri 1993 yılında BM Güvenlik Konseyi tarafından güvenli bölgeler olarak belirlenmiş ve BM barış gücü tarafından korunulması gündeme gelmiştir. Ancak bu bölgelerden biri olan Srebrenitsa’da Temmuz 1995 tarihinde Sırplar, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Avrupa’daki en büyük soykırımı gerçekleştirmişlerdir. Tahminen 23,000 yaşlı, hamile ve çocuk otobüslere bindirilerek Müslümanların kontrolündeki bölgeye götürülürken, 8,000 “silah altına alınabilme yaşındaki” erkek gözaltına alınmış ve katledilmiştir. Srebrenitsa’nın sözde güvenli bölgesi BM tarafından tek bir kurşun atılmadan düşmüş ve binlerce erkek katledilmiştir. Srebrenitsa Soykırımı hala bu korkunç katliama müdahale etmeyen BM ve uluslararası toplumun başarısızlığı olarak hatırlanmaktadır.
1992-95 Bosna Savaşı sırasında yaklaşık iki milyon kişi yerinden edilmiştir. Daha sonra yapılan çalışmalar ölü sayısının yaklaşık 100,000 olduğu sonucuna varmıştır. Sırplar çatışmadan sonra kendi bölgelerine ek olarak Bosna ve Hırvatistan’da da toprak kaybetmişlerdir. Ayrıca çatışmanın ardından Kosova, Makedonya ve Karadağ da Sırplardan bağımsızlıklarını ilan etmiştir. Yugoslavya’da Hıristiyan Sırpların Müslüman Sırplardan daha iyi olduğuna dair bir inanç vardır. Bu inanışa göre Müslüman Sırpların genetik yozlaşması, Hıristiyan ve Müslüman Sırpların aynı ırktan olmalarına rağmen Türk Müslümanlarla melezleşmelerine yol açmıştır.
Bosnalı Müslümanlar, komşularının da çatışmalara dahil olması nedeniyle BM güvenli bölgesinden kaçmak zorunda kalmışlardır. Ancak bu durum nedeniyle Bosnalı Müslümanlar Bosnalı Sırpların hedefi haline gelmiştir.
Çatışma Sonrası Uzlaşma Dönemi
Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi savaş suçlarını kovuşturmak için kurulmuş ve mağdurlar için bir tür adalet ve hesap verebilirlik sağlamıştır. Bosna Hersek Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu gibi hakikat ve uzlaşma komisyonlarının kurulması, savaş suçları hakkındaki gerçekleri ortaya çıkarmayı ve uzlaşmayı teşvik etmeyi amaçlamıştır. Uluslararası örgütlerin ve barışı koruma güçlerinin sürekli katılımı, istikrarın korunmasında ve etnik gruplar arasında diyaloğun geliştirilmesinde etkili olmuştur. Ancak Bosna-Hersek, Boşnaklar, Sırplar ve Hırvatlar için ayrı oluşumlarla etnik olarak bölünmüş olmaya devam etmektedir. Uzlaşma çabaları yavaş ve çekişmeli olmuş, süregelen siyasi gerilimler ve milliyetçi söylemler tarafından engellenmiştir.[5]
[1] Bose, Sumantra. Bosnia After Dayton, London, Hurst & Company, 2002.
[2] RAOSAVLJEVIC, PREDRAG. BOSNIA AND RWANDA – HISTORICAL AND LEGAL COMPARISON OF THE TRAGEDY, Dec 15, 2004.
[3] Trebincevic, Kenan. – The Bosnia List: A Memoir of War, Exile, and Return.
[4] Ahmad, Sheila Zulfiqar. “The UN’s Role in the Bosnian Crisis: A Critique.” Pakistan Horizon 51, no. 2 (1998): 83–92. http://www.jstor.org/stable/41394460.
[5] Donais, T. 2005. The Political Economy of Peacebuilding in Post-Dayton Bosnia. London/ New York: Routledge.