Türkiye ile Yunanistan, coğrafyanın komşu; tarihin ise rakip yaptığı iki ülkedir. 1821 yılındaki Mora İsyanı’ndan bu yana sürekli olarak genişlemeyi milli politika haline getirmiş olan “Rum-Yunan” devlet geleneği, 19. yüzyılın başat güçleri Rusya Çarlığı, Britanya İmparatorluğu ve Fransa’nın destekleriyle Megali-İdea (Büyük Ülkü) Doktrini çerçevesinde düşman algısında önce Osmanlı Devleti’ne ve sonrasında da Türkiye Cumhuriyeti’ne yer vermiştir.
1830 yılında kurulan Yunanistan, Osmanlı İmparatorluğu döneminde hemen hemen her siyasi krize uluslararası bir boyut kazandırarak topraklarını bahsi geçen devletlerin destekleriyle genişletmiştir. Atina yönetimi, 1912 yılındaki Birinci Balkan Harbi ve 1914 ile 1918 yılları arasındaki Birinci Dünya Savaşı’nda da bu emellerini devam ettirmiştir. 1919 yılında ise Yunanistan, yine Megali İdea hedefleri doğrultusunda Batı Anadolu’yu işgal etmiştir. 1922 senesinde aldıkları ve adına da “Küçük Asya Felaketi” dedikleri savaş yenilgisinden sonra ise görece bir barış dönemi yaşanmıştır. Ancak 1950’li yıllara gelindiğinde, Kıbrıs Sorunu yüzünden Türk-Yunan ilişkileri yeniden gerilmiştir. Özellikle de 1974 senesinde Kıbrıs’ta Rumlarla birlikte aldıkları mağlubiyet sonrasında Türk-Yunan ilişkileri, 1919 yılındakine benzer bir şekilde bozulmuştur. Söz konusu tarihten itibaren Yunanistan, sıcak bir savaşta Türkiye’yi tek başına yenemeyeceğini anlamış ve bu yüzden de strateji ve taktik değiştirmiştir.
1980’li yıllarda Elefterios Venizelos’a da benzetilen Sakız Adası doğumlu Andreas Yeoryu Papandreu’nun Yunanistan Başbakanı olması, Türkiye’ye yönelik Yunan paranoyasını bir üst evreye taşımıştır. Çünkü Yunanistan açısından uzun yıllar boyunca Ege ve Batı Trakya konularında devam eden sorunlara Kıbrıs yenilgisi de eklenmiştir. Bu bağlamda Yunan Psikolojik Harp Teşkilatı elemanlarından olan Andreas Dedrinos’un 1984 senesinde kaleme aldığı Ellada Sipna (Uyan Yunanistan) başlıklı kitap, Yunanistan tarafından Türkiye’nin psikolojik hassasiyetlerini kurcalama amacıyla uygulamaya konulmuştur. Türkiye aleyhine ne kadar terör örgütü ve grup varsa, Yunanistan tarihi bir görev üstlenmişçesine bu terör örgütlerine her türlü desteği vermiştir. Nitekim Yunanistan, Atina’ya 60 km uzaklıkta olan Lavrion Kampı’nda PKK terör örgütü başta olmak üzere birçok terör yapılanmasına bugün bile ev sahipliği yapmaktadır.
25 Aralık 1995 ile 30 Ocak 1996 tarihleri arasında ise Bodrum açıklarındaki Kardak Kayalıkları’nda iki ülke arasında bayrak dikme yarışı cereyan etmiş ve neredeyse sıcak bir savaşın eşiğine gelinmiştir. Yunanistan’ın Kardak Krizi’nde de geri çekilmesinin ardından Ege’deki askeri ve politik dengeleri kendi lehine çevirmek isteyen Atina yönetimi, silahlanmaya yönelmiştir.
Dahası Yunanistan, 2008 senesinde dünyada patlak veren ekonomik krizden en fazla etkilenen Avrupa ülkesi olmasına rağmen silahlanmaktan vazgeçmemiştir. Avrupa Birliği’nden (AB) kemer sıkma politikaları için Yunanistan’a gelen yetkililere bile, her türlü ekonomik kısıtlamaya hazır olduklarını; ancak “Doğu’daki en büyük tehdit” olarak tanımladıkları Türkiye’ye karşı silahlanmaları durumuna karışılmamasını istemişlerdir.
2009 yılında ise Yunan Hava Kuvvetleri, Türk Hava Kuvvetleri’yle rekabet edebilir bir konuma gelmiştir. Bununla birlikte Türkiye’ye karşı on yıllardır silahlanan tek aktör Yunanistan değildir. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) de Yunanistan’a paralel olarak silahlanmıştır. Elbette GKRY’nin silahlanması, Türk Silahlı Kuvvetleri’yle (TSK) baş edebilecek bir konumda olmamıştır. Ancak bu silahlanmanın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ve Kıbrıs Türklerine yönelik bir tehdit oluşturduğu da aşikardır. Kardak Krizi’nden başlayan Yunanistan’ın askeri harcamalarında son günlerde ciddi bir artış görülmektedir. Şüphesiz bu durum, Doğu Akdeniz’deki enerji yataklarıyla yakından ilişkilidir.
Doğu Akdeniz’deki son gelişmeler üzerine Yunanistan, Türkiye’ye karşı çoklu ittifak kurma arayışı içine girmiş ve bu konuda da belirli ölçüde başarılı olmuştur. Akdeniz’e kıyıdaş olan Fransa, İsrail, Mısır, GKRY ve bölge devleti olmayan Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suudi Arabistan’ın Yunanistan eksenli ittifakta yer aldıkları görülmektedir. Dolayısıyla Doğu Akdeniz’de Türkiye karşıtı bir ittifakın kurulduğunu söylemek mümkündür.
Kiriakos Miçotakis yönetiminin Yunanistan Parlamentosu’nda oy çoğunluğuyla aldırdığı 2,5 milyar Euro’luk askeri harcama artışının nedeni ise son yıllarda Türkiye’nin gerek Doğu Akdeniz gerekse de Suriye, Irak ve son Karabağ Savaşı’nda Azerbaycan’a olan desteği neticesinde elde ettiği askeri ve stratejik başarılardır. Yunanistan’ı beş kat daha fazla silahlanma yolunda hırslandıran bir diğer önemli husus ise Türkiye’nin harp sanayisindeki millileşme hamlesidir. Silahlı ve silahsız hava araçları (İHA-SİHA) başta olmak üzere, karadan, havadan ve denizden kullanılabilen kısa, orta ve uzun menzilli füzelerin de bu durumda büyük katkısı vardır. Nitekim 1974 yılında başlayan ABD’nin silah ambargosu iki yıl sürmüşse de söz konusu ambargo, Türkiye’ye milli silah sanayisinde çağ atlatmıştır. Ancak Yunanistan’ın hava kuvvetleri anlamında Türkiye’yle rekabet edebilme kapasitesi ve denizlerdeki durumu dengeleme hedefi, yabana atılmaması gereken bir konudur. Son verilere göre iki ülkenin hava unsurları arasındaki karşılaştırma şu şekildedir:[1]
- Eğitim Uçağı: Türkiye 276-Yunanistan 143
- Savaş Uçağı: Türkiye 206-Yunanistan 186
- Helikopter: Türkiye 497-Yunanistan 231
- Taarruz Helikopteri: Türkiye 100-Yunanistan 29
- Nakliye Uçağı: Türkiye 80-Yunanistan 15
- Özel Amaçlı Uçak: Türkiye 18-Yunanistan 8
2021 yılı bütçe artışları kapsamında ise Yunanistan, Fransa’dan bazıları kullanılmış 18 adet Rafale savaş uçağının yanı sıra ABD’den de 24 adet F-35 savaş uçağı alacaktır. Alım süreci, iki ile dört yıl arasında değişmektedir. Ayrıca Doğu Akdeniz’deki anlaşmazlığı fırsat bilen Fransa, savaş uçaklarına ek olarak savaş fırkateynlerini de Yunanistan ve Mısır’a satmak için ikili anlaşmalar imzalamıştır. İsrail de Yunanistan’la ikili silah anlaşmaları imzalayan bir diğer ülkedir. Dahası Yunanistan Ordusu, ABD Ordusu’yla Türkiye’nin Trakya sınırı ve Ege Denizi’nde ortak askeri tatbikatlar da düzenlemiştir. Bunların en sonuncusunun Girit Adası merkezli olarak senaryo gereği adalara asker çıkarma yönünde yapılan ve 12-15 Ocak 2021 tarihleri arasında icra edilen tatbikat olduğu bilinmektedir.
415 milyar Euro borcu ve bu borcun da yaklaşık yarısı kadar Gayri Safi Milli Hasılası olan Yunanistan’ın silahlanma çılgınlığı iç siyasette eleştirilse ve bu çılgınlık, Yunan halkından büyük bir tepki alsa da Türk İHA-SİHA’larının ve Oruç Reis gibi sismik araştırma arama-tarama gemilerinin faaliyetleri, sahada Türkiye lehine bir üstünlüğün bulunduğuna işaret etmektedir.
Bir diğer önemli husus ise Yunanistan’ın her koşulda haklı olduğunu ima eden ve Türkiye’nin temel haklarını göz ardı eden diğer devletlerin baskısıdır. Zira mevzubahis baskı, sanılanın aksine Türkiye’yi daha haklı ve güçlü bir konuma taşımaktadır. 1952 yılından bu yana Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) üyesi olan Türkiye, projenin büyük ortaklarından olmasına rağmen F-35 projesinden hukuksuz bir şekilde çıkarılmış ve Amerikan yaptırımlarına maruz kalmıştır. Gerekçe ise Rusya’dan alınan S-400 hava savunma sistemleridir. Ancak anlaşılması güç olan konu, Türkiye’nin hava sahasını korumak amacıyla istediği Batı menşeili füzelerin satışına NATO’daki müttefikleri tarafından izin verilmemesidir. Hatırlanacağı gibi, Yunanistan çok daha öncesinde Rusya’dan S-300 füze sistemleri satın almış ve Girit Adası’na konuşlandırmıştır. Fakat bahsi geçen dönemde ne ABD’den ne de AB ülkelerinden en ufak bir çıkış dahi olmamıştır.
Bütün bu veriler ve olaylar göz önünde bulundurulduğunda ise ortaya Doğu Akdeniz’deki enerji kaynakları başta olmak üzere Irak ve Suriye’de oluşturulmak istenen terör koridoru ve olası bir terör devletinin kurulmasını önlediği için Türkiye’nin adeta cezalandırılmak istendiği gerçeği çıkmaktadır. Libya ve Karabağ’da alınan başarılar da Türkiye’nin dizginlenmek istenmesine sebebiyet veren ya da bir başka ifadeyle, Batı’daki yükselen Türkiye korkusunu tetikleyen bir diğer faktördür.
25 Ocak 2021 tarihinde Türkiye ile Yunanistan arasında gerçekleştirilmesi planlanan istikşafı görüşmeler, gergin bir ortamda başlayacaktır. Ancak Yunanistan’ın tek taraflı tutumları devam ederse, ki devam etmesi de büyük bir olasılık olarak görünmektedir, yeni dönemde Doğu Akdeniz merkezli anlaşmazlıklar da varlığını sürdürecektir.
Son olarak belirtmek gerekir ki; kâğıt üzerinde Yunan Hava Kuvvetleri, Türk Hava Kuvvetleri unsurlarıyla savaş jeti anlamında rekabet edebilecek kapasiteye ulaşmış gibi görünse de sıcak bir savaşın koşul ve durumları çok daha farklı etkenlere bağlıdır. Zira Türkiye; nüfus, dinamizm, yerel kaynaklar, coğrafya, hinterlant, ordunun geneli ve tarihsel olarak savaş durumunda ortaya çıkan refleksler bakımından Yunanistan’dan çok daha üstün bir devlettir. Özellikle de olası bir hava muharebesinde Atina’nın 70 km kuzeyinde konuşlu Tanagra Üssü’ndeki Yunan savaş uçakları, henüz kalkamadan TSK envanterinde bulunan milli füze sistemleriyle imha edilebilir. Dahası Atina yönetiminin Ege’deki adaların hepsini mevcut kaynaklarıyla koruması da imkânsızdır.
Elbette Yunanistan da olası bir çatışmada, özellikle de ani bir baskınla Türkiye’ye zarar verebilir; lakin Yunanistan’ın kısa zamanda büyük bir yenilgi yaşaması da kaçınılmazdır. Aslında tarihte demokrasiyle yönetilen iki ülkenin savaştığı görülmemiş bir olaydır. Son günlerde Yunanistan’daki bazı kesimlerin Türkiye’yle sıcak bir savaşı istemelerine şahit olsak da Atina yönetimi, tek başına Türkiye’ye karşı sıcak çatışmaya girmeyi göze alamayacaktır. Ancak arkalarındaki aktörler açık destek verirse, tıpkı geçmişte olduğu gibi tetikçiliği üstlenebilirler.
11 Aralık 2020 tarihinde verdiği demeçte İngiltere Savunma Bakanı Ben Wallace, Türk İHA, SİHA ve hava savunma sistemlerinin Suriye, Libya ve diğer yerlerde kullanılmasının sahada üstünlük sağladığını vurgulayarak Türkiye’nin yeni nesil SİHA’larını örnek göstermiştir.[2] Unutulmamalıdır ki; zaman değişse de coğrafya değişmiyor. Türkiye ve Yunanistan yine komşu olacaktır; fakat bu komşuluk ilişkisinin seyri hususunda zamanın ne göstereceği belirsizdir.
[1] “Emekli Pilot Tümgeneral Beyazıt Karataş: “Yunanistan Borç İçindeyken Uçak Almaya Kalkıyor”, Youtube, https://www.youtube.com/watch?v=5OXe73H5mRw&list=RDCMUCtc-a9ZUIg0_5HpsPxEO7Qg&index=22, (Erişim Tarihi: 18.01.2021).
[2] “Türk SİHA’ları İngiltere’ye İlham Kaynağı Oldu”, Hürriyet, https://www.hurriyet.com.tr/teknoloji/turk-sihalari-ingiltereye-ilham-kaynagi-oldu-41701752, (Erişim Tarihi: 18.01.2021).