Blinken’ın Orta Doğu Ziyareti ve Ateşkes Arayışı

Blinken’in diplomatik misyonu, Mısır ve Katar’dan kilit arabulucularla yürütülen müzakereleri içermektedir.
Antony Blinken’in Orta Doğu’daki son diplomatik girişimleri, İsrail ile Hamas arasındaki karmaşık ve uzun süreli çatışmanın çözümüne yönelik uluslararası çabaların karşılaştığı önemli zorlukları açıkça ortaya koymuştur.
Blinken’in ziyaretinin ardından herhangi bir somut anlaşmaya varılamamış olması, bu çatışmanın çözümüne yönelik diplomatik çabaların mevcut sınırlamalarını ve zorluklarını yansıtmaktadır.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in Orta Doğu’daki son diplomatik girişimleri, İsrail ile Hamas arasındaki devam eden çatışmanın yoğun ve karmaşık doğasını yansıtmaktadır. Blinken’in kısa süreli ziyaretinin amacı, yaklaşık on aydır süren çatışma ortamında bir ateşkes anlaşması sağlamak için arabuluculuk yapmaktı. Blinken, 20 Ağustos 2024 tarihinde bölgeden ayrılmadan önce istenen tonda bir anlaşmaya varamadı.

Blinken’in bu ziyareti, çatışmanın başlamasından bu yana gerçekleştirdiği dokuzuncu ziyaret olma özelliğini taşımaktadır. Bu temaslar, Lübnan ve İran’daki üst düzey bir Hizbullah komutanı ile Hamas’ın siyasi lideri İsmail Haniyeh’in öldürülmesinin ardından yeniden başlatılan uluslararası çabaların bir parçasıdır. Blinken, İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog ile yaptığı görüşmeden önce “Bu belirleyici bir an, rehinelerin evlerine dönmesi, ateşkes sağlanması ve herkesin kalıcı barış ve güvenliğe giden daha iyi bir yola girmesi için muhtemelen en iyi, belki de son fırsat” şeklinde açıklama yaptı.[i]

Blinken’in diplomatik misyonu, Mısır ve Katar’dan kilit arabulucularla yürütülen müzakereleri içermektedir. Ağustos’un üçüncü haftası müzakerelerin tıkanması, ABD’yi bu bölünmeleri daraltmak amacıyla bir “köprü önerisi” sunma çabalarına yönlendirmiştir. Doha’da düzenlenen basın brifinginde Blinken, anlaşmanın aciliyetini vurgulayarak “Anlaşmanın yapılması gerekiyor ve bunun önümüzdeki günlerde yapılması gerekiyor; bitiş çizgisini geçmek için mümkün olan her şeyi yapacağız” dedi.

Blinken’in Mısır Cumhurbaşkanı Abdel-Fattah El-Sisi ve Katarlı yetkililerle yaptığı görüşmeler, çatışmanın temel sorunlarını ele almaya odaklanmıştır. Blinken, ABD’nin İsrail’in Gazze’deki uzun süreli işgalini kabul etmediğini ve İsrail’in Gazze’den çekilmesi için net bir takvim gerektiğini vurgulamıştır. Ancak, önemli zorluklar devam etmektedir. Hem Hamas hem de Mısır, İsrail’in Gazze-Mısır sınırındaki tartışmalı Philadelphi Koridoru’nda önerdiği askeri varlığa karşı çıkmaktadır. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, Gazze’ye silah kaçakçılığını önlemek için böyle bir varlığın gerekli olduğunu savunurken; bu konu müzakerelerde ilerlemeyi engelleyen bir anlaşmazlık noktası olmuştur.

Mısırlı kaynaklara göre; ABD, Philadelphi Koridoru’nda en fazla altı ayla sınırlı olmak kaydıyla Mısır’ın kabul edebileceği bir uluslararası askeri güç önermiştir.[ii] Bu öneri, bölgesel güvenlik kaygılarını gidermeyi ve geçici bir istikrar sağlamayı amaçlayan potansiyel bir uzlaşmayı temsil etmektedir. Cumhurbaşkanı Sisi, Blinken ile görüşmesinin ardından yaptığı açıklamada Gazze’deki ateşkesin, Filistin devletinin uluslararası alanda daha geniş tanınması ve iki devletli çözümün uygulanması için bir başlangıç olması gerektiğini belirtti. Sisi’nin açıklamaları, ateşkes müzakerelerinin daha geniş jeopolitik ve bölgesel meselelerle bağlantılı doğasını vurgulamakta ve İsrail-Filistin çatışmasına sürdürülebilir ve kapsamlı bir çözüm bulunması gerektiğini işaret etmektedir.

Blinken, anlaşma için yapılan son çabayı “muhtemelen en iyi, belki de son fırsat” olarak nitelendirirken, Netanyahu ile yaptığı görüşmenin yapıcı olduğunu söylemiştir. Köprü kurma önerisinin kabulünün Hamas’ın sorumluluğunda olduğunu ifade etmiştir. Hamas yöneticilerinden Sami Ebu Zuhri, Blinken’ın çabalarını “yalancılık” olarak nitelendirerek başarısızlığın sebebinin bundan kaynaklandığını belirtmiştir.

Katar Dışişleri Bakanı, ülkesinin Mısır ve ABD ile birlikte ateşkes görüşmelerindeki arabuluculuk rolüne bağlı olduğunu vurgulamıştır. Katar Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, Şeyh Muhammed bin Abdülrahman Al Thani, Blinken ile yaptığı telefon görüşmesinde Gazze’de ateşkes ve rehine-tutsak takası anlaşmasına varılması için bölgesel ve uluslararası çabaların birleştirilmesinin önemine dikkat çekilmiştir.

Görüşmeler aylardır aynı konular etrafında dönüp durmaktadır: İsrail, savaşın ancak Hamas’ın askeri ve siyasi olarak yok edilmesiyle sona ereceğini belirtirken, Hamas kalıcı bir ateşkes talep etmektedir. ABD’li yetkililer, Hamas’ın köprü kurma önerisini kabul etmesi durumunda bile anlaşmanın uygulanmasına ilişkin detayların netleştirilmesi için ek görüşmelere ihtiyaç duyulacağını belirtmiştir.[iii]

Hamas, ABD’yi İsrail yanlısı olmakla suçlamış ve arabulucuların Mayıs ayında Başkan Joe Biden tarafından sunulan üç aşamalı plana bağlı kalmalarını istemiştir. Bu plana göre, anlaşmanın ikinci aşamasında İsrail askerlerinin Gazze’den tamamen çekilmesi ve böylece savaşın kalıcı olarak sona ermesi öngörülmektedir. Ancak İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, salı günü yaptığı açıklamada “tam zafer” hedefini yineleyerek savaşın kalıcı olarak sona erdirilmesini kabul etmeyeceğini belirtmiştir.

Blinken’in Orta Doğu’daki son diplomatik girişimleri, İsrail ile Hamas arasındaki karmaşık ve uzun süreli çatışmanın çözümüne yönelik uluslararası çabaların karşılaştığı önemli zorlukları açıkça ortaya koymuştur. Blinken’in ziyaretinin ardından herhangi bir somut anlaşmaya varılamamış olması, bu çatışmanın çözümüne yönelik diplomatik çabaların mevcut sınırlamalarını ve zorluklarını yansıtmaktadır. Bu durum, uluslararası topluluğun ve bölgesel aktörlerin, kalıcı barış için daha köklü ve kapsamlı stratejiler geliştirmesi gerektiğini göstermektedir.

Çatışmanın çözümü, geçici ateşkes anlaşmalarının ötesinde köklü bir diplomatik süreci gerektirmektedir. Blinken’in çabaları, taraflar arasındaki derin anlaşmazlıkların ve güven sorunlarının ne denli karmaşık olduğunu ortaya koymuş, bu sorunların ele alınmadan kalıcı bir barışın sağlanamayacağını açıkça göstermiştir. Hamas’ın ABD’yi İsrail yanlısı olarak suçlaması ve İsrail’in “tam zafer” hedefi, müzakerelerin önündeki en büyük engeller arasında yer almaktadır. Bu güven sorunları, müzakerelerde ilerleme kaydedilmesini zorlaştırmakta ve kalıcı bir anlaşmanın sağlanmasını engellemektedir.

Bölgesel aktörler, özellikle Mısır ve Katar, çatışmanın çözüm sürecinde kritik bir rol oynamaktadır. Ancak bu aktörlerin önerilerinin kabul edilmesi ve uygulanabilirliğinin sağlanması, uluslararası topluluk ve bölgesel güçler arasında daha fazla koordinasyon ve işbirliği gerektirmektedir.

Sonuç olarak İsrail-Hamas çatışması, uluslararası topluluğun karşılaştığı büyük bir diplomatik meydan okumayı temsil etmektedir. Çatışmanın çözümü, bölgesel istikrarı sağlamanın yanı sıra uluslararası güvenliği de doğrudan etkileyecektir. Bu süreçte, uluslararası diplomatik çabaların daha geniş bir perspektif ve kapsamlı stratejilerle yönlendirilmesi, tüm tarafların endişelerini dikkate alarak adil ve kalıcı bir çözümün bulunması için kritik öneme sahiptir.


[i] “Blinken says Gaza ceasefire talks ‘may be last opportunity’ for hostage deal”, TheGuardian.com, https://www.theguardian.com/world/article/2024/aug/19/blinken-says-gaza-ceasefire-talks-maybe-last-opportunity-for-hostage-deal, (Erişim Tarihi: 23.08.2024).

[ii] “Blinken wraps up Mideast trip with Gaza deal still elusive”, Reuters.com, https://www.reuters.com/world/middle-east/blinken-egypt-seeking-progress-towards-ceasefire-gaza-deal-2024-08-20/, (Erişim Tarihi: 23.08.2024).

[iii] Aynı Yer.

Ayşe Azra GILAVCI
Ayşe Azra GILAVCI
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü

Benzer İçerikler