Batı Kudüs’te ABD-İsrail-Rusya Güvenlik Zirvesi

Paylaş

2015 yılında Rus askerlerinin Suriye Krizi’ne müdahil olmasıyla birlikte Moskova, Ortadoğu’da etkin bir aktör haline gelmiştir. Suriye’deki askeri varlığına ek olarak bölge ülkeleriyle geliştirdiği etkin diplomasi sayesinde Rusya, Ortadoğu’da çatışan taraflar arasında arabulucu statüsüne yükselmiştir. Rusya’nın Türkiye, İsrail, Mısır, Suudi Arabistan ve İran’la kurduğu işbirliği onun bölgedeki nüfuzunu arttırmaktadır. Moskova’nın hem Tahran’la hem Tel Aviv’le geliştirdiği yakın işbirliği onu bu ülkeler nezdinde vazgeçilmez kılmaktadır. Bu çerçevede 25 Haziran 2019 tarihinde İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun daveti üzerine Rusya Federasyonu Güvenlik Konseyi Sekreteri Nikolay Patruşev, ABD Başkanı Güvenlik Danışmanı John Bolton ve İsrail Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı Meir Ben-Shabat’ın Batı Kudüs’te bir araya gelmeleri büyük önem arz etmektedir.

Toplantının yeri ve zamanlamasına bakıldığında İsrail’in bu toplantı sayesinde Kudüs’ün statüsüne dair Müslüman ülkelere ve Rusya’yla yapılan işbirliği bağlamında İran’a bir mesaj vermek istediği anlaşılmaktadır. Toplantı yerinin Kudüs olarak seçilmesi ve buraya Rus üst düzey yetkilisinin davet edilmesi, ABD gibi Rusya’nın da Kudüs’ü “İsrail’in başkenti” olarak tanıdığına dair algı yaratma çabası olarak yorumlanabilir. Böylece, bölgedeki Müslüman ülkelere Kudüs konusunda Rusya’nın da İsrail’in yanında yer aldığı izlenimi verilmeye çalışılmıştır. Nitekim toplantıda yaptığı konuşmasında Başbakan Netanyahu, “bu görüşmenin tarihi bir olay olduğunu” ve “İsrail’in başkenti Kudüs’te gerçekleştirildiğini” vurgulamıştır. Aynı şekilde Bolton da konuşmasında Kudüs’ün “İsrail’in başkenti” olduğuna dikkat çekmiştir.[1] Bu açıklamalara Rus yetkilinin itiraz etmemesi, Rusya’nın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak de facto tanıyabileceğinin işareti olabilir.

Zamanlama olarak toplantının ABD-İran arasındaki krizin tırmandığı bir dönemde gerçekleşmesi de manidardır. Nitekim Bolton, konuşmasında toplantının zamanlamasına değinerek, “şu anda radikal İran rejimi ve onun terörist unsurlarının bölgede provokasyon yapmakta olduğunu” hatırlatmıştır.[2] İsrail ve ABD’nin bu toplantı aracılığıyla Moskova ve Tahran arasında güvensizlik yaratmayı amaçladığı anlaşılmaktadır. Zaman zaman basına yansıdığı gibi Suriye’de Rus ve İranlı askerlerin çatıştığı gerçeğinden hareketle, Rusya ile İran’ın Suriye’deki çıkarlarının ayrıştığı sonucuna varabiliriz. Buna Batı Kudüs’teki toplantıyı da eklediğimizde, Rusya’nın İran’ı bölge siyasetinde ve ABD ile yaşadığı krizde yalnız bırakma ihtimalinin güçlendiğini söyleyebiliriz. İsrail de Rusya’nın İran’dan ayrılacağı yönünde algı yaratmaya çalışmaktadır.

Toplantının konusu ve amacına gelecek olursak İsrail’in buradaki hedefi, Rusya’yı kullanarak İran güçlerinin Suriye’den çıkartılmasını sağlamaktır. Ancak Rusya’nın bu konudaki tutumu, en azından söylem düzeyinde, İran’ın Suriye’deki varlığının meşru olduğu ve Şam yönetiminin resmi daveti üzerine orada bulundukları yönündedir. Patruşev, Rusya’nın ana hedefinin Suriye’nin egemenliğini ve toprak bütünlüğünü tesis etmek olduğunu dile getirmiştir. Görüşmelerde hem Netanyahu hem Bolton İran’ı bölgedeki en büyük güvenlik sorunu ve istikrarsızlık kaynağı olarak belirtirken Patruşev, ABD ve İsrail’in bu yöndeki düşüncelerine katılmadığını ve İsrail’in Suriye’de İran güçlerine yönelik hava saldırılarının “istenmeyen bir durum” olduğunu söylemiştir. İran’ın Suriye’deki askeri varlığıyla ilgili olarak Patruşev, İran’ın Suriye’de teröristlerle savaşmaya ve oradaki durumu istikrara kavuşturmaya büyük katkıda bulunduğunu belirtmiştir. Rus yetkili İsrail’in güvenlik kaygılarını anlayışla karşıladığını ancak bölgedeki diğer devletlerin de güvenlik endişelerinin dikkate alınması gerektiğini vurgulamıştır.[3]

Bu açıklamalardan anlaşıldığı üzere, İsrail ve ABD’nin Rusya’ya baskı kurma ve onu İran’la işbirliği yapmaktan alıkoyma girişimi başarısız olmuştur, denebilir. Moskova, Tahran’ın yasal gerekçelerle Suriye’de bulunduğunu ve DEAŞ’a karşı savaşta büyük katkı sunduğunu belirtmek suretiyle İran’la ortaklığını sürdüreceğini açıkça ortaya koymuştur. Patruşev’in toplantıda İran’la ilgili olumlu cümleler kullanması, Rusya’nın İran’la işbirliğinden kolayca vazgeçmeyeceğini göstermektedir. Ancak diğer yandan ABD-İsrail-Rusya güvenlik yetkililerinin Batı Kudüs’te bir araya gelmesi ve Rusya Güvenlik Konseyi Sekreteri’nin toplantıda hazır bulunması, Moskova’nın Tahran’a yönelik bir mesajı da olabilir. Bu toplantıya üst düzey yetkili göndererek Rusya, İran’ın kendisine bağımlı hale gelmesini istemektedir. Diğer bir ifadeyle Rusya, bu toplantı üzerinden İran’a “Sadece Suriye’deki varlığın değil, kendi ulusal güvenliğin de benim ellerimdedir.” mesajını vermektedir.

Sonuç olarak, ABD-İsrail-Rusya Güvenlik Zirvesi birkaç husustan dolayı önemlidir. Her ne kadar toplantıdan somut bir karar çıkmasa da bütün taraflar istediğini almıştır. ABD, “İran tehdidini” yine gündeme taşımış ve bu konuda Rusya’yla işbirliği yapma niyetini ortaya koymuştur. Dolaylı olarak ABD, İran’a “güvenmiş olduğun Rusya da seni satabilir” mesajını vermektedir. Diğer bir ifadeyle bu toplantı, ABD’nin İran’a maksimum baskı politikasının bir parçasıdır. İsrail bu toplantıyla sadece ABD’yle değil, Rusya’yla da yakın ilişki kurduğunu ortaya koymak istemiştir. Tel Aviv açısından toplantının yeri ve zamanlaması da önemlidir. ABD’li ve Rus yetkililerle toplantıda bir araya gelen Netanyahu, “İran’a karşı aynı cephedeyiz” algısını oluşturmaya çalışmıştır. Patruşev, toplantının yeriyle ilgili bir açıklama getirmemiştir. Fakat İsrail, onun buraya gelmesi üzerinden Rusya’nın Kudüs konusunda kendi yanında yer aldığını göstermeye çalışmıştır. Üst düzey Rus yetkilinin toplantıya katılması, Moskova’nın Kudüs ile ilgili duruşuna dair soru işaretine yol açmıştır. Rusya, bu toplantıya katılmakla Soğuk Savaş’tan sonra gerçek anlamda Ortadoğu’ya geri döndüğünü ilan etmektedir. Rus yetkililerin bölge ülkeleri tarafından davet edilmesi bu durumun teyidi olarak değerlendirilmektedir. Özellikle, ABD ve İsrail’in bölgesel güvenlik meselesinde Rusya’ya danışmaları, Moskova’nın Ortadoğu’da güçlü bir aktöre dönüştüğünü kanıtlamaktadır.


[1] “In Trilateral Jerusalem Summit, Russia Sides With Iran, Against Israel And US”, The Times of Jerusalem, 25 Haziran 2019, https://www.timesofisrael.com/in-trilateral-summit-russia-sides-with-iran-against-israel-and-us/, (Erişim Tarihi: 28.06.2019).

[2] Aynı yer.

[3] Aynı yer.

Benzer İçerikler