Avusturya’da aşırı sağın yükselişi, ülkenin siyasi dengelerinde önemli bir dönüşümün işaretlerini taşımaktadır. Son yıllarda toplumsal kutuplaşma, göçmen karşıtlığı ve Avrupa genelinde güç kazanan popülist akımlar, Avusturya’nın iç politikasında belirgin bir etki yaratmıştır. Bu durum, sadece ulusal düzeyde değil, Avrupa Birliği’yle (AB) olan ilişkilerde de tartışmaları beraberinde getirmektedir. Aşırı sağın siyasi arenadaki güç kazanımı, demokratik değerler ve hukuk devleti ilkeleri açısından ciddi soruları gündeme taşırken, Avusturya’nın gelecekteki siyasi yol haritasını şekillendirecek kilit bir faktör olarak öne çıkmaktadır.
Avusturya’da Özgürlük Partisi’nin (FPÖ) yükselişi, ülkenin siyasi dengelerinde önemli bir değişimin habercisi olarak görülmektedir. 2024 seçimlerinde yüzde 28,8 oy alarak birinci parti konumuna gelen FPÖ, özellikle göçmen karşıtlığı, ekonomik yaptırımlara karşı duruşu ve AB şüpheciliğiyle dikkat çekmektedir.[1] Partinin lideri Herbert Kickl’in üslubu ve politikaları ise hem ulusal hem uluslararası düzeyde yoğun tartışmalara yol açmıştır. Kickl, “istenmeyen yabancıların yeniden göç ettirilmesi” ve Avusturya’nın “kalesini güçlendirmesi” gerektiğini savunan açıklamalarıyla tepki toplamaktadır.[2]
Partinin tarihi, 1956 yılında eski Nazi üyeleri tarafından kurulmuş olması nedeniyle eleştirilere açık durumdadır. Günümüzde bu geçmişten uzaklaşma çabalarına rağmen, Kickl’in liderliğinde kullanılan bazı ifadeler Nazi dönemi çağrışımları yaratarak endişeleri artırmaktadır. Örneğin “Volkskanzler” (halkın şansölyesi) ifadesi, Nazi dönemi söylemleriyle benzerlikler taşımakta ve ülkedeki Yahudi toplumu tarafından eleştirilmektedir. Bu durum, FPÖ’nün demokratik değerler ve hukukun üstünlüğü ilkeleri üzerindeki etkisini sorgulayan tartışmaları yeniden alevlendirmiştir.
FPÖ’nün başarısında, halkın artan ekonomik sıkıntılar ve göçmenlere yönelik güvensizlik hissi etkili olmuştur. Enflasyonun yarattığı baskı ve kimlik siyasetine yönelik güçlü mesajlar, seçmenlerin partiye yönelmesine yol açmıştır. Parti, bu süreçte Brüksel’in politikalarına karşı çıkarak Avusturya’nın karar alma gücünü geri kazanmasını savunmuş ve bu söylem, AB içindeki çatlakları daha da derinleştirmiştir. Viktor Orbán’ı bir model olarak gösteren Kickl’in duruşu, Avrupa genelinde demokrasi ve hukukun üstünlüğü konusunda endişe yaratmaktadır.[3] Kickl’in liderliği altında Avusturya’nın AB’ye daha mesafeli bir duruş sergilemesi, bloğun dayanışma ve birlik ilkelerine meydan okuyan bir gelişme olarak değerlendirilebilir.
Avrupa genelinde aşırı sağın yükselişiyle birlikte Avusturya’nın bu trendin merkezinde yer alması, bölgesel ve küresel düzeyde dikkate değer bir gelişme olarak öne çıkmaktadır. FPÖ’nün politikalarının Macaristan Başbakanı Viktor Orbán tarafından “tarihi bir zafer” olarak nitelendirilmesi, bu eğilimin uluslararası yansımalarını da göstermektedir. Bu süreç, sadece Avusturya’nın değil, AB’nin geleceği açısından da kritik bir dönüm noktası olabilir. Özgürlük Partisi’nin liderliğinde kurulacak bir hükümet, demokratik değerler ve Avrupa’nın siyasi uyumu üzerinde derin etkiler yaratma potansiyeline sahiptir. Avusturya’nın bu yeni dönemde nasıl bir yol izleyeceği, tüm Avrupa için yakından izlenmesi gereken bir mesele olarak öne çıkmaktadır.
Cumhurbaşkanı Alexander Van der Bellen, Kickl’e yetki vermeden önce yaptığı açıklamada, “Anayasamızın ilkelerine ve kurallarına uygunluğun dikkatle korunmasını sağlayacağım” diyerek olası risklere vurgu yapmıştır. Kickl’in liderliği, “homojen bir ulus” hedefiyle sınır kontrollerinin sıkılaştırılması ve istenmeyen yabancıların yeniden göç ettirilmesi gibi tartışmalı politikalarıyla bilinmektedir. Özellikle, partinin “Fortress Austria (Avusturya Kalesi)” ve “Austria First (Önce Avusturya)” adlı seçim programı bu görüşleri açıkça göstermektedir.[4] Kickl, AB’ne yönelik eleştirileri ve “elitler” ifadesiyle dikkat çekmektedir. Ayrıca, partinin “Avrupa Sky Shield Girişimi”nden çekilmek istemesi ve Rusya’ya yönelik yaptırımları kaldırmayı hedeflemesi, Batı ittifakıyla çelişkili bir duruş sergilediğini ortaya koymaktadır.
Ek olarak bu durumlar için Cumhurbaşkanı Van der Bellen, Avusturya’nın ekonomik sıkıntılarına ve “kalıcı durgunluk, artan işsizlik” gibi zorluklara dikkat çekerek, hükümetin popüler olmayan ancak gerekli adımları atması gerektiğini belirtmiştir. Jeopolitik olarak, özellikle Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik savaşı bağlamında, “Avrupa işbirliğini yapıcı şekilde güçlendirmenin” önemine değinmiştir.[5]
Koalisyon görüşmelerinin kesin bir sonuç vermeyeceği bilinmekle birlikte, mevcut parlamentoda başka bir olasılık kalmaması, FPÖ’nün gücünü artıran yeni seçimlerin yapılabileceğini düşündürmektedir. Ancak Kickl’in politikaları ve liderliği, ülke içinde ve dışında yoğun tartışmalar yaratmaya devam etmektedir. Protestolar sırasında bir gösterici, “Avusturya’da faşist bir ülkede uyanmak istemiyoruz” diyerek, demokratik değerlerin korunmasına dair endişeleri özetlemiştir. Ancak mevcut durum, “Merkez partiler uzlaşmazlıkları uzatırsa, bu sadece radikallere yarar” diyen Alman Yeşiller Partisi Eş Başkanı Robert Habeck’in de işaret ettiği gibi, Avrupa’da merkez siyasetin kırılganlığını gözler önüne sermektedir.[6]
Bellen, FPÖ’yü koalisyon görüşmeleri için görevlendirerek, ülkeyi aşırı sağın hükümet liderliğine taşıyacak önemli bir adım atmıştır. Cumhurbaşkanı, “Anayasa ilkelerinin ve kurallarının korunmasını sağlamaya devam edeceğim” sözleriyle bu sürecin dikkatle takip edileceğini vurgulamıştır. Kickl, partinin eylül seçimlerinde az bir farkla birinci gelmesinin ardından, muhafazakâr Avusturya Halk Partisi (ÖVP) ile müzakerelere başlamaya hazırlanmaktadır. Koalisyon oluşturma çabaları sırasında merkez partilerin uzlaşamaması, FPÖ’nün önünü açmıştır. ÖVP lideri Karl Nehammer, daha önce “Kickl’in başında olduğu bir hükümette küçük ortak olmayacağım” açıklamasına rağmen istifa etmiş, yerine genel sekreter Christian Stocker geçici lider olarak atanmıştır.[7] Stocker, FPÖ ile müzakerelere açık olduğunu ifade etmiştir. Bu durum, aşırı sağın yalnızca Avusturya’da değil, İtalya, Macaristan ve Slovakya gibi ülkelerde güç kazandığı bir dönemde yaşanmaktadır. FPÖ lideri Kickl, süreçteki gecikmeleri eleştirerek, “Kaybedilen zaman ve siyasi sınıfa duyulan güvenin büyük ölçüde zedelenmesi üzüntü verici” ifadelerini kullanmıştır.[8]
Özetle, Avusturya’da aşırı sağın yükselişi, hem ülkenin iç siyaseti hem de AB ile olan ilişkileri açısından kritik bir döneme işaret etmektedir. FPÖ liderliğinde kurulması muhtemel bir hükümet, Avusturya’nın siyasi geleceğinde önemli değişiklikler yaratabilir. Herbert Kickl’in liderliğindeki FPÖ’nün göçmen karşıtı ve AB şüphecisi politikaları, Avrupa genelindeki popülist dalganın bir yansıması olarak görülmektedir. Ancak bu durum, demokratik değerler ve hukukun üstünlüğü gibi temel ilkeler açısından derin tartışmalara neden olmaktadır.
Avusturya’nın bu yeni siyasi süreci, sadece ulusal düzeyde değil, Avrupa’daki siyasi denge ve birlik açısından da dikkatle takip edilmelidir. Aşırı sağın güç kazandığı bu dönemde, ülkenin demokrasiye ve Avrupa işbirliğine olan bağlılığını ne ölçüde koruyacağı, bölgesel ve küresel düzeyde önemli sonuçlar doğuracaktır. Avusturya’nın alacağı kararlar, yalnızca ülke içindeki siyasi ve toplumsal yapıyı değil, aynı zamanda Avrupa’nın geleceğini de şekillendirebilecek potansiyele sahiptir. Bu süreçte, siyasi aktörlerin sorumlu ve uzlaşmacı bir yaklaşım sergilemesi, toplumda artan kutuplaşmanın önlenmesi açısından hayati önem taşımaktadır.
[1] Philipp Jenne & Jamey Keaten, “A far-right leader could soon take the helm in EU member country Austria. Here’s why it matters”, AP News, https://apnews.com/article/austria-nehammer-kickl-chancellor-european-union-d5de1b28909f9e469d8151a057dbb4ed, (Erişim Tarihi: 07.01.2024).
[2] Aynı yer.
[3] Philipp Jenne & Geir Moulson, “Austrian far right gets mandate to try to lead a government for the first time since World War II”, AP News, https://apnews.com/article/austria-new-government-freedom-far-right-kickl-99beae619f784e24bc1ebf382d2b9e0c, (Erişim Tarihi: 07.01.2024).
[4] Deborah Cole, “Austria’s far-right Freedom party tasked with forming coalition government”, The Guardian, https://www.theguardian.com/world/2025/jan/06/austria-far-right-freedom-party-fpo-tasked-with-forming-coalition-government, (Erişim Tarihi: 07.01.2025).
[5] Aynı yer.
[6] Aynı yer.
[7] Bethany Bell, “Austrian far-right party tasked with forming coalition”, BBC, https://www.bbc.com/news/articles/clykjz8kk9xo, (Erişim Tarihi: 07.01.2025).
[8] Aynı yer.