4 Ekim 2023 tarihinde Avrupa Birliği (AB) üye devletleri, göç ve iltica alanında kriz ve mücbir sebeplere ilişkin önerilen tüzük üzerinde anlaşmaya varmıştır.[1] Bu yeni metin, Avrupa ülkelerinin kitlesel göçmen akışı karşısında sığınma ve göç alanındaki bir kriz durumunu yönetmek konusundaki yasal çerçeveyi oluşturan kuralları koymaktadır. Bu kriz yönetim reformu, 2020 yılında Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen tarafından sunulan ve hala yürürlüğe girmemiş Yeni Göç ve İltica Paktı’nın bir parçasını oluşturmaktadır.
Özellikle son on yılda yaşanan göç krizinin karşısında üye devletlerin tek taraflı kendi çıkarlarını göz ederek uyguladığı politikalar, Birliğin sığınma sistemini zayıflatmıştır. Buna istinaden Yeni Göç ve İltica Paktı, iltica prosedürlerin kolaylaştırılıp hızlandırılmasını, sınır kontrolü ve güvenlik konularında işbirliğini, düzensiz göçmenlerin geri dönüşlerinin artırılmasını sağlayan bir sistem önermektedir. Başka bir deyişle pakt, bir Avrupa sorunu olan göç krizinin çözümlenmesinde üye devletlerin görevlerini açıkça belirtmektedir.
Yeni Göç ve İltica Paktı, zorunlu dayanışma sistemini temel almaktadır. Bu zorunlu dayanışma sistemine göre üye devletler belli sayıda sığınmacıları ağırlamak ve reddettikleri her göçmen için 20.000 avro ödemeleri ya da altyapı ve operasyonel destekleri finanse etmeleri gerekmektedir.[2] İlk varılan ülke sığınma başvurusundan sorumlu olmaya devam ederken sığınmacılarının başvurularının hızlı bir şekilde incelenmesi ve talepleri reddedilenlerin geri dönüşünü hızlandırmasına ilişkin gerekli prosedürler belirtilmiştir.
Avrupa ülkelerinin Birlik dışındaki ülkelerle kurulan dış ortaklıklar aracılığıyla Avrupa’ya olan düzensiz göçün engellemesi de paktın bir diğer öğesini oluşturmaktadır. Buradan yola çıkarak üye devletler çeşitli AB dışı ülkelerle insan kaçakçılığı sorununu çözmek ve Avrupa sınırlarını korumak adına ikili anlaşmalar imzalamıştır. Böylece sınırların dışsallaştırılması stratejisiyle Birlik, göçmen ve sığınmacıların Avrupa sınırlarına ulaşmadan hareketleri durdurmayı hedeflemektedir.
Bu strateji bazında Temmuz 2022 tarihinde AB, Tunus’la anlaşmaya varmıştır. Anlaşma Tunus’tan Avrupa’ya düzensiz göçün durdurulması karşılığında yardım fonlarının sağlamasını içermektedir.[3] Tunus’ta yaşanan demokrasi gerilemesine rağmen Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Tunus anlaşmasını bölgedeki diğer ülkelerle yapılacak anlaşmalar için bir ‘taslak’ olarak nitelendirmiştir.[4] Her ne kadar Tunus’la yapılan anlaşma gelecek için potansiyel bir model olarak görülse de Kays Said’in AB’nin ilk ödemesini reddetmesi ve iade etmesiyle[5] bu işbirliğinin nasıl ilerleyeceği konusu belirsiz bir hal almıştır.
Başka belirsizliğini koruyan bir konu ise Avrupa ülkelerinin sığınmacıların iltica başvurularında bulunması için geçerli sebepleri olup olmadığının Avrupa sınırlarına girmeden önce anlamak adına kontrol mekanizmalarını nasıl geliştireceğidir. İtalya Başbakanı Giorgia Meloni’nin Hükümeti, Avrupa’nın sadece yasal olarak mülteci olarak tanımlanabilecek kişilere sığınma sağlaması gerektiğini ve Afrika’da sığınma taleplerini değerlendirecek bir sistem kurulmasının önemini ifade etmiştir.[6] Avusturya ise iltica başvurularını değerlendirmek üzere İngiltere’nin göçmenleri Ruanda’ya sınır dışı etme planı gibi bir sistem kurmaya çalıştığını belirtmiştir.[7]
Kimin sığınma hakkına sahip olup olmadığını nasıl doğrulanacağı tartışılırken AB’nin mülteci akınını engellemek için izlediği stratejiler çeşitli insan hakları ihlallerine ve göç yollarının daha tehlikeli olmasına yol açmaktadır. Sivil toplum kuruluşları da Yeni Göç ve İltica Paktı’nda yer alan düzenlemelerin sığınmacıların haklarını olumsuz yönde etkilemesine dair endişelerini ifade etmişlerdir. İtalya ve Almanya arasındaki Berlin’in Akdeniz’de STK gemileri tarafından sağlanan arama-kurtarma gemilerine devlet olanağı sağlaması kararı üzerine çıkan anlaşmazlık sığınmacıların haklarının tehlikede olduğunun bir kanıtıdır. Almanya denizde hayat kurtarmanın yasal insani ve ahlaki bir görev olduğunu savunurken Meloni Hükümeti ise bu yaklaşımın sadece daha çok göçmenin Avrupa kıyılarına gelmesi için bir teşvik olabileceğini ifade etmiştir.[8]
Bu gelişmeler dikkate alındığında Avrupa’nın göç ve sığınma konusunda izlediği politikanın Avrupa merkezci düşüncenin bir uzantısı olduğunu söylemek mümkündür. Avrupa kendisini uluslararası sistemin merkezine koymaktadır. Sınırlarının korunmasını öncelik haline getirip bu amaç uğruna sığınmacıların haklarını ihlal eden politikalar uygulamaktadır. Yine bu bağlamda Avrupa sınırları dışındaki ülkeleri kendi sınır güvenliğini güçlendirmek için bir araç olarak görüp Birliğe doğru istenmeyen göç akışını önleme görevini atamıştır. Avrupa’nın üçüncü devletlerle ikili anlaşmalar imzalayarak AB’nin hedeflerine ulaşma konusunda işbirliği karşılığında dış ülkelere finansman sağlaması ve aksi halde fon kısıtlamaları uygulaması bu görüşü desteklemektedir.
Özellikle 2015 yılından itibaren Suriye’deki iç savaştan kaçan mültecilerle AB’nin göç konusundaki yaşadığı baskı artmıştır. Üye devletlerin ulusal çıkarlardan dolayı göç ve sığınma politikasına karşı sergiledikleri farklı tutumlar bir fikir birliğine ulaşmayı zorlamaktadır. Daha uzun bir zamana yayılması beklenen Ukrayna-Rusya Savaşı’nda Kiev’i finanse etmesi ve İsrail-Hamas çatışmasından dolayı Filistin’deki sivillere yönelik yardım fonu yaratması, Birliğin göç ve sığınmacı krizinin yarattığı zorlukları etkili bir şekilde ele alma kapasitesini düşürmesinde rol oynaması öngörülebilir. Buradan yola çıkarak Yeni Göç ve İltica Paktı yürürlüğe girdiğinde, üye devletler arasındaki göç politikasına ilişkin yaşanan zorlukları aşma konusunda istenilen sonuçlara yakın zamanda ulaşmaması muhtemeldir. Ayrıca İsrail-Hamas arasındaki çatışmanın potansiyel sonuçlarından biri Avrupa’ya gelebilecek yeni bir mülteci dalgası yaratmasıdır. Bu bağlamda üye devletlerin göç ve sığınmacı krizini çözmek adına dış ülkelerle yaptığı anlaşmaların artması öngörülebilir.
[1] “Successful Political Agreement Paves The Way For The Adoption Of The New Pact On Migration And Asylum”, European Commission,https://home-affairs.ec.europa.eu/news/successful-political-agreement-paves-way-adoption-new-pact-migration-and-asylum-2023-10-06_en, (Erişim Tarihi: 06.11.2023).
[2] “In New Breakthrough, EU Countries Agree New Rules To Manage Future Migration Crises”, Euronews, https://www.euronews.com/my-europe/2023/10/04/eu-countries-agree-new-rules-to-deal-with-future-migration-crises-after-italy-compromises (Erişim Tarihi: 02.11.2023)
[3] “EU Finalizes Migrant Deal With Tunisia”, Politico, https://www.politico.eu/article/eu-migration-deal-tunisia-migrants-africa-european-commission/, (Erişim Tarihi: 02.11.2023).
[4] “Tunisia Migration Deal A Model For Others, EU’s Von Der Leyen Says”, Reuters, https://www.reuters.com/world/tunisia-migration-deal-model-others-eus-von-der-leyen-says-2023-07-23/ (Erişim Tarihi: 06.11.2023).
[5] “Tunisia Hands Back €60M Of EU Funding As Migrant Deal Tensions Soar”, Politico, https://www.politico.eu/article/tunisia-hands-back-60-m-eu-funding-migration-deal/ (Erişim Tarihi: 11.10.2023).
[6] “Meloni, Italy’s Anti-Immigrant Leader, Swims In Turmoil As Migrant Flows Spike Under Her Watch”, Courthouse news,https://www.courthousenews.com/meloni-italys-anti-immigrant-leader-swims-in-turmoil-as-migrant-flows-spike-under-her-watch/ (Erişim Tarihi: 31.10.2023).
[7] “Austria Looks To UK For ‘Rwanda-Style’ Plan To Outsource Asylum Applications”, Euronews ,https://www.euronews.com/2023/11/03/austria-looks-to-uk-for-rwanda-style-plan-to-outsource-asylum-applications (Erişim Tarihi: 03.11.2023).
[8] “Italy Criticises Germany For Funding Migrant Charity Groups”, Reuters, https://www.reuters.com/world/europe/italy-criticises-germany-funding-migrant-charity-groups-2023-09-24/
(Erişim Tarihi: 24.09.2023).