20 Ocak 2025 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri (ABD) başkanlık koltuğuna oturacak olan Donald Trump, göreve başlar başlamaz 24 saat içinde Rusya-Ukrayna Savaşı’nı sonlandıracağı ve Ukrayna’ya Amerikan desteğinin azaltılacağı açıklamalarında bulunmuştur. Bu açıklamalarla beraber savaşın müzakere yoluyla çözülme ihtimalinin gündeme gelmesi görüşmelerde pozisyonlarını güçlendirmek isteyen tarafların politikalarının sertleşmesine; diğer ifadeyle savaşın tırmanmasına sebep olmuştur. Bu bağlamda Rusya, Ukrayna’nın doğusundaki ilerleyişini hızlandırmış; Kuzey Kore’den askeri destek almıştır. Ukrayna ise müttefiklerine daha fazla destek çağrısında bulunmuş; Avrupalı askerleri ülkesine kabul edeceğini belirtmiş ve Rus gazının Ukrayna toprakları üzerinden Avrupa’ya taşınmasını engellemiştir. Avrupalılar açısından ise bu durum olası bir barış ihtimaline karşı neler yapılabileceği ve savaşın devam etmesi durumunda nasıl bir tutum belirleneceği olmak üzere iki açıdan ele alınmaktadır.
Öncelikle olası barış sürecinin çetrefilli bir süreç olduğunu söylemek gerekmektedir. Zira müzakere masasına oturmak için ya Putin’in prestij kaybının önüne geçecek bir kazanım elde etmesi ya da Ukrayna’ya verilecek askeri desteğin Putin’i caydıracak büyüklüğe ulaşması gerekmektedir. Buna rağmen Trump, Rusya ile Ukrayna arasındaki sorunu çözeceğini iddia etmekte; ancak ateşkesin nasıl ve hangi şartlarda sağlanabileceğini net bir şekilde açıklamamaktadır. Yine de bir ateşkes sürecine dair Trump’ın açıklamaları, “Avrupa katılımı olmadan Avrupa güvenliği mümkün değildir” bakış açısını benimseyen Avrupa ülkeleri arasında Ukrayna’da bir barış gücü birliği konuşlandırma tartışmalarını hızlandırmıştır. Esasen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron tarafından 2024 yılının Şubat ayında Ukrayna’ya asker gönderme fikri öne sürülmüş; ancak destek bulmamıştır. Trump’ın ABD seçimini kazanmasının ardından konu tekrar gündeme gelmiş; Fransa ve İngiltere’nin Ukrayna’da askeri bir koalisyona liderlik etme olasılığı tartışılmaya başlanmıştır.[1]
12 Aralık 2024 tarihinde Macron’un Varşova’ya düzenlediği gezi sırasında konuyla ilgili Polonya Başbakanı Donald Tusk böyle bir planlamalarının olmadığını ifade etmiştir. Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius ise olası bir ateşkes durumunda barış gücünün gönderilmesi konusunun değerlendirileceğini ifade etmiştir. Ukrayna’da barış gücü misyonuyla ilgili farklı bakış açılarını benimseyen AB ülkelerinin yekpare hareket edemeyeceği anlaşılmaktadır. Diğer yandan üye ülkeler onaylasa dahi AB, 40 ila 100 bin askerlik bir misyonu Ukrayna’da konuşlandırabilecek bir hazırlığa sahip değildir. Dolayısıyla AB’nin Ukrayna’da ateşkes şartlarının yerine getirilmesinde etkili olabilecek kapasitede bir barış gücü misyonunu konuşlandırması gerçekçi bir yaklaşım olarak değerlendirilmemektedir. Ancak İngiltere’nin de dahil edildiği bir Avrupa koalisyonu oluşturulabilir. Zira Trump, Ukrayna’nın 20 yıl boyunca Kuzey Atlantik Antlaşması (NATO) üyeliğinin ertelenmesi ve Ukrayna’da İngilizlerin dahil olduğu bir Avrupa barış gücünün konuşlandırılması önerisinde bulunmuştur.
Putin cephesinden bakıldığında ise Rusya’nın askeri ve insan gücü bağlamında Ukrayna’ya karşı stratejik bir üstünlük elde ettiği görülmektedir. Bu konjonktür Putin’e ateşkes şartlarında ısrarcı olabilecek fırsatı da vermektedir. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Trump ekibinin Ukrayna’nın NATO’ya kabulünü 20 yıl erteleme ve Ukrayna’ya İngiliz ve Avrupa barış gücü konuşlandırma tekliflerinden memnun olmadıklarını; Trump’ın amacının temas hattı boyunca düşmanlıkları askıya almak ve Rusya ile çatışma sorumluluğunu Avrupalılara devretmek olduğunu ifade etmiştir.[2] Bu bakış açısından hareketle ateşkesin Trump’ın iddia ettiği hızda gerçekleşmeyeceği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla savaşın devam ettiği kıtada Avrupa güvenliği için en büyük tehdit olarak değerlendirilen Rusya’ya karşı Avrupa’nın Ukrayna’yı desteklemekten başka bir seçeneği bulunmamaktadır. Ancak Covid-19 salgınının etkilerinden kurtulamadan Rusya-Ukrayna Savaşı’nın neden olduğu enerji kriziyle birlikte Avrupa ülkelerinin karşı karşıya kaldığı ekonomik kriz, Ukrayna’ya yeterli desteğin verilmesini engelleyebilir. Diğer yandan üçüncü yılını tamamlamak üzere olan savaşın Avrupa’ya maliyeti yalnızca ekonomik sorunlar olarak ele alınmaması gerekmektedir. 24 Şubat 2022 sonrası Ukrayna’ya destek motivasyonu yüksek olan Avrupa’da demokrasi sancıları yaşanmaya başlamıştır.
Demokratik kurumlara karşı mesafeli bir tutum benimseyen aşırı sağa yönelik Avrupalıların desteği Rusya-Ukrayna Savaşı sonrası artmıştır. Savaşın sosyoekonomik etkileri AB’nin motor gücü olarak kabul edilen Fransa ve Almanya’da siyasi ve ekonomik sorunların yaşanmasına sebep olmuştur. Aynı zamanda İkinci Dünya Savaşı sonrası barış havasının hakimiyet kurduğu Avrupa’nın anatomisi değişmeye başlamıştır. Soğuk Savaş döneminde dahi tarafsızlık statüsünde ısrarcı olan İsveç ve Finlandiya, “Rus tehdidini” öne sürerek NATO üyesi olurken; Almanya silahlanmaya başlamıştır. Alman Şansölye adayı Fredrich Merz örneğinde görüldüğü gibi nükleer silahlanma seçim kampanyasına dahil edilecek kadar ön plana çıkmıştır. Aynı şekilde normatif güç özelliğiyle bilinen AB, savunma yatırımlarına 72 milyar avro tahsis etmiştir. Avrupa Savunma Ajansı’na göre bu rakam AB tarihinde bir ilk olarak kabul edilmiştir.
Tüm bu gelişmeler ışığında Rusya-Ukrayna Savaşı’nın ekonomi, güvenlik, liberal değerler gibi Avrupa’ya çok yönlü etkileri göz önüne alındığında; savaşın sona ermesi Avrupa açısından pragmatik bir yaklaşımdır. Avrupa, Rusya-Ukrayna Savaşı’nda yönetilebilir bir ateşkesle sonuçlanacak şekilde Ukrayna’yı desteklemek istemektedir. Trump’ın ateşkes çağrısından sonra Trump-Putin ikilisinin dışında kalmak istemeyen Avrupalı liderler bir araya gelerek “Ukraynalılar ve Avrupalılar olmadan Ukrayna’da barışla ilgili müzakereler olamaz” açıklamasında bulunmuşlardır.[3] Aynı zamanda bu açıklamadan Putin’in maksimalist hedeflerinden taviz vermek zorunda kalacak şekilde Ukrayna desteklenerek Avrupalıların müdahil olduğu bir müzakere masasını hedeflendiği anlaşılmaktadır.
Putin’in caydırma yöntemiyle müzakere masasına oturtulabilmesi için Trump’ın da Avrupalı devletleri destekleyerek Ukrayna’ya askeri destek sağlaması gerekmektedir. Esasen Trump’ın nihai amacı Avrupa güvenliğinin ABD’ye maliyetini azaltarak Asya-Pasifik bölgesine odaklanmaktır. Ancak bu, ABD’nin tamamen Avrupa güvenliğinden soyutlanacağı anlamına gelmemektedir. Zira Avrupa güvenliğinden ABD’nin tamamen soyutlanmasına tarihi bağlar, ekonomik ilişkiler, konjonktür, geliştirilen Rusya, Çin, Kuzey Kore ve İran ortaklığı izin vermemektedir. Bu bağlamda Asya-Pasifik’in NATO’su olarak isimlendirilen AUKUS benzeri bir oluşumun Avrupa kıtasında oluşturulmasının önünü Trump açabilir. Avrupa ülkelerinin Avrupa’nın güvenlik ve savunma alanının güçlendirilmesini bir zorunluluk olarak gördükleri; ancak bunu AB bünyesinde ortak bir politikayla başaramayacaklarından minilateral güvenlik koalisyonlarına yöneldikleri günümüz şartlarında Ukrayna’nın dahil edildiği ve ABD’nin desteklediği bir Avrupa AUKUS’u oluşturulabilir.
Bu oluşum bir yandan güvenlik gerekçelerini öne sürerek NATO üyesi olmak isteyen; ancak kısa vadede NATO üyeliği zor görünen Ukrayna’yı her ne kadar NATO üyeliği dışında bir girişime dahil olmak istemediğini ifade etmiş olsa da konjonktürün etkisiyle ikna edebilir. Diğer yandan ABD’nin Avrupa güvenliğiyle ilgili yükünü hafifletebilir. Avrupa açısından ise ABD’nin kısmi de olsa varlığının olduğu bir güvenlik ittifakı Avrupa savunmasıyla ilgili endişelerin azalmasına yardımcı olabilir. İşbirliği kapsamında Avrupa savunması güçlendirilirken, verilecek desteklerle Ukrayna askeri kapasitesi geliştirilebilir ve bu sayede Avrupa’nın doğusunda Rus tehdidinin devam etme ihtimaline karşı tampon bölge oluşturulabilir. Ukrayna, Rusya’ya karşı beklediği desteği müttefiklerden sağlarken; bu oluşum Rusya’yı caydırarak maksimalist hedeflerinden taviz vermek zorunda bırakabilir. Ve nihayetinde Batı-Rusya arasında süregelen güvenlik ikilemi barış sürecini hızlandırabilir. Tabi böyle bir oluşumda Ukrayna’nın NATO üyeliğini savaş sebebi sayan Rusya’nın endişelerinin dikkate alınması; Batısında askeri bir garantörlükten ziyade güvenlik endişeleri olan bir grubun ittifakı olarak resmedilmesi gerekmektedir. Zira Rusya-Ukrayna Savaşı’nın doğrudan ve dolaylı tarafları arasında nükleer güçlerin yer alması, tehdit etme ve güvenilirlik dengesinin önemini arttırmaktadır.
Sonuç olarak Trump’ın iddia ettiği gibi hızla gerçekleşmesi mümkün görünmese de 2025 yılında Rusya-Ukrayna Savaşı’nda ateşkes öngörülmektedir. Gerek müzakere öncesi gerek olası bir ateşkes döneminde Avrupalılar sürecin dışında kalmak istememektedirler. Bu doğrultuda müzakere masasında güçlü ve müttefik bir Ukrayna’nın yer alması amacıyla Ukrayna’ya Avrupa desteği devam ettirilmektedir. Sonraki adımda ise Ukrayna’da bir barış gücünün oluşturulması planlanmaktadır. Ancak müzakere şartlarıyla ilgili taraflar ortak paydada bulunamamışken Avrupa barış gücü fikrinden ziyade ABD’nin de dahil olduğu caydırıcı bir güvenlik koalisyonunun oluşumu hızlandırılabilir. Zira Avrupa için ateşkes elzemdir; ancak bu ateşkesin Avrupa çıkarlarını koruyacak şekilde sağlanması daha elzemdir. Bu bağlamda Putin’in daha fazla kazançlı çıktığı müzakere masasının kurulmasını engelleyecek politikalar geliştirmek amacıyla çalışmaktadırlar.
[1] Chloé Hoorman, Elise Vincent ve Philippe Ricard, “Discussions over sending European troops to Ukraine reignited”, Le Monde, https://www.lemonde.fr/en/international/article/2024/11/25/discussions-over-sending-french-and-british-troops-to-ukraine-reignited_6734041_4.html, (Erişim Tarihi: 03.01.2025).
[2] “Foreign Minister Sergey Lavrov’s interview with TASS news agency, December 30, 2024”, The Ministry of Foreign Affairs of The Russian Federation, https://mid.ru/en/press_service/photos/meropriyatiya_s_uchastiem_ministra/1989723/, (Erişim Tarihi: 03.01.2025).
[3] “Joint Declaration by the Foreign Ministers of Germany, France, Italy, Poland, Spain, the United Kingdom as well as the High Representative of the European Union for Foreign Affairs and Security Policy (12 December 2024)”, France Diplomacy, https://www.diplomatie.gouv.fr/en/country-files/ukraine/news/article/joint-declaration-by-the-foreign-ministers-of-germany-france-italy-poland-spain, (Erişim Tarihi: 03.01.2025).