Göç ve yarattığı siyasi zorluklar, haziran ayındaki Avrupa Parlamentosu Seçimleri öncesinde Avrupa’nın ana gündem maddelerinden biri olarak öne çıkmaktadır. 2015 yılında Avrupa’ya düzensiz göçmen akınının ardından artan terörist saldırıları ve Avrupa Birliği’nin göçü kontrol altına almak için yeni kurallar oluşturmasına sebep olmuştur. Avrupa’nın göç politikasının yüzünü yeniden şekillendirmesi amaçlanan Göç ve Mülteci Paktı, 10 Nisan 2024 tarihinde Brüksel’de Avrupa Parlamentosu üyeleri tarafından kabul edilmiştir.[1]
Pakt, “zorunlu dayanışma” mekanizması oluşturmayı amaçlamaktadır. Göç ve Mülteci Paktı, Avrupa Birliği’nin sınırlarında sığınmacı başvuru sahiplerinin eleme sürecini tanıtmaktadır. İlk giriş yapan ülke, parmak izi alma, fotoğraf çekme, kimlik belgelerini kontrol etme gibi işlemleri yaparak göçmenleri standart veya hızlandırılmış bir sığınma başvuru sürecine yönlendirmek veya başvurularını reddetmekle sorumlu olacaktır.
Bu anlaşma, göçmenlerin ilk kontrol süreci boyunca konaklayabilmesi için 30.000 yatak kapasiteli kapalı merkezlerin oluşturmasını içermektedir. Pakt, Güney Avrupa ülkelerinde yoğunlaşan sığınmacıların bulunduğu bölgelere ve diğer Avrupa ülkelerine mültecilerin daha adil bir şekilde dağıtılması için “zorunlu dayanışma” mekanizması oluşturmayı hedeflemektedir. Her yıl, başvuru sahiplerinin talepleri incelenirken, 30,000 mülteci başka bir AB ülkesine “yeniden yerleştirilecektir.” Bu prensibe karşı çıkan ülkeler ise her reddedilen mülteci başına 20,000 avro ceza ödemek zorunda kalacaklar.[2]
Avrupa Birliği Üye Ülkelerinin Dış Sınırlarının Yönetimi için Operasyonel İşbirliği Ajansı’na (Frontex) göre 2023 yılında Avrupa’ya düzensiz sınır geçişlerinde önemli bir artış yaşanmıştır. 2023 yılında yaklaşık 380.000 bin kişinin yasal olmayan yollardan AB topraklarına girdiği tahmin edilirken, 1 milyonun üzerinde sığınma talebi olduğu belirtilmiştir.[3]
Yeni bir sığınma ve göç yönetimi düzenlemesi, Avrupa Birliği’nin (AB) karmaşık göç ve sığınma sorunlarına daha etkin bir şekilde müdahale etmeyi hedeflemektedir. Mevcut sistemin birkaç üye devleti aşırı yük altına sokması ve bu durumun adil olmadığı düşüncesiyle yeni bir dayanışma mekanizması devreye alınmaktadır. Bu mekanizmayla sorumluluğun daha adil bir şekilde paylaşılması amaçlanmaktadır.
Yeni düzenlemeler, zorunlu dayanışmayı desteklemek için esneklik sağlayarak üye devletlerin kendi takdirlerine göre katkıda bulunmasını öngörmektedir. Katkılar, yeniden yerleştirme, mali destek ve alternatif dayanışma önlemleri gibi çeşitli şekillerde olabilmektedir. Özellikle, sığınmacıların ve uluslararası koruma altındaki bireylerin yeniden yerleştirilmesi, üye devletler arasındaki dayanışmanın temelini oluşturmaktadır.
Örneğin, AB’nin dış sınırlarına yoğun göç baskısı altında olan üye devletlerin diğer ülkelere sığınmacıları yeniden yerleştirmesi gerekmektedir. Bu kapsamda, belirlenen asgari yıllık yeniden yerleştirme sayısı 30.000 olarak belirlenmiştir. Ayrıca, finansal katkılar ve diğer dayanışma önlemleriyle desteklenen üye devletlerin daha etkili bir şekilde sığınmacı ve göçmen akışlarını yönetmesi hedeflenmektedir.
Bu yeni düzenlemeler, AB’nin sığınma ve göç politikalarında önemli bir değişikliği temsil etmektedir. Özellikle, üye devletler arasındaki dayanışmanın güçlendirilmesi ve sığınma başvurularının daha adil bir şekilde yönetilmesi önem taşımaktadır. Ancak, bu düzenlemelerin etkili bir şekilde uygulanması ve AB’nin sığınma ve göç krizleriyle mücadelede başarılı olması için, üye devletler arasındaki işbirliğinin ve koordinasyonun artırılması önem arz etmektedir.[4]
AB’nin göç ve sığınma politikalarında yaşanan güncel gelişmeler, Avrupa genelinde kamuoyunda önemli tartışmalara neden olmaktadır. Son zamanlarda yapılan 18 üye ülkede neredeyse 26.000 katılımcıyla yapılan bir Ipsos anketi, Avrupa halkının göç politikalarına ilişkin görüşlerini ortaya koymuştur. Anket sonuçlarına göre, Avrupa’nın çoğunluğu AB’nin göç politikasının etkisini olumsuz olarak değerlendirmekte ve sınırların güçlendirilmesini talep etmektedir.[5]
6-9 Haziran 2024 tarihli Avrupa Parlamentosu Seçimleri öncesi gerçekleştirilen bu anket Avrupalıların yüzde 51’inin bloğun göç politikasının etkisini “olumsuz” olarak değerlendirdiğini göstermektedir. Ankete katılanların yüzde 16’sının ise “olumlu” görüşe, yüzde 32’sinin ise ““ne olumlu ne de olumsuz” görüşe sahip olduğu belirtilmiştir.
Anket sonuçları ülkelere göre değerlendirildiğinde; Fransa (%62), Avusturya (%60) ve Macaristan (%58) yüzdeler ile yeni göç politikasını en çok eleştiren ülkelerdir. Danimarka (%26), Romanya (%27) ve Finlandiya (%32) ise en az eleştiren ülkeler olarak öne çıkmaktadır. Polonya (%86), Bulgaristan (%83) ve Finlandiya (%83) yüzdeler ile bu eylem planına en çok destek veren ülkelerdir.[6]
Yeni göç planı için en sert eleştiriler aşırı sağcı Kimlik ve Demokrasi (%78) ve sağcı Avrupa Muhafazakârlar ve Reformistler (%65) gruplarını destekleyenlerden gelmektedir. Sol gruplar ise (%55) en çok destekleyenler olarak öne çıkmaktadır.
[1] “Union européenne: que contient le Pacte Asile et Migrations ?”, Le Journal du Dimance, https://www.lejdd.fr/politique/union-europeenne-que-contient-le-pacte-asile-et-migrations-143829 (Erişim Tarihi: 07.04.2024).
[2] Aynı yer.
[3] “The EU’s new plan to address irregular migration”, Geopolitical Intelligence Services, https://www.gisreportsonline.com/r/eu-plan-migration/, (Erişim Tarihi: 07.04.2024).
[4] “A new asylum and migration management regulation”, European Council, https://www.consilium.europa.eu/en/policies/eu-migration-policy/eu-migration-asylum-reform-pact/asylum-migration-management/, (Erişim Tarihi: 07.04.2024).
[5] “Half of Europeans disapprove of EU migration policy and demand stronger border controls, poll shows”, Euronews, https://www.euronews.com/my-europe/2024/03/26/half-of-europeans-disapprove-of-eu-migration-policy-and-demand-stronger-border-controls-po, (Erişim Tarihi: 07.04.2024).
[6] Aynı yer.