Analiz

Avrupa’da Gaz Krizi

Bu süreçteki en büyük kriz Moldova’da hissedilmektedir.
Genel olarak kıta Avrupası’nın enerji bağlarını çeşitlendirmesi açısından Bakü çok büyük bir fırsat sunmaktadır.
İlk etkileri 2022’deki kriz kadar olmasa da hem propaganda olarak hem de belli bir oranda stok olarak Avrupa’nın 5 yıllık bu transit anlaşmasının bitişine hazırlandığı bir gerçektir.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Sovyetler Birliği döneminden kalma boru hatları aracılığıyla Ukrayna üzerinden Avrupa’ya taşınan gaz arzı, 2025 yılının ilk gününden itibaren Ukrayna’nın transit anlaşmasını yenilememesiyle sona ermiştir. Birçok kesim bu gelişmenin Rusya’nın on yıllardır Avrupa’daki enerji piyasasında dominasyonunu bitirdiğini ifade etse de bu yorumlar bir seviyeye kadar anlaşılabilmekte ve bir o kadar da tartışmaları beraberinde getirmektedir.

2022 yılında başlayan Rusya-Ukrayna Savaşı’ndan sonra Rusya’ya karşı uygulanmaya başlanan yaptırımların sonucunda Moskova, Avrupa’ya olan gaz arzını azaltmış ve bu durum Avrupa’da ciddi bir krize yol açmıştı. O dönemden beri Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in de belirttiği gibi, Avrupa ülkeleri gaz stoğunu arttırmaya başlamış ve 2025 yılının ilk günlerinden itibaren güneyden kesilen Rus gaz arzına karşı önlemlerini almıştı. Buna ek olarak Polonya gibi ülkeler de seçenekleri çeşitlendirmiş, enerji konusunda tek bir ülkeye bağlı kalmaktan uzaklaşmıştı.

Bu süreçten en çok etkilenen ülkelerin başında Slovakya gelmektedir. Ukrayna’dan gelen gaz Slovakya aracılığıyla Avrupa pazarına ulaşmaktaydı. Bu durum da Slovakya’yı jeopolitik olarak elzem bir ülke haline getiriyordu. Ülkenin gelirinin önemli bir kısmı da bu yolla sağlanıyordu. Dolayısıyla bu gaz sevkiyatının kesilmesi Robert Fico’nun ülkesi adına büyük bir hayal kırıklığı olmuştur. Slovakya Başbakanı Robert Fico, elektrik arzı yaptıkları Kiev’i anlaşmayı yenilememe isteğine karşın karşı tedbirler alabileceğini ifade eden ve tehdide varan yorumlar yapmıştı. Buna karşılık Polonya bu noktada Ukrayna’nın herhangi bir elektrik kaybına karşılık elektrik sağlamaya hazır olduğunu belirtmişti. Görüldüğü üzere sürecin siyasi boyutu Avrupa Birliği (AB) içerisindeki çatlakları belirginleştirir niteliktedir. Dolayısıyla, güncel durumun sadece Slovakya’ya değil tüm AB ülkelerinde olumsuz etkiye sebebiyet vereceğini belirten Fico, günün sonunda anlaşmanın yenilenmeyeceğini fark etmiş ve ülkesinin Ukrayna’ya elektrik arzına devam edeceğini belirtmiştir.[1]

Buna karşılık Macaristan, Karadeniz’den TürkAkım’ı aracılığıyla Rus gazını kullanmaya devam etmektedir. Diğer ülkeler de stokları tükenmeden alternatifleri çeşitlendirmeye çalışmaktadırlar.

Fakat bu süreçteki en büyük kriz Moldova’da hissedilmektedir. Yüksek miktardaki borçlarından ötürü Moldova’ya gaz arzı durdurulmuştu. Rusya’nın 1000’den fazla asker bulundurduğu ayrılıkçı bölge Transdinyester’e ise bu arz bedava sağlanıyordu, fakat bu da 1 Ocak itibariyle sona erdi. Moldova ise bölgedeki yöneticilere Avrupa pazarından alınan gazları sağlamayı teklif etse de bu, Rus olmayan gaza geçiş yapmanın Gazprom’un stabil arzından spekülatif şartlar altında daha pahalı bir gaz alımına geçiş yapmak anlamına geldiğini belirtilerek reddetti. Şu an bölgede birçok eve sıcak su ve ısınma bu yüzden sağlanamamakta ve bu durum özellikle Transdinyester’de ciddi seviyede bir krize yol açmaktadır. Rusya’nın tutumundaki en büyük motivasyonlardan biri de bu gelişmeyi, gelecek sene Moldova’da yapılacak olan parlamento seçimlerinde Kremlin yanlısı partiler için bir kaldıraç olarak kullanmaktır.[2]

Rusya’nın enerji gücünü bir siyasi araç olarak kullanılması dolayısıyla eleştirilmektedir. Fakat sebepleri tartışmalı ve çoklu partilerin uyarıcı olarak görev gördüğü bir savaş yüzünden sonsuz yaptırımlara maruz kalan bir ülkenin bu tür karşı önlemler niteliğinde politik adımlar atması kaçınılmazdır. En önemli gücünden biri olan enerji alanında da nüfuz kaybettiğini düşünürsek bu tür provokatif adımların artması işten bile olmayacaktır.[3]

Bu noktada AB’nin Kafkasya’ya odaklanması elzemdir. Kaynakların çeşitlenmesi gerekmektedir ve Rusya’nın dışında en büyük adaylar Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Orta Asya’daki enerji kaynaklarıdır. Yakın zamanda Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenski ABD’nin Avrupa’ya daha fazla enerji arzı sağlaması için çağrıda bulunmuştu. Bu Avrupa için daha ucuz da sağlanabilir ama aynı zamanda ABD’ye bağımlılık konusunda kaygılar yaşayan kıta ve blok ülkeleri için caydırıcı bir etken de olabilir. Dolayısıyla ABD şemsiyesi altından uzaklaşmak isteyen bir Avrupa için tek kaynaktan, yani Rusya’dan uzaklaşıp tekrar bir kaynağa, yani ABD’ye bağlanmak çok akılcı bir seçim olmayabilir. Karşılaştırıldığında Rusya’ya kıyasla daha mantıklı bir seçimdir, ancak ABD’ye zaten bağlı durumda olan bir kıtanın bunu enerji sektörüne daha üst bir seviyede genişletmesi, kendi kendine yetebilirlik açısından Avrupa’nın hedeflerini baltalayıcı niteliktedir. Günün sonunda savaşın artık Avrupa’da olduğunu düşünürsek, Rusya’yı ötelemek pahasına ABD’ye bu fırsatı vermeleri şaşırtıcı olmayacaktır.

Bunun dışında önde gelen ve kendini gösteren bir diğer ülke Azerbaycan’dır. Slovakya yakın vakitte Azerbaycan’dan gaz satın almaya başlamıştı.[4] Fakat genel olarak Kıta Avrupası’nın enerji bağlarını çeşitlendirmesi açısından Bakü, çok büyük bir fırsat sunmaktadır. Lapis Lazuli Koridoru gibi girişimler vesilesiyle Orta Asya’daki enerji kaynaklarının Avrupa’ya ulaştırılmasında Hazar Denizi’nin diğer kıyısında Bakü’nün önemi elzemdir. Buna Azerbaycan’ın da stokları dahil olunca Avrupa için en büyük alternatiflerden biri Azerbaycan olarak görülmektedir. Fakat AB yönetim kademelerinin Azerbaycan’la alakalı attıkları adımlar ufak çaplı olmaktan ve Karabağ konusu üzerinden ülke aleyhine kararlar çıkartmanın önüne geçmemektir.

Son olarak, bu gelişmeler Avrupa için her ne kadar enerji krizi konusunda tehdit ediciyse de çoğu ülkenin bu sonuca hazırlanmış olduğu söylenebilir. Fakat gerek insanların gerek de politikacıların gelişmeler ışığında heyecan katsayılarında ciddi bir artış olduğu da gözlerden kaçmamaktadır. Kaynak çeşitliliğini artırmak ve stokları genişletmek gibi adımların daha kararlı atılmamasının bir sonucu olarak yakın zamanda başta Transdinyester olmak üzere Avrupa’yı zorlu günler beklemektedir. Günün sonunda savaş kapılarına dayanmış ve kaynak çeşitlendirmek yerine yukarıda bahsedildiği gibi en yakın kaynağa odaklanma gibi kararlar ve politikalar da yürütülebilir. İlk etkileri 2022 yılındaki kriz kadar olmasa da hem propaganda olarak hem de belli bir oranda stok olarak Avrupa’nın 5 yıllık bu transit anlaşmasının bitişine hazırlandığı bir gerçektir. Fakat kıta siyasilerinin Kafkasya’nın ve özellikle Azerbaycan’ın, buna ek olarak transit bir ülke olarak Türkiye’nin artan önemini fark etmeleri dikkat çekicidir.


[1] Starcevic, Seb (2025), “Cutting off Russian gas to EU will have ‘drastic’ impact, Slovak PM warns”, POLITICO, https://www.politico.eu/article/robert-fico-vladimir-putin-cutting-off-russia-gas-to-the-eu/, (Erişim Tarihi: 06.01.2025).

[2] Gavin, Garbiel (2025), “Pro-Russian Moldovan separatists refuse EU gas despite humanitarian crisis warnings”, POLITICO, https://www.politico.eu/article/moldovan-separatists-refuse-eu-gas-despite-warnings-humanitarian-crisis-transnistria/?utm_source=LinkedIn&utm_medium=social, (Erişim Tarihi: 07.01.2025).

[3] Soldatkin, Vladimir & Peleschuk, Dan (2025), “Russian gas era in Europe ends as Ukraine stops transit”, Reuters, https://www.reuters.com/business/energy/russia-halts-gas-exports-europe-via-ukraine-2025-01-01/, (Erişim Tarihi: 07.01.2025).

[4] Arhirova, Hanna & Kozlowska, Joanna (2025), “Ukraine Halts Flow of Natural Gas From Russia to Europe”, TIME, https://time.com/7204237/russia-natural-gas-europe-ukraine/, (Erişim Tarihi: 07.01.2025).

Erdem Baran ALKAN
Erdem Baran ALKAN
Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü

Benzer İçerikler