Avrupa’da Artan Kuraklığın Ekonomi Politiği

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Kuraklık; sanayileşme, kentleşme, hızlı nüfus artışı, doğal kaynakların kontrolsüz tüketimi ve ormanların tahrip edilmesi gibi sayısı arttırılabilecek birçok insan kaynaklı etken neticesinde başlayan iklim değişikliğinin sonuçları, son zamanlarda Avrupa genelinde hissedilmektedir. Son 500 yılda görülen en kurak yaz, 2022 senesinde yaşanmış; 2023 yılında ise Avrupa’da kuraklık sorununun artarak devam ettiği görülmüştür. Zira Avrupa kıtasındaki kuraklık durumunu yağışları, nemi ve uydu ölçümlerini kullanarak inceleyen Avrupa Kuraklık Gözlemevi’nin 16 Mart 2023 tarihinde yayınladığı “Avrupa’da Kuraklık” başlıklı rapor net bir şekilde ortaya koymuştur.

Söz konusu raporda kış aylarının beklenenden daha az yağışla, daha yüksek sıcaklıklarla geçtiği, Alplerde yeterli kar suyunun bulunamamasının Fransa, İtalya, İspanya, İngiltere, İrlanda, İsviçre, Romanya, Bulgaristan ve Yunanistan başta olmak üzere Avrupa ülkelerini etkilediği ve kuraklığın alarm seviyesinde bir tehdit oluşturduğu belirtilmiştir.[1]

Kuraklık; tarım, hayvancılık, su temini, enerji, turizm, insan sağlığı, ulaşım ve biyolojik çeşitlilik gibi birçok alanı etkilemektedir. Dolayısıyla karmaşık bir etki ağına sahip olan kuraklığın ekonomik sonuçları da vardır. Kuraklığın ekonomik faaliyetlere etkisi incelendiğinde, ilk dikkat çeken sektör tarımdır.  Örneğin İspanya’da aşırı sıcak ve kurak hava sebebiyle zeytinyağı üretiminin % 39 azalması hem Avrupa Birliği (AB) tüketiminde hem de ihracatta düşüşe yol açmıştır.[2] Bir diğer örnek ise nehirlerin kurumaya başlamasıdır. Örneğin Batı Alplerden Adriyatik Denizi’ne kadar uzanan İtalya’nın en uzun nehri olan Po Nehri’nin sularındaki azalma nedeniyle çiftçiler, bazı ürünlerin üretiminden vazgeçerek ürün değişikliğine gitmek zorunda kalmıştır. Ayrıca et ve süt üretiminin sürdürülebilirliğini sağlamak için gerekli yem üretimini de sınırlandıran bir durum oluşmuştur.

Kuraklıktan etkilenen bir diğer sektör de enerjidir. Rusya-Ukrayna Savaşı’na bağlı olarak Avrupa’nın Rus gazına erişiminde kesinti yaşanması nedeniyle kıta, enerji kriziyle karşı karşıya kalmıştır. Enerji krizinin gaz ve elektrik piyasalarına olan baskısını azaltmak amacıyla alternatif enerji kaynakları olan hidroelektrik ve nükleer enerji santralleri güçlendirilmek istenmiştir.  Ancak suyun yetersizliği hasebiyle hidroelektrik faaliyetleri, azalmakta ya da durmaktadır. Aynı şekilde reaktörlerin soğutulması ve atıkların ayrıştırılmasında kullanılan suyun yetersiz olması sebebiyle nükleer santraller de aktif bir şekilde kullanılamamaktadır. Örneğin Fransız enerji tedarikçisi EDF, 2022 yılının Ağustos ayında Rhone ve Garonne nehirlerindeki yüksek sıcaklıklardan ötürü nehir sıcaklıklarının artmasından ve fabrikaları soğutmak için nehir suyunu kullanma kabiliyetini kısıtlamasından dolayı geçici olarak nükleer güç istasyonlarındaki üretimi azaltma kararı almıştır. Bu sebeple şirket, 5,3 milyar avro zarar ettiğini açıklamıştır.[3]

Kış aylarının da Fransa’da yağışsız geçmesi, ülkenin enerji üretiminin yıl boyunca olumsuz etkilenmesine yol açabilir.[4] Bu noktada AB’nin enerjisinin dörtte birinin nükleer enerji olduğu ve bunun yarısından fazlasının Fransa’da üretildiği[5], Fransa’nın elektrik ihtiyacının % 70’inin nükleer enerjiden elde edildiği göz önünde bulundurulduğunda, kuraklığın devam etmesi halinde kıta genelinde enerji fiyatlarının yükseleceği ve üretimde de maliyetlerin artacağı öngörülebilir.

Kuraklığın Avrupa ekonomisine yansımasının görüldüğü bir başka alan da lojistiktir. Su kıtlığı; yakıttan araba parçalarına ve gıdadan kimyasallara kadar birçok malzemenin taşınmasını, önemli su yollarının kullanılamaması hasebiyle olumsuz etkilemektedir. Nitekim tahıl, kimyasal, mineral, kömür ve petrol gibi hammaddeler için önemli bir nakliye rotası olan Ren Nehri’nin su miktarının yüksek sıcaklık ve yağış eksikliğinden dolayı azalması, tedarik zincirini etkilemektedir. Nitekim 2022 senesinin Ağustos ayında Ren Nehri’nde yaklaşık 100 gemi işleten DTG denizcilik kooperatifinin yöneticisi Roberto Spranzi, gemilerin kapasitelerinin sadece %25’i ile %35’ini kullanabildiklerini ifade etmiştir.[6]  Bu durum, yalnızca ürün ticaretini kesintiye uğratmamakta; aynı zamanda kömürün santrallere ulaşmasını geciktirerek Rus gazına alternatifler arandığı dönemde Almanya’daki enerji krizini derinleştirmektedir.

Dahası Loire’den Tuna’ya birçok Avrupa nehrinin sularında azalma yaşanmaktadır. Bu da tarım, enerji arzı ve taşımacılık alanlarında Avrupa ekonomisinin finansal kayıplarını arttırmakta ve bireylerin satın alma gücünü azaltmaktadır. Kuraklığa bağlı olarak İspanya, yıllık 1,5 milyar avro, İtalya senelik 1,4 milyar avro, Fransa yıllık 1,2 milyar avro zarar etmiştir. AB’de ve İngiltere’de her yıl kuraklıktan kaynaklanan yıllık kaybın yaklaşık 9 milyar avro olduğu tahmin edilmektedir. Etkin bir politika oluşturulamaması durumunda bu rakamın 65 milyar avronun üzerine çıkacağı da ifade edilmektedir.[7] Rakamlar, kuraklığın ekonomik etkisinin giderek derinleşeceğini göstermektedir. Bu sebeple de Avrupa ülkelerinin hem mevcut kaynakları muhafaza edebilmesinin hem de kuraklıkla mücadele edebilecek yetenekleri geliştirebilmesinin önemi artmaktadır.

Nitekim Avrupa ülkeleri, küresel ısınmayı yavaşlatmak amacıyla Paris Anlaşması gibi iklim politikasına ilişkin uluslararası anlaşmaları desteklemekte; Avrupa Yeşil Mutabakat Anlaşması çerçevesinde sera gazı emisyonlarını sıfırlamayı hedeflemektedir. 2007 yılında Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan kuraklığın çevre, toplum ve ekonomi üzerindeki etkilerini önlemek ve azaltmak için operasyonel kuraklık yönetim planlarının hazırlanmasına yönelik tavsiyelere uyum sağlamaktadır.

Diğer yandan kuraklığın dönemsel etkilerini hafifletmek amacıyla çiftçilerin zararını karşılama, su kullanımının kısıtlama gibi geçici politikalar uygulanmakla birlikte kronikleşmeye başlayan kuraklık tehdidiyle mücadelede ülkeler, ulusal politikalar geliştirmektedir. Örneğin Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, 180 milyon avroluk bir acil durum fonu oluşturduklarını belirterek su sızıntılarını önleme, atık suyun yeniden kullanılmasını sağlama ve suyun paylaşılması konularını içeren bir su tasarruf planı açıklamıştır.[8]

Almanya da içme suyu teminini garanti altına almak, yeraltı sularını ve ekosistemleri korumak ve tarım ve işletmeler için yeterli su arzı sağlamak amacıyla ulusal su stratejisi oluşturmuştur. Ayrıca Almanya, şehir planlamalarını sünger şehir konseptine uyarlamak istemektedir. Bu sayede yağmur suyu nundüştüğü yerde depolanması, toprak tarafından temizlenmesi, buharlaşma ve sızma yoluyla yeraltı suyuna geri döndürülmesi amaçlanmaktadır.

Hollanda ise sınırlı su mevcudiyetiyle başa çıkmak için sistemde daha fazla su tutulması, yeraltı su seviyesinin yönetimi ve verimli sulama teknolojilerinin geliştirilmesiyle ilgili sulama projesi oluşturmuştur.

Doğalgaz, hidroelektrik ve nükleer enerjiden faydalanma noktasında sıkıntı yaşayan Avrupa’nın ihtiyacı olan enerjinin karşılanmasında güneş enerjisinin üretilmesi ön plana çıkmaktadır. Kıta genelinde güneşli hava ve güneş enerjisi kurulumlarındaki artış, bir önceki yaza göre güneş enerjisinin kullanımı %28 arttırmıştır.[9] Almanya, Hollanda, İspanya ve Macaristan elektrik ihtiyaçlarının bir kısmını güneş enerjisinden karşılamaya başlamıştır.

Esasen kuraklığın verdiği ve vereceği zararın boyutu düşünüldüğünde, Avrupa ülkelerinin somut politikaları soruna kalıcı yanıt niteliğinde olmadığı anlaşılmaktadır. Şayet gerekli tedbirler alınmaz, uygulanan politikalar kuraklığın hızına yetişemez ya da alternatifler oluşturulamazsa etkilenecek başlıca alanın Avrupa entegrasyonu olması muhtemeldir. Nasıl enerji krizi ve enflasyonun yükselmesi Avrupa’da sokak protestolarını arttırdıysa; su ve gıda temininde sıkıntı yaşanması, maliyetlerin artması ve işsizliğin yükselmesi de Avrupa’da gösterileri arttıracaktır. Üstelik krizler, Avrupa toplumlarında ulusalcı görüşlere olan desteği arttırmakta; Avrupa entegrasyonuna bağlılığı zayıflatmaktadır.

Öte yandan şiddetli kuraklık, kaynakların paylaşımı noktasında ülkeler arasında anlaşmazlıklara sebep olabilir. Üretim ve tedarikte avantajlı olan ülkeler, Rusya-Ukrayna Savaşı’nda yaşandığı gibi, gıda ve enerjiyi siyasi yaptırım aracı olarak kullanabilir. Dolayısıyla kaynakların paylaşımı varoluşsal bir tehdit olarak değerlendirilip çatışma ortamının oluşmasına zemin hazırlayabilir. Örneğin Avrupa kıtasında kuraklıktan en fazla etkilenen ülkelerden biri olan İspanya, Albufeira Anlaşması gereği Portekiz’e su transferi yapmaktadır. Ancak aşırı kuraklık nedeniyle İspanya, anlaşmanın gereklerini tam olarak yerine getiremeyeceklerini ifade etmiş ama kısa süreli diplomatik kriz sonrasında geri adım atmıştır.[10]

Her ne kadar İspanya-Portekiz arasında yaşanan mevzubahis sorun, şimdilik çözülmüş olsa da ülkelerin kuraklıktan etkilenme seviyeleri yükseldikçe ikili ilişkilerde gerilim tırmanabilir. Avrupa’da sınırı aşan suların sayısı da göz önünde bulundurulduğunda, artan kuraklığın kıtada barışın sürdürülebilir olmasını zorlaştırma riski vardır.

Sonuç olarak kuraklık; Covid-19 salgını, Rusya-Ukrayna Savaşı ve enerji krizinin gölgesinde kalmışsa da Avrupa, gün geçtikçe kuraklığın etkilerini daha fazla hissetmektedir. Avrupa’da artan kuraklıkla beraber su kıtlığının yaşanması, tarım mahsullerine zarar vermekte, hidroelektrik ve nükleer santrallerin kullanılmasını zorlaştırmakta, su yollarında ticareti yavaşlatmaktadır. Tüm bunlar ise Avrupa ülkelerinin ekonomilerine zarar vermekte ve sosyoekonomik kırılganlığı arttırmaktadır.


[1] “Drought in Europe Macrh 2023”, European Comission”, https://edo.jrc.ec.europa.eu/documents/news/GDO-EDODroughtNews202303_Europe.pdf, (Erişim Tarihi: 03.04.2022).

[2] “Agriculture and rural development”, European Commission, https://agriculture.ec.europa.eu/data-and-analysis/markets/outlook/short-term_en, (Erişim Tarihi: 03.04.2022).

[3] Julia Kollewe, “EDF Cuts Output at Nuclear Power Plants as French Rivers Get too Warm”, The Guardian, https://www.theguardian.com/business/2022/aug/03/edf-to-reduce-nuclear-power-output-as-french-river-temperatures-rise, (Erişim Tarihi: 03.04.2022).

[4] Benjamin Wehrmann, “Catastrophic” Winter Drought in France Bodes Ill for Europe’s Power Production in 2023”,Clean Energy War, https://www.cleanenergywire.org/news/catastrophic-winter-drought-france-bodes-ill-europes-power-production-2023, (Erişim Tarihi: 03.04.2022).

[5] “Macron Unveils France’s Plan to Share, Reuse and Save Water in the Face of Drought”, Euronews, https://www.euronews.com/green/2023/03/30/macron-unveils-frances-plan-to-share-reuse-and-save-water-in-the-face-of-drought, (Erişim Tarihi: 04.04.2022).

[6] “Rhıne’s Low Water Levels Hıt German Shıppıng, Mınıster Touts Dredgıng”, Deutsche Welle, https://www.dw.com/en/rhines-low-water-levels-hit-german-shipping-minister-touts-dredging/a-62740312, (Erişim Tarihi: 04.04.2022).

[7] “Drought in Numbers 2022”, United Nations, https://www.unccd.int/sites/default/files/2022-05/Drought%20in%20Numbers.pdf, (Erişim Tarihi: 04.04.2022).

[8] “Macron Unveils France’s…”, a.g.m.

[9] “Solar Power Generation Hits EU Record in Energy Crisis”, Financial Times, https://www.ft.com/content/3c277b6f-bca0-47ae-a01a-6dd11eeb7275, (Erişim Tarihi: 04.04.2022).

[10] “İspanya Portekiz’e Su Kesmemeyi Kabul Etti”, The Portugal News, https://www.theportugalnews.com/tr/haberler/2022-09-22/spain-agrees-not-to-cut-water-to-portugal/70560, (Erişim Tarihi: 04.04.2022).

Gamze BAL
Gamze BAL
Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde lisans eğitimini tamamlamıştır. Akabinde Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda başladığı yüksek lisans eğitimini “1992 Sonrası Avrupa Birliği’nin Filistin-İsrail Sorununa Yaklaşımı” başlıklı teziyle tamamlamıştır. 2021-2022 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Avrupa Birliği Anabilim Dalı’nda doktora ders dönemini tamamlamıştır. Halihazırda Bal, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda doktora eğitimine devam etmektedir. İleri derecede İngilizce bilen Bal’ın başlıca çalışma alanları, Avrupa Birliği, güvenlik, etnik çatışmalar ve çatışma çözümü yöntemleridir.

Benzer İçerikler