6-9 Haziran 2024 tarihleri arasında Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerde Avrupa Parlamentosu milletvekili seçimlerinin yapılması kararlaştırılmıştır. Tarihin belirlenmesiyle birlikte Avrupa siyasetine yön vermek isteyen partiler seçim stratejilerini oluşturmaya başlamışlardır. Bu partilerden biri de aşırı sağcı Almanya İçin Alternatif Partisi’dir (AfD). Parti, 6 Ağustos 2023 tarihinde Magdeburg’da 14. Federal Parti Kongresi’ni düzenlemiştir. Kongrede Avrupa Parlamentosu seçimleri için adaylar belirlenmiş ve parti programları açıklanmıştır. AfD’li yetkililer seçim programında Avrupa Birliği’ni (AB) göç ve iklim politikası da dahil olmak üzere tüm önemli alanlarda başarısız bir proje olarak gördüklerini ifade etmişlerdir.[1]
Esasen 27 üyeden oluşan AB, yıkıcı etkileri olan savaşların yaşandığı Avrupa Kıtası’na barışı getiren ve çokkültürlülük anlayışıyla farklı grupların bir arada yaşamasına imkan sağlayan başarılı bir proje olarak değerlendirilmektedir. Ancak 2000’li yıllarda başlayan ekonomik krizlerle beraber 2015 yılı itibariyle yoğunlaşan göç akışı, Avrupa şüphecisi ve milliyetçi isim ve grupların örgütlenmesine uygun zemin hazırlamıştır. Keza AfD de 2013 yılında kurulmuş ve Avrupa’da artarak devam eden krizlerin etkisiyle gün geçtikçe tabanını genişletmiştir. Temel söylemlerini İslam ve göçmen karşıtlığı, yabancı düşmanlığı, Avrupa şüpheciliği, etnik milliyetçilik ekseninde şekillendiren AfD, AB’yi “Avrupa halklarının iradesini yok saymakla” eleştirmektedir. Ayrıca parti, AB’nin Avrupa kimliğine ve ulus devletlere zarar verecek politikalar geliştirdiğini iddia etmektedir.
Tüm bu eleştirilere rağmen AfD, AB’nin önemli bir kurumu olan Avrupa Parlamentosu seçimlerini önemsemektedir. Çünkü Avrupa Parlamentosu, AB Konseyi’yle birlikte yasaların yapılmasında ve üye devletleri bağlayacak hukuki düzenlemelerin kabul edilmesinden sorumludur. Bunun yanı sıra AB bütçesinin yine AB Konseyi’yle birlikte onaylamak ve diğer AB kurumlarını denetlemek, Avrupa Parlamentosu’nun temel görevleri arasındadır. Seçim akabinde siyasi gruplara dahil olan milletvekilleri, Avrupa Komisyon Başkanı ve AB Konsey Başkanı’nın seçilmesiyle görevlidir. Dolayısıyla AB’nin işleyişi açısından önemli bir kurum olan Avrupa Parlamentosu’nda AfD ile birlikte Avrupa’daki diğer aşırı sağ partiler sandalye sayılarını ne kadar arttırırsa AB’nin kaderini etkileyecek kararların kendi politikalarıyla uyumlu bir şekilde alınmasında o kadar etkin birer aktör haline geleceklerdir.
AB’nin doğrudan halk tarafından seçilen tek organı olan Avrupa Parlamentosu’ndaki dağılım Avrupa’nın siyasi resmini yansıtmaktadır. Bu açıdan bakıldığında AB üyesi ülkelerdeki mevcut siyasi atmosfer Parlamento’nun nasıl şekilleneceği konusunda fikir vermektedir.
Avrupa ülkeleri incelendiğinde aşırı sağ siyasi partilerin oy oranlarını arttırdığı dikkat çekmektedir. Geniş bir seçmen kitlesine hitap etmeyi başaran AfD de oy oranını arttıran partilerden biridir. Örneğin Thüringen eyaletinin doğusundaki Sonneberg kasabası, AfD’li Robert Sesselmann’ı %52,8 oyla belediye başkanlığına eşdeğer bir bölge yöneticisi olarak seçmiştir. AfD’nin eş lideri Tino Chrupalla, “Bu sadece başlangıçtı. Politikalarımızla halkı ikna edeceğiz. Böylece gidişatı daha iyiye çevireceğiz.” açıklamasını yapmıştır.[2] Yani parti, toplumun mevcut politikalardan duyduğu rahatsızlıkları ön plana çıkarmaktadır. Bu noktada konjonktür de AfD’ye avantaj sağlamaktadır. Ekonomik kriz ve göç gibi sorunlar devam ederken Rusya-Ukrayna Savaşı’nın Avrupa’ya ekonomik ve sosyal açıdan yansıması toplumun hoşnutsuzluğunu arttırmıştır. AB üyesi ülkelerin Rusya’ya uyguladığı yaptırımlar ve Rusya’nın enerji kartını kullanarak karşılık vermesi, özellikle Almanya gibi Rusya’yla yakın enerji ilişkileri olan ülkelerde, üretim sektöründeki azalıştan, hane halkının refah seviyesindeki düşüşe kadar neredeyse her alanda olumsuz sonuçlara yol açmıştır. Bu durum Ukrayna’ya verilen desteği eleştiren AfD ile toplumun önemli kesiminin yakınlaşmasını ve parti tabanının genişlemesini sağlamıştır.
Tüm bu gelişmelerin 2024 seçimlerine giden süreçte yaşanıyor olması, AfD’nin Avrupa seçimlerindeki oylarını da etkileyecektir, denebilir. 2019-2024 yılları arasında görev yapan ve 751 kişiden oluşan parlamentoda 9 vekil bulunduran AfD’nin dahil olduğu Kimlik ve Demokrasi siyasi grubunun 73 vekili bulunmaktadır.[3] Yapılan anketlere göre bugün Avrupa Parlamentosu seçimleri yapılsa aşırı sağcı siyasi partilerin merkez partilere oranla oylarını arttıracağı tahmin edilmektedir. Benzer şekilde anketlerde AfD’nin 15 sandalyelik bir artış göstereceği düşünülmektedir.[4] Dolayısıyla mevcut durum AfD’nin lehineyken, yetkililer daha fazla seçmenin desteğini alabilecek stratejiler geliştirmektedir.
Bu doğrultuda 2021 yılı Bundestag Seçimlerinden önce Almanya’nın AB’den ayrılması (Dexit) yönünde bir seçim programı benimseyen, Haziran 2023 tarihinde gerçekleşen parti kongresi sonrasında yayınlanan taslak metinde AB’nin kontrollü bir şekilde dağılması gerektiğini dile getiren AfD’li yetkililer, söylem değişikliğine giderek Avrupa entegrasyonunu önemseyen ama merkez siyasi partilerin de politikalarından rahatsızlık duyan seçmene yönelik bir program belirlemiştir. Avrupa Parlamentosu seçim programı bildirisinde Dexit ve AB’nin dağılması gibi fikirleri tekrarlamak yerine Avrupa Parlamentosu seçimlerine giden süreçte AfD, alternatif bir Avrupa planı geliştirerek oy potansiyelini arttırmak istediği anlaşılmaktadır. Bu bakış açısından hareketle yeni programda AB’nin bir Avrupa ulusları federasyonu olarak yeniden inşa edilmesi ve avronun ortak para birimi olarak kullanılmaması gerektiği vurgulanmıştır. Burada amaçlanan kontrolün çoğunluğunun ulus devletlerde olduğu bir entegrasyonu sağlamaktır. Tasavvur edilen federasyonun ana hedeflerinin göçe karşı dış sınırları güvence altına almak, güvenlik politikalarında stratejik özerklik aramak, Avrupa uluslarının kimliğinin korunması olarak açıklanmıştır.[5]
Federasyonun bu hedefleri, AfD’nin sıklıkla AB’yi eleştirdiği temel konulardan oluşturulmuştur. Göç konusu AfD’nin kurulduğu yıllardan günümüze en fazla üzerinde durduğu ve güvenlikleştirdiği konu olmuştur. Parti tarafından Afrika’dan ve Ortadoğu’dan gelen göçmenlerin genelde Avrupa, özelde ise Alman değerlerine ve kimliğine zarar verdiği iddia edilmektedir. Ayrıca göçmenler Almanların ekonomik refah seviyelerini düşüren bir tehdit olarak da hedef gösterilmiştir. Özellikle eski Almanya Başbakanı Angela Merkel’in bir dönem uyguladığı açık kapı politikası ve Avrupa’da terör eylemlerinin gerçekleşmesi, AfD’nin göçmenlerle ilgili bu tespitlerin toplum tarafından benimsenecek bir zemin oluşmasını sağlamıştır. Böylece AfD söylemlerinde göç karşıtı ve ulusal kimliklerin korunması yönünde vurguları daha fazla kullanmaya başlamıştır.
Aynı şekilde Avrupa devletlerinin kendi güvenlikleriyle ilgili politikaları kendi çıkarları doğrultusunda oluşturması gerektiği de AfD’nin savunduğu temel konulardandır. Alman çıkarlarıyla uyumlu hareket eden NATO desteklenirken,[6] Parti de ABD’nin üstünlüğünü devam ettirmek için NATO’nun faaliyetler yürüttüğü ve bunun da Alman çıkarlarıyla uyumlu olmadığı yönünde görüşler bulunmaktadır. Almanya’nın eski gücüne kavuşması için diğer aktörlerden bağımsız bir şekilde yeteneklerini geliştirmesi gerektiği ifade edilmektedir.
Sonuç olarak Avrupa siyasetinde belirleyici olmak isteyen AfD, Avrupa Parlamentosu’na daha fazla sayıda vekil göndermek istemektedir. Bu sebeple 2024 Avrupa Seçimlerine giden süreçte, savunduğu argümanlara yönelik bir seçim programı oluşturmuştur. Bu programda Avrupa’da yaşanan sorunların ve krizlerin mükellefi olarak gösterilen AB’nin başarısızlığı vurgulanmış ve AB’de bir dönüşüm yaşanması gerektiği ifade edilerek alternatif bir Avrupa Planı sunulmuştur. Her ne kadar AfD, bu planla birlikte reformist bir bakış açısı sunmuş olsa da Parlamento’da azınlık konumunda olması, partinin AB’yle ilgili bir reform uygulayacak güce henüz sahip olmadığını göstermektedir. Yine de Almanya dışında İtalya, İsveç, Fransa ve İspanya gibi Avrupa’nın birçok ülkesinde aşırı sağın siyasi alanda güçlendiği göz önüne alındığında, AfD’nin uzun vadede AB’nin bekası açısından aşırı sağa destek veren tabanla bir uzlaşı yolu bulması gerektiği aşikardır.
[1] “German Far-Right Says the EU Is A ‘Failed Project’ As It Prepares for European Parliament Elections”, The Washington Post, https://www.washingtonpost.com/world/2023/08/06/germany-far-right-alternative-afd-election-europe/6e9f61e0-3454-11ee-ac4e-e707870e43db_story.html, (Erişim Tarihi: 11.08.2023).
[2] Kate Connolly, “Far-Right Afd Wins Local Election İn ‘Watershed Moment’ For German Politics”, Guardian, https://www.theguardian.com/world/2023/jun/26/far-right-afd-wins-local-election-watershed-moment-german-politics, (Erişim Tarihi: 14.08.2023).
[3] “European Parliament 2019 – 2024”, European Parliament, https://www.europarl.europa.eu/election-results-2019/en/germany/, (Erişim Tarihi: 14.08.2023).
[4] “Right Wing Set for Big Gains İn 2024 EU Election, Polling Shows”, Politico, https://www.politico.eu/article/european-election-2024-polls-right-wing-big-gains/, (Erişim Tarihi: 11.08.2023).
[5] “German Far-Right Says the EU Is A ‘Failed Project’ As It Prepares for European Parliament Elections”, a.g.e., (Erişim Tarihi: 11.08.2023).
[6] “Manifesto for Germany”, AfD, https://www.afd.de/wp-content/uploads/2017/04/2017-04-12_afd-grundsatzprogramm-englisch_web.pdf, (Erişim Tarihi: 14.08.2023).