Asya Pasifik Bölgesi’ndeki Siyasi Durum Bağlamında Afganistan Sorununun Analizi

Paylaş

Uluslararası ilişkiler analizcileri 21. asrın “Asya Yüzyılı” olacağını dile getirerek, Asya Pasifik bölgesinde yeni bir imparatorluğun (yani Çin’in) güçleneceğini varsayarlar. Bu durum ABD’nin bölgedeki çıkarlarını olumsuz etkileyebileceğinden, önümüzdeki yıllarda bölgedeki yapının ABD-Çin ilişkilerine bağlı olarak gelişeceği savunulabilir.

Bölgedeki durumu Tukididis‘in kaleme aldığı Pelopenez savaşına benzetebiliriz. Ona göre, Sparta güçlenmekte olan ve gelecekte güç dengesini bozabileceğine inandığı Atina’dan duyduğu kuşku Pelopenez savaşının asıl sebebidir. Aynı fikri Asya Pasifik bölgesine yansıtırsak, Sparta hükmündeki ABD güçlenmekte olan ve gelecekte bölge dengesini bozabilecek Çin’den büyük tedirginlik duymaktadır ki, bölgedeki güvenlik/istikrar (doğrudan ve dolaylı savaşlar) iki ülkenin güç çekişmesinin akıbetine bağlı olarak gelişecektir. Bu bağlamda ABD’nin temel stratejisi gelecekte güçlenebilecek Çin’in bölgedeki yayılımını şimdiden önlemek, bir diğer ifadeyle önleyici savaş stratejisi izlemektir. Nitekim ABD’nin bu stratejisi Avrasya’nın çeşitli bölgelerine yansımaktadır. Örneğin Güney-Doğu Asya, Hindistan ile Afganistan ve Orta Asya bölgelerinde yaşanan sorunların temelinde ABD-Çin çekişmesinin yansımalarını okumak mümkündür.

Konuyu Afganistan sorunu bağlamında yorumlarsak, Pakistan-Hindistan-İran-Orta Asya ülkeleri her iki devlet (yani ABD-Çin) açısından dış politika amaçlarına ulaşmada jeopolitik eksen olarak önem arz etmektedir. Son yıllarda ABD-Pakistan ilişkilerinin bozulmaya başlaması, birincinin gözünde Hindistan’ı ön plana çıkarmaktadır. Nitekim ABD, Orta ve Güney Asya bölgesinde Pakistan’ın Çin’le de facto ilişkilerinin gelişmesinden tedirgin olmaktadır ve Pakistan’ı hizaya getirmek için hem ülke içindeki çeşitli ayrılıkçı hareketleri desteklemekte, hem de bu konuda Hindistan’ı sopa hükmünde kullanmayı yeğlemektedir.

Nitekim son yıllarda ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Victoria Nuland, Belucistan eyaletinde (Pakistan) insan haklarının ciddi ihlallerinin yaşandığını, yerli halka baskı ve çeşitli zalimane eylemlerin uygulandığını dile getirmiş ve haklarını koruma bağlamında Beluci ayrılıkçı hareketine üstü örtülü desteğini ima etmiştir.

ABD yönetiminin bu tür demeçler vermesinin arkasındaki temel nedenler nelerdir? Bu nedenleri birkaç şekilde sıralayabiliriz:

1) ABD-Pakistan arasındaki ilişkilerde son yıllarda ciddi krizler yaşamıştır. Dolayısıyla Amerikan stratejistleri baş eğmeyen ve Çin’e kaymaya başlayan Pakistan’ı hizaya getirmek için her türlü yolları denemeye kararlıdır. Pakistan’ın çeşitli parçalara bölünmesi senaryosu bu stratejilerin başında gelmektedir;

2) NATO, ISAF’ın Afganistan’a güney güzergâhı bağlamında sürekli sorunlar çıkarması alternatif yolların aranmasını gerekli kılmıştır. ABD’nin birçok stratejistlerine göre bu sorunun kökünden çözümü kendisine bağımlı yeni bir devletin (Belucistan)[1] yaratılmasıyla mümkündür. Böylece ABD’nin Pakistan’a bağımlı olmadan Afganistan’a ulaşımında yeni bir güney güzergahı ortaya çıkacaktır;

3) ABD, Belucistan sorununu dünya kamuoyuna taşıyarak İran’a dolaylı etki etmeye çalışmaktadır. Bilindiği gibi İngiliz kolonyal döneminde Beluc toprakları İran ile İngiltere arasında bölündü. ABD, Pakistan’daki Beluc ayrılıkçı grupları desteklemekle aynı zamanda İran’daki bağımsız Belucistan’ı isteyen grupları da destekleyebileceğinin sinyallerini vermektedir. Bu durum doğal olarak İran’ın iç siyasi istikrarına kuvvetli bir darbe indirecek ve ABD’nin İran’la diplomatik görüşmelerinde elini kuvvetlendirecektir;

4) Beluc ayrılıkçı hareketleri desteklemekle ABD, Çin’in Arap denizindeki yayılımını durdurabilecektir. Bilindiği gibi Pakistan hükümeti Çin’in finansal ve teknolojik desteğiyle Belucistan bölgesindeki Guadar şehrinde çok gelirli liman yapmaktadır. Eğer liman tamamlanırsa Belucistan bölgesi ekonomik yönden kalkınacak ve Beluc ayrılıkçı hareketlerin merkezi hükümetten istedikleri eşit ve adil gelir dağılımı sağlanabilecektir. Çin ise limanın kendi güdümünde olmasını istemekte ve liman aracılığıyla bölgeden geçecek tüm askeri deniz kuvvetlerini izlemeyi amaç edinmektedir. Günümüzde ABD’nin Pakistan’ı çeşitli parçalara bölme stratejisini hayata geçirmesi biraz zor, ama buna rağmen ABD önderliğindeki Kuzey Atlantik İttifakı Pakistan’ı kendi yanında tutmak için Belucistan sorununu etkin olarak kullanmakta ve merkezi hükümete gerektiğinde Belucistan’ın Pakistan’dan bölünme senaryosunu uygulayabileceğinin sinyallerini vermektedir. Buna ihtimal vermemek için Pakistan ister istemez ABD’ye istediği tavizleri vermek zorunda bırakılmaktadır.

Konuyu Orta Asya’ya kaydırarak yorumlarsak, burada mücadele doğrudan ABD ve Rusya arasında gerçekleşmektedir. Rusya açısından Orta Asya güvenlik önceliğine dayalı olarak tampon bölgeyi oluşturmaktadır. Bu kapsamda Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ)’nün son Devlet Başkanları zirvelerini inceleyecek olursak, burada önemli anlaşmalara imza atıldığı görülmektedir. Anlaşmanın en önemli maddelerinden biri bölge devletlerini örgüt çerçevesinde modern silahlarla donatmak, diğeri ise üçüncü ülkelerin bölgede üs kurmalarını örgüte üye tüm devletlerin onayına bağımlı hale getirmektir.

Rusya, ABD ve NATO’nun son üç yılda Orta Asya’daki etkisinin artmasından tedirginlik duymaktadır. Özellikle son yıllarda ABD’nin Özbekistan’daki Termez kentinin askeri üssünü kullanabilme çağrısı ile Tacikistan’da ABD’nin mali desteğiyle “Ulusal Askeri Eğitim Merkezi”nin inşası teşebbüsü Rusya’yı ciddi şekilde tedirgin etmiştir. Ayrıca Rusya Tacikistan’daki Ayni Havaalanı’nın Hindistan’ın eline geçmesini istememektedir. Bundan dolayı Rusya KGAÖ’nün son zirvelerinde bölge ülkelerini askeri anlamda kendisine bağlayan bazı radikal kararlara imza atmalarını ve Rusya’ya olan müttefikliğini kâğıda dökerek (anlaşmayı imzalayarak) ispatlamalarını istemiştir. Başta dış politikadaki hareket serbestliğini kısıtlayan bu anlaşmaya ilk olarak Özbekistan karşı çıkmış ve KGAÖ’nün güvenlik şemsiyesinden ayrılmayı tercih etmiştir. Bir anlamda Rusya, Beyaz Rusya aracılığıyla Özbekistan’a önemli bir sinyal yollayarak, tercihe zorlamıştır.

Genel olarak ABD’nin Batı müttefikleriyle rızaya dayalı oluşturduğu hegemonik yapısı Irak işgalinden (2003) sonra büyük bir darbe yemiştir. Artık Batı ülkeleri ABD’nin hegemonyasının devam etmesi için gerekli maliyete katlanmak istememekte ve ABD’den daha bağımsız bir dış politika izlemeyi amaçlamaktadırlar.

ABD, 2014 sonrası Afganistan’da istikrarı sağlamak için maliyete katlanmak istemeyen Batı ülkelerine güvenmeden, Asya’daki ittifaklarla ilişkilerini sürdüreceğini çeşitli kaynaklarda dile getirmektedir. Afganistan Batı ülkeleri için pek önemli olmayabilir ama Orta ve Güney Asya bölgeleri arasında yer alan, dünya adasına hâkimiyeti bağlamında jeostratejik açıdan önemli olan Afganistan’dan ABD hiçbir şekilde vazgeçmeyecektir. Nitekim Afganistan’daki Amerikan kuvvetlerinin başındaki General John Allen istikrarı oluşturuncaya kadar ülkeyi, kendi başlarına bırakmayacaklarını söyleyerek, bu konudaki Amerikan politikasını dünyaya duyurmuştur. Böylece çözülemeyen Afganistan sorunu aynı zamanda ABD-Batı ittifakının belli ölçüde açılmasına yol açacak ve uluslararası politikada Asya’nın ağırlığının artmasıyla birlikte ABD’nin Batı müttefiklerini yavaşça Asya müttefikleriyle değiştirmesiyle sonuçlanacaktır.

Kısacası ABD’nin Afganistan’dan çekilmesiyle Hindistan’ın önemi daha fazla hissedilecek ve ABD jeostratejik önemi olan Afganistan üzerindeki nüfuzunu Asya’daki de jure ve de facto müttefikleri aracılığıyla gerçekleştirmeye çalışacaktır. Asya Pasifik bölgesindeki Çin yayılımına karşı ve Afganistan’da istikrarı sağlama bağlamında ABD-Hindistan arasında başlayan ittifak genişleyerek, gelecekte bünyesine Japonya, Avustralya, Güney Kore, Malezya ve Singapur’u da dâhil edecektir. Böylece ABD’nin Çin’e karşı etkin bloklaşmanın temellerini şimdiden atarak, bu bloklaşma halkasını genişletmeye dayalı stratejisini aktif olarak hayata geçirecektir.


[1] Belucistan’ın Pakistan merkezi yönetimine karşı ayaklanması 1947 yılında bağımsızlık talebi şeklinde başlamıştır. Pakistan bağımsızlığını kazanınca, Beluc kabileleri Pakistan’a bağlı kalmayı reddederek bağımsız devlet girişiminde bulundular. Pakistan’ın, bölgeye ordu birliklerini göndermesi, Beluc bağımsızlık hareketi lideri Ahmet Yar Han’ı Pakistan’la birleşme anlaşması imzalamaya zorlamıştır. 1948 yılında imzalanan anlaşmada özerkliği kaldıran bölge, doğrudan merkezi yönetime bağlanmıştır. Belucistan bölgesinde bu anlaşmayı tanımayanlar hala vardır ve bu sosyal gruplar Pakistan’a etki uygulamak için gerektiğinde güçlü devletler tarafından kullanabilmektedir.

Doç. Dr. Kanat YDYRYS
Doç. Dr. Kanat YDYRYS
Lisans eğitimini 2010 yılında Ahmet Yesevi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde tamamlamıştır. 2010-2012 yılları arasında Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünde “Rusya Federasyonu’nun “Yakın Çevre” Politikası ve Orta Asya Güvenliği Üzerindeki Etkileri” isimli yüksek lisans tezini savunmuştur. 2012 yılından günümüze Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünde “Ulusal Güvenlik ve Enerji Stratejsi Bağlamında Rusya Federasyonu’nun Çin Halk Cumhuriyeti’ne Yönelik Politikası” isimli doktora çalışmalarını yapmaktadır. Dış politika, enerji politikaları, güvenlik, jeopolitik, Orta Asya siyaseti konularında akademik çalışmalar ve analizler yapmaktadır.

Benzer İçerikler