Arjantin, son üç yıl içerisinde petrol üretiminde istikrarlı bir artış sergilemektedir. Her ay yeni rekorların kırılması, uzun süredir ekonomik krizle mücadele eden ülke için umut verici bir gelişme olarak sunulmaktadır. Ancak üretimdeki bu artışa rağmen elde edilen kazanımların toplumsal yansımaları, çevresel etkileri ve enerjiye erişimdeki adaletsizlikler, kamuoyunda tartışılmaya devam etmektedir.
Üretimin merkezi konumunda bulunan Vaca Muerta, Patagonya bölgesindeki Neuquén ve Río Negro eyaletleri sınırında yer almakta olup kaya gazı ve kaya petrolü açısından oldukça zengin bir sahayı oluşturmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Enerji Dairesi tarafından 2011 yılında bu bölge, dünyanın en büyük rezervlerinden biri olarak tanımlanmıştır.[1] Bu tanımlama, Arjantin’de enerji alanındaki karar vericiler için yeni bir fırsat alanı yaratmış; 2024 yılı itibarıyla bu potansiyelin büyük ölçüde gerçekleşmeye başladığı gözlemlenmektedir. Söz konusu yıl içerisinde 440 yeni kuyu açılmış ve 500’ü aşkın kuyu için planlamalar yapılmıştır.[2]
Bu üretim artışı, hidrolik kırma teknolojisinin yaygınlaşması sayesinde mümkün hale gelmektedir. Ancak bu yöntemin çevresel denge üzerinde oluşturabileceği etkilerin göz ardı edilmemesi yerinde bir yaklaşım olacaktır. Özellikle tarım açısından verimli ve hassas nitelikte olan bu coğrafyada, hidrolik kırma işlemleri her bir kuyu için yaklaşık 30.000 litre su, 60’tan fazla kimyasal madde ve yüksek basınçlı ekipman kullanılarak gerçekleştirilmektedir.[3] Bu durumun; tarım alanları, su kaynakları ve yerleşim birimlerine olan yakınlığı sebebiyle uzun vadeli sosyal ve ekolojik etkiler doğurabileceği ifade edilmektedir.
Vaca Muerta sahasında yaşanan bu gelişmeler, Arjantin’in enerji ticaret dengesi açısından da kayda değer bir dönüşüm ortaya koymaktadır. 2024 yılı itibarıyla ülke, 13 yıl aradan sonra ilk kez enerji ihracatında dış ticaret fazlası vermektedir. Petrol ve doğal gaz ihracatı %22,3 oranında artarak 9.7 milyar dolara ulaşmış ve toplam ihracatın %12’sini oluşturmuştur.[4] Vaca Muerta sahası, bu rakamlar içerisinde petrol üretiminin yaklaşık %55’ini ve gaz üretiminin %50’sini sağlayarak söz konusu fazlanın başlıca kaynağı hâline gelmiştir.[5] Bu üretim artışı, yalnızca konvansiyonel kaynaklardaki düşüşü telafi etmekle kalmamakta, aynı zamanda ülkenin küresel enerji piyasalarındaki yerini de güçlendirmektedir.
Bununla birlikte ekonomik büyüme ile toplumsal refah arasında doğrudan bir ilişki kurmanın her zaman mümkün olmadığı görülmektedir. Neuquén eyaletine son on yıl içerisinde 40 milyar doları aşan yatırım yapılmış olmasına rağmen bölge halkının yaşam koşullarında gözle görülür bir değişiklik gözlemlenmemektedir. Bölgesel gelirlerin büyük bölümü kamu çalışanı maaşlarına ve idari harcamalara yönlendirilmekte, altyapı projeleri ve sosyal kalkınma alanlarına ise sınırlı kaynak aktarılmaktadır. Bu durum, daha bütüncül ve uzun vadeli bir kalkınma anlayışına duyulan ihtiyacı ortaya koymaktadır.
Öte yandan ülkenin çevre politikalarında da kayda değer bir yön değişikliğinin yaşandığı görülmektedir. Devlet Başkanı Javier Milei liderliğindeki mevcut hükümet, Çevre Bakanlığı’nı Müsteşarlık seviyesine indirerek kurumsal düzeyde küçültme yoluna gitmiştir.[6] Yenilenebilir enerjiye ayrılan kamu fonları azaltılmış ve bazı destek programları tamamen kaldırılmıştır. Bu yaklaşım, Arjantin’in 2015 yılında yasalaştırdığı ve 2025 yılı itibarıyla elektriğin %20’sinin yenilenebilir kaynaklardan sağlanmasını öngören hedefini risk altına sokmaktadır. 2024 yılında yenilenebilir kaynakların toplam elektrik üretimi içerisindeki payı %15’e ulaşmış olsa da yeni yatırımların eksikliği bu oranın sürdürülebilir olmayacağını düşündürmektedir.[7]
Enerji sektöründe yaşanan bu dönüşüm, fiyat politikaları üzerinde de etkili olmaktadır. Yerel fiyatların küresel fiyatlara endekslenmesiyle birlikte akaryakıt yerel tüketici için daha erişilemez hâle gelmektedir. 2024 yılı verilerine göre, benzin tüketimi %6.5 dizel tüketimi ise %5 oranında azalmıştır.[8] Bu durum, enerji üretiminde sağlanan artışın iç tüketiciye daha uygun koşullarda yansıtılamadığını göstermektedir.
Arjantin’in enerji üretimindeki bu yükseliş, yalnızca ülke içi ekonomik dinamikleri değil, aynı zamanda Güney Amerika’daki jeopolitik dengeleri de etkilemektedir. Özellikle Brezilya, Şili ve Bolivya gibi bölge ülkeleriyle enerji alanında yaşanabilecek rekabet veya işbirliği senaryoları, Arjantin’in dış politikasını yeniden şekillendirme potansiyeline sahiptir. Enerji bağımsızlığına doğru atılan bu adımlar, Arjantin’in hem bölgesel hem de küresel ölçekte daha stratejik bir aktör hâline gelmesini sağlayabilir. Bu çerçevede, Vaca Muerta sahası sadece ekonomik bir fırsat değil, aynı zamanda Arjantin’in diplomatik manevra alanını genişleten bir jeopolitik enstrüman olarak da değerlendirilmektedir.
Arjantin’in fosil yakıt üretiminde son yıllarda kaydettiği artış, iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik uluslararası taahhütleri bağlamında dikkatle değerlendirilmesi gereken bir gelişme olarak öne çıkmaktadır. Paris Anlaşması çerçevesinde belirlenen emisyon azaltımı hedefleri ile Vaca Muerta sahasında sürdürülen yüksek ölçekli hidrokarbon faaliyetleri arasında doğrudan bir hukuki çelişki bulunmasa da çevre politikalarının bütüncül sürdürülebilirliği açısından bazı soru işaretleri oluşmaktadır. Özellikle yenilenebilir enerji yatırımlarındaki yavaşlama ve çevresel düzenlemelerdeki kurumsal zayıflama, ülkenin uzun vadeli iklim hedeflerine ulaşma kapasitesini sınırlandırma riski taşımaktadır. Bu bağlamda enerji üretiminden sağlanan ekonomik kazanımların çevresel sorumluluklarla nasıl dengeleneceği meselesi, Arjantin’in sürdürülebilir kalkınma vizyonu açısından önemli bir değerlendirme alanı oluşturmaktadır.
Sonuç olarak Arjantin’in enerji sektöründe yaşadığı dönüşüm, ekonomik büyüme hedefleri açısından önemli fırsatlar sunarken, beraberinde çok katmanlı sosyal, çevresel ve siyasal sorumlulukları da gündeme getirmektedir. Vaca Muerta sahasında yürütülen üretim faaliyetleri, ülkenin küresel enerji piyasasındaki konumunu güçlendirse de bu gelişmenin uzun vadeli sürdürülebilirlik ilkeleriyle ne ölçüde örtüştüğünün dikkatle değerlendirilmesi yararlı bir yaklaşım olacaktır. Toplumsal refahın yaygınlaştırılması, çevresel etkilerin asgari düzeye indirilmesi ve uluslararası taahhütlerle uyumlu bir enerji politikası inşa edilmesi, yalnızca mevcut kazanımların korunmasını değil, aynı zamanda Arjantin’in daha dengeli ve kapsayıcı bir kalkınma yolunda ilerlemesini mümkün kılacaktır. Enerji stratejilerinin çok boyutlu bir perspektifle yeniden düşünülmesi, ülkenin geleceğine dair daha dirençli, adil ve çevreyle uyumlu bir vizyonun inşası açısından kritik öneme sahiptir.
[1] Gutman, Daniel. “Argentina Is Experiencing an Oil Boom, with Bright Spots and Shadows.” Global Issues, https://www.globalissues.org/news/2025/03/19/39364, (Erişim Tarihi: 22.03.2025).
[2] Aynı yer.
[3] Aynı yer.
[4] Aynı yer.
[5] Aynı yer.
[6] Phillips, Tom. “‘Making Argentina Great Again’? What a Year under a Climate-Change Denying President Has Done for the Country.” The Guardian, https://www.theguardian.com/global-development/2024/dec/11/argentina-javier-milei-what-a-year-under-a-climate-change-denying-president-has-done-for-the-country, (Erişim Tarihi: 22.03.2025).
[7] Clarín Economía. “Las energías renovables representan el 15% del consumo de los argentinos, pero ahora necesitan inversiones.” Clarín, https://www.clarin.com/economia/energias-renovables-representan-15-consumo-argentinos-ahora-necesitan-inversiones_0_FOzAUNH17Q.html, (Erişim Tarihi: 22.03.2025).
[8] Gutman, a.g.e.