Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC), bölgesel ticaretin serbestleştirilmesi amacıyla 1989 yılında kurulan ve dünya Gayri Safi Yurt İçi Hasılası’nın (GSYİH) yaklaşık %60’ını temsil eden bir platformdur. Bu platformda yapılan görüşmeler, sadece bölgesel değil, küresel ekonomik dinamiklerin yönünü belirlemede kritik bir rol oynamaktadır. Çin’in APEC gibi çok taraflı platformlarda aktif bir şekilde yer alması, yalnızca ekonomik kalkınma değil, aynı zamanda çok-kutuplu bir dünya düzeni kurma hedefinin de bir yansımasıdır. Çin, ticaret serbestisi ve yatırımda şeffaflık gibi konularda olumlu bir yaklaşım sergileyerek dünya genelindeki gelişmekte olan ekonomilere fırsatlar sunmayı amaçlamaktadır. Bunun yanında ABD’nin bu platformdaki liderliği, global işbirliğinin daha fazla korunması ve ticaretin geliştirilmesi adına önemli bir sorumluluk taşımaktadır.
Peru Cumhuriyeti Başkanı Dina Boluarte Zegarra’nın daveti üzerine 14 Kasım 2024 tarihinde Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, 31. APEC Ekonomi Liderleri Toplantısı’na katılmak üzerine Lima’ya resmi bir ziyaret gerçekleştirmiştir. Çin ve Peru arasındaki tarihi bağların vurgulandığı bu ziyaret, Latin Amerika’daki Çin etkisinin hem bölgesel hem de küresel düzeyde yeniden değerlendirilmesini gerektiren bir dönemi işaret etmektedir. Şi’nin açıklamaları, iki ülke arasındaki kapsamlı stratejik ortaklığın derinleştirilmesi ve Asya-Pasifik’te açık bir ekonomik sistemin inşa edilmesi yönündeki hedefleri öne çıkarmaktadır.
APEC toplantısının bu yılki teması olan “Güçlendir, Dahil Et, Büyüt” sloganı, ev sahibi ülkenin bölgesel birlik, kalkınma, işbirliği ve inovasyon konularına odaklandığını açıkça yansıtmaktadır. Bu tema altında tartışılacak üç temel alan ise ticaret ve yatırım, yenilik ve dijitalleşme ile sürdürülebilir büyüme olacaktır. Bu öncelikler, 2020 APEC toplantısında kabul edilen Putrajaya Vizyon 2040 ile uyumlu olup APEC’in hedef belirleme konusundaki pragmatik yaklaşımını ve kurumsal hedeflere ulaşma çabalarını göstermektedir. Bazı analizler, bu konuların seçilmesinin ev sahibinin, APEC işbirliğini daha kapsayıcı ve dayanıklı hale getirme amacı taşıdığını ve bu bağlamda kilit alanlarda gereksiz bölünmelerden kaçındığını ileri sürmektedir.[1]
Toplantı sürecinde Çin’le diyalog arayışının arttığı ve birçok öneriyle girişimin geniş ilgi gördüğü kaydedilmiştir. Bu durum, Çin’in APEC’e katkılarının arttığının ve bölgedeki etkisinin doğal bir yansıması olarak değerlendirilebilir. Çin, 1991 yılında APEC’e katıldığından beri bölgesel ticaretin serbestleştirilmesi ve kolaylaştırılması için sürekli bir çaba göstermiş ve genel tarife seviyesini %39,5’ten %7,3’e indirmiştir. Bugün Çin, birçok APEC üyesi için önemli bir ticaret ortağı ve ihracat pazarı konumundadır ve Asya-Pasifik bölgesindeki paylaşılan kalkınma ve refahın desteklenmesine yönelik ticaret düzenlemelerine açık bir tutum sergilemektedir.[2]
Çin’in Latin Amerika’daki artan etkisi, uluslararası ilişkiler literatüründe yalnızca ekonomik işbirliği bağlamında değil, aynı zamanda bu bölgedeki jeopolitik dinamiklerin yeniden şekillenmesi ekseninde incelenmektedir. Peru ziyaretinin Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi’nin (KYG) Latin Amerika ayağını güçlendirme stratejisinin bir parçası olduğu değerlendirilmektedir. Ayrıca bu tür diplomatik temaslar, Çin’in bölgesel aktörler üzerindeki yumuşak gücünü artırma ve çok taraflı işbirliği mekanizmalarını genişletme amacını da yansıtmaktadır. Latin Amerika’nın büyük güç rekabetinde yeniden tanımlanan rolü, Çin’in ekonomik ve stratejik hamlelerinin uluslararası sistemdeki dengelere etkisini anlamak açısından kritik öneme sahiptir.[3]
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve Peru Devlet Başkanı Dina Boluarte’nin liderliğinde aynı tarihte açılışı yapılan Chancay Limanı, KYG kapsamında Latin Amerika’da hayata geçirilen en önemli projelerden biri olarak değerlendirilmektedir. Pasifik kıyısında stratejik bir konumda bulunan ve Pan-Amerikan Otoyolu’na doğrudan bağlı olan bu derin su limanı, Peru’yu Latin Amerika’nın ticaret merkezi olma hedefine bir adım daha yaklaştırırken, Asya ve Latin Amerika arasında güçlü bir kara-deniz ticaret hattının temellerini atmaktadır. Limanın, ticaret sürelerini 23 güne düşürmesi ve lojistik maliyetlerde %20 oranında tasarruf sağlaması, bölgenin küresel ekonomik sistemdeki rolünü güçlendirme potansiyelini göstermektedir.[4]
Chancay Limanı’nın açılışı, uluslararası sistemde çok kutupluluğun inşası açısından da önemli bir dönüm noktasıdır. Çin, Batı’nın tek taraflı ve dayatmacı yaklaşımlarına alternatif olarak eşitlikçi bir ortaklık modeli sunmaktadır. Çin’in “kapsamlı istişare, ortak katkı ve paylaşılan faydalar” ilkesiyle hareket etmesi, Latin Amerika’da geniş kabul görmüş ve Batılı güçlerin geçmişteki kolonyal uygulamalarından duyulan memnuniyetsizliğin yarattığı boşluğu doldurmuştur.
Eski Peru Büyükelçisi Juan Carlos Capunay, Batı’nın Latin Amerika’da yeterli yatırım yapmadığını vurgulayarak bölge ülkelerinin ekonomik kalkınma için Çin’le işbirliğine yöneldiğini dile getirmiştir. Capunay’a göre; Batı, yatırımlarını koşullara bağlarken Çin, ortaklarının önceliklerine ve bağımsızlıklarına saygı göstermektedir. Bu durum, Çin’in sadece ekonomik bir ortak değil, aynı zamanda küresel güneyin kalkınmasını destekleyen stratejik bir aktör olduğunu göstermektedir. Chancay Limanı, bu yaklaşımın somut bir örneği olarak öne çıkmaktadır.[5]
Chancay Limanı’nın Peru ve komşu ülkeler için stratejik bir dönüştürücü rol üstlenmesi beklenmektedir. Peru Tarım Bakanı Angel Manuel Manero’nun belirttiği gibi, daha kısa nakliye süreleri tarım ürünlerinin tazeliğini korumasına olanak tanıyacak ve özellikle Asya pazarlarına ihracatta rekabet avantajı sağlayacaktır. Benzer şekilde Brezilya gibi ülkeler, Chancay Limanı aracılığıyla Asya pazarlarına daha hızlı erişim elde ederek, ticaret ilişkilerini derinleştirme fırsatını değerlendirmektedir. Brezilya Planlama Bakanlığı’ndan Joao Villaverde’nin de vurguladığı üzere, Pasifik’e erişim, Güney Amerika ülkelerinin Çin’le entegrasyonunu hızlandıracaktır.[6]
Chancay Limanı, Çin’in Latin Amerika ülkelerine yönelik işbirliğinin eşitlikçi ve kapsayıcı yapısını simgelemektedir. Şi’nin “Chancay’dan Şanghay’a” ifadesiyle altını çizdiği kara-deniz koridoru, sadece ekonomik bağları değil, aynı zamanda Asya ve Latin Amerika’nın kalkınma hedeflerini ortaklaştıran bir işbirliği modelini temsil etmektedir. Bu bağlamda Çin, yalnızca bir ticaret ortağı değil, aynı zamanda uluslararası sistemde çok kutupluluğun savunucusu olarak öne çıkmaktadır. Batı’nın aksine Çin, siyasi sistemlere müdahalede bulunmadan işbirliği yapmayı tercih etmekte ve kalkınma hedeflerini ortak bir zemin üzerinde şekillendirmektedir.[7]
Bu projeler, Çin’in uluslararası sistemde dengeli bir ekonomik düzen oluşturma çabalarının bir yansımasıdır. Latin Amerika’daki Çin yatırımları, bölgeyi küresel ticaretin merkezine taşırken, Batı’nın dayatmacı ekonomik düzenine bir alternatif sunmaktadır. Çin’in “eşit ortaklık” perspektifi, yalnızca ekonomik büyüme sağlamayı değil, aynı zamanda küresel güç dengesinde yeni bir kutup oluşturmayı hedeflemektedir. Chancay Limanı, bu bağlamda sadece bir liman değil, Asya ve Latin Amerika’nın küresel sistemdeki yerini yeniden tanımlayan bir dönüm noktasıdır.
31. APEC Zirvesi, dünya ekonomisinin şekillendiği önemli platformlardan biri olarak Çin ve ABD gibi küresel güçlerin ilişkilerinde kritik bir dönüm noktasına işaret etmektedir. 2024 APEC Zirvesi, özellikle ABD Başkanı Joe Biden ve Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in görüşmesi açısından büyük bir önem taşımaktadır. Bu zirve, her iki ülkenin ticaret, güvenlik ve küresel ekonomik dinamiklere dair karşılıklı anlayışlarını test edebileceği bir fırsat sunmaktadır. Biden ve Şi’nin bu zirvede son kez yüz yüze gelmeleri oldukça önemlidir. Çünkü Trump’ın tekrar başkanlık seçilmesiyle birlikte bu tür yüksek düzeyli görüşmelerin önümüzdeki dönemde nasıl şekilleneceği belirsizdir.[8]
Biden ve Şi’nin görüşmesi, dünya çapında pek çok ekonomik ve jeopolitik konuyu etkileyecek stratejik bir olaydır. İki lider, küresel ticaretin düzenlenmesi, iklim değişikliği, güvenlik meseleleri gibi çok önemli konularda işbirliği yapmayı hedeflemektedir. Her iki ülke de ekonomik işbirliklerinin yalnızca kendi çıkarları için değil, küresel istikrarın sürdürülmesi için de önemli olduğunun farkındadır. Çin’in sürekli büyüyen ekonomik gücü, ABD için bir meydan okuma oluşturmakla birlikte bu meydan okuma, aynı zamanda işbirliği yapılabilecek bir alan da sunmaktadır.
ABD’nin eski Başkanı Donald Trump’ın tekrar seçilmesi, Çin-ABD ilişkileri açısından önemli bir belirsizlik yaratmaktadır. Trump’ın yönetiminde ABD, Çin’e karşı agresif bir ticaret politikası ve gümrük vergileri uygulanmış ve ikili ilişkilerde gerilim artmıştır. Trump’ın tekrar başkan seçilmesi, Çin mallarına karşı yüksek gümrük vergileri ve diğer ticaret kısıtlamalarını yeniden gündeme getirmektedir. Bu durum, sadece Çin’i değil, küresel ekonomiyi de olumsuz etkileme potansiyeline sahiptir. Ekonomistler, böyle bir adımın Amerikan ekonomisine ve küresel ticarete zarar vereceğini vurgulamaktadır.[9] Trump’ın “Önce Amerika” politikaları, kısa vadede ABD’nin ekonomik gücünü korumayı hedeflese de uzun vadede uluslararası işbirliği ve ticaret açısından pek çok zorluğa yol açabilir.
Sonuç olarak APEC Zirvesi, küresel ekonomik ilişkilerin geleceğini şekillendiren kritik bir dönemeçtir. ABD Başkanı Joe Biden ve Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in görüşmesi, yalnızca iki ülke arasındaki ekonomik ve jeopolitik dinamikleri değil, aynı zamanda dünya ekonomisini de etkileyebilecek bir anlam taşımaktadır. Çin’in çok taraflı platformlarda aktif rol oynaması ve serbest ticaret ile şeffaflık odaklı yaklaşımları, bölgesel ve küresel işbirliğine önemli katkılar sağlamaktadır.
Biden ve Şi’nin bu zirvede yapacakları görüşmeler, çok kutuplu bir dünya düzeni kurma hedeflerinin bir parçası olarak büyük bir öneme sahiptir. Ancak Trump’ın başkanlığa tekrar seçilmesi, Çin-ABD ilişkileri açısından ciddi bir belirsizlik yaratmaktadır. Trump’ın Çin’e yönelik daha sert bir ticaret politikası izlemesi, sadece ikili ilişkilerde gerilimi artırmakla kalmayıp küresel ticaretin dengelerini de bozabilir. Bu noktada Trump’ın “Önce Amerika” politikalarının kısa vadede Amerikan ekonomisine fayda sağlama potansiyeli bulunsa da uzun vadede küresel işbirliğine olan etkisi, hem ülke ekonomisine hem de diğer gelişmekte olan ekonomilere olumsuz yansıyabilir. Çin’in daha açık, kapsayıcı ve eşitlikçi bir ekonomik model sunması, küresel işbirliği açısından umut verici bir perspektif sunmaktadır. Bu nedenle APEC gibi platformlar, yalnızca bölgesel ticaretin serbestleştirilmesi açısından değil, küresel ekonomik istikrar ve sürdürülebilir kalkınma için de büyük bir fırsat yaratmaktadır.
[1] “The value pursued by APEC is clear: cooperation and development: Global Times editorial”, Global Times, https://www.globaltimes.cn/page/202411/1323180.shtml, (Erişim Tarihi: 15.11.2024).
[2] Aynı yer.
[3] “Xi Jinping Arrives in Lima to Attend the 31st APEC Economic Leaders’ Meeting and Pay a State Visit to Peru”, Ministry of Foreign Affairs The People’s Republic of China, https://www.fmprc.gov.cn/mfa_eng/xw/zyxw/202411/t20241115_11527108.html,(Erişim Tarihi: 15.11.2024).
[4] “Chinese, Peruvian leaders inaugurate new megaport, boosting Latin America’s trade links”, Xinhua, https://english.news.cn/20241115/98fadf2643ed45c2b9e4361958266b26/c.html, (Erişim Tarihi: 15.11.2024).
[5] Aynı yer.
[6] Aynı yer.
[7] Aynı yer.
[8] “Xi, Biden arrive in Peru for APEC summit amid Trump-era diplomatic uncertainty”, France 24, https://www.france24.com/en/americas/20241115-xi-biden-peru-apec-trump,(Erişim Tarihi: 15.11.2024).
[9] Aynı yer.