Almanya’da vatandaşlık kurallarını hafifletmeyi ve çifte vatandaşlık yasağını kaldırmayı amaçlayan yasa tasarısı, 19 Ocak 2024 tarihinde parlamentoda 382-234 oyla kabul edilmiştir. Toplamda 23 milletvekili çekimser oy kullanmıştır. Yasa, Almanya’da mevcut sekiz veya altı yılın yerine beş yıl veya “özel entegrasyon başarıları” durumunda üç yıl ikamet eden kişilere vatandaşlık hakkı tanıyacaktır. Almanya’da doğan çocuklar, eğer bir ebeveyn beş yıl ülkede yasal ikamet etmişse otomatik olarak vatandaş olacaktır. Bu süre daha önce sekiz yıldı.[1]
Yasa, genellikle yalnızca diğer Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin vatandaşlarına izin verilen çifte vatandaşlığı mümkün kılacaktır. Bu da on binlerce Alman doğumlu yabancının seçmen olmasına izin verecektir. Konuyla ilgili olarak Alman Şansölyesi Olaf Scholz, “Yeni vatandaşlık yasasıyla on yıllardır Almanya’da yaşamış, çalışmış, yasalarımıza uyan ve burada evi olan herkese Almanya’ya aitsiniz diyoruz” ifadelerini kullanmıştır.[2]
Sağ muhalefet bloğu projeyi eleştirmiş ve bunun Alman vatandaşlığını ucuzlaştıracağını belirtmiştir. Bu değişiklik, Scholz’un 2021 yılında göreve gelirken yapmayı kabul ettiği bir dizi sosyal reformdan biriydi. Almanya, bu değişiklikten önce dünyanın en kısıtlayıcı vatandaşlık yasalarından birine sahipti. Bu yüzden bazı kesimler, Almanya’nın 1960’larda başka ülkelerden gelen misafir işçilerle etnik olarak çeşitli ve çok kültürlü olduğunu kabul eden bir vatandaşlık yasası talep etmiştir.[3]
Aşırı sağcı Almanya için Alternatif Partisi’nin (AfD) üst düzey üyelerinin “asimile olmayan” Alman vatandaşlarını sınır dışı etme planlarını tartıştığı ortaya çıkmıştır. Bunun ardından parti, protestoların hedefi olmuş ve halk yasaya karşı çıkmıştır. Muhalefetin muhafazakârları da Alman pasaportunun “değerini düşürmek” ve “ayrılığı körüklemek” konusunda uyarıda bulunmuştur.
Metinde vurgulanan en önemli noktalardan biri, Almanya toplumunun giderek artan bir şekilde çeşitlendiği ve entegrasyonun önemli bir konu haline geldiğidir. Yasa değişiklikleri, uzun yıllardır Almanya’da yaşayan ve çalışan bireylere daha hızlı bir şekilde vatandaşlık hakkı tanıyarak entegrasyon çabalarını ödüllendirmeyi amaçlamaktadır.
Çifte vatandaşlığın genişletilmesi, özellikle Alman doğumlu yabancılar için önemli bir adımdır. Ancak muhalefet ve aşırı sağ partiler, çifte vatandaşlığı eleştirerek Alman vatandaşlığının değerini düşürme ve iç ayrılıkları artırma endişelerini dile getirmektedir. Bu, ulusal kimlik ve bağlılık konularındaki hassasiyeti yansıtmaktadır.
Muhalefetin eleştirileri, çifte vatandaşlığın getirebileceği potansiyel sorunları vurgulamaktadır. Bu endişeler, Alman vatandaşlarının aidiyet duygularını etkileyebilecek ve siyasi bölünmelere neden olabilecek konulardır.
Almanya’da çifte vatandaşlık ve vatandaşlık kurallarının hafifletilmesine ilişkin yeni yasa tasarısının kabul edilmesi, ülkede yaşayan ve çalışan göçmenlerin entegrasyonu konusundaki mevcut tartışmaları yansıtmaktadır. Bu yasa değişiklikleri, Alman toplumunun giderek çeşitlenmesi ve entegrasyonun öneminin artmasıyla ilgili hususları daha çok gündeme getirecektir denebilir.
Ancak bu değişiklikler aynı zamanda muhalefetin ve aşırı sağcı partilerin endişelerini de ortaya çıkarmaktadır. Onlar, çifte vatandaşlığın Alman vatandaşlığının değerini düşürebileceği, ulusal kimlik ve bağlılık konularında karmaşa yaratabileceği endişelerini dile getirmektedirler. Bu endişeler, toplumsal bütünlük ve siyasi istikrar açısından önemlidir.
Bu değişikliklerin, Almanya’nın tarihsel göçmen işçi akınlarından kaynaklanan entegrasyon çabalarının bir devamı olduğu açıktır. Ancak bu entegrasyon süreci sadece mevcut durumu değil, aynı zamanda geçmişteki göçmen topluluklarının deneyimlerini de yansıtmaktadır. Bu nedenle, yeni yasa değişikliklerinin etkili bir şekilde uygulanması, toplumun çeşitliliği ve entegrasyonun daha ileri düzeyde sağlanması için kayda değer bir adımdır.
Bu durumun ilerleyen süreçte Almanya’da aşırı sağ ve popülist siyasetin daha da güçlenmesine neden olabileceği söylenebilir. Nitekim bahse konu olan yeni yasa tasarısının bölgeye olan göçü arttırabileceği de öne sürülebilir. Bu anlamda her ne kadar demokratik anlamda kayda değer bir adım atılmış da olsa Berlin’in iç karışıklıklara daha açık bir hale gelme olasılığı da mevcuttur.
Zira uluslararası arenada göçmen krizi büyümektedir. Bu durum da yalnızca bu sorunla yüzleşen ülkelerde değil birçok ülkede kendisine karşılık bulmaktadır denebilir. Öte yandan olası iç karışıklıkların veya iç politikadaki problemlerin Almanya’nın dış politika üretim sürecine de yansıyabileceği ve Alman dış politikasını olumsuz bir biçimde etkileyebileceği öne sürülebilir.
Dahası Almanya’da AfD gibi aşırı sağcı partilerin güçlenmesi ve bu partilerin ideolojilerinin halk tabanında daha fazla karşılık bulmaya başlaması da Almanya siyasetinde kutuplaşmaların meydana gelmesine ve bu kutuplaşmaların artmasına neden olabilir. Öte yandan bu durum siyasi anlamda bir huzursuzluk da yaratabilir ve devamında ekonomik problemlere yol açabilir. Almanya’da halihazırda bir koalisyon hükümetinin bulunduğu düşünüldüğünde bu durumun, muhalefetin hükümete yönelik erken seçim çağrısı yapmasına sebebiyet verebileceği öne sürülebilir.
Tüm bunların yanı sıra söz konusu durumların meydana gelmesi Almanya’nın Batı açısından bir müttefik olarak önemini kısa vadede düşürebilir.
Sonuç olarak Almanya’nın tarihi olarak misafir işçi akınlarından kaynaklı entegrasyon çabalarının halen devam ettiği söylenebilir. Bu, vatandaşlık yasasındaki değişikliklerin sadece güncel bir durumu değil, aynı zamanda geçmişteki göçmen topluluklarının entegrasyon deneyimlerini de yansıtmaktadır.
[1] “Germany’s Parliament Approves Easing Citizenship Laws”, Al Jazeera, https://www.aljazeera.com/news/2024/1/19/germanys-parliament-approves-easing-citizenship-laws, (Erişim Tarihi: 20.01.2024).
[2] Aynı yer.
[3] Aynı yer.