Analiz

ABD’nin Rusya-Ukrayna Savaşı’ndaki Stratejik Hamlesi

Trump yönetiminin NATO’ya daha az bağlı bir politika izlemesi, ABD’nin stratejik otonomi arayışını açıkça ortaya koyacaktır.
ABD-Hindistan işbirliği, Çin-Hindistan rekabetinde Hindistan’ı güçlendirerek, Washington’un Hint-Pasifik stratejisinin merkezine yerleştirmeyi hedeflemektedir.
Trump’ın Ukrayna’nın 2014 öncesi sınırlarına dönmesini düşük bir ihtimal olarak görmesi, toprak tavizleri tartışmasını yeniden alevlendirecektir.

Paylaş

This post is also available in: English Русский

Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) küresel güç mücadelesindeki yeni stratejik hamleleri, Rusya-Ukrayna Savaşı ve Hint-Pasifik’teki gelişmelere odaklanarak jeopolitik dengeleri şekillendirme amacı taşımıştır. Başkan Donald Trump’ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yaptığı telefon görüşmesi ve müzakere sürecini başlatma kararı, yalnızca Ukrayna’daki çatışmaları sona erdirmeyi değil, aynı zamanda Rusya’yı Çin’den uzaklaştırarak ABD’nin lehine bir denge oluşturmayı hedeflemiştir. 

Öte yandan Hindistan Başbakanı Narendra Modi ile Washington’da gerçekleştirilen zirve, ABD-Hindistan işbirliğini derinleştirerek Çin-Hindistan rekabetinde Hindistan’ın güçlendirilmesi yönünde önemli bir adım olarak değerlendirilmiştir. Bu stratejik girişimler, ABD’nin Avrupa merkezli güvenlik politikasından Hint-Pasifik’e yönelmesiyle hem Çin’in bölgesel nüfuzunu dengeleme hem de ABD’nin küresel liderlik pozisyonunu pekiştirme çabasını yansıtmıştır.

ABD Başkanı Donald Trump, 12 Şubat 2025 tarihinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le yaptığı telefon görüşmesinde Ukrayna’daki savaşı sona erdirmek için müzakerelere başlanması konusunda mutabakata vardıklarını açıklamış, bu görüşmenin Suudi Arabistan’da yapılacağını belirtmiştir. Trump’ın Ukrayna’nın Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) üyeliğini düşük bir ihtimal olarak görmesi, Berlin, Paris ve Londra’da diplomatik girişimlere neden olmuş, Fransa, Almanya ve Birleşik Krallık gibi ülkeler müzakerelerde aktif rol alma çağrısında bulunmuştur.[1]

Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenski ise Trump ile görüşmesini “kalıcı ve güvenilir barış” için önemli bir adım olarak nitelendirmiş, ancak ABD’nin ve Avrupa’nın bu süreçte mutlaka yer alması gerektiğini vurgulamıştır. ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth, Trump’ın tarafları barışa yönlendirebilecek “tek lider” olduğunu ifade etmiş, Moskova Sözcüsü Dmitri Peskov da Rusya’nın müzakere önerisini olumlu karşıladığını açıklamıştır. Trump’ın Ukrayna’nın 2014 öncesi sınırlarına tamamen dönmesinin mümkün olmadığını ima etmesi, müzakerelerin toprak tavizlerini içerebileceği ihtimalini artırmış; bu durum Zelenski’nin “Ukrayna’nın katılımı olmadan barış mümkün değildir[2] uyarısını daha da önemli hâle getirmiştir.

Zelenski, NBC’ye verdiği röportajda, ABD desteği olmadan Rus işgaline karşı koymanın ve savaş sonrası varlığını sürdürmenin “çok zor” olacağını vurgulamıştır. Münih Güvenlik Konferansı’nda yaptığı açıklamalarda, Putin’in ateşkesi uluslararası yaptırımları kaldırmak ve Rus ordusunu toparlamak için bir fırsat olarak gördüğünü belirtmiştir. Trump yönetiminin Ukrayna’ya mesafeli yaklaşımı Avrupa’da NATO’nun zayıflaması ve Rusya’nın ödüllendirilmesi riski üzerinden endişelere yol açmıştır. Avrupa istihbaratına göre Rusya, zayıf bir NATO algısıyla beş yıl içinde yeni saldırılar düzenleyebilir. Savaşta şimdiye kadar yaklaşık 1 milyon insan hayatını kaybetmiştir.[3]

Zelenski, Trump ile yaptığı görüşmede, barışın ancak Ukrayna, Avrupa ve ABD’nin ortak bir pozisyonla hareket etmesiyle mümkün olacağını vurgulayarak, NATO üyeliğinin Ukrayna için en güçlü güvenlik garantisi olduğunu ifade etmiştir. Putin’in ABD-Rusya ikili müzakere planlarına karşı uyarıda bulunan Zelenski, Ukrayna’nın müzakerelere güçlü bir konumdan katılmasının hayati olduğunu söylemiştir.[4]

Rusya ve ABD’den üst düzey yetkililer, Suudi Arabistan’da olası bir Putin-Trump zirvesine hazırlık amacıyla bir dizi müzakere gerçekleştirmiştir. Söz konusu zirvede, Ukrayna’daki çatışmaların sona erdirilmesine yönelik çözüm yolları ele alınmıştır.[5]

Trump yönetiminin bu yeni yaklaşımı, özünde Rusya’yı Çin’den koparma ve Çin-Hindistan rekabetinde Hindistan’ı güçlendirme amacını da taşımaktadır. 13 Şubat 2025 tarihinde Hindistan Başbakanı Narendra Modi ile Washington’da gerçekleştirilen zirvede, “21. Yüzyıl için ABD-Hindistan İttifakı” girişimi başlatılmıştır. Bu girişim kapsamında, 10 yıllık Savunma Çerçeve Anlaşması, otonom sistemler ve beşinci nesil savaş uçaklarının ortak üretimi gibi projeler açıklanmış, ticaret hacmini 2030’a kadar 500 milyar dolara çıkarma hedefi doğrultusunda “Mission 500” planı duyurulmuştur.[6]Trump’ın Rusya’yla müzakere sürecinin yanı sıra Hindistan’la bu önemli adımları atması, ABD’nin Çin-Rusya ilişkilerine karşı stratejik bir denge politikası izlediğini ve Çin-Hindistan rekabetini ABD lehine çevirmeyi hedeflediğini göstermektedir.

ABD’nin Rusya-Ukrayna Savaşı’nı sona erdirme girişimi, Trump yönetiminin küresel önceliklerini yeniden şekillendirme çabası olarak değerlendirilmektedir. Savunma Bakanı Pete Hegseth’in, ABD’nin artık Avrupa güvenliğinden ziyade Hint-Pasifik’teki Çin tehdidine karşı caydırıcılığa öncelik verdiğini açıklaması, bu değişimin en somut göstergelerinden biri olmuştur. Bu hamle, ABD’nin Rusya’yı Çin’den uzaklaştırma ve Hint-Pasifik’teki güç dengesini lehine çevirme stratejisinin parçası olarak görülmektedir.

Çin, ABD’nin bu yeni yönelimini dikkatle izlerken, Trump-Putin yakınlaşmasının Pekin’in Rusya üzerindeki stratejik nüfuzunu zayıflatabileceği endişesini taşımaktadır. Özellikle ABD’nin Ukrayna müzakerelerinde Çin’i arabuluculuk sürecinin dışında bırakması, Pekin’in uluslararası krizlerdeki rolünü gölgede bırakabilir. Çin’in Tayvan üzerindeki planlarının da bu gelişmelerden etkilenmesi olasıdır. 

Trump yönetiminin Rusya’yla yürüttüğü müzakere sürecinin başarıyla sonuçlanması, uluslararası sistemde güç dengesi ve realist paradigmalar çerçevesinde Avrupa ve Asya-Pasifik bölgelerinde yeni kırılmaların habercisi olabilir. Bu senaryoda Rusya’nın Çin’den uzaklaştırılması ABD için önemli bir stratejik kazanım anlamına gelirken, Avrupa Birliği ve NATO içinde derin görüş ayrılıklarına yol açabilir. Almanya ve Fransa gibi ülkeler, Rusya’yla diplomatik ilişkileri güçlendirme fırsatı olarak bu yeni durumu değerlendirebilirken, Polonya ve Baltık ülkeleri doğrudan tehdit algısıyla NATO’nun daha müdahaleci bir savunma stratejisine yönelmesini talep edebilir. Ancak bu tür taleplerin ABD tarafından desteklenmemesi, NATO’nun iç uyumunu zayıflatacak ve ittifakın etkinliğini sorgulanır hale getirecektir. Trump yönetiminin bu süreçte ABD’nin NATO’nun kolektif kararlarından bağımsız olarak tek başına hareket edebileceğini ima etmesi, ittifak dayanıklılığı açısından kritik bir kırılma noktası yaratabilir.

Bir diğer ihtimalde Ukrayna’daki müzakerelerin başarısız olması ve ABD’nin Kiev’e verdiği desteği aşamalı olarak azaltması, Avrupa’da daha büyük bir güvenlik açığı yaratabilir. Trump yönetiminin NATO’ya daha az bağlı bir politika izlemesi, ABD’nin stratejik otonomi arayışını açıkça ortaya koyacaktır.

ABD’nin son işbirlikleriyle birlikte Hindistan’ı “öncelikli bölgesel ortak” konumuna getirmesi, Hint-Pasifik’te Çin’i dengelemek ve Rusya’yı Çin’den kopararak jeopolitik üstünlük sağlamak amacı taşımaktadır. Bu strateji, NATO’nun kolektif karar mekanizmalarından bağımsız hareket etme eğilimiyle ABD’nin küresel güvenlik politikalarını Hint-Pasifik’e kaydırdığını göstermektedir. ABD’nin Rusya’yla müzakere süreci, Moskova’ya ekonomik yaptırımları hafifletme ve Batı’yla pragmatik işbirliği fırsatı sunarken, Çin-Rusya stratejik ortaklığında derin çatlaklar yaratabilir. Rusya’nın bu süreçte dengeleyici güç olarak konumlanması, Çin’in güven kaybı yaşamasına ve daha bağımsız bir savunma stratejisi geliştirmesine neden olabilir. Hindistan ise ABD’nin desteğiyle bölgesel hegemonya yolunda önemli bir avantaj sağlarken, Çin karşısında askerî kapasitesini ve savunma sanayisini güçlendirme fırsatı yakalayacaktır.


[1] Donald J. Trump, “I just had a lengthy and highly productive phone call with President Vladimir Putin of Russia. …”, Truth Social, https://truthsocial.com/@realDonaldTrump/posts/113991956474899296, (Erişim Tarihi: 15.02.2025).

[2] Bernd Debusmann Jr ve Mike Wendling, “Ukraine War Talks Start Now, Trump Says After Putin Call”, BBC, https://www.bbc.com/news/articles/c04n622gzx7o, (Erişim Tarihi: 15.02.2025).

[3] Alexander Smith ve Alexandra Marquez, “Zelenskyy: ‘Very Difficult’ for Ukraine to Survive Without U.S. Military Support”, NBC News, https://www.nbcnews.com/politics/national-security/zelenskyy-difficult-ukraine-survive-us-military-support-rcna192196, (Erişim Tarihi: 15.02.2025).

[4] Ken Bredemeier, “Zelenskyy Rejects Bilateral US-Russia Pact to End Moscow’s War Against Ukraine”, VOA News, https://www.voanews.com/a/zelenskyy-rejects-bilateral-us-russia-pact-to-end-moscow-s-war-against-ukraine-/7973916.html, (Erişim Tarihi: 15.02.2025).

[5] “Bloomberg: Vstrecha Puthina i Trampa Mojet Sostoyasya v Kontse”, TASS, https://tass.ru/mezhdunarodnaya-panorama/23152155, (Erişim Tarihi: 15.02.2025).

[6] “United States – India Joint Leaders Statement”, U.S. Embassy & Consulates in India, https://in.usembassy.gov/united-states-india-joint-leaders-statement, (Erişim Tarihi: 15.02.2025).

Ergün MAMEDOV
Ergün MAMEDOV
Ergün Mamedov completed his education in the Department of Political Science and International Relations at the Faculty of Economics and Administrative Sciences, Kütahya Dumlupınar University, from 2016 to 2020. In the same year, he was admitted to the thesis-based Master’s program in International Relations at the Institute of Postgraduate Education of Kütahya Dumlupınar University and successfully defended his thesis, graduating in 2022. He is currently continuing his education as a doctoral student in the Department of International Relations at the Institute of Postgraduate Education of Ankara Hacı Bayram Veli University, where he began his studies in 2022. A citizen of Georgia, Ergün Mamedov is proficient in Georgian, intermediate in English, and has a basic knowledge of Russian. His main areas of interest include contemporary diplomacy and political history, focusing on the South Caucasus and the Turkic world.

Benzer İçerikler