ABD’nin Asya-Pasifik’teki Stratejik Ortakları Kimler Olabilir?

ABD, kendisiyle benzer düşünen stratejik müttefik ve ortaklarının sayısını artırmaya çalışmaktadır.
Washington, son yıllarda bu müttefiklik ilişkilerinden bazılarını hızla stratejik ortaklığa dönüştürmeye başlamıştır.
ABD’nin Asya-Pasifik’le ilgili gelecek tahayyülü; özgür, açık, kurallara dayalı düzene ve demokratik ilkelere bağlı bir bölge düzenidir.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Uluslararası ilişkiler literatüründe stratejik müttefik ile stratejik ortaklık kavramları arasında önemli farklar bulunmaktadır. Müttefiklik ilişkisinde iki devlet arasındaki çıkar-politika ayrışması daha fazla olabilirken; stratejik ortaklıkta bu farklılıklar neredeyse yok denecek kadar azdır ve dış politikada büyük bir uyum görülür.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD), kendisiyle benzer düşünen stratejik müttefik ve ortaklarının sayısını artırmaya çalışmaktadır. 2009 yılından itibaren, Barack Obama döneminde Asya-Pivot stratejisini izlemeye başlayan Washington, bölgede siyasi, ekonomik ve askeri işbirliklerini genişletebileceği müttefik ve ortaklarının sayısını artırmaya çalışmıştır.

ABD’nin Asya-Pivot açılımında; Çin’in ekonomik yükselişi, Rusya’yla birlikte yerli para birimleriyle ticarete ağırlık vermeleri ve en nihayetinde “dünyada alternatif bir güç merkezi yaratma eğilimleri” etkili olmuştur, denebilir. Bir yandan çok kutuplu dünyanın temelleri atılırken; diğer yandan ABD, kendisiyle benzer görüşleri paylaşan Asya-Pasifik ülkeleriyle işbirliklerine genişletmeye odaklanmıştır.

Bunun bir sonucu olarak, son 10-15 yıllık periyod içerisinde Asya-Pasifik’te benzer düşünen aktörler arasında ikili, üçlü ve dörtlü diyalog-işbirliği oluşumlarının sayısında ciddi bir artış gözlemlenmiştir. Buna ek olarak güvenlik işbirliği anlaşmaları, karşılıklı erişim anlaşmaları, liman-üs ziyaretleri ve askeri tatbikatların hızla arttığı bir sürece girişmiştir.

ABD’nin öncülüğündeki oluşumlardan en bilinenleri; Hindistan, Japonya ve Avustralya’yla birlikte temelleri 2007 yılında atılan Dörtlü Güvenlik Diyaloğu (QUAD) ve ayrıca İngiltere ve Avustralya’yla beraber 2021 yılında teşkil edilen AUKUS’dur. Bunların dışında Anglosakson güçler arasında İkinci Dünya Savaşı esnasında istihbarat paylaşımı amacıyla kurulan Beş Göz İttifakı’nın son yıllarda giderek kritik bir rol üstlenmeye başladığı söylenebilir.

ABD’nin Asya-Pasifik’le ilgili gelecek tahayyülü; özgür, açık, kurallara dayalı düzene ve demokratik ilkelere bağlı bir bölge düzenidir. Aslında bu hedef, küresel arenadaki mevcut Amerikan hegemonyasını destekleyecek bir Asya-Pasifik jeopolitik düzeni yaratma düşüncesiyle eşdeğerdir. Dolasıyla bölgede söz konusu vizyonu paylaşan aktörler bulmakta kolay değildir.

En başından söyleyecek olursak Anglosakson ülkeleri olarak tabir edebileceğimiz devletler, ABD’nin Asya-Pasifik’teki çıkarlarına en yakın duran aktörlerdir. Bu konuda İngiltere’yi farklı bir konumda tutmamız gerekir. Çünkü Londra’nın kendi küresel imparatorluk vizyonu vardır ve gerektiğinde Washington’a rekabet edebilmektedir. Dolayısıyla stratejik ortaklık noktasında Asya-Pasifik’te ABD’yle işbirliği kuran veya kurma potansiyeli olan Anglosakson ülkeleri, temel olarak Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda şeklinde sıralanabilir.

Bunlardan Avustralya, hem QUAD hem AUKUS hem de Beş Göz İttifakı’nda olması hasebiyle ABD’nin bölgedeki en büyük stratejik ortaklarından biri olarak nitelendirilebilir. Yeni Zelanda ise nükleer karşıtı bir politikaya sahip olmasına rağmen AUKUS’un teknoloji paylaşımını öngören ikinci sütununa katılmayı değerlendirmektedir. Yine Kanada’nın da AUKUS’un ikinci sütununa katılabileceği konuşulmaktadır. Bahsi geçen üç Anglosakson ülkesinden Yeni Zelanda ve Kanada’nın ABD’nin bölgesel çıkarlarının peşine takılma noktasında daha ihtiyatlı oldukları söylenebilir.

ABD’nin Asya-Pasifik’te Avrupa ülkelerinden Almanya ve Fransa’yla işbirliklerini genişletmeye başlamıştır. Bilhassa askeri alanda ve istihbarat paylaşımında Avrupalı aktörlerin katkısı önemlidir. Bu bağlamda ABD’nin Beş Göz İttifakı’na Fransa’yı davet ettiği bilinmektedir. Yine Almanya, uzun yıllardır “Five Eyes” ittifakına katılmakla ilgilenen ülkeler arasındadır. 2018 yılından itibaren Fransa, Almanya ve Japonya’yla birlikte “Five Eyes Plus 3” olarak adlandırılan bir istihbarat ağı girişimi de başlatılmıştır. “Five Eyes Plus” kapsamında ise Fransa, Japonya ve Güney Kore’yle işbirliği yapılmaktadır. En nihayetinde Almanya ve Fransa, ABD’nin bölgedeki stratejik müttefiklerinin başında gelmektedir.  

Bu noktada Japonya ve Filipinler’in 1950’li yılların başında ABD’yle yapmış oldukları savunma-güvenlik anlaşmaları nedeniyle kritik bir konumda olduklarını vurgulamak gerekir. Fakat bu anlaşmalar, onları tamamen stratejik ortak seviyesine taşımayacaktır. Bu ortaklıklar, farklı hükümetlerin dönem dönem başka devletlerle aşırı yakınlaşması sonucu da ortaya çıkabilir. Örneğin Filipinler’de Rodrigo Duterte döneminde (2016-2022) döneminde ABD-Filipinler ilişkileri iniş çıkışlı bir hal aldığı için söz konusu dönemde bir stratejik ortaklıktan söz etmek doğru olmayacaktır. Ancak Ferdinand Marcos Jr. yönetiminde Filipinler’in artan bölgesel güvenlik endişeleri nedeniyle ABD’yle stratejik ortaklı düzeyine ulaşabilecek işbirliklerine yöneldiğini ileri sürebiliriz.

Filipinler’deki hükümet değişikliği sonrası dış politikada gözlemlenen hızlı değişimin benzeri Güney Kore’de de yaşanmıştır. Nitekim Mart 2022 tarihindeki başkanlık seçimlerini kazarak göreve gelen Yon Suk-yol yönetimi altında Washington-Seul ilişkileri giderek gelişmiş ve gelişmeye de devam etmektedir. Fakat Yoon Hükümeti’nin Washington’la yakın işbirliğine rağmen dış politikada tam olarak nasıl bir çizgi izleyeceğine dair şüpheler devam etmektedir. Nitekim Seul, Pekin’le siyasi temaslarını da artırma arayışındadır. Bu anlamda Güney Kore, mayıs ayı sonlarında Çin-Japonya-Güney Kore üçlü zirvesine ev sahipliği yapmayı planlamaktadır. Bu anlamda Güney Kore’nin ABD’nin önemli bir bölgesel müttefiki olduğunu, ancak ortaklık seviyesine ulaşamayacağı öngörülebilir.

Bunların dışında Hindistan, Rusya’yla tarihi bağlarını geliştirmeyi devam ettiği için ABD’yle yalnızca stratejik müttefiklik ilişkisine sahip olabilir. Ayrıca Yeni Delhi, uzun yıllardır Pekin’le kara sınırlarında anlaşmazlıklar yaşamaktadır. Dolayısıyla Hindistan’ın Çin’e yaklaşımının ABD’nin Asya-Pasifik’teki çıkarlarından oldukça farklı olduğunu söyleyebiliriz. Sonuç olarak ABD’nin bölgedeki stratejik ortaklarının sınırlı olduğunu, ancak müttefiklerinin sayısında önemli bir artış olduğunu ileri sürebiliriz. Daha da önemlisi Washington, son yıllarda bu müttefiklik ilişkilerinden bazılarını hızla stratejik ortaklığa dönüştürmeye başlamıştır.

Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk Tamer, 2014 yılında Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Aynı yıl Gazi Üniversitesi Ortadoğu ve Afrika Çalışmaları Bilim Dalı’nda yüksek lisans eğitimine başlamıştır. 2016 yılında “1990 Sonrası İran’ın Irak Politikası” başlıklı teziyle master eğitimini tamamlayan Tamer, 2017 yılında ANKASAM’da Araştırma Asistanı olarak göreve başlamış ve aynı yıl Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Doktora Programı’na kabul edilmiştir. Uzmanlık alanları İran, Mezhepler, Tasavvuf, Mehdilik, Kimlik Siyaseti ve Asya-Pasifik olan ve iyi derecede İngilizce bilen Tamer, Gazi Üniversitesindeki doktora eğitimini “Sosyal İnşacılık Teorisi ve Güvenlikleştirme Yaklaşımı Çerçevesinde İran İslam Cumhuriyeti’nde Kimlik İnşası Süreci ve Mehdilik” adlı tez çalışmasıyla 2022 yılında tamamlamıştır. Şu anda ise ANKASAM’da Asya-Pasifik Uzmanı olarak görev almaktadır.

Benzer İçerikler