Afganistan’a 2001 yılında müdahale eden Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) görünürdeki amacı, terör örgütü El Kaide’yle mücadele etmek ve söz konusu örgüte destek veren Taliban yönetimini devirmekti. Bu süreçte ABD, kurduğu üslerle Rusya’nın arka bahçesi olarak kabul edilen Orta Asya’ya girmiş ve ekonomik olarak Batı’ya açılan Çin’in güzergâhlarından birinin önüne set çekmiştir. Diğer yandan ABD, İran ve Pakistan’la sınırı olan bir ülkeyi işgal etmiştir. Kısacası Washington yönetimi, kuzey-güney ve doğu-batı güzergâhının kalbine yerleşmiştir. Bununla birlikte 2010 yılından itibaren Rusya’nın uluslararası politikadaki ağırlığı artarken; Çin ise Kuşak-Yol Projesi’ni hayata geçirmiştir. Bu bağlamda Rusya ve Çin için istikrarsız bir Afganistan ve bu ülkedeki Amerikan varlığı en mühim sorunlardan biri haline gelmiştir.
Yaklaşık 20 yıllık çatışmalı sürecin ardından Taliban, Afganistan’daki en ciddi silahlı grup olmuş ve ülkenin yarısından fazlasını kontrolü altına almıştır. Hem iç siyaseti hem de artan ekonomik maliyetler nedeniyle Afganistan’dan çekilme kararı alan Washington yönetimi ise 29 Şubat 2020 tarihinde Katar’ın başkenti Doha’da imzalanan anlaşma neticesinde 1 Mayıs 2021 tarihine kadar askerlerinin Afganistan’ı terk etmesini kabul etmiştir. Lakin bu süre daha sonra 11 Eylül 2021 tarihine uzatılmıştır.
Taliban, çekilme sürecinin ileri bir tarihe ertelenmesini, anlaşmanın ihlali olarak kabul ederken; muhtemelen yapılan gizli görüşmeler sonucunda Amerikan askerlerine karşı herhangi bir saldırı gerçekleştirmemiştir. ABD’nin çekilme kararı almasını zafer olarak nitelendiren Taliban ise cesaretlenerek saldırılarını arttırmıştır. Ülke yönetimini ele geçirmek için saldırılarını sürdüren Taliban’ın Afganistan’da ortak bir yönetim kurulmasına razı olmayacağı ve muhaliflerini etkisizleştireceği anlaşılmaktadır. Taliban’ın yanı sıra Afganistan’daki diğer aktörlerin de yeni sürece hazırlık yaptığı aşikardır. Bununla birlikte ülkede iç savaş riskinin bulunduğunu da söylemek mümkündür. ABD’nin çekilmesi sonrasında mevcut çatışmaların daha da sertleşeceği ve bu durumdan binlerce insanın olumsuz etkileneceği ifade edilebilir. Hatta ülkedeki yönetimin tamamen Taliban’ın eline geçme ihtimali de bulunmaktadır. Bu noktada ABD’nin çekilme planında niçin ısrar ettiği önemlidir.
Çekilme kararının birçok aktörü etkileyeceği açıktır. Bu anlamda akla gelen ilk ülke, Rusya’dır. Rusya, yakın çevre doktrini kapsamında post-Sovyet coğrafyadaki nüfuzunu arttırmaya çalışmaktadır. Orta Asya üzerinden “güneye inme politikası” olarak da okunabilecek olan bu stratejide Afganistan, Moskova için büyük ehemmiyet arz etmektedir. Zira Afganistan’da devam eden şiddetin Orta Asya’ya yayılma ve Rusya’yı etkileme ihtimali vardır. Diğer taraftan istikrar kazanan Afganistan sayesinde Rusya’nın güneye inmesi ve Hint Okyanusu’na ulaşması mümkün olabilir. Bu süreçte Moskova, İslamabad ve Yeni Delhi’yle olan ilişkilerine ağırlık verecektir.
Öte yandan coğrafi olarak İran ile Hindistan arasında sıkışmış olan Pakistan, Çin’le kurulan ekonomik ilişkiler nedeniyle oluşan bağımlılık durumundan bazı rahatsızlıklar duymaktadır.[1] Bu anlamda İslamabad yönetiminin Rusya gibi bir ülkeyle kesintisiz ulaşım ağı tesis etmek istediği söylenebilir. Ancak istikrarsız bir Afganistan hem Rusya’nın güneye inmesini hem de nüfuzunu genişletmesini engelleyecektir. Dolayısıyla ABD, Afganistan’ı istikrarsızlaştırarak Rusya’nın hedeflerini sekteye uğratmak istiyor olabilir.
ABD, bölgeden çekilirken hem askerlerini çekeceği hem de bölgedeki varlığını sürdürebileceği bir üsse ihtiyaç duymaktadır. Böylelikle Washington’un mevzubahis çekilmeyi gerekçe göstererek Rusya’nın arka bahçesi şeklinde değerlendirdiği Orta Asya’da nüfuz elde etmeye çalıştığı söylenebilir. Afganistan’ın komşuları Çin, İran, Türkmenistan, Pakistan, Tacikistan ve Özbekistan’dır. Çünkü ABD’nin Çin, İran ve Türkmenistan’dan üs talep etme gibi bir düşüncesinin olamayacağı aşikardır. Buna karşılık Pakistan ise topraklarında herhangi bir yabancı üsse izin vermeyeceğini açıklamıştır.[2] Bu sebeple de ABD nezdinde Afganistan’la 1.357 km’lik sınırı olan Tacikistan ve Şevkat Mirziyoyev döneminde dünyaya açılarak daha liberal politikalar izlemeye başlayan Özbekistan öne çıkmaktadır.
Bu minvalde ABD’nin Afganistan Özel Temsilcisi Zalmay Halilzad’ın Taşkent ile Duşanbe ziyaretlerinin arkasındaki gerekçelerden birinin üs konusu olduğu iddia edilmektedir. Fakat Tacikistan’ın son dönemde Rusya’yla artan askeri ve siyasi ilişkilerinin bu durumu zorlaştıracağı söylenebilir. Dahası Çin’in Tacikistan üzerinde artan nüfuzu ve bu ülkede askeri üssünün bulunduğu iddiası, ABD’nin beklentilerine ulaşmasını önlemektedir. Bu da ABD’yi Özbekistan’a yönlendirmektedir. Rusya’nın güneye inme politikası çerçevesinde Özbekistan üzerindeki baskıyı arttırmasından ötürü Taşkent yönetimi de ABD’nin üs talebine soğuk yaklaşacaktır.[3] Çünkü Mirziyoyev’in denge siyasetine dayalı pragmatik bir politika uyguladığı görülmektedir.
Özetle ABD, çekilme sürecinde Orta Asya’da asker konuşlandırma noktasında çeşitli ihtimalleri değerlendirecektir. Washington’un üs talebine karşı Rusya ve Çin’in bölgedeki baskısının artması muhtemeldir. Bu nedenle bölge ülkeleri hem büyük güçleri dengeleme hem de söz konusu güçlerle ekonomik ilişkilerini geliştirme yönünde hamleler yapacaktır. Ancak Moskova, Pekin ve Washington arasındaki rekabetin artması, Orta Asya ülkelerini jeopolitik ve ekonomik bir tercih yapmaya zorlayabilir. ABD’nin çekilmesiyle yaşanacak olası bir iç savaş ise bölge ülkelerinin izolasyonist politikalar uygulamasına sebebiyet verebilir. Çünkü hem Özbekistan hem de Tacikistan’ın Afganistan’daki şiddetin kendi topraklarına sirayet etmesi konusunda endişe sahibi oldukları bilinmektedir.
ABD’nin çekilmesinin etkileyeceği ikinci aktör Çin’dir. Pekin, Amerikan askerlerinin çekilmesini bir yandan fırsat; diğer yandan da tehdit olarak görmektedir. Cumhuriyet yönetimi şeklinin devam ettiği, radikal grupların etkili olmadığı, istikrarlı bir geçiş hükümeti sonrasında seçimlerin yapıldığı ve yaşanan şiddetin son bulduğu bir Afganistan, Çin için en ideal senaryodur. Çekilmeyle birlikte daha da şiddetlenecek olan Afganistan İç Savaşı ise Pekin açısından bölgedeki istikrarsızlığın devam etmesi manasına gelecektir. Tüm bu olasılıklar göz önünde bulundurulduğunda, ABD’nin bölgede fırsattan ziyade kontrollü bir tehdit bırakmaya çalıştığı söylenebilir. Nitekim Afganistan’ın başkenti Kabil’de bir okula yapılan ve 100’e yakın insanın hayatını kaybettiği saldırı, ülkedeki istikrarsızlığın en güçlü kanıtı olurken; Çin’in saldırıya gösterdiği sert tepki de bundan kaynaklanmıştır. Olası bir iç savaş durumunda, ABD’nin Kabil yönetimi ve Afganistan Ordusu’nu destekleyeceği öngörülebilir. Buna karşılık Rusya ve İran gibi aktörlerin ise Taliban başta olmak üzere çeşitli vekil unsurları desteklemesi ihtimal dahilindedir. Dolayısıyla Suriye’de yaşanan vekalet savaşının bir benzerinin Afganistan’da da sahnelenmesi olasılıklar arasındadır. Elbette bu durum, doğu-batı güzergâhında Çin için engel teşkil edecektir.[4]
Kısacası ABD, Afganistan’ı istikrarsızlaştıracak bir çekilme planı aracılığıyla Rusya ve Çin’i en az maliyetle sınırlandırabileceği kanaatindedir. Bununla birlikte Pekin için bölgedeki en önemli ülkelerden biri Pakistan’dır. Afganistan’daki istikrarsızlığın ve çatışmaların Pakistan’a sıçrama ihtimali, Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru’nun tehdit edilmesi anlamına gelmektedir. Ayrıca jeopolitik olarak Pakistan’ın Çin’le kurduğu yakın ilişki, Hindistan’ı ABD’yle ilişkilerini güçlendirmeye itmekte ve Keşmir’de yeni bir çatışma ihtimalini ortaya çıkarmaktadır. Tüm bunlara ek olarak Pekin, Afganistan’da artacak radikalleşmenin Çin’e sirayet etmesinden de kaygılanmaktadır.
Sonuç olarak ABD’nin Afganistan’dan çekileceğini ve bu çekilme aracılığıyla ülkedeki maliyetini en aza indirerek kontrollü bir kaosla bölgeyi istikrarsızlaştırmaya çalışacağını söylemek mümkündür. Zira kuzey-güney ve doğu-batı güzergâhlarının kesiştiği nokta olan Afganistan, Rusya ve Çin’in karşısında kaybedilmesi göze alınamayacak kadar değerlidir. Nitekim ABD’nin Orta Asya ülkelerinde üs kurmaya çalışmasının nedeni de hem Taliban üzerinde baskı oluşturmak hem de Afganistan’daki iç savaşı daha kolay yönetebilmektir. Üstelik yaşanacak çatışmalarda Taliban’ın Afgan kuvvetlerini zayıflatması halinde, Kabil yönetiminin ABD’yi yeniden Afganistan’a davet etmesi de mümkündür. Böylece ABD, Afganistan’da kontrolü kaybetme ihtimalinin belirdiği bir durumda güçlü bir şekilde geri de dönebilir.
[1] Saim Saeed, “Pakistan Learns the Cost of An Alliance with China”, Politico, https://www.politico.eu/article/pakistan-learns-cost-of-economic-alliance-with-china/, (Erişim Tarihi: 18.05.2021).
[2] Nitin J Ticku, “Will Pakistan Offer A Military Base to the US as Pentagon Looks to Place ‘Men & Material’ Near Afghanistan?”, The Eurasian Times, https://eurasiantimes.com/will-pakistan-offer-a-military-base-to-the-us-as-pentagon-looks-to-place-men-material-near-afghanistan/, (Erişim Tarihi: 18.05.2021).
[3] Catherine Putz, “US Afghan Envoy Visits Uzbekistan, Tajikistan”, The Diplomat, https://thediplomat.com/2021/05/us-afghan-envoy-visits-uzbekistan-tajikistan/, (Erişim Tarihi: 18.05.2021).
[4] Yun Sun, “How China Views the U.S. Withdrawal form Afghanistan”, War on the Rocks, https://warontherocks.com/2021/05/how-china-views-the-u-s-withdrawal-from-afghanistan/, (Erişim Tarihi: 18.05.2021).