ABD’den Suriye’de “Barış Gücü Hamlesi”

Paylaş

Türkiye’nin son günlerde Suriye sınırındaki askeri hareketliliğini artırmasıyla birlikte ABD, terör örgütü PKK’nın Suriye’deki uzantısı PYD/YPG’lileri korumak için Avrupa ülkelerinden bölgeye asker göndermelerini talep etmeye başlamıştır. Diğer bir ifadeyle ABD, Suriye’nin kuzeyinden çekilmesiyle birlikte oluşacak boşluğu doldurma bahanesiyle YPG/PKK’ya sözde “Avrupa Kalkanı” oluşturmaya çalışmaktadır. ABD, Suriye’de uluslararası güçlerden oluşturulacak güvenli bölgeyle PYD/PKK’nın korunmasını ve uluslararası alanda meşrulaştırılmasını amaçlamaktadır. ABD’nin Suriye’den çekilme kararı da bu hedefe ulaşmak için atılmış adımlardan biridir. Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna operasyon sinyali vermesiyle birlikte ABD, bu planına hız vermiş ve ilk aşamada Avrupa ülkelerinden Suriye’ye asker göndermelerini istemiştir. Halihazırda Suriye’de askeri üsleri ve özel kuvvetleri bulunan İngiltere ve Fransa, buradaki askeri birliklerini artırmayı kabul etmiş; Danimarka’nın ise terör örgütü YPG’ye eğitim vereceği iddia edilmiştir.[1]

Fırat’ın doğusunda konuşlandırılacak uluslararası barış gücü sayesinde Suriye’deki terör koridorunu meşrulaştırmak isteyen Washington yönetimi, aynı zamanda Türk askerinin bu barış misyonundaki muhtemel rolünü azaltmaya çalışmaktadır. Buna ek olarak Washington, sınır hattı boyunca oluşturulacak güvenli bölgenin derinliği konusunda Türkiye’yle ciddi görüş ayrılığı yaşamaktadır. ABD, bu derinliğin, bölgede kurulması planlanan PYD liderliğindeki terör devletine engel teşkil etmemesi için çabalamaktadır. Bu sebeple söz konusu güvenli bölgenin uluslararası güçlerin denetimi ve kontrolü altında olmasını istemektedir. Fakat son dönemde Türkiye’nin Suriye sınırındaki Tel Abyad ve Resulayn’ın karşısına 50’den fazla tank ve top bataryasıyla çok sayıda asker ve komando birlikleri sevk etmesi, Washington’u tedirgin etmeye yetmiştir. Bunun üzerine ABD, söz konusu güvenli bölgenin tamamen Türkiye’nin kontrolü altına girmesinden endişe etmeye başlamıştır. Bunun için ABD, bölgede uluslararası bir barış gücünün oluşturulması için Avrupa ülkeleri başta olmak üzere Balkan ve Baltık bölgesindeki birkaç ülkeyle görüşmelerini hızlandırmıştır. ABD, Avrupa’yı Suriye’ye davet ederek Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna yönelik hamlesine engel olmaya çalışmaktadır.

Türk-Amerikan ilişkilerinde son dönemde “Fırat’ın doğusuna operasyon” ile “S-400 meselesiyle bağlantılı ekonomik yaptırımlar” arasında ciddi bir restleşme yaşanmaktadır. Daha açık bir ifadeyle Türkiye, Rusya’dan aldığı S-400 hava savunma sistemlerinin teslimat süreci yaklaştıkça ABD’nin CAATSA yaptırımlarına maruz kalma ihtimalini de göz önünde bulundurarak bu süreçte Suriye sınırına askeri sevkiyatını hızlandırmıştır. Aslında ikili ilişkilerdeki pek çok mesele tarafları derinden etkilemekte ve bu durum, bir domino etkisiyle yeni kriz alanları oluşturmaktadır. Örneğin Suriye krizinin ilk yıllarında Türkiye’nin Obama yönetimine eğit-donat, uçuşa yasak bölge ve güvenli bölge teklifleri karşılık bulmamış ve ABD, bu tarihten itibaren terör örgütü PYD/PKK üzerinden yeni çatı yapılanmalar kurmaya başlamıştır. Bunun sonucunda Türkiye, ulusal güvenliğini korumak ve sınır güvenliğini tesis etmek adına terör örgütleri DEAŞ ve PYD’ye karşı Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtlarını gerçekleştirmiştir. İlerleyen süreçte ABD’den Patriot alamayan Türkiye, Rusya’dan S400 alma yoluna gitmişti.

Günümüzde gelinen noktada Rusya’dan S-400 aldığı için ABD’nin yaptırım tehdidiyle karşı karşıya kalan Türkiye, yüzünü yeniden Suriye’ye çevirerek ABD güdümündeki PYD unsurlarına operasyon sinyalleri vermektedir. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı örneklerinde görüldüğü gibi Türkiye’nin bu hamlesinin bir blöf olmadığını gören ABD, hem S-400’ler konusunda Ankara’ya yaptırım uygulamayı göze alamamakta hem de Suriye’de terör örgütü PYD’yi koruma çabalarına hız vermektedir. Washington, Türkiye’nin operasyon hamlesinden önce Suriye’de PYD’nin varlığını garanti altına alacak bir uluslararası barış gücü teşkil etmeyi amaçlamaktadır. Nihayetinde ABD, 2003 yılında Irak örneğinde uygulamaya koyduğu senaryoyu, bu sefer terör örgütü PYD üzerinden yeniden gerçekleştirmeye çalışmaktadır.

Washington, terör örgütü PYD/PKK’nın Suriye Kürtlerini temsil edecek meşru bir otorite olduğu konusunda uluslararası toplumu ikna etmeye çalışmaktadır. En son Birleşmiş Milletler, PKK ile “bünyesindeki çocuk savaşçıları bırakması” için resmî törenle anlaşma imzalamış[2] ve bu durum Türkiye’nin büyük tepkisini çekmişti. Bunun yanı sıra PKK’nın pek çok Avrupa ülkesinde ofisler açtığı ve serbestçe terör propagandası yaptığı bilinmektedir. Bu sebeple ABD’nin Suriye’de barış gücü misyonu oluşturmak suretiyle terör örgütü PYD/PKK’ya Avrupa ülkelerinden bir koruma kalkanı oluşturması çok da zor olmayacaktır.

Genel olarak ABD, CAATSA yaptırımlarını açıklaması halinde Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna operasyon başlatmasının kaçınılmaz olduğunu düşünmektedir. Türkiye, bu durumda CAATSA yaptırımları olsun veya olmasın, Suriye’de ABD eliyle bir terör devletinin oluşturulmaya çalışıldığını görmektedir. Diğer taraftan Türkiye, S-400 sistemleri tam olarak faaliyete geçmeden Suriye’ye büyük çaplı bir operasyonun risklerini hesaba katmakta ve bu yüzden meseleyi olabildiğince masada çözmeye çalışmaktadır. Benzer şekilde ABD, CAATSA yaptırımlarının Türkiye’nin olası sınır operasyonuna ve PYD’nin sahadan silinmesine zemin hazırlayacağını düşünerek zaman kazanmaya çalışmakta ve bu süre zarfında diplomasi yoluyla Avrupa ülkelerinden PYD’ye koruma kalkanı oluşturmaya çalışmaktadır. Kısacası ABD, diplomasi yoluyla terör örgütü PYD’yi meşrulaştırmak istemektedir. Türkiye ise, ABD ile olan ilişkilerin bozulmaması için diplomasi kanallarını sonuna kadar kullanmayı arzulamaktadır.


[1] “ABD Danimarka’dan Suriye’de YPG’lileri Eğitmesini İstiyor”, Habertürk, https://www.haberturk.com/abd-danimarka-dan-suriye-de-ypg-lileri-egitmesini-istiyor-2502975, (Erişim Tarihi: 17.07.2019).

[2] “Erdoğan’dan BM İle PKK’nın Gizli Yaptığı Anlaşmaya Tepki: En Hafif İfadeyle Skandal”, Haberler, https://www.haberler.com/erdogan-dan-bm-ile-pkk-nin-gizli-yaptigi-12208836-haberi/, (Erişim Tarihi: 17.07.2019).

Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk Tamer, 2014 yılında Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Aynı yıl Gazi Üniversitesi Ortadoğu ve Afrika Çalışmaları Bilim Dalı’nda yüksek lisans eğitimine başlamıştır. 2016 yılında “1990 Sonrası İran’ın Irak Politikası” başlıklı teziyle master eğitimini tamamlayan Tamer, 2017 yılında ANKASAM’da Araştırma Asistanı olarak göreve başlamış ve aynı yıl Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Doktora Programı’na kabul edilmiştir. Uzmanlık alanları İran, Mezhepler, Tasavvuf, Mehdilik, Kimlik Siyaseti ve Asya-Pasifik olan ve iyi derecede İngilizce bilen Tamer, Gazi Üniversitesindeki doktora eğitimini “Sosyal İnşacılık Teorisi ve Güvenlikleştirme Yaklaşımı Çerçevesinde İran İslam Cumhuriyeti’nde Kimlik İnşası Süreci ve Mehdilik” adlı tez çalışmasıyla 2022 yılında tamamlamıştır. Şu anda ise ANKASAM’da Asya-Pasifik Uzmanı olarak görev almaktadır.

Benzer İçerikler