Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Teksas eyaletinin El Paso kentindeki bir alışveriş merkezine silahlı saldırı düzenlendi. Polis, saldırının Meksika ve Güney Amerika’dan gelen göçmenlere yönelik bir nefret suçu olabileceğini dile getirirken, olaydan birkaç saat sonra Ohio eyaletinin Dayton kentinde ikinci bir saldırı gerçekleşti. Söz konusu saldırıların ardından ülkedeki her silahlı saldırıdan sonra olduğu gibi, bireysel silahlanma meselesi gündeme geldi.
Bu gelişmeler ışığında Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), ABD’nin farklı kentlerinde yaşanan saldırıların ne anlama geldiğini ve bireysel silahlanma meselesini tartışmaya açarak alanının önde gelen uzman ve akademisyenlerinden alınan görüşleri dikkatlerinize sunmaktadır.
Prof. Dr. İlter TURAN (İstanbul Bilgi Üniversitesi-Uluslararası İlişkiler)
ABD’de geçmişte de bu tarz saldırılar yaşandığını ifade eden Prof. Dr. İlter Turan, “Söz konusu saldırılar, bir örgüt tarafından planlanmış olmaktan ziyade, akli dengesi pek de yerinde olmayan ve radikal siyasi düşüncelere yatkın olan kişiler tarafından işlenen suçlardır. Bu kişilerin suç işlemesini kolaylaştıran faktör ise rahatlıkla silah sahibi olabilmeleridir. ABD Anayasası, vatandaşlara silah edinme hakkı vermektedir. Bu konu, ülke içerisinde de tartışılmaktadır. Çünkü yasanın her isteyenin silah edinebilmesi anlamında mı; yoksa çeşitli saldırılara direnebilmek için mi varlığını koruduğu sorusunun net bir yanıtı bulunmamaktadır. Ancak yasanın uygulaması, silah satışının serbestisi şeklindedir.” dedi.
Bireysel silahlanmanın serbest olması konusunda üretici firmalar tarafından ciddi bir propaganda yapıldığını belirten Turan, “Böylesine karmaşık bir ortamda, dengesiz insanların birtakım katliamlar yapması kolaylaşmaktadır. Silahlanma konusunda gayet sıkı davranan ülkeler de bile, neredeyse her gün ruhsatsız veya ruhsatlı silahlarla çeşitli suçlar işlenmektedir. Bu çerçeveden bakıldığında, olayın toplumsal psikolojiyle ilgili bir boyutunun da olduğu görülmektedir.” yorumunu yaptı.
Silahların nefsi müdafaa için değil de karşı tarafa zarar verme amacıyla kullanıldığını hatırlatan Turan, “Gerçekleşen saldırıların boyutu değerlendirildiğinde, faillerin nefsi müdafaayı aşan, vurucu güçteki silahlara sahip olduğu ifade edilebilir.” açıklamasında bulundu.
Doç. Dr. Nuri KORKMAZ (ANKASAM AB/Balkanlar Danışmanı)
ABD’de gerçekleşen saldırıların genellikle göçmenleri hedef aldığını belirten Doç. Dr. Nuri Korkmaz, “İstatistikler, ABD’de bu tarz saldırıların çok fazla yaşandığını gösteriyor. Dolayısıyla bahse konu ülkede bir bireysel silahlanma problemi vardır. Ülkede Cumhuriyetçi Parti’nin iktidara gelmesinden sonra bireysel silahlanmanın önü açılmıştır. Bu durum, hala tartışılmaktadır. El Paso’daki saldırının düzenlendiği alışveriş merkezi, daha çok düşük ve orta gelirli Amerikan vatandaşlarının alışveriş yaptığı bir yerdir. Kamuoyunda lanse edildiği gibi sadece göçmenler hedef alınsaydı, saldırı yeri olarak burası seçilmezdi. Çünkü ABD’nin Teksas ve New Mexico gibi eyaletlerinde zaten yoğun olarak Latin Amerikalı nüfus yaşıyor. Bu nedenle de tüm tartışmalar bireysel silahlanma konusunda yapılıyor.” dedi.
Bu bağlamda Korkmaz, “Ülkede bireysel silahlanma konusunda yeni bir yasal düzenlemenin yapılmasını savunan çeşitli kampanyalar düzenleniyor. Ancak ABD Başkanı Donald Trump, bu konuda geri adım atmayacağını belirtti. Buradaki problem, insanlara askeri düzeydeki silahlara sahip olma hakkının verilmesidir. Aslında iktidara Trump gelmeden önce de bireylerin silahlanmasının tamamen önlenmesi gibi bir durum söz konusu değildi. Ancak bazı insanlara üçüncü veya dördüncü sınıf silahlar verilmekteydi. Trump iktidara geldikten sonra kabul edilen yasalarla birlikte, insanların birinci sınıf silahlara sahip olmasının önündeki engeller kaldırıldı. Bahsi geçen silahlar, seri bir şekilde ateş edebilen otomatik silahlardır. Bu silahlarla birlikte insanlar kendilerini korumaktan ziyade, karşı tarafa ciddi zarar verme imkânına sahip olmuşlardır. Bugünlerde ülkede, bireysel silahlanmaya yönelik kısıtlamalar getirilmesi ve bunun federal düzeyde sınırlandırılamıyorsa bile, en azından eyaletler düzeyinde gerçekleştirilmesi konuşulmaktadır. Nitekim Demokratik Parti üyesi senatörlerin bulunduğu bölgelerde, birtakım kısıtlamalar getirilmektedir. Ancak eyalet yasaları, federal yasaların izin verdiği ölçüde düzenlenebilmektedir. Bu sebeple de etkili bir sonuç alınamamaktadır.” şeklinde konuştu.
Coşkun BAŞBUĞ (Emekli Albay)
Emekli Albay Coşkun Başbuğ, El Paso’da meydana gelen saldırıların benzerlerinin geçtiğimiz dönemlerde de yaşandığını belirterek yakın dönemde Teksas’taki bir kilisede gerçekleşen katliamı hatırlattı. Başbuğ, “ABD’de, bu tarz olaylardan sonra elde edilen deliller kamuoyuyla paylaşılmamaktadır. Bu nedenle de olaylar tam olarak aydınlanmamaktadır. Bu zamana kadar yaşanan saldırılar, örgütsel değil; bireysel olarak nitelendirilmiştir. Ancak asıl cevaplanması gereken soru, saldırıların arka planda kimlerin ya da hangi örgütün bulunduğudur. ABD’de özel güvenlik şirketi adı altında kurulan, terörist yetiştiren ve hatta ülkenin tüm kirli işlerini yürüten yapılar bulunmaktadır. Bu kurumların içerisinde bulunanlar ise eski askerlerdir. Bu kişiler, kimlikleri değiştirilerek çok farklı amaçlar doğrultusunda kullanılmaktadır. Bunların büyük çoğunluğunu psikolojik rahatsızlığı bulunan insanlar oluşturmaktadır. Teksas’taki kiliseye düzenlenen saldırı da bireysel bir suç olarak nitelendirilmiştir. Lakin kamuoyunda dillendirilmese de saldırının asıl failinin eski bir Amerikan askeri olduğu bilinmektedir. Son yaşanan saldırılar da böyle bir senaryoya sahip olabilir.” yorumunu yaptı.
ABD’de bireysel silahlanma sorununun uzun yıllardır devam ettiğini ifade eden Başbuğ, “Özgürlük adı altında bu tarz silahları alıp satmak, Amerika ve Avrupa coğrafyasında çok sık karşılaşılan bir durumdur. Ancak böylesi saldırılara çok fazla rastlanılmıyordu. Saldırıların artmasının temel nedeni Afganistan ve Irak başta olmak üzere birçok ülkede görev yapan ve psikolojik rahatsızlığı bulunan askerlerin ülkelerine dönmeleri ve içlerinde taşıdıkları savaş ruhunu tekrar yaşamak istemeleridir.” dedi.
Saldırıların dolaylı nedenlerine de değinen Başbuğ, “Saldırıların artmasında, Siyonistlerce dillendirilen terör söylemlerinin tetiklediği İslamofobinin de etkili olduğu görülmelidir. Çünkü ABD, terör örgütü Devletü’l Irak ve’ş Şam’ın (DEAŞ) yenildiğini açıkladığında, Evanjelistler ayaklanmış ve ABD’nin Ortadoğu’daki varlığını sürdürmesi gerektiğini savunmuştu. Zaman geçtikçe ABD, DEAŞ’ı erken öldürdüğünün farkına vararak tekrar canlandırmaya başladı. Zira hem Senato’da hem de Temsilciler Meclisi’nde DEAŞ’ın yenilgiye uğramasına rağmen; ABD’nin neden hala bölgede olduğunu soran bir kitle ortaya çıktı. Elbette Amerikalı yetkililer bunun hesabını veremedi. Bu saldırıların İslamofobiyi yaymak ve terör tehdidinin sürdürdüğünü Amerikan halkına kabul ettirmek amacıyla ‘Derin ABD’ tarafından organize edildiğini düşünmekteyim.” açıklamasında bulundu.
İrfan SAPMAZ (Gazeteci/CNN Türk Haber Koordinatörü)
ABD’de daha önce de benzer saldırılar gerçekleştiğini hatırlatan Gazeteci İrfan Sapmaz, “Irkçılık, ABD tarihinin en büyük kara lekelerinden biridir. Söz konusu saldırıların, Meksika ve Güney Amerika’dan gelen insanları hedef aldığı da bilinmektedir. Mevzubahis nefret suçunun tırmanmasında, sert söylemleriyle dikkat çeken Trump’ın da payı vardır.” ifadelerini kullandı.
ABD’deki bireysel silahlanma konusuna da değinen Sapmaz, “Her saldırıdan sonra konuşulduğu gibi, geçtiğimiz günlerde yaşanan silahlı saldırıların ardından da bireysel silahlanma meselesi gündeme geldi. Ancak ABD kamuoyunda sıkça sorulan sorulardan biri olan bireysel silahlanma yasalarının değişmesi konusunda herhangi bir öneri sunulmuyor. ABD, gerek ülke içerisinde gerekse de tüm dünyada silah ticaretinden ciddi gelirler elde ediyor. Silah lobilerinin ülkenin politik zemininde de etkili olduğu biliniyor. Tüm bunlar değerlendirildiğinde, gelecek dönemde de benzer olayların yaşanabileceği öngörülebilir.” dedi.