ABD ve Filipinler’den “Tehlikeli Yakınlaşma”

Tayvan Boğazı ve Güney Çin Denizi, ABD tarafından yapay olarak büyütülen krizler olarak nitelendirilebilir.
Filipinler, Batı’nın desteğine güvenerek Çin’e karşı tehlikeli bir kutuplaşma siyasine yönelmektedirler.
Okyanus ötesindeki ABD, Tayvan’daki olası bir çatışmaya hızla müdahil olmakta gecikeceği için burada en büyük zararı Filipinler, Japonya ve Avustralya gibi bölgesel müttefikler görecektir.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Filipinler, Amerika Birleşik Devletleri’nin yanı sıra özellikle Avustralya ve Japonya gibi bölgesel müttefikleriyle askeri ortaklıklarını genişletmektedir. Manila, 2023 yılının başında ABD’nin kullanımı için dört ilave askeri üs tahsis etmişti. Dahası iki ülke, şimdiye kadarki en büyük “Balikatan Askeri Tatbikatı”na imza atmışlardı. Filipinler ve Japonya’nın Tayvan Adasına yakınlığı, ABD’nin Çin’i çevreleme stratejisinde bu ülkelerin kritik rol üstlenmelerine neden olmaktadır. Zira Filipinler, Güney Çin Denizi’ndeki potansiyel bir askeri çatışmada ABD tarafından ileri konuşlanma üssü olarak kullanılmak istenebilir. Okyanus ötesindeki ABD, Tayvan’daki olası bir çatışmaya hızla müdahil olmakta gecikeceği için burada en büyük zararı Filipinler, Japonya ve Avustralya gibi bölgesel müttefikler görecektir.

Manila yönetimi, Tayvan’da bir krizin çıkabileceğini ve böylelikle savaşın içine çekilebileceği endişesi taşımaktadır. Bunu, bizzat Filipinler Devlet Başkanı Ferdinand Marcos dile getirmiştir.[i] Filipinler, bu savaşta en büyük zararı kendisinin göreceğini fark ederek ABD’yle askeri ortaklıklar kurmaktadır. Manila’nın tamamen ABD’nin peşine takılmak yerine Avustralya ve Japonya’yla işbirliğine de ağırlık verdiği görülmektedir. Yani ABD’nin olmadığı bir bölgesel dayanışma da oluşturulmaktadır.

Filipinler, Tayvan’la ilgili savaş risklerini dağıtmak için son dönemde Avustralya’ya artan bir ilgi göstermektedir. Görünen o ki Avustralya, Japonya ve Filipinler, olası bir savaşın en çok kendilerini etkileyeceğini varsayarak ABD’nin yer alamadığı bir bölgesel işbirliği-dayanışma süreci geliştirmeye odaklanmışlardır. Bu bağlamda Avustralya, yalnızca Filipinler’e değil, aynı zamanda Japonya’ya da artan bir ilgi göstermektedir.

ABD, Çin’in çevrelenme stratejisine hız verirken, bölgedeki ikili, üçlü ve dörtlü diyalog mekanizmalarının sayısı da artmaktadır. Asya-Pasifik ülkeleri, Çin’in bölgesel etkinliğinden endişe etmektedirler. Bu korkuların oluşmasında Batılı devletlerin ve özellikle ABD’nin etkisi büyüktür. Diğer yandan Güneydoğu Asya ülkeleri, Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi kapsamında yapmış olduğu yatırımlardan büyük faydalar elde etmektedirler. Güney Çin Denizi’nde Malezya, Filipinler, Vietnam, Brunei ve Çin arasında yoğunlaşan deniz egemenlik alanlarıyla ilgili anlaşmazlıklar dışında bölge devletlerinin Pekin’le ilişkileri pozitif yönlüdür.  

Son dönemde ABD’nin özellikle Japonya, Güney Kore, Avustralya ve Filipinler’e desteğini artırması, Çin’i fazlasıyla rahatsız etmektedir. Pekin, Washington’un bu devletleri provoke ettiğini ileri sürmektedir. Buna göre; ABD, Filipinler ile Çin’in arasını açmaya çalışmaktadır. Nitekim, Filipinler ile ABD arasında güvenlik anlaşması vardır. Filipinler’in Güney Çin Denizi’nde herhangi bir saldırıya maruz kalması halinde 1951 tarihli anlaşma kapsamında ABD’nin askeri yardımda bulunması mümkündür.

Son aylarda ABD ve Çin arasında, bölgede bir krizin çıkmasını önlemek için istişare mekanizmanın güçlendirilmesine ağırlık verilmiştir. Benzer adımları bölge devletleri de izlemektedir. Örneğin Filipinler, denizlerdeki gerilimi azaltmak için Çin’le yeni bir iletişim hattı açacağını belirtmektedir.

Çin’in Filipinler’le ilişkileri gelişmek ve gerginliği azaltmak istediği görülmektedir. Kısacası hem Filipinler hem Çin tarafında karşılıklı bir iyi niyet ve yakınlaşma çabası ortaya çıkmıştır. Her iki taraf da diyaloğu geliştirmeye isteklidir. Mevcut konjonktür iki devleti yakınlaşmaya itmektedir. Çünkü ABD, potansiyel krizleri körüklemeye çalışırken bundan en fazla zararı görecek olan bölge devletleridir. Bu çatışma tehlikesi ortaya çıkınca Japonya, Avustralya ve Filipinler, Çin’le uzlaşmanın ve gerilimi düşürmenin yollarını aramaya başlamışlardır. Çin ise ABD’nin onları krize sürüklediğini anlatmaya çalışmaktadır.

Filipinler, Batı’nın desteğine güvenerek Çin’e karşı tehlikeli bir kutuplaşma siyasine yönelmektedirler. Tayvan Boğazı ve Güney Çin Denizi, ABD tarafından yapay olarak büyütülen krizler olarak nitelendirilebilir. Tayvan’ın Filipinler’e çok yakın bir konumda olması, Batı’nın Pekin’i kuşatma stratejinde Manila’yı oldukça önemli bir konuma getirmektedir. ABD, Filipinler’i sonuna kadar koruyacağını söyleyerek Çin’i caydırmaya çalışmaktadır.

ABD, Güneydoğu Asya’da potansiyel krizleri körüklemeye çalışırken; bundan en fazla zararı bölge devletleri görmektedir. Bu yüzden Filipinler’in bu tehlikeyi önceden görerek Çin’le her zaman diyaloğa açık kapı bırakması oldukça önemli bir strateji olacaktır. ABD’nin bölgesel müttefikleri, Çin’le diyaloğu sürdürmenin öneminin farkındadırlar. Bugüne kadar Filipinler, ABD-Çin rekabetinin dışında kalmak için çaba sarf etmiştir. Ancak son zamanlarda bu dengeyi gözetmekten oldukça uzaklaşmıştır. Kuşak ve Yol Girişimi’nden çıkan Filipinler’in Çin’i tamamen karşısına alması rasyonel bir tercih gibi durmamaktadır. Fakat devletlerin özellikle kriz dönemlerinde rasyonel kararlar almakta zorlandıkları da unutulmamalıdır. Batı’nın Filipinler’de ekonomik-yatırımlar düzeyinde Çin’in boşluğunu doldurması neredeyse imkansızdır. Bu yüzden Manila, Tokyo ve Kanberra, Batı’nın Ukrayna’yı ilk başlarda destekleyip sonra savaşın ortasında yalnız bıraktığı gibi, bir süre sonra Pekin’in karşısında tek başlarına kalabilirler.


[i] “Marcos Says Philippines Bases Could Be ‘Useful’ If Taiwan Attacked”, Reuters, https://www.reuters.com/world/asia-pacific/marcos-says-philippines-bases-could-be-useful-if-taiwan-attacked-2023-05-05/, (Erişim Tarihi: 19.03.2024). 

Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk Tamer, 2014 yılında Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Aynı yıl Gazi Üniversitesi Ortadoğu ve Afrika Çalışmaları Bilim Dalı’nda yüksek lisans eğitimine başlamıştır. 2016 yılında “1990 Sonrası İran’ın Irak Politikası” başlıklı teziyle master eğitimini tamamlayan Tamer, 2017 yılında ANKASAM’da Araştırma Asistanı olarak göreve başlamış ve aynı yıl Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Doktora Programı’na kabul edilmiştir. Uzmanlık alanları İran, Mezhepler, Tasavvuf, Mehdilik, Kimlik Siyaseti ve Asya-Pasifik olan ve iyi derecede İngilizce bilen Tamer, Gazi Üniversitesindeki doktora eğitimini “Sosyal İnşacılık Teorisi ve Güvenlikleştirme Yaklaşımı Çerçevesinde İran İslam Cumhuriyeti’nde Kimlik İnşası Süreci ve Mehdilik” adlı tez çalışmasıyla 2022 yılında tamamlamıştır. Şu anda ise ANKASAM’da Asya-Pasifik Uzmanı olarak görev almaktadır.

Benzer İçerikler