Analiz

ABD-Küba İlişkilerinde Gelecek Perspektifi

Trump yönetiminin Küba’ya yönelik sert yaptırımları gündeme taşıması, ekonomi, turizm ve birçok sektörü etkileyebilir.
Joe Biden, başkanlığının son günlerinde diplomatik ilişkileri geliştirmek adına adımlar atmıştır.
ABD’yle ilişkilerin gerilmesi, Küba’yı Rusya, Çin ve Venezuela gibi ülkelerle daha güçlü bağlar kurmaya yönlendirebilir.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Amerika Birleşik Devletleri (ABD)-Küba ilişkileri, Fidel Castro’nun 1959 yılında devrim yaparak iktidara gelmesinden bu yana sürekli değişkenlik göstermiştir. Soğuk Savaş’ın ideolojik gerilimlerinden miras kalan bu ilişki, 1962 yılından beri süregelen ticaret ambargosu ve diplomatik kopuşlarla şekillenmiştir. Barack Obama döneminde ise önemli bir dönüşüm yaşanmıştır. Obama, Küba’yla diplomatik ilişkileri yeniden başlatmış ve iki ülke arasında daha yakın işbirliğinin kapısını aralamıştır. Ancak bu dönemde sağlanan ilerlemeler, Donald Trump’ın başkanlığı döneminde büyük ölçüde tersine çevrilmiştir. Trump, Obama’nın yumuşama politikalarını eleştirerek Küba’ya yönelik sert yaptırımları yeniden gündeme taşımıştır. Bu politikaların ekonomik ve siyasi sonuçları Küba için ağır olmakla birlikte söz konusu dönemde iki ülke arasında ipler gerilmiştir.

Trump, başkanlığı süresince Küba’ya yönelik bir dizi sert politika uygulamıştır. 2017 yılında imzaladığı Ulusal Güvenlik Başkanlık Memorandumu ile ABD’nin Küba’ya yönelik politikasını daha katı bir çerçeveye oturtmuştur. Bu çerçevede, Amerikan vatandaşlarının Küba’daki devlet kontrolündeki işletmelerle ticaret yapmaları yasaklanmıştır. Küba menşeli tütün ve alkol ürünlerine yönelik kısıtlamalar getirilmiştir. Ayrıca, turizm alanında yapılan seyahatler sınırlandırılarak bireysel ziyaretler neredeyse imkânsız hale getirilmiştir. 2021 yılında Trump, Küba’yı “terörizmi destekleyen ülkeler” listesine yeniden eklemiş ve bunu, Küba’nın Venezuela’daki Maduro rejimini desteklemesiyle gerekçelendirmiştir.[1]Tüm bu yaptırımlar, Küba’nın hali hazırda zayıf olan ekonomisini daha da zora sokmuş ve halk üzerinde derin etkiler bırakmıştır.

Joe Biden, Trump döneminin bu sert politikalarını kısmen yumuşatmayı hedefleyen bir yaklaşım benimsemiştir. Biden, Küba’yı “terörizmi destekleyen ülkeler” listesinden çıkararak iki ülke arasındaki ekonomik ilişkileri yeniden canlandırmaya çalışmıştır. Ayrıca, Trump yönetimi tarafından getirilen para transferi kısıtlamalarını kaldırmış ve ailelere yapılan maddi yardım akışını serbest bırakmıştır. Bunun yanı sıra ABD, vize işlemlerini hızlandırarak Kübalıların Amerika’daki aileleriyle bir araya gelmesini kolaylaştırmıştır.

Biden yönetimi ayrıca Vatikan’la işbirliği içinde çalışarak Küba hükümetini siyasi mahkumları serbest bırakmaya teşvik etmiştir. Küba, bu diplomatik çabalar sonucunda 500’den fazla siyasi mahkûmu serbest bırakacağını açıklamıştır.[2]Ancak Biden’ın bu adımları hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi kesimlerden eleştiriler almıştır. Eleştiriler, bu tür yumuşama politikalarının Küba’nın insan hakları ihlallerini görmezden geldiği üzerine yoğunlaşmıştır.

Trump’ın 20 Ocak 2025 tarihinde yeniden başkanlık koltuğuna oturmasıyla birlikte Küba’ya yönelik sert politikalarına geri dönmesi beklenmektedir. 2024 yılı seçim kampanyası süresince ve daha önceki dönemlerde de Trump’ın Küba politikalarına karşı sert tutumu dikkat çekmiştir. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ise bu konuda Trump’la paralel bir duruş sergileyerek ekonomik baskının Küba’da demokratik bir dönüşümü teşvik etmenin en etkili yolu olduğunu savunmaktadır.[3] Bu doğrultuda Trump yönetiminin Küba’yı yeniden “terörizmi destekleyen ülkeler” listesine eklemesi, para transferi ve seyahat kısıtlamalarını tekrar uygulamaya koyması beklenmektedir.

Bununla birlikte Trump’ın bu politikaları Küba halkı üzerindeki mevcut ekonomik yükü daha da artırabilir. Küba, gıda, ilaç ve enerji gibi temel ihtiyaçlar konusunda ciddi sıkıntılar yaşamaktadır. Trump’ın sert politikalarının bu durumu daha da kötüleştirmesi durumunda Küba’da kitlesel göç hareketlerinin görülmesi muhtemeldir. Bu durum, yalnızca Küba değil, aynı zamanda ABD-Meksika sınırındaki göç krizini de etkileyebilir.

Küba’da Trump dönemiyle birlikte ekonomi ve göç meseleleri dışındaki alanlarda da ciddi sorunlar ortaya çıkabileceği öngörülmektedir. Trump yönetiminin muhtemel kıskaç politikası, Küba’nın sağlık diplomasisi gibi dış politika araçlarını kullanmasını zorlaştırabilir. Örneğin, Küba’nın geliştirdiği aşılar veya sağlık personelinin uluslararası yardımlarda oynadığı roller engellenebilir. Ayrıca diplomatik baskılar, Küba’nın bölgesel ve uluslararası örgütlerdeki pozisyonunu zayıflatabilir. Bu durum, Küba’yı daha fazla yalnızlaşmaya iterken, ülkenin insan hakları karnesi veya muhaliflere yönelik politikaları uluslararası arenada daha sıkı eleştirilere maruz kalabilir.

ABD-Küba ilişkilerinde gerilimin tırmanması, Küba’nın turizm sektörüne ciddi zararlar verebilir. Trump yönetiminin geçmişte uyguladığı sıkı yaptırımlar, ABD vatandaşlarının Küba’ya seyahatini kısıtlamış ve Amerikan şirketlerinin Küba ile ticaretini zorlaştırmıştır. Bu tür politikaların yeniden gündeme gelmesi, Küba’nın turizm gelirlerini büyük ölçüde etkileyebilir. Avrupa ve Kanada gibi ülkelerden gelen turistlerin sayısı artsa da ABD’den kaynaklanan kayıpları telafi etmekte yetersiz kalabilir.

Trump dönemi politikalarının yeniden uygulanması, uluslararası seyahatler açısından başka sorunları da beraberinde getirebilir. Özellikle, üçüncü ülkeler üzerinden Küba’ya giriş yapan ve ardından ABD’ye seyahat etmeyi planlayan bireylerin, Trump’ın bir önceki başkanlık döneminde yaşandığı gibi sınır kapılarında geri çevrilme endişesini tekrar gündeme getirebilir. Bu durum, turizmin ötesinde uluslararası seyahat özgürlüğünü kısıtlayan yeni bir zorluk yaratabilir.

ABD’yle ilişkilerin gerilmesi, Küba’yı başka ülkelerle daha yakın bağlar kurmaya yönlendirebilir. Özellikle Rusya ve Çin gibi ülkeler, Küba’yla stratejik ortaklıklarını güçlendirebilir. Çin, Küba’nın altyapı projelerine finansman sağlayabilirken, Rusya enerji ve savunma alanlarında destek verebilir. Bunun yanı sıra Venezuela ve İran gibi ülkelerle ilişkilerin derinleşmesi beklenmektedir. Avrupa Birliği, özellikle İspanya, mevcut siyasi gerilimleri dengeleme amacıyla Küba’ya daha fazla destek sunabilir. Bölgesel düzeyde ise Meksika ve Arjantin gibi ülkelerle olan işbirliği, ABD’nin izolasyon çabalarına karşı bir karşı duruş olarak güçlenebilir.

ABD-Küba ilişkilerinin geleceği, yalnızca liderlerin politik tercihlerine değil, aynı zamanda bölgesel ve küresel gelişmelere de bağlıdır. İki ülkenin gerilimli tarihine rağmen kalıcı bir çözüm için diplomatik çabaların devam etmesi gerekmektedir. Her iki halkın da çıkarlarını önceliklendiren bir yaklaşım hem ekonomik hem de insani açıdan daha sürdürülebilir bir ilişki zemini yaratabilir. Ancak bu hedefe ulaşmak için uzun bir yol kat edilmesi gerektiği düşünülmektedir.


[1] “Trump Administration Re-Designates Cuba as ‘State Sponsor of Terrorism’.”, CBS News, https://www.cbsnews.com/news/trump-administration-cuba-state-sponsor-terrorism/, (Erişim Tarihi: 19.01.2025).

[2] Garcia, Emma. “Díaz-Canel Calls Prisoner Release in Cuba a ‘Routine Practice’.”, Cuba Headlines, https://www.cubaheadlines.com/articles/295489, (Erişim Tarihi: 19.01.2025).

[3] Jaffe, Alexandra. “Rubio and Paul Spar over Cuba”, CNN, https://edition.cnn.com/2014/12/19/politics/paul-rubio-cuba/index.html, (Erişim Tarihi: 19.01.2025.).

Ali Caner İNCESU
Ali Caner İNCESU
Ali Caner İncesu, 2012 yılında Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun olmuştur. Eğitimine Kapadokya Üniversitesi Turist Rehberliği ön lisans programıyla devam etmiş ve 2017 yılında mezun olmuştur. 2022 yılında Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Seyahat İşletmeciliği ve Turizm Rehberliği alanlarında yüksek lisans eğitimlerini başarıyla tamamlamıştır. 2024 yılında Amerika Birleşik Devletleri Maryland Üniversitesi (UMGC) Siyaset Bilimi lisans programından mezun olmuştur. 2023 yılı itibariyle Kapadokya Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde doktora eğitimine devam etmektedir. 2022 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri’nden kendi isteğiyle ayrılmasına müteakip, Paraguay Cumhuriyeti Büyükelçiliği Ankara’da özel danışmanlık görevi yürütmüştür. İleri seviyede İspanyolca ve İngilizce bilmekte olup, İngilizce ve İspanyolca dillerinde yeminli tercümandır. Çalışma alanları Latin Amerika, ABD, Uluslararası Hukuk ve Turizm üzerinedir

Benzer İçerikler