ABD Heyetinin Orta Asya Çıkarması

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, ABD’nin Orta Asya ülkeleriyle ilişkilerini güçlendirmek amacıyla ABD Dışişleri Bakanlığı Güney ve Orta Asya İşlerinden Sorumlu Bakan Yardımcısı Donald Lu’nun başkanlığındaki bir heyetin 23-27 Mayıs 2022 tarihlerinde Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Tacikistan’ı ziyaret edeceği duyurulmuştur.[1] Heyette ABD Dışişleri Bakanlığı Rusya ve Orta Asya Ulusal Güvenlik Konseyi Kıdemli Direktörü Eric Green ve ABD Savunma Bakanlığı yetkililerinin de yer alması,[2] Washington yönetiminin bu ziyarete büyük önem atfettiğini gözler önüne sermektedir.

Bilindiği üzere Orta Asya, Avrasya bölgesinin merkezinde; yani dünyanın kalpgâhında yer almaktadır. Bu durum, söz konusu bölgenin Avrupa, Ortadoğu ve Güney Asya’ya ilişkin projelerde ve politikalarda, özellikle de enerji ve ulaştırma koridorlarında büyük ehemmiyet arz etmesini beraberinde getirmektedir. Bu ise Avrasya jeopolitiğine hakim olmak isteyen küresel güçlerin bölgeye olan ilgisini arttırmaktadır.  

Bu çerçevede coğrafi yakınlığın da etkisiyle bölgede faaliyet gösteren iki temel aktörün Rusya ve Çin olduğu söylenebilir. Rusya, Primakov Doktrini olarak da bilinen Yakın Çevre Doktrini kapsamında arka bahçesi olarak gördüğü Orta Asya’da Batılı aktörlerin nüfuz elde etmesini istemezken; Çin ise Kuşak-Yol Projesi üzerinden bölge devletleriyle ilişkilerini geliştirmekte ve ekonomik gücü aracılığıyla bölge ülkeleri üzerindeki etkisini arttırmanın yollarını aramaktadır.

Her iki aktör de bölge devletlerinde oluşacak bir istikrarsızlığın kendilerine de sirayet edeceğine inanmaktadır. Bu nedenle de Rusya’nın Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü (KGAÖ) ve Çin’in ise Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) aracılığıyla bölge devletlerini ortak güvenlik politikaları etrafında bir araya getirmeye çalıştığı görülmektedir.

Öte yandan Orta Asya’da etkili olmak isteyen aktörlerden biri de ABD’dir. Aslında Washington, bölge devletlerinin Batı yanlısı aktörler haline gelmesini istemekte ve böylelikle hem küresel hegemonyasına meydan okuyan Çin’i hem de geleneksel “ötekisi” olan Rusya’yı baskı altına alabileceğine ve sınırlandırabileceğine inanmaktadır.

Bu noktada ABD’nin Orta Asya politikasındaki hedeflerini anlayabilmek amacıyla “Amerika Birleşik Devletleri Orta Asya Stratejisi 2019-2025: Egemenliği ve Ekonomik Refahı Geliştirmek”[3] başlıklı belgeye değinmek gerekmektedir. Bahse konu olan belgede ABD, Orta Asya’yı kendi ulusal güvenlik politikaları açısından son derece stratejik bir bölge şeklinde nitelendirmiştir.[4] Belgenin adından da anlaşılacağı gibi Washington yönetimi, Orta Asya devletlerinin bağımsızlıklarının ve egemenliklerinin güçlendirilmesini, bu ülkeler üzerindeki Rus nüfuzunun kırılmasına hizmet edecek bir durum olarak görmektedir. Buna ek olarak Beyaz Saray, bölge halklarının ekonomik refahlarının arttırılmasını savunmakta ve yine tahmin edileceği üzere, bu refaha ekonomik liberalleşme vesilesiyle ulaşılabileceğini düşünmektedir. Bölge devletlerinin liberalleşmesi ise esasen Rusya ve Çin’den uzaklaşmaları anlamına gelmektedir.

Bahsi geçen belgede Amerikan dış politikasının Orta Asya politikasına dair altı hedef belirlendiği görülmektedir. Amerikan heyetinin bölge ziyaretini de bu hedefler üzerinden yorumlamak gerekmektedir. Söz konusu hedefler şöyle sıralanabilir:[5]

  1. Orta Asya devletlerinin egemenliklerinin ve bağımsızlıklarının desteklenmesi ve güçlendirilmesi
  2. Orta Asya’daki terör tehditlerinin azaltılması
  3. Afganistan’da istikrarın tesis edilebilmesi için bölgesel düzeyde işbirliğinin geliştirilmesi ve bölge devletleriyle müşterek çalışmalar yürütülmesi
  4. Orta Asya-Afganistan bağlantısallığının teşvik edilmesi ve buna yönelik projeler geliştirilmesi
  5. Hukukun üstünlüğüne dayanan devlet yapılarının oluşması amacıyla insan hakları alanlarında yapılan reformların desteklenmesi
  6. ABD’nin Orta Asya’ya yatırımlar yaparak bölgenin kalkınmasını teşvik etmesi

Aslında ABD’nin bölge politikasındaki bu hedefleri, her ne kadar 2019-2025 yıllarını içeren strateji belgesine yansısa da 26 Eylül 2015 tarihinde temelleri atılan C5+1’in oluşturulmasındaki temel neden de ABD’nin Orta Asya ülkeleriyle ortak çıkarları ilgilendiren konularda müzakerelerde bulunmak istemesiydi. Söz konusu format, halen kullanılmaktadır. Dolayıyla ABD’nin bölge politikasında bir süreklilikten bahsetmek mümkündür.

Bu aşamada Lu’nun başkanlığındaki heyetin Orta Asya ziyaretine dönmek gerekirse, konjonktürel olarak ziyarette iki hususun etkili olduğu söylenebilir. Bunlardan ilki, Rusya-Ukrayna Savaşı’dır. ABD, Rusya’nın yüzünü Ukrayna ve hatta Doğu Avrupa ve Baltıklara çevirmesini, Orta Asya’da avantajlı bir durum olarak kullanmak istiyor olabilir.

İkincisi ise Kazakistan ve Özbekistan’daki reform süreçleridir. Zira bu ülkeler, gerçekleştirdikleri reformlar vesilesiyle demokrasilerini güçlendirme ve ülkelerindeki refah seviyelerini arttırma doğrultusunda mühim adımlar atmaktadır. Liberalleşme olarak nitelendirilebilecek reformlar, özü itibarıyla Nur-Sultan ve Taşkent’in Batı’ya yönelmesi anlamına gelmektedir. Dolayısıyla Amerikan heyetinin ziyaretinde reform süreçleri bağlamında Kazakistan ve Özbekistan’ın ön plana çıkacağı söylenebilir. Buna ek olarak ulus inşası bağlamında özellikle de Kırgızca noktasında attığı adımlarla Kırgızistan’ın da bağımsızlığını güçlendiren hamlelerde bulunduğu görülmektedir. Kuşkusuz bu hamleler, ABD’nin de gözünden kaçmamaktadır. Kırgızistan’ın egemenliğini ve bağımsızlığını pekiştiren hamlelerin Washington tarafından destekleneceği ve bu durumun da Kırgızistan üzerindeki Rus nüfuzunun kırılması şeklinde değerlendirileceği öne sürülebilir.

Diğer taraftan Amerikan heyetinde Savunma Bakanlığı yetkililerinin de yer alması, gerçekleştirilecek görüşmelerde Afganistan merkezli gelişmelerin ve tehditlerin de geniş yer tutacağının habercisidir. Şüphesiz Orta Asya ülkeleri, Afganistan’la yakın coğrafyada bulunmaları sebebiyle bu ülkede yaşanan istikrarsızlıklardan da etkilenmektedir. Dahası bölge devletlerinin terör örgütü olarak tanımladığı grupların terör örgütü Devletü’l Irak ve’ş Şam’ın (DEAŞ) sözde Horasan Emirliği’ne (ISKP) biat ettiği de bilinmektedir. Bu da Afganistan’daki faaliyetleri artan DEAŞ’ın bölgesel bir istikrarsızlık unsuru haline gelebileceğine işaret etmektedir. Nitekim son dönemde DEAŞ, Tacikistan ve Özbekistan’a saldırılar düzenlediğini iddia etmektedir. Bu bağlamda ziyarette ele alınacak konu başlıklarının güvenlik kısmında Afganistan’a sınırdaş devletler olan Özbekistan ve Tacikistan’ın ön plana çıkacağı öngörülebilir. Bilhassa Tacikistan’ın Penşir Hareketi’ne verdiği açık destek, Duşanbe-Washington hattındaki ilişkilerde Afganistan merkezli bir işbirliği sürecine kapı aralayabilir. Çünkü Washington yönetimi, Taliban’a yönelik insan hakları temelli eleştirilerini korumakta ve Taliban’ın kurduğu hükümeti tanıma yönünde herhangi bir adım atmamakta ve Afganistan’da tüm kimlik gruplarını kapsayacak bir yönetimin tesis edilmesini istemektedir.

Sonuç olarak ABD heyeti, Orta Asya’daki reform süreçlerini ve Afgan Sorunu’nu görüşmek üzere Orta Asya çıkarması yapmaktadır. Ziyaretin zamanlamasına bakıldığında, Rusya’nın Ukrayna Savaşı’na odaklanmasının Washington yönetimi tarafından fırsata çevrilmek istendiği söylenebilir. Zira ABD’nin Orta Asya politikasındaki nihai hedefi, Rusya ve Çin’in nüfuzunun sınırlandırılmasıdır.


[1] “Межведомственная делегация США посетит Казахстан, Кыргызстан, Узбекистан и Таджикистан”, Sputnik, https://ru.sputnik.kz/20220523/mezhvedomstvennaya-delegatsiya-ssha-posetit-kazakhstan-kyrgyzstan-uzbekistan-i-tadzhikistan-24978169.html, (Erişim Tarihi: 24.05.2022).

[2] Aynı yer.

[3] “United States Strategy for Central Asia 2019-2025 Advancing Sovereignty and Economic Prosperity”, Departmant of State United States of America, https://www.state.gov/wp-content/uploads/2020/02/FINAL-CEN-Strategy-Glossy-2-10-2020-508.pdf, (Erişim Tarihi: 24.05.2022).

[4] “United States Strategy…”, a.g.m., s. 3.

[5] Aynı yer.

Dr. Doğacan BAŞARAN
Dr. Doğacan BAŞARAN
Dr. Doğacan BAŞARAN, 2014 yılında Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Yüksek lisans derecesini, 2017 yılında Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda sunduğu ‘’Uluslararası Güç İlişkileri Bağlamında İkinci Dünya Savaşı Sonrası Hegemonik Mücadelelerin İncelenmesi’’ başlıklı teziyle almıştır. Doktora derecesini ise 2021 yılında Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı‘nda hazırladığı “İmparatorluk Düşüncesinin İran Dış Politikasına Yansımaları ve Milliyetçilik” başlıklı teziyle alan Başaran’ın başlıca çalışma alanları Uluslararası ilişkiler kuramları, Amerikan dış politikası, İran araştırmaları ve Afganistan çalışmalarıdır. Başaran iyi derecede İngilizce ve temel düzeyde Farsça bilmektedir.

Benzer İçerikler