Analiz

ABD-Çin İlişkilerinin Geleceği ve Küresel Güvenliğe Etkileri

ABD’nin Çin’le kutuplaşmak yerine onunla uzlaşma yoluna gitmesi son derece yerinde bir strateji olacaktır.
Rusya ve Çin’in başını çektiği çok kutupluluğa giden dünya düzeninde Trump yönetiminin izleyeceği strateji, dünyanın barış ve güvenliğini de yakından ilgilendirecektir.
Çin’in dışa açılma politikası doğrultusunda çok taraflı işbirliklerine hız vermesi durumunda uluslararası arenada iki ülke arasındaki küresel güç mücadelesinin hız kazanması mümkündür.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Her ikisi de BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi ve dünyanın en büyük iki ekonomisi olan Çin ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) arasındaki ilişkiler, küresel güvenlik ve istikrarı da yakından ilgilendirmektedir. Dünyanın çok kutuplu hale gelmesi, ekonomik küreselleşme ve artan kültürel çeşitlilik gibi çağın özellikleri, Çin-ABD ilişkilerinin gelişimine daha geniş bir önem ve etki kazandırmıştır. Sadece iki halkın refahını değil, ekonomi, siyaset, toplum ve kültür gibi çeşitli alanlarda küresel refahı da ilgilendiren bu ilişki, dünya barışı ve kalkınması için kritik önem taşımaktadır.[1]

Donald Trump’ın tekrar seçilmesiyle devam edeceği öngörülen Çin-ABD ekonomik rekabetinin yanı sıra küresel güvenlik dengeleri konusunda da önemli değişimlerin görülmesi beklenmektedir. Özellikle de Tayvan meselesinde Trump’ın açıkça desteğini belirtmesi, Çin’le ilişkilerde gerilimlerin artmasına, bölgedeki askeri faaliyetlerinin yoğunlaşmasına ve bölgesel güvenliğin risk altına girmesine yol açabilir. Diğer taraftan Trump’ın uluslararası kurum veya örgütler konusunda daha izole bir politika izlemesi beklendiğinden, Çin’in dışa açılma politikası doğrultusunda çok taraflı işbirliklerine hız vermesi durumunda uluslararası arenada iki ülke arasındaki küresel güç mücadelesinin hız kazanması mümkündür.

ABD siyasetinde, başkanla birlikte danışmanları da belirli ölçüde dış politikanın şekillenmesi konusunda aktif rol oynamaktadır. Öyle ki ülkenin dış politikası, başkanın ve danışmanlarının yaklaşımlarından etkilenmektedir. Trump’ın ilk başkanlık dönemindeki Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, Çin’in ekonomik ve askeri alanda gelişmesini ABD açısından bir tehdit olarak nitelendirerek buna yönelik önlemler alınması gerektiğini düşünüyordu. Bolton döneminde ABD’nin Çin’e karşı izlediği sert politikalar, stratejik bir yaklaşım haline gelmiş ve halen de devam etmektedir. Örneğin Çin’in haksız ticaret uygulamaları olarak görülen konularda yüksek vergiler talep edilmesi, Huawei markasının yazılım satışlarının kısıtlandırılması, Çin’in Tayvan’a yönelik politikası karşılığında ABD’nin Tayvan’a silah satışı gerçekleştirmesi, Çin’i çevreleme politikası kapsamında Hindistan, Japonya ve Avustralya’yla güvenlik işbirliği anlaşmaları yapılması, bunlara örnektir.

Ayrıca Trump, 2018 yılında ulusal güvenlik stratejisinin bir parçası olarak Çin İnisiyatifi’ni başlatmıştı. Bu, ABD’de çalışan Çinli akademisyenleri ve araştırmacıları hedef alan tartışmalı bir karşı casusluk önlemiydi. Çin İnisiyatifi, ABD Adalet Bakanlığı’na laboratuvarlar, üniversiteler ve savunma üslerindeki Çinli araştırmacılar gibi “geleneksel olmayan toplayıcıları”, “ABD’nin çıkarlarına aykırı teknoloji transferi için kandırılanları” soruşturma ve kovuşturma yetkisi vermiştir. 2022 yılında Biden yönetimindeki Adalet Bakanlığı, sivil haklar gruplarının Asyalı Amerikalılara karşı ırkçı bir profil çizdiği ve ayrımcılık yaptığı ve “hoşgörüsüzlük ve önyargı söylemini körüklediği” yönündeki eleştirilerinin ardından Çin İnisiyatifi’ni terk etmiştir.[2] ABD’nin 2018 yılındaki bu hamlesi, Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi’ne bir yanıt olarak görülmüştür. Bunun, Çin’in ekonomik alandaki artan nüfuzunu sınırlandırmak adına izlenen bir strateji olduğu söylenebilir.

Joe Biden dönemindeki Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan ise Çin ile ABD arasındaki rekabeti yönetmede daha stratejik bir yaklaşım benimsemiş ve işbirliği gerektiren konularda dengeli politikalar izlemeyi tercih etmiştir. Trump’ın ikinci başkanlık dönemindeki Ulusal Güvenlik Danışmanı henüz bilinmemekle birlikte Robert O’Brien, Dışişleri Bakanlığı’nı yönetmek ya da Trump’ın ulusal güvenlik ekibinin bir parçası olarak başka bir üst düzey rol üstlenmek için ciddi bir aday olarak görülmektedir. Kendisi daha önce Trump’ın en üst düzey arabulucusu ve daha sonra da ulusal güvenlik danışmanı olarak görev yapmıştır.[3] O’Brien, geleneksel bir dış politika yanlısı olarak değerlendirilmektedir.[4]

Trump’ın ikinci döneminde de Çin’le olan rekabetin devam edeceği, izolasyonist ve “Önce Amerika” merkezli politikasından kaynaklı müttefikleriyle olan bağlarının zayıflayacağı söylenebilir. Buna karşın Çin’in ekonomik gelişimi ve artan işbirlikleri doğrultusunda ABD’nin kendisine karşı izleyeceği politikalara hazırlıklı olacağı ya da karşılık vereceği söylenebilir. Bu nedenle ABD dış politikasında kritik rolü olan Güvenlik Danışmanı koltuğuna kimin oturacağı, Çin’e yönelik nasıl bir tutum sergileyeceği oldukça önemlidir. Özellikle de ABD’nin Tayvan meselesinde atacağı adımlara dikkat etmesi gerekmektedir. Çünkü karşısında birinci Trump döneminden bu yana askeri ve ekonomik anlamda daha güçlü bir Çin bulunmaktadır.

Ukrayna’ya destek olmak adına Rusya’ya yaptırım uygulayan ABD ve AB ülkelerinin bu hamlesi, Avrupa ülkelerine doğalgaz erişiminin daha maliyetli olmasıyla sonuçlanmıştır. Aynı şekilde Tayvan konusunda da ABD’nin vereceği radikal bir karar, okların kendisine yönelmesine neden olabilir. ABD’nin Çin’le kutuplaşmak yerine onunla uzlaşma yoluna gitmesi son derece yerinde bir strateji olacaktır. ABD, bir yandan Tayvan konusunda “Tek Çin” politikasını desteklediğini söylemekte, fakat diğer yandan Tayvan’a silah tedarikini de artırmaktadır.

Sonuç olarak ABD’nin dış politikası yalnızca başkan değil aynı zamanda danışmanları tarafından da yürütülmektedir. Bu bağlamda Trump’ın ilk döneminde izlediği radikal politika seyrinin, ikinci dönemde değişip değişmeyeceği ve Ulusal Güvenlik Danışmanının nasıl bir yaklaşım benimseyeceği merak edilmektedir. Rusya ve Çin’in başını çektiği çok kutupluluğa giden dünya düzeninde Trump yönetiminin izleyeceği strateji, dünyanın barış ve güvenliğini de yakından ilgilendirecektir.


[1] “Keep to the right direction of China-US ties”, Global Times, https://www.globaltimes.cn/page/202411/1322695.shtml, (Erişim Tarihi: 10.11.2024).

[2] “Trump Wins the 2024 Presidental Election: Implications for China”, China Briefing, https://www.china-briefing.com/news/trump-china-us-relations-2024-election-victory-implications-businesses/, (Erişim Tarihi: 10.11.2024).

[3] “Trump’s second-term Cabinet: Here’s who may fill key roles”, The Hill, https://thehill.com/homenews/administration/4979519-trumps-second-term-cabinet-heres-who-may-fill-key-roles/, (Erişim Tarihi: 10.11.2024).

[4] “Here’s Who Could Join Donald Trump’s New Administration Team”, NDTV, https://www.ndtv.com/world-news/heres-who-could-join-trumps-new-administration-team-6970848, (Erişim Tarihi: 10.11.2024).

Berra KIZILYAZI
Berra KIZILYAZI
Kapadokya Üniversitesi İngilizce Mütercim ve Tercümanlık / Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler (Çift Anadal)

Benzer İçerikler