Analiz

ABD Başkanı Donald Trump’ın Avrupa Birliği’ne Davos Mesajı

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray’a dönüşünün ardından yaptığı ilk önemli uluslararası konuşmasında, ikinci dönemindeki ticaret, savunma ve küresel diplomasi politikalarında herhangi bir değişiklik olmayacağını vurgulamıştır. Dünya Ekonomik Forumu’nun Davos Zirvesi’nde video konferans aracılığıyla gerçekleştirdiği konuşmada, Avrupalı müttefiklerine savunma harcamalarını artırmaları yönünde sert bir uyarıda bulunmuştur. Ayrıca, ABD sanayisini koruma amacıyla gümrük vergilerini yükseltme taahhüdünde bulunmuş ve petrol fiyatlarının düşürülmesinin Ukrayna’daki çatışmayı sona erdirme potansiyeline sahip olduğunu ileri sürmüştür.

Trump, Avrupa Birliği ile olan ticaret ilişkilerinde de sert bir tutum sergilemiş, AB’yi ABD ile eşitsiz ticaret yapan bir ortak olarak tanımlamış ve bu ilişkinin düzeltilmesi gerektiğini belirtmiştir. ABD’nin AB ile olan ticaret açığının 350 milyar dolar seviyesinde olduğunu ifade eden Trump, bu açığın kapatılmasının ancak AB ülkelerinin ABD’den daha fazla petrol ve doğal gaz satın almasıyla mümkün olacağını vurgulamıştır. Ayrıca, AB’yi ABD tarım ürünlerini almamak ve ABD araçlarını ithal etmemekle eleştiren Trump, bu durumu çözmek için ya gümrük vergilerinin artırılması ya da AB’nin ABD enerji kaynaklarına yönelik alımlarını artırması gerektiğini önermiştir. Bu yaklaşım, Trump’ın Avrupa’ya karşı daha agresif bir ticaret stratejisi benimsediğini ve ulusal çıkarları doğrultusunda ticaret ilişkilerinde daha korumacı bir tutum sergilemeye odaklandığını göstermektedir.

Trump, konuşmasında ticaret politikalarına dair net bir mesaj vererek, üretim süreçlerinin ABD içinde gerçekleştirilmesini talep etmiştir. Bu doğrultuda, Trump, şirketlere üretim faaliyetlerini ABD’de gerçekleştirmeleri durumunda en düşük vergilerden yararlanma fırsatı sunacağını belirtmiştir. Bu öneri, Trump’ın daha önceki yönetiminde savunduğu yerli üretimin desteklenmesi gerektiği ve Amerikan iş gücüne öncelik verilmesi gerektiği görüşünü bir kez daha vurgulamaktadır. Ancak, Trump, ABD dışındaki ülkelerde üretim yapmayı tercih eden şirketlere yüksek gümrük vergileri uygulanacağı konusunda uyarıda bulunmuştur. Bu uyarı ile Trump, yerli üretimi ve istihdamı teşvik etmeyi amaçlayarak, küresel tedarik zincirleri ve dışa bağımlılıkla ilgili endişelerini dile getirmiştir. Ayrıca, şirketlerin üretim faaliyetlerini yurt dışında gerçekleştirmelerinin, ABD ekonomisine zarar verdiğini ve yerli iş gücünün gelişimine engel teşkil ettiğini savunmuştur. Bu bağlamda, Trump’ın önerdiği politikalar, ekonomik bağımsızlık ve yerli sanayinin güçlendirilmesi açısından kritik bir adım olarak görülmektedir. Uygulanan yüksek gümrük vergileri ile de dış kaynaklara dayalı üretimin, yerli üretime göre daha pahalı hale getirilmesi ve bu şekilde Amerikan iş gücüne daha fazla fırsat sunulması hedeflenmiştir. Bunun yanı sıra, Trump Avrupa Birliği’ni sert bir şekilde eleştirmiştir. AB’nin bürokratik engellerinin yatırımların önünde bir engel teşkil ettiğini ve kendi iş deneyiminden örnekler vererek, Avrupa’daki onay süreçlerinin ABD’dekilere göre çok daha uzun sürdüğünü dile getirmiştir. Trump, AB’nin ticaret politikalarını eleştirirken, Avrupa’nın ABD’nin tarım ürünlerini almadığını, ABD araçlarını ithal etmediğini ancak ABD’ye milyonlarca araç gönderdiğini vurgulamıştır. Bu durumu, dengesiz ticaret ilişkilerinin bir örneği olarak değerlendirmiş ve AB’nin gümrük tarifelerinin ve ticaret kısıtlamalarının bu durumu daha da körüklediğini ifade etmiştir. Trump’ın bu açıklamaları, özellikle ABD ve AB arasında yeni bir ticaret çatışması olasılığını artırmaktadır. İlk döneminde yaşanan tarife anlaşmazlıklarının yeniden gündeme gelmesi, bu sürecin tekrar alevlenebileceğini işaret etmektedir.

Ayrıca, Trump, Davos’taki konuşmasında NATO’ya dair önemli bir taleple gündeme gelmiştir. NATO üyelerinin, Gayri Safi Yurtiçi Hasılalarının (GSYİH) yüzde 2’sini savunma harcamalarına ayırma taahhütlerinin yetersiz olduğunu belirterek, bu oranı yüzde 5’e çıkarma önerisinde bulunmuştur. Bu öneri, Trump’ın ABD’nin küresel savunma harcamalarındaki payını artırma ve NATO üyelerinin daha fazla sorumluluk üstlenmesini sağlama amacını taşımaktadır. Ancak, söz konusu önerinin, Avrupa’daki birçok ülkenin mevcut askeri bütçe artışlarına karşı gösterdiği iç siyasi direnç göz önüne alındığında, NATO içinde tartışmalara yol açması oldukça olasıdır. Avrupa ülkeleri, savunma harcamalarını artırmanın ekonomik ve toplumsal zorluklar yaratacağı endişesini taşırken, Trump’ın önerisinin, özellikle bütçe kısıtlamalarıyla mücadele eden ülkeler için ciddi bir siyasi ve mali yük getirebileceği düşünülmektedir. Dolayısıyla, bu tür bir talep, NATO içindeki güç dinamiklerini ve ittifakın gelecekteki stratejik yönelimlerini yeniden şekillendirebilir. Ayrıca, Trump’ın önerisi, ABD’nin NATO içerisindeki liderlik rolünü güçlendirmeyi ve diğer üyeleri, özellikle Avrupa ülkelerini daha fazla finansal katkı sağlamaya zorlamayı amaçladığını göstermektedir. Bununla birlikte, bu tür bir değişikliğin, ittifak içindeki dayanışma ve işbirliği ruhunu zedeleyebileceği, Avrupa’daki müttefikler arasında bölünmelere yol açabileceği de ihtimaller arasındadır.

Trump’ın konuşmasındaki bir diğer dikkat çekici açıklama, Ukrayna’daki savaşı petrol fiyatları ile ilişkilendirmesidir. Trump, yüksek enerji gelirlerinin Rusya’nın askeri operasyonlarına devam etmesine olanak sağladığını belirterek, petrol fiyatlarının düşürülmesinin savaşı sona erdirebileceğini savunmuştur. Bu bağlamda, Trump, Suudi Arabistan ve OPEC ülkelerine petrol fiyatlarını düşürme çağrısında bulunmuş ve çatışmayı sona erdirmenin askeri yardımlar yerine ekonomik tedbirlerle mümkün olabileceğini öne sürmüştür. Trump’ın önerisi, savaşın finansal boyutuna ve enerji kaynaklarının jeopolitik etkilerine dikkat çekerek, savaşın sona erdirilmesinde petrol fiyatlarının etkili bir araç olabileceğini vurgulamaktadır. Ancak, Trump’ın bu açıklamaları, Avrupa’daki bazı liderler tarafından eleştirilmiştir. Bu liderler, Ukrayna’nın Moskova lehine bir anlaşmaya zorlanacağı iddialarını gündeme getirerek, Trump’ın önerisini temkinli bir şekilde karşılamışlardır. Onlara göre, petrol fiyatlarının düşürülmesi, Rusya’nın saldırgan tutumunu yatıştırmak yerine, sadece savaşın süresini uzatabilir ve Ukrayna’nın egemenlik haklarına zarar verebilir. Ayrıca, Avrupa ülkeleri, ekonomik tedbirlerin, Rusya ile yapılan yaptırımların ve diplomatik müzakerelerin gerekliliği konusunda Trump’ın bakış açısının eksik kaldığını düşünmektedir. Bu durum, Trump’ın önerisinin, yalnızca enerji fiyatlarını düşürmeye yönelik bir ekonomik strateji olarak görülmesinin ötesine geçebileceğini ve çatışmanın çözümüne dair daha kapsamlı bir yaklaşımın gerektiğini ortaya koymaktadır.

Ayrıca, Trump, Davos’taki konuşmasında, ABD’nin sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ihracatının devam edeceğini ve Avrupa’ya LNG sevkiyatının sürdürüleceğini açıklamıştır. Bu açıklama, Avrupa’nın enerji arz güvenliğini sağlama çabalarına ve enerji fiyatlarının istikrara kavuşturulmasına yönelik bir adım olarak değerlendirilebilir. Buna ek olarak, Trump, enerji projelerinin hızlandırılacağını ve LNG tesislerine ilişkin onay süreçlerinin daha verimli bir şekilde tamamlanacağını belirtmiştir; bu da ABD’nin Avrupa ile olan enerji ilişkilerinin sürekliliğini sağlamayı hedeflediğini ortaya koymaktadır. Böylelikle, bu strateji, Avrupa’nın büyüyen enerji talebini karşılamayı amaçlarken, aynı zamanda ABD’nin küresel enerji pazarındaki etkisini artırmaya yönelik bir politika olarak şekillenmektedir. Ayrıca Trump, ABD’nin LNG tedarikinin Avrupa’nın enerji güvenliği açısından kritik bir rol oynayacağını ifade etmiş ve AB ülkeleriyle enerji ilişkilerinin derinleştirilmesi gerektiğini savunmuştur. Bu bağlamda, ABD’nin Avrupa’ya LNG sevkiyatının artırılması, ekonomik ve jeopolitik açılardan önemli bir stratejik adım olarak ortaya çıkmaktadır. Fakat Trump’ın bu yaklaşımı, Avrupa Birliği’ni enerji tedarikinde ABD’ye daha bağımlı kılmayı ve ABD’nin AB üzerinde daha etkin olması anlamına gelmektedir. 

Sonuç olarak, Trump, Davos’taki konuşmasında, özellikle Avrupa Birliği ile ticaret ilişkileri ve Atlantik İttifakı’na dair önemli eleştirilerde bulunmuştur. AB’ye yönelik eleştirilerinde, ticaretin ABD için adaletsiz olduğunu ve AB’nin Amerika Birleşik Devletleri’ne uyguladığı KDV vergileri ile diğer vergi politikalarının haksızlık yarattığını belirtmiştir. Ayrıca, AB’nin Amerika’ya yönelik yüksek tarifelerle ürünlerin satışını zorlaştırırken, aynı zamanda kendi ürünlerinin ABD’de satılmasını beklediğini vurgulamıştır. Trump, ABD ile AB arasındaki ticaret açığının yüz milyarlarca dolar olduğuna dikkat çekerek, bu konuda bir değişim yapılması gerektiği mesajını vermiştir. Ayrıca, Trump, Davos’ta toplanan CEO’lara doğrudan çağrıda bulunarak, üretim süreçlerini Amerika’da yapmalarını istemiş, aksi takdirde ürünleri ABD pazarında satmak için gümrük vergisi ödemek zorunda kalacaklarını belirtmiştir. Bu bağlamda, üretimin ABD’de yapılması durumunda vergilerin %15’e düşürüleceğini ve bu politikanın ABD ekonomisine yeni bir canlılık katacağına dair bir vaat sunmuştur. Trump ayrıca, Avrupa’nın Amerikan şirketlerine uyguladığı yüksek vergilendirme politikalarından şikâyet ederek, Apple ve Google gibi büyük şirketlere yönelik Avrupa’daki vergi davalarına da değinmiş ve bu tür uygulamaların adaletsiz olduğunu savunmuş, bu durumun düzeltilmemesi halinde AB’ye, istemeyerek de olsa, ek yaptırım uygulamak zorunda kalacağı mesajını vermiştir. Kısacası, Trump, Davos Zirvesi’nde AB’ye, ticari ve savunma politikalarını ABD’nin çıkarları doğrultusunda düzeltirlerse iyi, düzeltmezlerse Avrupa’nın ekonomisini mahvedeceği mesajını vermek istemiştir.

Prof. Dr. Murat ERCAN
Prof. Dr. Murat ERCAN
Anadolu Üniversitesi Öğretim Üyesi

Benzer İçerikler