Moldova ile Gagavuzya arasındaki siyasal gerilim, tarihsel bir bağlama ve uluslararası etkileşimlere dayanan karmaşık bir yapı arz etmektedir. 1994 yılında Türkiye’nin doğrudan arabuluculuğunda imzalanan antlaşmayla Gagavuzya’ya özerk statü tanınmış, bu düzenleme Moldova’nın toprak bütünlüğü içinde etno-kültürel çeşitliliği korumaya yönelik örnek bir çözüm olarak değerlendirilmiştir. Ancak Moldova’nın Avrupa Birliği’ne (AB) entegrasyon sürecini hızlandırması ve iç siyasette merkeziyetçi eğilimlerin belirginleşmesi, bu özerkliğin hem hukukî hem de fiilî sınırlarını yeniden tartışmaya açmıştır. Özellikle Gagavuzya’nın Rusya’yla tarihsel, kültürel ve siyasal bağlarını koruma konusundaki ısrarı, Kişinev yönetiminin Batı yanlısı yönelimiyle doğrudan çelişmiş ve bu durum, bölgenin Moldova içindeki konumunu kırılganlaştırmıştır.
Bu kırılganlık, 1 Mart 2025 tarihinde Gagavuzya Başkanı Evgeniya Gutsul’un Moskova’ya yaptığı ziyarette somutlaşmış; burada Rusya Federasyon Konseyi Başkanı Valentina Matviyenko ile yaptığı görüşmede Gutsul, Moldova merkezî yönetiminin Gagavuz Türk halkının haklarını ihlâl ettiğini belirterek Rusya’dan diplomatik ve ekonomik destek talep etmiştir.[1] Aynı dönemde Moldova’daki yeni vergi düzenlemeleri nedeniyle KDV iadelerinin bölgesel bütçelere yüklenmesi, Gagavuzya’da ekonomik istikrarı sarsmış, çok sayıda işletmenin bölgeden çekilmesine neden olmuştur. Bu süreçte Gutsul’un, Rusya yanlısı oligark İlan Şor’la bağlantı kurduğu iddiaları gerekçe gösterilerek Kişinev ve AB kurumları tarafından dışlanması, Gagavuzya’nın diplomatik yalnızlığını daha da derinleştirmiştir.
25 Mart 2025 tarihinde Gutsul’un İstanbul’a gitmek üzereyken Kişinev Havalimanı’nda gözaltına alınması ise krizi yeni bir evreye taşımıştır. Hakkında 2019-2022 yılları arasında Rusya’dan yasa dışı yollarla elde edilen fonlarla Şor Partisi’ni finanse etmek, 2022 yılında protestolarda ödeme yapmak ve 2023 seçim kampanyasında sahte belgelerle mali raporları tahrif etmek gibi suçlamalar yöneltilmiştir.[2] Gutsul’un gözaltına alınmasının ardından savcılık, 30 günlük tutuklama talebinde bulunmuş; ancak mahkeme, bu talebi kısmen kabul ederek 20 günlük tutuklama kararı vermiştir.[3]
Bu karar, yalnızca bireysel bir yargı süreci olarak değil, Gagavuz Türk halkı nezdinde kolektif bir cezalandırma olarak algılanmıştır. Gutsul, yaptığı açıklamada, bu tutumun açık bir “siyasî intikam” olduğunu belirtmiş ve “Gagavuzya bugün başsız bırakıldı” ifadesiyle tepkisini dile getirmiştir.[4] Aynı açıklamada, Moldova’daki Eylem ve Dayanışma Partisi’nin Gagavuzya’nın özerkliğini bastırmaya çalıştığını ve adaletin değil siyasetin hüküm sürdüğünü vurgulamıştır. Bu bağlamda avukatı Sergey Moraru’nun, Kişinev Temyiz Mahkemesi’nden tarafsız bir karar beklemediğini ifade etmesi, mevcut krizin yanı sıra Moldova’daki yargı bağımsızlığına dair soru işaretlerini de beraberinde getirmiştir.
Olayın ardından, başta Komrat olmak üzere Gagavuzya’nın farklı bölgelerinde halk protesto hareketlerine başlamıştır. Komrat’taki “Zafer” bloğu temsilcisi Vasiliy Novak, halkın belediye başkanları ve yerel meclis üyeleri aracılığıyla Cumhurbaşkanı ve Başbakan’a ulaşmak için imza kampanyaları başlattığını açıklamış; henüz resmî bir suçlamaya dönüşmemiş adlî sürecin özerkliğe yönelik sistematik bir tehdit olarak görüldüğünü belirtmiştir.[5]
Uluslararası düzeyde ise en net tepki, 27 Mart’ta Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov’dan gelmiştir. Peskov, Gutsul’un tutuklanmasını açık bir şekilde kınamış ve Moldova’daki Batı yanlısı hükûmetin siyasî muhaliflere yönelik baskıcı politikalarının bir yansıması olarak değerlendirmiştir. Avrupa başkentlerini ve kurumlarını bu ihlâlleri kınamaya çağıran Peskov, Moldova’nın demokratik ilkelere aykırı davrandığını vurgulamıştır.[6] Ardından 28 Mart’ta konuşan Andrey Safonov, Gutsul’un tutuklanmasının Cumhurbaşkanı Maia Sandu’nun AB destekli merkeziyetçi stratejisinin parçası olduğunu iddia etmiş; nihai hedefin Gagavuzya özerkliğinin zayıflatılması ve Transdinyester’in tasfiyesi olduğunu öne sürmüştür.[7]
Benzer şekilde Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova da 25-26 Mart gecesi yaşanan gözaltı sürecini “açık siyasî terör” olarak nitelendirmiş; Gutsul’un özellikle Rusya ile yapıcı ilişkileri savunduğu için hedef alındığını vurgulamıştır.[8] Bu sert tepkiler, Rusya’nın sadece sembolik değil, aynı zamanda stratejik olarak Gagavuzya’daki gelişmeleri dikkatle izlediğini ve Moldova’nın keskin Batı yönelimine karşı Gagavuzya’yı bir baskı unsuru olarak kullanmaya hazır olduğunu işaret etmiştir.
Bu gelişmelerin yanı sıra tutuklanma sonrası Gutsul, avukatı aracılığıyla Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a da bir mektup göndererek, 1994’te Türkiye’nin garantörlüğünde imzalanan Gagavuzya-Moldova antlaşmasının ihlal edildiğini ve Türkiye’nin bu süreçte tarihsel sorumluluğunu yerine getirmesi gerektiğini ifade etmiştir.[9] Bu çağrı, Gagavuzya’nın sadece bölgesel bir kriz olmadığını, aynı zamanda Türkiye’nin garantör aktör olarak dış politika sorumluluğunu yeniden düşünmesi gereken çok boyutlu bir meseleye dönüştüğünü ortaya koymuştur.
Türkiye’nin Gagavuzya’ya yönelik tutumu, resmî bir açıklama henüz yapılmamış olsa da mevcut dış politika eğilimleri çerçevesinde dengeli ve temkinli bir yaklaşımla şekillenmektedir. Ankara’nın, Moldova’nın AB ile entegrasyon sürecini kendi stratejik çıkarlarına aykırı görmediği; bu süreci, Gagavuz Türklerinin özerklik statüsüne zarar vermediği sürece destekleyici bir çizgide izlediği öngörülmektedir. Türkiye’nin bölgede taraf olmaktan kaçınarak, tarihî ve kültürel bağlara dayanan kalkınma işbirliklerini sürdürmeye devam edeceği; aynı zamanda özerkliğin korunması yönünde yapıcı diplomasiye öncelik vereceği değerlendirilmektedir. Bu tutum, Türkiye’yi hem Batı’yla uyumlu hem de Rusya’yla çatışmasız bir konumda tutan, çok yönlü ve dengeleyici bir bölgesel aktör olarak öne çıkarmaktadır.
Gagavuzya meselesi, Moldova’nın AB’yle entegrasyon sürecinde karşı karşıya kaldığı iç yapısal hassasiyetlerin ve dış jeopolitik etkilerin kesişim noktasında yer alan çok boyutlu bir stratejik dosya hâline gelmiştir. Moldova’nın güneyinde konumlanan Gagavuzya, yalnızca anayasal özerklik yapısıyla değil; Karadeniz’e yakınlığı, Ukrayna sınırına komşu olması ve enerji ile lojistik geçiş koridorlarına erişim potansiyeliyle, bölgesel güvenlik ve dış politika denkleminde kritik öneme sahiptir. Bu nedenle bölge, Moldova’nın iç siyasetinde olduğu kadar, AB ile Rusya arasında süregiden jeopolitik rekabetin de doğrudan etki alanına girmiş durumdadır.
Bu bağlamda ilk senaryoda, Moldova’nın AB’yle entegrasyon sürecini sürdürürken, Gagavuzya’yı merkezî yapıyla uyumlu tutmak amacıyla bölgeye yönelik kamu yatırımlarını, altyapı projelerini ve kalkınma desteklerini artırması beklenmektedir. AB’nin doğrudan kalkınma fonlarının bölgeye yönlendirilmesiyle birlikte, Gagavuz Türk halkı nezdinde merkeze olan bağlılık hissinin ekonomik ve yönetsel düzlemde güçlendirilmesi öngörülmektedir. Bu modelde, özerkliğin yasal çerçevesi korunmakla birlikte dış etkilere kapalı, AB uyumlu bir yerel yönetişim yapısının teşvik edilmesi hedeflenmektedir. Ancak bu stratejinin başarısı, bölgedeki toplumsal hassasiyetlerin doğru yönetilmesine ve dış müdahale algılarının azaltılmasına bağlıdır.
Bir diğer ihtimalde ise Gagavuzya’daki yerel siyasî aktörlerin dış destekli girişimleri aracılığıyla bölgenin merkezî otoriteye karşı daha bağımsız bir söylem geliştirmesi öngörülmektedir. Bu süreçte, özellikle tarihsel bağlar, kültürel aidiyet ve mali yardımlar üzerinden Rusya’nın bölgedeki etkisini sürdürme çabalarının, Moldova’nın iç siyasal denge mekanizmaları üzerinde baskı kurması muhtemeldir. Gagavuzya’nın özerk statüsünün, bu tür dış etkilerle birlikte daha aktif biçimde kullanılmaya başlanması, yalnızca merkez-çevre ilişkilerini değil, aynı zamanda Moldova’nın dış politika yönelimlerini de zayıflatma potansiyeli taşımaktadır. Bu durumda Gagavuzya, Moldova iç siyasetinde sembolik bir idari yapı olmaktan çıkarak stratejik dengeyi etkileyebilecek bir siyasal kaldıraç işlevi görebilir. Her iki senaryoda da Gagavuzya’nın geleceği, yalnızca iç hukukî düzenlemelerle değil, aynı zamanda Moldova’nın dış ilişkilerde denge ve istikrar arayışıyla doğrudan bağlantılı şekilde şekilleneceği öngörülmektedir.
[1] Aleksandr Burakov, “Vsled za Pridnestrovyem: lidery Gagauzii prosyat RF o pomoshchi”, DW, https://www.dw.com/ru/vsled-za-pridnestrovem-lidery-gagauzii-prosat-moskvu-o-pomosi/a-68423032, (Erişim Tarihi: 29.03.2025).
[2] Alexander Tanas, “Moldovan court opens trial of pro-Russian leader of Gagauzia region”, Reuters, https://www.reuters.com/world/europe/moldovan-court-opens-trial-pro-russian-leader-gagauzia-region-2024-04-30, (Erişim Tarihi: 29.03.2025).
[3] “Sud v Kishineve Arestoval Glavu Avtonomnogo Regiona Gagauziya Yevgeniyu Gutsul na 20 Sutok”, BBC News, https://www.bbc.com/russian/articles/cy9d9x3ezzgo, (Erişim Tarihi: 29.03.2025).
[4] “Gutsul Nazvala Svoy Arest Politicheskoy Mestyu”, TASS, https://tass.ru/mezhdunarodnaya-panorama/23543957, (Erişim Tarihi: 29.03.2025).
[5] “V Gagauzii Nachalis’protesty Posle Zaderzhaniya Yevgenii Gutsul”, News.by, https://news.by/news/v_mire/v-gagauzii-nachalis-protesty-posle-zaderzhaniya-evgenii-gutsul, (Erişim Tarihi: 29.03.2025).
[6] “Peskov: Zaderzhaniye Gutsul İdet Vrazrez s Printsipami Demokratii”, TASS, https://tass.ru/politika/23529047, (Erişim Tarihi: 29.03.2025).
[7] “Deputat Safonov: Sandu Raspravlyayetsya s Gagauziyey, Chtoby Likvidirovat Pridnestrovye”, TASS, https://tass.ru/mezhdunarodnaya-panorama/23543689, (Erişim Tarihi: 29.03.2025).
[8] İlya Taksyur, “Zakharova Prokommentirovala Arest Glavy Gagauzii”, Lenta, https://lenta.ru/news/2025/03/26/zaharova-prokommentirovala-arest-glavy-gagauzii/, (Erişim Tarihi: 29.03.2025).
[9] “Gutsul Pozhalovalas Erdoganu na Narusheniye Moldaviyey Soglasheniya s Turtsiyey”, RBC, https://www.rbc.ru/rbcfreenews/67e51a199a7947bd49d4182e, (Erişim Tarihi: 29.03.2025).