Avrupa Birliği’nin (AB) Avrupa topraklarında suikast planladığı gerekçesiyle İran istihbarat servisine yaptırım uygulamasından kısa bir süre sonra Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Dışişleri Bakan Mike Pompeo, 12-13 Şubat 2019 tarihlerinde Polonya’nın başkenti Varşova’da “İran karşıtı” bir konferans gerçekleşeceğini duyurmuştu. Avrupa ülkeleri üzerindeki ABD baskısı sürerken İran yönetimi, pek çok defa nükleer anlaşmadan vazgeçebileceğini ima etti. İran Devrim Rehberi Ayetullah Ali Hamaney, “ABD anlaşma metnini yırtarsa, biz de onu ateşe veririz.” derken; Dışişleri Bakanı Cevad Zarif de bu konuda Avrupa’yı beklemeyeceklerini ve Hindistan, Çin ve Rusya gibi geleneksel ortaklarına yönelebileceklerini belirtti.[1] En son İran Uzmanlar Meclisi Başkanı Ayetullah Ahmed Cenneti: “Avrupa İran’ı oyalıyor, hükümet nükleer anlaşmadan çekilmeli.” çağrısı yaptı.[2] İran makamlarınca yapılan tüm bu açıklamalar, Avrupa’ya karşı bir blöf olarak algılansa da AB ülkelerinin Washington’ın etkisinde kaldığı gerçeğini değiştirmedi. AB ülkeleri ve Tahran yönetimi, ikili ticari ilişkileri sürdürebilmek adına Özel Amaçlı Araç (SPV) yöntemini hayata geçirmeye çabalarken; Trump yönetimi de İran’ın balistik füzeleri ve Ortadoğu’daki faaliyetleri konusunda Avrupa’yı uyarmaya devam etti.
Bunun üzerine İran’ın uzun yıllardır Avrupa’da yürüttüğü istihbarat operasyonları AB nezdinde yeniden gündeme geldi. İran’ın Arnavutluk Büyükelçisi ve Kültür Temsilcisi persona non grata ilan edilirken; İran’ın Almanya, Danimarka, Hollanda, Fransa ve İngiltere’deki diplomatik misyonları da çeşitli sebeplerden dolayı ilgili ülkelerin Dışişleri Bakanlıklarına çağrılmaya başlandı. Almanya, Hollanda ve Fransa’da İran istihbarat ajanlarının faaliyetleri sorun teşkil ederken; İngiltere uzun bir süredir İran’da tutuklu bulunan çifte vatandaş Nazanin Zaghari’nin durumuna ilişkin Tahran yönetimine baskısını artırdı. İngiltere Dışişleri Bakanı Hunt’un casusluk iddiasıyla tutuklu bulunan Zaghari’ye ilişkin Tahran yönetiminin bahsi geçen ismi diplomatik hedefler için rehin tuttuğunu söylemesi, İran tarafından iç işlerine müdahale olarak değerlendirildi. Böylece Tahran-Londra ilişkileri daha da gerildi.
Daha genel anlamda bakacak olursak AB, İran’a yönelik yeni yaptırımları devreye alarak toplam 15 kişi ve 21 İranlı kuruluşu kapsayan yaptırımların altı ay daha süreceğini belirtti. Tüm bu gelişmelerin odağında İran’ın balistik füze denemeleri ve bu füzelerin nükleer başlık taşıma kapasitesine sahip olduğundan duyulan endişe yatmaktaydı. Öyle ki geçtiğimiz Aralık ayında hem İngiltere hem de Fransa, İran’ın balistik füze denemelerinin “provakatif”, “istikrarsızlaştırıcı” ve “tehditkâr” olduğuna dikkat çekip bu programı durdurmak için çaba sarf edeceklerini beyan etmiş ve ABD’nin de girişimleriyle konuyu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) gündemine taşımışlardı. Rusya’nın vetosuyla İran aleyhinde bir kararın alınması engellense de Avrupa ülkelerinin söz konusu endişeleri devam etmiş ve son olarak da İran’ın uzaya uydu fırlatma girişimleri taraflar arasındaki balistik füze tartışmalarının yeniden alevlenmesine neden olmuştu.
ABD Başkanı Donald Trump, İran’ın uzaya uydu fırlatma girişiminde kıtalararası balistik füze teknolojisinden yararlandığını vurgularken Fransa, İran’ın son girişimi de dahil olmak üzere nükleer başlık taşıma kapasitesine sahip balistik füze denemelerinin tamamını kınadığını açıklamıştı. Avrupa ülkeleri Tahran yönetimimin füze denemelerinin BMGK’nın 2231 sayılı kararına aykırı olduğu üzerinde dururken İran, söz konusu BMGK kararının bilimsel amaçlar için gerçekleştirilen ve daha çok konvansiyonel savunma yeteneklerini geliştirmeyi hedefleyen denemeleri yasaklamadığını hatırlattı. Zira Tahran yönetimi, nükleer başlık taşıma kapasitesine sahip bir füze geliştirebilmek için önce nükleer başlığa sahip olunması gerektiğine; halbuki İran’ın hiçbir zaman böyle bir başlığa sahip olmadığına dikkat çekerek Avrupa’nın eleştirilerinin bir karşılığının olmadığını vurgulamaktadır.[3]
İran, bir yandan nükleer anlaşmanın ekonomik getirilerini korumak adına Avrupa ülkeleriyle “Özel Amaçlı Araç (SPV)” adlı yeni bir ödeme mekanizması geliştirmeye çabalarken; diğer yandan da ulusal güvenliğinin teminatı olarak gördüğü balistik füze çalışmalarını müzakerelerin konusu olmaktan çıkarmaya çalışmaktadır. İran’a göre ülkenin savunma yeteneklerini geliştirmeyi amaçlayan balistik füze denemeleri, uluslararası güvenliği tehdit etmek bir yana bölgenin güvenlik ve istikrarına hizmet etmektedir. Daha genel bir ifadeyle söyleyecek olursak nükleer başlık taşıma kapasitesine sahip olmayan balistik füzeler, söz konusu ülkenin iç meselesini ilgilendiren savunma yetenekleriyle ilgili olup uluslararası arenada müzakere konusu edilemez. İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Behram Kasımi de konuyla ilgili BMGK’nın 2231 sayılı kararına dikkat çekerek “Bu karardaki hiçbir hüküm, İran’ın füze ve hava savunma geliştirme programları yürütmesini ve bunları bilimsel amaçlar için kullanmasını yasaklamamaktadır.” ifadelerini kullanmıştır.[4]
Burada İran’ın füze denemeleri BM kararlarını tam olarak ve açık bir şekilde ihlal etmemesine rağmen AB ülkelerinin asıl endişe ettiği konular İran’ın Ortadoğu’daki istikrarsızlaştırıcı faaliyetleri, Avrupa’nın güvenliğini giderek daha fazla tehdit eden istihbarat operasyonları ve savunma yeteneklerini nükleer silah geliştirmek için kullanma tehlikesidir. Halbuki 2015 yılında İran’la imzalanan P5+1 nükleer anlaşmasının Avrupalı tarafları olan Fransa, Almanya ve İngiltere, Trump liderliğindeki ABD’nin söz konusu anlaşmadan çekilme girişimleri karşısında İran’ın nükleer silah geliştirmesini engellemenin en iyi yolunun bahsi geçen anlaşmaya bağlı kalmaktan geçtiğini savunmuştur. Bu bağlamda AB ülkeleri, ilgili anlaşmanın İran’ın uranyum zenginleştirme çabalarını başarılı bir şekilde kısıtladığını ve bu sebeple sözleşmenin korunması gerektiğini iddia etmişlerdir. Ancak bugün gelinen noktada AB ülkelerinin nükleer amaçlara hizmet edeceğinden endişe duyduğu İran’ın balistik füze yeteneklerinin kısıtlanmasını istedikleri görülmektedir. Diğer taraftan Avrupalı ülkeler, nükleer anlaşmanın ekonomik getirilerinin korunması için de çalışmaya devam etmektedir.
Bu durumda AB ülkeleri, ABD’nin “İran karşıtı” politikalarının etkisine girmeye başlarken; AB-Tahran ilişkileri de kopma noktasına gelmektedir. Her şeye rağmen taraflar arasındaki ticari ilişkilerde kullanılması öngörülen SPV ödeme yönteminin yakın bir tarihte hayata geçirilmesi planlanmaktadır. İran’ın bu anlaşmanın hala sonuçlanmamasından duyduğu rahatsızlık nedeniyle son dönemde dile getirdiği nükleer anlaşmadan geri çekilecekleri yönündeki açıklamaları ise gerçekçi olmayıp, Avrupa’yı baskı altına almayı amaçlamaktadır. Benzer bir baskıyı da AB ülkeleri, Şubat ayında Varşova’da gerçekleşmesi planlanan “İran karşıtı” konferans sayesinde Tahran’a karşı yapmayı planlamaktadır. Avrupa üzerindeki ABD baskısını ise Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas şu sözlerle ortaya koymaktadır: “SPV için gerekli şartlar önümüzdeki haftalarda yerine getirilecektir. Mekanizmanın merkezinin neresi olacağı gibi hususları netleştirmek için çalışıyoruz. ABD ile çatışan bir durumda bu kolay değil. Elbette onlar (ABD) bize baskı yapmaya çalışıyor.”[5]
Neticede Trump’ın tüm dünyayı “İran karşıtlığı” konusunda kendi yanına çekme çabaları Avrupa-Atlantik ilişkilerini derinden etkilemektedir. Bu iki kutup arasındaki görüş farklılıklarının daralması, aynı zamanda AB’nin İran politikalarında değişiklik yaşanacağına da işaret etmektedir. Tahran açısından bakıldığında AB’nin SPV anlaşmasını geciktirmesi ve Varşova’da İran karşıtı konferansın düzenlenecek olması, Avrupa’nın füze müzakereleri için İran’ı ikna etme çabalarının bir parçasıdır. Buna karşılık İran’ın elinde Avrupa’ya karşı kullanabileceği “ekonomik kazanç vaatleri” dışında Zarif’in de ifade ettiği üzere Hindistan, Çin ve Rusya gibi “alternatif jeopolitik kutuplara yönelmek” gibi siyasi kozları da bulunmaktadır.
[1] “FM: Iran Not to Wait for Europe”, Farsnews, http://en.farsnews.com/newstext.aspx?nn=13971018000355, (Erişim Tarihi: 19.01.2019).
[2] “İran Uzmanlar Meclisi Başkanı Cenneti: Avrupa İran’ı Oyalıyor, Hükümet Nükleer Anlaşmadan Çekilmeli”, Star, https://goo.gl/JAnNMM, (Erişim Tarihi: 19.01.2019).
[3] @MustafaNajafi, “MUST WATCH: The Art of Diplomacy By @Jzarif. No One Wants To Hear It but It’s the Painful Truth”, Twitter, 11 Şubat 2017, https://twitter.com/MustafaNajafi/status/830485223607586816.
[4] “Tehran Urges Paris to Stop Repeating False Claims on Iran’s Ballistic Programs”, Mehr News, https://en.mehrnews.com/news/141404/Tehran-urges-Paris-to-stop-repeating-false-claims-on-Iran-s-ballistic, (Erişim Tarihi: 19.01.2019).
[5] “Iran Payment Channel to Be Finalized in ‘Coming Weeks’: Germany”, Tasnim News, https://www.tasnimnews.com/en/news/2019/01/12/1920783/iran-payment-channel-to-be-finalized-in-coming-weeks-germany, (Erişim Tarihi: 19.01.2019).