Avrupa Birliği (AB) ve Çin, son yıllarda ekonomik ve siyasi işbirliğini genişletirken, aynı zamanda stratejik farklılıklar nedeniyle karşılıklı rekabetle de karşı karşıya kalmıştır. Çin, Avrupa pazarında etkisini artırırken; AB de Çin’le olan ilişkilerini dengelemeye çalışmaktadır. Özellikle ticaret, teknoloji ve güvenlik alanlarındaki gelişmeler, bu ilişkinin dinamiklerini belirlemektedir. Ancak Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Çin’e karşı yürüttüğü politikalar, AB’nin stratejik kararlarını doğrudan etkilemekte ve küresel rekabetin gölgesinde bir işbirliği yürütülmesine neden olmaktadır.
Çin’in küresel ekonomik ve teknolojik yükselişi, ABD’nin endişelerini artırmış ve bu durum AB-Çin ilişkilerinde yeni dinamiklerin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Özellikle Çin’in “Made in China 2025” stratejisi ve Kuşak ve Yol Girişimi (KYG) gibi projeler, ABD’nin küresel liderliğini tehdit olarak algılanmış; bu durum AB’nin Çin’le ilişkilerini dengeleme çabalarını etkilemiştir.
ABD’nin Çin’e karşı uyguladığı ticaret politikaları ve teknolojik rekabet stratejileri, AB’nin kendi ekonomik ve güvenlik çıkarlarını koruma çabasıyla örtüşmemektedir. Bu durum, AB’nin Çin’le ilişkilerinde bağımsız bir yol izleme gerekliliğini doğurmuştur. AB, Çin’le ekonomik ilişkilerini sürdürürken, ABD’nin Asya-Pasifik bölgesindeki politikalarına karşı daha bağımsız bir yaklaşım benimsemektedir. ABD-Çin rekabeti, AB-Çin ilişkilerini doğrudan etkilemiş; AB, Çin’le ekonomik bağlarını güçlendirirken, ABD’nin Asya-Pasifik bölgesindeki politikalarına karşı daha bağımsız bir yaklaşım benimsemiştir. Bu durum, AB’nin küresel stratejilerini şekillendirmede önemli bir faktör olarak öne çıkmaktadır.
AB ile Çin arasındaki ekonomik ve ticari ilişkiler, son yıllarda önemli bir büyüme göstermiştir. Her iki taraf da birbirlerinin en büyük ticaret ortakları arasında yer almakta, bu durum küresel ticaret dengelerinde belirleyici bir rol oynamaktadır. Ancak bu ilişkiler bazı sektörlerdeki anlaşmazlıklar nedeniyle zaman zaman gerilmektedir. Çin, Elektrikli Araç (EA) üretiminde dünya liderlerinden biri haline gelmiş ve bu araçları küresel pazarlara, özellikle Avrupa’ya ihraç etmeye başlamıştır.
AB, Çin menşeli EA’ların düşük fiyatlarla Avrupa pazarına girmesinin, yerli üreticiler için haksız rekabete yol açtığını ve bunun altında Çin hükümetinin sağladığı sübvansiyonların yattığını iddia etmektedir. Bu endişeler üzerine AB, Ekim 2024 tarihinde Çin yapımı EA’lara %45’e varan ek gümrük vergileri uygulamaya başlamıştır. Bu karar, Çinli otomobil üreticileri tarafından tepkiyle karşılanmış ve bazı şirketler AB’yi Dünya Ticaret Örgütü’ne (DTÖ) şikayet etme yoluna gitmiştir. Örneğin, Çin’in önde gelen otomobil üreticilerinden SAIC Motor, bu vergilerin haksız olduğunu belirterek AB’ye dava açacağını duyurmuştur. Her iki taraf da bu anlaşmazlığı diyalog yoluyla çözme isteğini dile getirmiştir.
Kasım 2024 tarihinde AB ve Çin, EA ithalat vergileri konusunda alternatif çözümler bulmak amacıyla görüşmelere başlamış, ancak henüz somut bir anlaşmaya varılamamıştır. Elektrikli araçlar konusundaki gerilimlerin yanı sıra süt ürünleri sektöründe de AB ve Çin arasında ticari anlaşmazlıklar yaşanmaktadır. AB’nin Çin menşeli EA’lara uyguladığı ek vergilere misilleme olarak Çin Ticaret Bakanlığı, Ağustos 2024 tarihinde AB’den ithal edilen süt ürünlerine yönelik bir sübvansiyon soruşturması başlatmıştır. Bu soruşturma kapsamında taze peynir, lor ve rokfor peyniri gibi ürünler incelenmekte ve AB’nin bu ürünlere haksız destek sağlayıp sağlamadığı araştırılmaktadır. Çin’in bu adımı, iki taraf arasındaki ticari gerilimin tırmanmasına neden olmuş ve karşılıklı ticaret savaşının belirtilerini göstermiştir. Her iki taraf da endüstrilerini koruma amacı güderken, bu tür adımların küresel ticarete olumsuz etkileri olabileceği endişesi bulunmaktadır.
ABD, Çin’in ekonomik yükselişini ve teknolojik ilerlemesini kendi küresel liderliğine bir tehdit olarak algılamakta ve bu nedenle çeşitli stratejiler geliştirmektedir. Özellikle yapay zeka ve yarı iletken teknolojileri gibi alanlarda Çin’in ilerlemesi, ABD’nin bu alanlardaki kısıtlamaları, Çinli firmaların kendi aralarında daha fazla işbirliği yapmaları için teşvikler yaratmıştır. Bu durum, ABD’nin kısıtlamalarının uzun vadede Çin’den ziyade ABD’ye zarar verebileceği endişesi doğurmuştur.
ABD, Asya-Pasifik bölgesinde Çin’in yükselişine karşı denge kurma amacıyla kapsamlı bir çevreleme stratejisi yürütmektedir. Bu strateji, yeni askeri üsler ve ittifaklar oluşturma gibi adımlarla somutlaşmaktadır. ABD’nin Pasifik bölgesindeki müttefikleriyle ilişkilerini derinleştirmesi ve Çin’in artan askeri kapasitesi, bölgedeki dengelerin değişmesine ve potansiyel çatışma riskinin artmasına neden olmaktadır. ABD’nin Çin’e yönelik stratejileri, AB’nin kendi politikalarını şekillendirirken dikkate aldığı önemli faktörlerdir. Ancak AB, Çin’le ilişkilerinde kendi çıkarlarını gözeterek daha bağımsız bir yaklaşım benimsemektedir. Özellikle ABD’nin Çin’i stratejik bir rakip olarak görmesi ve Asya-Pasifik bölgesindeki askeri varlığını artırması, AB’nin bölgedeki politikalarını etkilemektedir. AB, Çin’le ekonomik ilişkilerini sürdürürken, ABD’nin Asya-Pasifik bölgesindeki politikalarına karşı daha bağımsız bir yaklaşım benimsemektedir. Bu durum, AB’nin bölgedeki politikalarını etkilemekte ve AB’yi kendi çıkarlarını koruma konusunda daha proaktif olmaya itmektedir. Bu dinamikler, uluslararası ilişkilerde yeni güç dengelerinin oluşmasına katkı sağlamaktadır.
AB ile Çin arasındaki ilişkiler, küresel güç dengelerinin yeniden şekillendiği bir dönemde, ABD’nin Çin’e yönelik politikaları ve stratejik rekabeti bağlamında önemli bir dönüşüm yaratmaktadır. Bu dinamik, AB’nin hem ekonomik hem de politik stratejilerini etkileyerek Çin’le ilişkilerinde daha dengeli ve bağımsız bir yaklaşım benimsemesine yol açmaktadır. ABD ile Çin arasındaki rekabet, özellikle teknoloji ve ticaret alanlarında yoğunlaşmaktadır. ABD’nin Çin’e karşı uyguladığı ticaret politikaları ve teknoloji transferine yönelik kısıtlamalar, küresel tedarik zincirlerini etkilemekte ve AB’nin bu süreçteki komunu yeniden değerlendirmesine neden olmaktadır.
AB, Çin’le olan ticari ilişkilerini sürdürürken, ABD’nin baskıları karşısında kendi stratejik çıkarlarını koruma çabası içindedir. AB, Çin’i hem bir ortak hem de bir rakip olarak görmektedir. Bu ikili yaklaşım, AB’nin Çin’le olan ilişkilerinde dengeli bir politika izleme gerekliliğini ortaya koymaktadır. AB ile Çin arasındaki ilişkiler, son yıllarda önemli gelişmeler göstermiştir. Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, AB’yle rekabet yerine işbirliğine vurgu yaparak ekonomik ilişkilere önem vermektedir. Ocak 2025 tarihinde AB Konseyi Başkanı Costa ile yaptığı telefon görüşmesinde Şi, ülkesinin Avrupa’yı “çok kutuplu dünyada önemli bir kutup” olarak gördüğünü ve Avrupa’nın “stratejik özerklik arayışını” desteklediğini belirtmiştir. Bu bağlamda Çin’in KYG ile AB’nin “Global Gateway” stratejileri, altyapı ve yatırım projelerinde işbirliği fırsatları sunmaktadır. Ancak bu işbirliği alanlarında rekabet ve jeopolitik dinamikler de göz önünde bulundurulmalıdır. Ayrıca Çin’in uluslararası etkisini artırma çabaları, AB’yle ilişkilerinde dinamikler yaratmaktadır. Çin, uluslararası etkisini artırarak olayları şekillendirmeyi hedeflemekte ve bu doğrultuda diplomatik hamleler yapmaktadır.
Sonuç olarak ABD’nin Çin’e yönelik stratejik rekabeti, AB’nin Çin’le olan ilişkilerini doğrudan etkilemektedir. AB, bu rekabet ortamında bağımsız stratejilerini geliştirerek Çin’le olan ilişkilerini dengeli bir şekilde yönetmeye çalışmaktadır. Şi Cinping’in liderliğinde Çin, AB’yle ilişkilerini güçlendirme ve şekillendirme çabalarını sürdürmektedir. Bu ilişkilerin geleceği, her iki tarafın da stratejik hedeflerine ve küresel dinamiklere bağlı olarak şekillenecektir.