Hazar, iki farklı ve büyük devlet olan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) ve İran döneminden bu yana adından sıkça bahsettirse de 20. yüzyılın sonundan itibaren hem uluslararası ilişkiler hem de uluslararası hukuk açısından tartışılabilir konu olmuştur. Hazar, jeopolitik önemi nedeniyle kendisine kıyısı olan ya da olmayan diğer ülkeler tarafından da tartışılmıştır. Söz konusu jeopolitik önem, bu havzada kimi zaman ekolojik ve enerji kaynaklı nakil sorunlarını ortaya çıkarsa da 22 yıldan fazladır çözüme kavuşturulamayan en önemli mesele hukuki statü sorunudur. Ancak sorunun asıl kaynağı ise Hazar’ın göl statüsünde mi yoksa deniz mi statüsünde mi değerlendirileceği meselesidir. Bu nedenle 12 Ağustos 2018 tarihinde Kazakistan’ın Aktau şehrinde Hazar beşlisini oluşturan devletlerin zirve toplantısının yapılması ve Hazar’ın hukuki statüsünü belirleyen kıyıdaş devletler tarafından bölgesel anayasa niteliği taşıdığı ifade edilen konvansiyonun imzalanması, büyük önem arz etmektedir. Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen söz konusu zirveden bahsetmeden önce, günümüzde de rekabet oyunlarına ev sahipliği yapan Hazar havzası sorununun kısa tarihine gözatmakta faydalı olacaktır.
Hazar Beşlisi Zirvesine Giden Yol
Genel olarak uluslararası sınırların belirlenmesi söz konusu olduğunda hem teknik hem de yasal açıdan farklılıkları içinde barındıran iki unsurun göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Bunlardan ilki, sınır statüsünün temel elementlerini içinde barındıran delimitasyon, diğeri ise sınırın belirlenmesinde esas alınan ve fiziksel operasyonları içeren demarkasyondur.[1] Ama Hazar’da sınırların belirlenmesi sürecinde bu iki unsurun göz önüne alınarak soruna çare bulunması mümkün olmamıştır. Çözümsüz Hazar kaynakları ve sınırları üzerinde kıyıdaş devletlerin egemenlik gücünün tanımlanması adına; ilk aşamada kıyıdaş devletlerin isteği üzerine, daha sonraki aşamada ise dış güçlerin müdahelesiyle bilimsel toplantılara ve görüşmelere başlanmıştır. Bu toplantılardan ilki 1995 yılında 30 Ocak – 2 Şubat tarihleri arasında Aşkabat’ta, ikincisi ise 15-16 Mayıs tarihlerinde Almatı’da gerçekleştirilmiştir. İlk toplantının gündem maddesini Hazar’ın biyolojik kaynaklarının korunması ve kullanılması konusundaki “Rus Projesi” oluşturmaktaydı. Bu görüşmelerde kaynakların kullanılmasıyla ilgili taslak olarak bir anlaşmaya varılsa da statü konusunda uzlaşma sağlanamamıştır. İkinci görüşmede de esas olarak hukuki statü sorunu ele alınmıştır. Bu kapsamda Kazak, Rus ve İranlı temsilciler konuyla ilgili uluslararası bir komisyon kurulması için müzakere sürecinin başlatılmasından yana tutum sergilerken Azerbaycan tarafı buna karşı çıkmıştır. Gelişmeler bu şekilde cereyan edince Kazakistan tarafından yeni bir proje ileri sürülmüş; buna esasen Hazar’ın deniz olarak kabul edilmesi ve UNCLOS (Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi) 1982 anlaşmasının ilke ve normalarının uygulanması öngörülmüştür.[2] Buna karşın Azerbaycan, Hazar’ın “orta hat prensibi” üzerine sektörlere bölünmesinden yana tutum sergilerken, Rusya “kondominyum prensibi” ile bölünmesinden yana ısrarcı olmuş ve İran da kondominyumdan taraf olduğunu bildirmiştir. Ancak İran, buna ek olarak ileri sürülen projelerin yeterli olmadığını vurgulayarak tarihi anlaşmaların yeniden gündeme getirilmesinden yana olduğunu da ifade etmiştir.
Sonuç olarak, Almatı görüşünde ortak bir çalışma grubu oluşturulsa da statü sorunuyla ilgili 1996 yılında farklı tarihlerde gerçekleştirilen toplantılarda da mutabakata varılması mümkün olmamıştır. 1997 yılından itibaren yapılan görüşmelerse artık diğer kıyıdaş olmayan devletlerin katılımıyla düzenlenmiştir ki, bu toplantıların ilki 13-14 Mayıs 1997 tarihinde Türkmenistan, Afganistan, İran, Kazakistan, Kırgızistan, Pakistan, Özbekistan, Tacikistan ve Türkiye’nin katılımıyla gerçekleşmiştir. Bu buluşmayı takiben Astarhan’da da toplantılar gerçekleştirilmiş; petrol ve doğalgaz transferi gibi konuların yanı sıra hukuki statü sorunu da burada müzakere edilmiştir. Bir araya gelen ülkelerin çok taraflı görüşmelerde soruna bir çözüm getirmemesi, kıyıdaş devletler arasında ikili toplantıların yapılmasını gerekli kılmıştır. Çünkü, artık siyasi çıkarların yanına ekonomik çıkarlar daha fazla eklenmeye başlamıştır ki bu süreç, Azerbaycan tarafından “Asrın Anlaşması” şeklinde nitelendirilen ve Hazar’dan çıkarılan petrol ve doğalgazı Batı pazarlarına ulaştırmayı planlayan yeni projelerin gündeme gelmesiyle beraber olmuştur. Aynı zamanda 1998 yılında Rusya ile Kazakistan arasında da Hazar’ın kuzey kısmının bölünmesi konusunda anlaşmaya[3] varılmasının ardından İran, buna karşı çıkan bir tutum sergilemiş ve Hazar konusunda Rusya ile İran arasında fikir ayrılıkları ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu olaydan itibaren Hazar’la ilgili oluşturulan ortak çalışma komisyonunda Azerbaycan, Kazakistan ve Rusya aynı eksende yer almaya başlamıştır. 2000 yılından başlayarak günümüze kadar devam eden süreçte ise hem kıyıdaş devletlerin katılımıyla iki taraflı hem de uluslararası güçlerin katılımıyla çok taraflı görüşmeler yapılmış ama yine de devletler arasında çıkan uyuşmazlıklardan dolayı mutabakata varılamamıştır. Bu duruma, İran’la Azerbaycan arasında 2001 yılında Azerbaycan tarafından Alev, İran tarafından Elbrus diye adlandırılan offshore (kıyıdan uzak) alanda yaşanan anlaşmazlık örnek verilebilir. Her şeye rağmen zirve görüşmelerine ara verilmemiş, 2002 yılında Aşkabat, 2007 yılında Tahran, 2010 yılında Bakü, 2014 yılında ise Astarhan şehrinde toplantılar düzenlense[4] de bu görüşmeler sırasında kimi zaman İran’ın kimi zamansa Türkmenistan’ın uzlaşmaz tutum sergilmesinden dolayı bir sonuca varılamamıştır. Ama uluslararası konjonktürün bu denli karışık olduğu bir zamanda yani 12 ağustos 2018 tarihinde yapılan zirvede 22 yıldan fazladır süren bu karmaşık soruna nihai çözüm getirilmiştir. Burada vurgulanması gereken husus ise, bu sonuca bir anda varılmadığıdır. Hazar konvasiyonunun imzalandığı bu toplantının zemini 4-5 Aralık 2017 tarihinde kıyıdaş devletlerin dışişleri bakanlarının Moskova’da düzenlenen görüşmesinde0 oluşturmuştur. Şöyle ki Hazar Konvasiyonu’nun taslağı, bu görüş zamanı kararlaştırılmış ama nihai anlaşmaya Kazakistan’ın Aktau şehrinde düzenlenen Hazar Beşlisi Zirvesi’nde varılmıştır.
Hazar Anayasası Niteliği Taşıyan 2018 Konvansiyonu ve Ülkelerin Beklentileri
Daha önce de vurgulandığı gibi Hazar zirvesi; Rusya, Kazakistan, İran, Azerbaycan ve Türkmenistan cumhurbaşkanlarının katılımıyla, Rusya’nın çabaları ve İran’ın da uzlaşmaz tutumundan taviz vermesi sonucunda gerçekleştirilmiştir. Görüşmelerde Hazar havzasında ekolojik, biyolojik ve güvenlik sorunları, ekonomik işbirliği konusunda taraflar arasında anlaşmaya varılsa da esas önem arz eden konu hukuki statü sorunu ekseninde uzlaşıya varılmış olmasıdır. Hazar Konvansiyonu’nda denizler, okyanusun karayolu ile çevrilmiş bir parçası olduğundan ve Hazar’ın dünya okyanusuyla bağlantısı olmadığından onun deniz statüsünde değerlendirilmemesine, göllerin tatlı suya sahip olması (nadiren tuzlu) ve karayla sınırlı olması gibi özelliklerini gözönünde bulundurarak Hazar’ın bu söylenenlerin dışında bir yapısının bulunması nedeniyle göl gibi kabul edilmemesine ve özel bir yapıya sahip olduğu için uluslararası hukuk çerçevesinde özel göl statüsünde ele alınmasına; öte yandan kıyıdaş devletlerin kendi sektörlerindeki adalarda ve tesislerde arama-geliştirme çalışmaları yapmasına, onların kullanılmasına izin verme hakkına sahip olduğuna ve hatta gerekli olan durumlarda kıyıdaş devletin kendi sektöründeki arama geliştirme çalışmalarının güvenliğini sağlaması için önlemler almasına, güvenlik bölgelerinin genişliğinin söz konusu adaların çalışma tesislerinin dış kenarlarının her noktasından ölçülerek 500 metreden daha fazla uzanmayacağına ve aynı zamanda kıyıdaş devletlerin gemilerinin seyrüsefer özgürlüğüne sahip olduğuna değinilmiştir.[5]
Rusya’nın beklentileri
Önceleri yalnızca SSCB ve İran’ın üzerinde söz hakkı olduğu Hazar Denizi, 1990’lı yıllardan itibaren uluslararası konjöktürün değişmesi ve etrafındaki kıyıdaş devlet sayısının beşe yükselmesiyle birlikte Rusya’nın özel ilgi alanında değerlendirilmeye başlanmıştır. Bu nedenle, Hazar’la ilgili farklı startejileri uygulamak isteyen Rusya, böyle bir zirve görüşüne ön ayak olmakla aslında bazı siyasi ve ekonomik beklentileri için zemin hazırlamaya çalışmaktadır ki bu beklentilere aşağıdakiler dahil edilebilir:
- Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) günümüz uluslararası ilişkilerinde bölgesel ve küresel güçlere meydan okumaya çalıştığı bir dönemde, Hazar sorununda Moskova önderliğinde anlaşmaya sağlanmasıyla havzadaki kilit devlet olduğunu göstererek oluşturulması planlanan ve Rusya, Azerbaycan, İran için çok büyük önem arz eden Kuzey-Güney Uluslararası Lojistik Koridoru için zemin hazırlanması.
- Kıyıdaş devletler arasında çıkan herhangi bir anlaşmazlığın çözüme kavuşturulmasında Rusya’nın başvurulacak ilk siyasi merci olmak istemesi.
- Hazar’ın kuzeyinde petrol arama çalışmaları yapılırken Kazakistan’ın engel oluşturmaması için çalışılması.
- ABD’ye rağmen İran’ın yanında yer alarak Tahran’ın içinde bulunduğu siyasi ve psikolojik baskıdan kurtulması için yeni ekonomik işbirliklerinin gündeme getirilmesi.
- Ve en önemlisi Rusya destekli yeni enerji projelerinin devreye sokulması.
İran’ın beklentileri
Son zamanlarda İran’ın, ABD tarafından siyasi ve ekonomik açıdan kıskacın içine sürüklendiği olaylara parelel olarak eski tarihi anlaşmaları esas alarak Hazar’dan fazla pay almak istemesi, Azerbaycan’la enerji kaynaklarının bulunduğu bazı bölgelerde uzlaşmaz tutum sergilemesi ve aynı zamanda Türkmenistan’la bu konuda aynı tarafta yer almasına rağmen bölgesel işbirliği yapılması yolunda böyle uzlaşmacı bir tutum takınması; Tahran’ın Hazar konusunda uyguladığı startejisinde eksen kayması yaşadığının bir göstergesidir. Ama bu eksen kaymasının asıl nedeni ise hiç şüphesiz ona karşı uygulanan ambargolardan sonra yaşadığı ekonomik sorunlardan ve Beyaz Saray’ın farklı dönemlerde bir çok ülkeye karşı uygulamaya çalıştığı anakonda startejisine (kendi sınırları içine hapsetme) izin vermek istememesinden kaynaklanmaktadır. Bu noktada İran için Hazar konvansiyonu aşağıdaki beklentilerinden dolayı önemlidir:
- Daha önce de vurgulandığı gibi, Kuzey-Güney Koridoru, İran’a ekonomik açıdan avantajlar getirmesini sağlayabilir ki İran’ın Hazar konusunda anlaşmaya yanaşması aynı zamanda onun bu koridorda merkezi devlet olan Azerbaycan’la ilişkilerinin geliştirilmesi koşullarını da beraberinde getirebilir.
- Rusya ve Kazakistan’la olan bağlarını güçlendirerek Şanghay İşbirliği Örgütü dahilinde daha büyük bir rol üstlenebilir.
- Bir embriyonik Hazar Denizi örgütlenmesinin yaratılması ile kıyıdaş devletler arasında saldırmazlık stratejisi devreye girecektir ki bununla da İran’ın devam eden nükleer kriz bağlamındaki politik konumu iyileşebilir.
- Aynı zamanda, İran kendi bölgesel statüsünü güvence altına alarak Orta Asya devletleriyle ekonomik işbirliklerini canlandırmakla kendi içindeki ekonomik krizden kurtulabilir.
Bunlar dolayısıyla Ruhani, Rusya Devlet Başkanı Putin’le 12 Ağustos tarihinde yaptığı görüşmede ABD’nin İran’ı yalnızlaştırmaya çalıştığı bir dönemde Rusya’nın kendilerine destek vermesi nedeniyle teşekkür etmiş ve şöyle söylemiştir:[6] İran ticaret ve taşımacılığın gelişiminde stratejik ve bölgesel rolünü güçlendirmek için hertürlü işbirliğine hazırdır. Bugün çok önemli bir stratejik bölge olarak Hazar Denizi, hükümetler ve onların halkları arasında dostluk, işbirliği ve entegrasyon merkezidir. Bu nedenle de bu zirve, bölgede daha da merkezileştirilmiş bir entegrasyon modelinin oluşturulması yolunda atılan yeni bir adım niteliği taşımaktadır.
Kazakistan, Azerbaycan ve Türkmenistan’ın Beklentileri
Sorun etrafında çoğu zaman uzlaşmacı tutumlarıyla bilinen Kazakistan-Azerbaycan ve karşı eksende yer alan Türkmenistan açısından böyle bir anlaşmaya varılması hem ekonomik ve siyasal olarak bölgesel işbirliğinin geliştirilmesi hem de bu ülkelere ait olan ve enerji kaynaklarının var olduğu bilinse de henüz araştırma yapılmayan bölgelerde araştırma-geliştirme çalışmalarının sorunsuzca yapılabilmesi bakımından önem arz etmektedir. Özellikle, ekonomik gelişiminin daha çok enerjiye dayalı olduğu bilinen Azerbaycan’da, yeni enerji projeleri ve koridorlarının oluşturulmasının kendisine ekonomik avantajlar getireceği, Türkmenistan’ın bölge ülkeleriyle daha sıkı ekonomik bağlar kuracağı, Kazakistan’ın ise petrol arama çalışmalarında Rusya ile yaşadığı sorunları çözüme kavuşturacağı ve söz konusu devletler aynı zamanda yeni keşfedilecek petrol havzalarından her üç devletin mutabakat sonucunda belli bir pay alacağı gibi beklentiler içindedir.
Sonuç olarak söylenebilir ki Hazar Havzası, sahip olduğu hem zengin servetler hem de ulaşım ve lojistik altyapısıyla kıyıdaş devletlerin ekonomik gelişimine katkıda bulunsa da burada süregelen sorunların hepsinin kısa vadede çözüme kavuşturulması mümkün değildir. Ama, en azından Hazar Zirvesi’nde statü sorununa bağlı anlaşmaya varılması yeniden göstermiştir ki kıyıdaş devletler günümüz karmaşık uluslararası konjonktüründe hem kendi çıkarları için taviz verme hem de ortak fayda için direnme gücüne sahiptirler.
[1] Kamal Makili-Aliyev, “Caspian ‘Sea’ and Its International Legal Status”, Carlo Frappi-Azad Garibov, der., The Caspian Sea Chessboard, SAM-ISPI, 2014, p. 36.
[2] Rustam Mammadov, “International Legal Status of The Caspian Sea: Issues of Theory and Practice”, The Turkish Yearbook, Vol:32, 2001 p.230.
[3] M. Gafarli, “Yeltsin i Nazarbayev Razdelili Kaspiy. Podpisana Deklaratsiya o Vechnoy Drujbe i Soyuznichestve i Predlojeno Uregulirovat Vzaimnıye Dolgi s Pomoshyu ‘Nulevogo Varianta’”, Nezavisimaya Gazeta, July 7,1998.
[4]“Kaspiyskaya pyaterka soberetsya v Aktau postavit’ tochku v istoricheskom voprose”, https://ru.sputnik.az/politics/20180809/416565270/sammit-aktau-baku-kazahstan-kaspij-konvencija.html, (Erişim Tarihi: 12.08.2018)
[5] “Glavy ‘kaspiyskoy pyaterki’ dogovorilis ob usloviyakh rasshireniya svoikh zemel”, https://ru.sputnik.az/politics/20180812/416599969/iskusstvennye-ostrova-kaspijskoe-more.html, (Erişim Tarihi:12.08.2018)
[6] “Iran budet rasshiryat’ sotrudnichestvo s prikaspiyskimi stranami v energetike”, https://ria.ru/economy/20180812/1526397999.html, (Erişim Tarihi: 12.08.2018)