Analiz

2025 Yılında Küresel Enerji Piyasalarını Şekillendirecek Jeopolitik Belirsizlikler

Korumacı politikaların yapılandırılması aslında enerji kırılganlığın ana nedenidir.
Jeopolitik çatışmalar, enerji arzında önemli bir belirsizlik unsuru olmaya devam etmektedir.
Avrupa ve ABD’de seçimlerin yaşanması ve yönetimlerin değişimiyle beraber enerji politikalarında köklü değişimler beklenmektedir.

Paylaş

This post is also available in: English Русский

2025 yılı, enerji piyasalarının küresel jeopolitik belirsizliklerle şekillendiği kritik bir döneme işaret etmektedir. Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) yeni yönetimin enerji politikaları, Çin’le süregelen ticari gerilimler, Orta Doğu’daki çatışmalar ve Rusya-Ukrayna Savaşı’nın gidişatı veya barış sonrası süreç, jeopolitik dinamikleri üzerinde doğrudan etkili olacaktır. Küresel arz-talep dengesi, OPEC+ ve ABD arasındaki üretim stratejileriyle belirlenirken, enerji güvenliği politikaları ve artan korumacılık eğilimleri, fosil yakıtlardan yenilenebilir enerjiye geçiş sürecini daha da karmaşık hale getirmektedir. Aynı zamanda küresel ekonomik yavaşlama ve enflasyonist baskılar, enerji yatırımları ve piyasa istikrarı açısından yeni riskler ortaya çıkarmaktadır. Bu bağlamda 2025 yılı, enerji sektöründe hem jeopolitik gerilimlerin hem de ekonomik dalgalanmaların belirleyici olduğu bir kırılma noktası olarak öne çıkmaktadır.

Jeopolitik çatışmalar, enerji arzında önemli bir belirsizlik unsuru olmaya devam etmektedir. Ukrayna’daki savaş, Avrupa’nın enerji arz güvenliğini sarsmaya devam ederken; Orta Doğu’da yükselen gerilimler küresel enerji güvenliğini daha da zayıflatmaktadır. Rusya-Ukrayna Savaşı’nın doğrudan yarattığı tehditler 2023 yılı itibariyle azalmaya başlamasına rağmen enerji arzında kesinti riski yüksek seviyede kalmaktadır.[1] Senenin başından bu yana Avrupa ve ABD’de seçimlerin yaşanması ve yönetimlerin değişimiyle beraber enerji politikalarında köklü değişimler beklenmektedir. Özelikle belirli tedarikçilere yüksek derecede bağımlı olan ülkelerin daha korumacı politikalara dönüş sağlayacaktır. Bilakis özellikle korumacı politikaların yapılandırılması aslında enerji kırılganlığın ana nedenidir. Örnek vermek gerekirse bu tür kısıtlamalar, güneş fotovoltaik (PV) sistemleri ve elektrikli araç (EV) bataryaları gibi kritik tedarik zincirlerinin büyümesini yavaşlatmaktadır. Buna ek olarak Donald Trump yönetimi altında ABD-Çin ilişkilerinde yaşanan gelişmeler, küresel enerji piyasalarındaki belirsizlikleri artırmaktadır.[2]

Çin, küresel güneş PV üretiminin %80’inden fazlasını ve kobalt ile nadir toprak elementleri dâhil olmak üzere kritik minerallerin işlenmesinin %75-90’ını kontrol etmektedir. 2024 itibarıyla dünya çapında üretilen elektrikli araçların üçte ikisi de Çin’de üretilmektedir. Bu yoğunlaşma, tedarik zincirlerinde darboğazlar yaratmakta ve diğer ülkeleri jeopolitik risklere açık hâle getirmektedir. Örneğin Çin’in Japonya’yla yaşanan diplomatik gerginlikler sırasında nadir toprak elementleri ihracatına getirdiği kısıtlamalar,[3] bu tür bağımlılıkların kırılganlığa dönüşebileceğini göstermektedir.[4]

Öte yandan Avrupa’nın Kuzey Afrika ve Doğu Akdeniz’den doğal gaz ithalatını çeşitlendirme çabaları, enerji güvenliğinin daha geniş bir çerçevede ele alındığını göstermektedir. Benzer şekilde ABD’nin Enflasyon Azaltma Yasası (IRA) kapsamında yaptığı iç yatırımlar, yabancı temiz enerji üretimine olan bağımlılığı azaltmayı amaçlamaktadır. Lakin özellikle ABD Enerji Bakanı Chris Wright’ın Biden döneminde hayata geçirilen bu yasayı devam ettirip ettiremeyeceği büyük bir belirsizlik yaratmaktadır. Uluslararası işbirliği olmaksızın bu tür küresel enerji projeleri girişimlerinin parçalı kalması etkinliğini yitirme riskini arttırmaktadır.

Ekonomik açıdan bakıldığında ABD’nin uygulayabileceği gümrük tarifelerinin küresel bir ticaret savaşını tetikleme ihtimali önemli bir risk oluşturmaktadır. Bu tür bir gelişme, ekonomik büyümeyi yavaşlatabilir. Özellikle ticaret engelleri, merkez bankalarının para politikalarını daha karmaşık hâle getirdiğinden dolayı gelişmiş ülkelerin enflasyonu ne kadar hızlı kontrol altına alabileceği, küresel ekonomik görünüm açısından kritik bir soru olarak öne çıkmaktadır, Öte yandan hükümetlerin artan bütçe açıklarını ele almaya yönelik politikalar benimsemesi beklenmektedir.[5] Fakat gelişmekte olan ülkeler için milli piyasaların genişletilmesi ve ulusal kabiliyetlerin arttırılması için fırsatların olduğunu da söylemek gerekmektedir. Örneğin petrol ve gaz sektöründeki önceki yıllardaki güçlü büyümenin ardından küresel upstream yatırımlarının 2025 yılında küresel ölçekte %2 oranında artması beklenirken; Meksika, Türkiye ve Surinam gibi ülkelerde ise %3 oranında artırılması öngörülmektedir. 

Öte yandan Rystad Energy tahminlerine göre, kaya gazı ve sıkı petrol (shale/tight oil) yatırımları hem düşük faaliyet seviyeleri hem de azalan birim maliyetleri nedeniyle 2025 yılında yaklaşık %8 oranında düşecektir. Küresel petrol talebinin ise günlük yaklaşık 1 milyon varil artacağı tahmin edilmektedir. Bununla birlikte OPEC dışı üretimin daha hızlı artması, piyasada arz fazlasına yol açarak petrol fiyatları üzerinde aşağı yönlü baskı yaratacaktır. OPEC dışı petrol arzının kaya petrolü ve derin deniz üretiminin katkısıyla yaklaşık 1,4 milyon varil/gün artması beklenmektedir. Ayrıca doğal gaz sıvıları (NGL) ve diğer sıvı yakıt türlerinin de 2025 yılı içinde günlük 300.000 varilden fazla artacağı öngörülmektedir.[6]Bu bağlamda Trump-Putin görüşmesinin Suudi Arabistan’da gerçekleşmesi bu organizasyon ile üreticilerin işbirliğinin önünü açabilir.[7]

Trump’ın deregülasyon ve enerji alanında küresel liderlik hedefi, ABD’nin sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ihracatını hızlandırabilir. Bu doğrultuda izin süreçlerinin kolaylaştırılması ve altyapı genişletmelerinin hızlandırılması, ABD’nin petrol ve gaz üretimini güçlendirebilir ve LNG ihracatındaki büyümeyi destekleyebilir. Biden yönetiminin Serbest Ticaret Anlaşması (FTA) bulunmayan ülkeler için yeni LNG projelerine onay verilmesini durduran moratoryumu, küresel LNG arz-talep dengelerini orta vadede sıkılaştırmış durumdadır. Trump, göreve geldiğinde bu kısıtlamayı kaldıracağını vadetmiş olup bu durum bekleyen projeleri olan geliştiriciler için önemli bir fırsat sunabilir. Ancak bu projelerin hızlandırılması, LNG piyasasının fazla arzla karşı karşıya kalmasına neden olabilir ve “çok fazla, çok erken” senaryosu gerçekleşirse küresel LNG arz fazlası piyasa dengelerini bozabilir. Bununla beraber Katar ve Avusturalya gibi büyük LNG üreticileriyle büyük bir rekabete ve akabinde enerji savaşlarını tetikleyebilir.[8]

Sonuç olarak 2024 yılında çözülmesi beklenen çoğu enerji probleminin sadece ötelendirildiği görülmektedir. 2010 yıllarında gösterilen uluslararası işbirliği yeşil enerji devriminin önünü açsa dahi özellikle küresel siyasetin sağ eğilimlerde gerçekleşmesi artan göç problemleri ülkelerin ulusal sınırlarını ve ulusal ekonomilerinin korunmasını zorunlu hale getirmiştir. Trump’ın ABD piyasalarında deregülasyon hareketlerine karşın küresel ekonomide regülasyonları attırması tezatlık yaratmasının yanı sıra Almanya’da Birlik Partisi’nin (CDU) seçimleri kazanmasıyla beraber yeni bir AB serüveninin, küresel enerji politikalarında belirleyici bir etkeni olacağı aşikardır. 


[1] “World Energy Outlook 2024”, IEA, https://www.iea.org/reports/world-energy-outlook-2024, (Erişim Tarihi: 24.02.2025).

[2] “Ourth-Quarter 2024 Edition: Change On The Horızon Sustainability Quarterly”, S&P Global, https://www.spglobal.com/esg/insights/featured/sustainability-journal/fourth-quarter-2024-edition, (Erişim Tarihi: 24.02.2025).

[3] “How China’s trade war playbook could avoid Japan’s mistakes”, Mynews, https://www.scmp.com/opinion/china-opinion/article/3299102/how-chinas-trade-war-playbook-could-avoid-japans-mistakes, (Erişim Tarihi: 24.02.2025).

[4] “How do China and America think about the energy transition?”, Brookings, https://shorturl.at/VpYCj, (Erişim Tarihi: 24.02.2025).

[5] “Trump Tariffs: Tracking the Economic Impact of the Trump Trade War”, Tax Foundation, https://taxfoundation.org/research/all/federal/trump-tariffs-trade-war/, (Erişim Tarihi: 24.02.2025).

[6] “Shaping energy markets in 2025: 12 trends to watch in the year ahead”, Rystad Energy, https://www.rystadenergy.com/news/energy-2025-trends-forecast, (Erişim Tarihi: 24.02.2025).

[7] “The geopolitics that will shape energy markets in 2025”, Capital Economics, https://www.capitaleconomics.com/publications/commodities-update/geopolitics-will-shape-energy-markets-2025, (Erişim Tarihi: 24.02.2025).

[8] “Countries with largest liquefied natural gas (LNG) export capacity in operation worldwide as of September 2024”, Statista, https://www.statista.com/statistics/1262074/global-lng-export-capacity-by-country/, (Erişim Tarihi: 24.02.2025)

Ömer Faruk PEKGÖZ
Ömer Faruk PEKGÖZ
Gazi Üniversitesi-Enerji Sistemleri Mühendisliği

Benzer İçerikler