Çin-Afrika ilişkileri, son yıllarda küresel politikanın önemli bir ekseni haline gelmiştir. Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı Şi Cinping’in liderliğinde, iki taraf arasındaki diyaloğu ve politik iletişimi üst seviyelere taşıma girişimi, bu ilişkilerin dönüşümünde önemli bir mihenk taşıdır. Şi’nin önerdiği bu yeni yaklaşım, 1950’lerin ve 1960’ların ideolojik çatışmalarını geride bırakan, Afrika ülkelerinin “iç işlerine müdahale etmeme” ilkesi etrafında şekillenen geleneksel Çin diplomasisini, daha derinlemesine bir politik işbirliği modeline dönüştürmeyi hedeflemektedir.
Bu değişim, Çin’in Konfüçyüsçü dış politika ve Deng Şiaoping kapsamında gelişen “küçük adımlar” diplomasisinin stratejik bir devamı olarak, Batı’nın Washington Konsensüsü çerçevesinde şekillenen politik-ekonomik düzenini sorgulayan bir zemin yaratmaktadır. Washington Konsensüsü’nün serbest piyasa reformlarını benimseyen politikaları, Afrika ülkelerinde genellikle ekonomik eşitsizlikleri derinleştiren ve sosyo-politik huzursuzluklara yol açan etkiler yaratmıştır. Buna karşın Pekin Konsensüsü, ülkelerin iç işlerine müdahale etmeme, karşılıklı saygı ve Çin kalkınma modelinin teşviki gibi ilkeler üzerine inşa edilmiş alternatif bir yaklaşım sunmaktadır. Bu hususta Şi’nin liderliğindeki Çin, Afrika’yla ilişkilerinde daha fazla dostluk, işbirliği ve uzun vadeli sürdürülebilir kalkınma taahhüdü sergileyerek küresel düzenin normatif bir yönünü temsil etmektedir.
Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) gelişim modeli, diğer Batı’nın siyasal sisteminden ayrışan dört temel unsura dayanmaktadır: (i) hedef belirleme, (ii) entegrasyon ve koordinasyon, (iii) kaynak seferberliği ve (iv) halka karşı sorumluluk. Bu unsurların her biri, ÇKP’nin Maoizm[1] çerçevesinde hem farklı proleter kitleleri kalkınmaya yönlendirme hem de meşruiyetini koruma kapasitesini şekillendiren temel özelliklerdir:[2]
1. Hedef Belirleme ve Meşruiyet: ÇKP, ulusal hedeflerini uzun vadeli bir perspektifle belirleyerek hem parti içindeki ideolojik birliği hem de halk desteğini sağlama konusunda oldukça başarılı bir yapı sergilemektedir. Parti, bu hedefleri yalnızca ekonomik büyüme ile sınırlı tutmamış; toplumsal refah, çevresel sürdürülebilirlik ve teknolojik ilerleme gibi alanları da kapsayan kapsamlı bir kalkınma vizyonu ortaya koymuştur. Bu hedef odaklı yaklaşım, liberal demokrasilerde görülen kısa vadeli siyasi döngülere kıyasla ÇKP’nin daha stratejik bir yönelim benimsemesini sağlamaktadır.
2. Entegrasyon ve Koordinasyon: ÇKP’nin merkezi otoriteye dayanan yapısı, ülke genelinde entegrasyonu sağlayarak kamu yönetimini daha etkili hale getirmiştir. Özellikle Çin’in modern tarihinde karşılaşılan bölünme korkusu, merkezi bir otoritenin önemini ve uluslararası ilişkilerde görünürlüğünü daha da artırmıştır. Parti, farklı bölgesel kalkınma modellerine izin vererek yenilikçi deneyimlere olanak tanımış, bu deneyimleri genel kalkınma planlarına entegre etmiştir. Bu, reform ve istikrarın aynı anda yönetilebileceği bir model sunmaktadır.
3. Kaynak Seferberliği: ÇKP’nin tarihsel olarak kazandığı seferberlik deneyimi, günümüz Çin’inde hâlâ etkili bir yönetim aracı olarak işlev görmektedir. Parti, gerek ekonomik gerekse ideolojik hedeflere ulaşmak için halkı harekete geçirebilme kapasitesine sahiptir. Özellikle kriz dönemlerinde sergilediği hızlı ve etkili tepki mekanizması, kaynakların stratejik şekilde kullanılmasını sağlamaktadır.
4. Halka Karşı Sorumluluk ve Meşruiyet: ÇKP hem kendi halkıyla hem de uluslararası toplumla kurduğu derin bağlar aracılığıyla duyarlılık sergileyen bir yönetim anlayışına sahiptir. Parti örgütlerinin tabanda güçlü bir şekilde yer alması, hem halkın taleplerini daha yakından takip etmelerine hem de kamu politikalarını bu taleplere göre şekillendirmelerine olanak tanır.
Bu çerçevede Şi’nin 2024 Çin-Afrika İşbirliği Forumu (FOCAC) zirvelerindeki söylemleri, Çin’in kalkınma modelini Afrika ülkeleri için bir ilham kaynağı olarak sunmakta ve bu modeli Afrika’nın sürdürülebilir kalkınma süreci için bir rehber olarak önermektedir. Söylemler, Çin’in son birkaç on yılda kaydettiği çok-kutuplu küresel ilerlemelerden yola çıkarak Afrika ülkelerinin kalkınma hedeflerine ulaşmak için bu deneyimlerden faydalanabileceğini vurgulamaktadır.[3]
4-6 Eylül 2024 tarihlerinde düzenlenen FOCAC Zirvesi, Çin-Afrika ilişkilerinin gelişen dinamikleri açısından kritik bir dönüm noktası olmuştur. Çin, 53 yüksek düzeydeki Afrika delegasyonunu, (36’sı başkan ve başbakan olmak üzere) FOCAC’ı “Afrika+1” zirvelerinin en önde gelen aktörü haline getirmiştir. Zirvede Başkan Şi’nin yaptığı 50.7 milyar dolarlık finansal taahhüt gibi başlıklar, basının dikkatini çekmiştir. Bu zirve, Çin’in küresel yönetişimdeki rolünü yeniden şekillendirme ve Afrika’yla olan ilişkisini uzun vadeli, stratejik bir ortaklık düzeyine taşımaya yönelik daha kapsamlı bir normatif vizyonu yansıtmaktadır.[4]
2024 Zirvesi, Çin-Afrika ilişkilerinde önemli bir dönüm noktası olmuştur. Çin, Afrika’daki varlığını yalnızca bir ekonomik ortak olarak tanımlamamakta; Afrika’nın gelişim sürecinde önemli bir siyasi müttefik olarak konumlanmaktadır. Şi’nin Çin-Afrika ilişkilerini stratejik düzeye yükseltme ve “Ortak geleceğe sahip Çin-Afrika topluluğu”[5] kurma çağrısı, Çin’in uzun vadeli bir işbirliği kurma amacını ve Afrika’nın kalkınma yolculuğunda daha fazla siyasi ve ekonomik destek sağlamayı hedeflediğini göstermektedir. Bu ilişki, Batı-merkezci uluslararası yapıları ve normları reddetmekte, özellikle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) gibi küresel yönetişim kurumlarındaki reform çağrıları ve Batı’nın modernleşme anlayışının alternatifleri üzerine yoğunlaşmaktadır.[6]
Çin’in modernleşme modeli, zirve boyunca Batı’nın kalkınma paradigmasına karşı bir alternatif olarak sunulmuş ve modernleşme kavramı, bir ülkenin kendi kültürel, sosyal ve tarihi bağlamına göre gerçekleştirilmesi gereken bir hak olarak ifade edilmiştir. Bu söylem, özellikle Batı’nın dayattığı modernleşme modelinin Afrika’nın gerçekleriyle uyumsuz olduğu düşüncesi, birçok Afrika liderinin ve toplumun düşünceleriyle örtüşmektedir. Şi, modernleşmeyi yalnızca ekonomik bir boyutta değil, siyasal ve sosyal yönetişim açısından da ele almış her iki tarafın kendi yolunu seçme hakkını tanıdığı bir yaklaşım benimsemesine olanak tanımlamıştır. Bu bağlamda Çin, Afrika’ya dijitalleşme, sanayileşme ve tarımın modernizasyonu gibi alanlarda somut destek vaatlerinde bulunmuştur. Çin’in Afrika ile olan ilişkisinin bu yönü, Çin’in küresel yönetişimdeki reform taleplerini güçlendirmeyi hedeflediği bir stratejiyi de yansıtmaktadır. Çin, BMGK’de Afrika’nın kalıcı bir sandalyeye sahip olmadığı mevcut uluslararası yapının, Afrika’nın ihtiyaçlarını göz ardı ettiğini vurgulamaktadır. Çin’in, Afrika’nın küresel yönetişimdeki rolünün güçlendirilmesi yönündeki desteği, Afrika’da bu tür reformların gerçekleştirilebilmesi adına kritik bir öneme sahiptir.[7]
Ekonomik anlamda ise Çin’in Afrika’ya yönelik taahhütleri yalnızca finansal rakamlarla sınırlı değildir. Eğitim, dijital işbirliği, tarımda modernleşme ve altyapı projeleri gibi gelişim odaklı yatırımlar, Afrika’da milyonlarca insanı etkileyecek projelerdir. Çin’in bu “yumuşak güç” yaklaşımı, Afrika’nın sürdürülebilir kalkınmasına yönelik uzun vadeli taahhütler sunmayı amaçlamaktadır. FOCAC 2024 Zirvesi’nde duyurulan “Çin-Afrika Ekonomik Ortaklık Çerçeve Anlaşması” gibi girişimler, Afrika ile Çin arasındaki ekonomik ilişkilerin kurumsal temellerinin güçlendirilmesi ve daha esnek ticaret düzenlemelerinin yapılmasını öngörmektedir.
Şi dönemi Çin dış politikası, Afrika ülkelerinin kalkınma sürecinde Batı tarafından şekillendirilen uluslararası düzeni ve politik güç anlayışının sorgulanmasının gerekliliğini yansıtmaktadır. Bu çerçevede Batı merkezli neoliberal kalkınma modellerinin sınırlarını eleştirerek, Afrika’nın yerel koşullarına ve ihtiyaçlarına uygun kalkınma stratejileri geliştirmesi gerektiğini savunmaktadır. Bu öneri, Çin’in kendi kalkınma sürecinde izlediği bağımsız yaklaşımın, Afrika için bir alternatif model olarak değerlendirilebileceğini öne sürmektedir.
Çin’in ekonomik kalkınma başarısının temelini oluşturan geçiş süreci, Şi’nin konuşmalarında Afrika’nın geçiş sürecindeki ekonomileri için öğretici bir deneyim olarak sunulmaktadır. Bu bağlamda, Çin’in reform politikalarının belirli boyutları Afrika ülkelerine yol gösterici olabilir:
- Zamanlama ve Sıralama: Reformların kademeli olarak uygulanması ve önceliklerin doğru sıralanması, ekonomik kalkınmanın hızlandırılmasında etkili bir yöntem olarak vurgulanmaktadır.
- Öncelikli Sektörlerin Belirlenmesi: Çin’in tarım, sanayi ve altyapı gibi sektörlere odaklanması, Afrika ülkelerinin kalkınma politikalarına yön verebilecek bir stratejik model sunmaktadır.
- Anahtar Kalkınma Unsurları: Kalkınma süreçlerinin merkezi planlama, devlet desteği ve halkın geniş katılımıyla desteklenmesi gerektiği belirtilmektedir.
Şi, Afrika ülkelerinin kalkınma süreçlerini hızlandırmak için reformları bir strateji çerçevesinde ele almaları gerektiğini ifade etmektedir. Bu strateji, kalkınmanın hem ekonomik hem de sosyal boyutlarını içeren bütüncül bir yaklaşıma dayanmalıdır. Çin’in “yenilikçi, kazan-kazan anlayışına uygun, yeşil, açık ve paylaşımlı kalkınma” anlayışı, Afrika’nın sürdürülebilir kalkınma hedeflerini destekleyebilecek bir çerçeve sunmaktadır.
Sonuç olarak Çin’in Afrika’yla geliştirdiği ilişkiler, uluslararası ilişkiler bağlamında yeni güç dengeleri ve küresel yönetişim paradigmasında önemli bir dönüşümü işaret etmektedir. Çin, özellikle BMGK ve G20 gibi çok taraflı platformlarda Afrika’nın daha fazla temsil edilmesi gerektiğini savunarak küresel karar alma süreçlerinde Batı’nın egemenliğine karşı alternatif bir yapı önerisi sunmaktadır. Bu bağlamda Çin, Afrika’nın içişlerine müdahale etmeme ilkesine dayalı bir dış politika izlerken, neokolonyalizme karşı durarak Batılı güçlerden daha adil bir küresel yönetişim ve kalkınma yardımı talep etmektedir. Ayrıca Çin, Afrika ülkelerinin küresel ekonomik ve politik alandaki rollerinin artırılmasını destekleyerek bu ülkelerin kalkınma süreçlerinde daha fazla söz sahibi olmalarını teşvik etmektedir. Çin’in Afrika’daki görünürlüğü, bu stratejik yaklaşım sayesinde giderek artmakta ve Çin, Afrika’yla kurduğu ilişkiler üzerinden küresel gücünü pekiştirerek uluslararası arenada daha belirgin ve normatif bir aktör olma amacını sürdürmektedir.
[1] “Chairman Mao Zedong’s Theory on the Division of the Three World and the Strategy of Forming an Alliance Against an opponent”, Ministry of Foreign Affairs The People’s Republic of China, https://www.mfa.gov.cn/mfa_eng/zy/wjls/3604_665547/202405/t20240531_11367535.html,(Erişim Tarihi: 29.12.2024).
[2] Jimmy Yab, “Building A China-Africa Community of Shared Responsibility”, Xi Jinping and the Construction of a China-Africa Community of Destiny, https://shorturl.at/Fo7f1, (Erişim Tarihi: 29.12.2024).
[3] “Beijing Declaration on Jointly Building an All-Weather China-Africa Community with a Shared Future for the New Era”, Ministry of Foreign Affairs The People’s Republic of China, https://www.mfa.gov.cn/eng/xw/zyxw/202409/t20240905_11485993.html, (Erişim Tarihi: 29.12.2024).
[4] “China offers Africa $51 billion in fresh funding, promises a million jobs”, Reuters, https://www.reuters.com/world/china-deepen-industrial-agricultural-trade-investment-ties-with-africa-2024-09-05/, (Erişim Tarihi: 29.12.2024).
[5] “Beijing Declaration on Jointly Building an All-Weather China-Africa Community with a Shared Future for the New Era”, Ministry of Foreign Affairs The People’s Republic of China, https://www.mfa.gov.cn/eng/xw/zyxw/202409/t20240905_11485993.html, (Erişim Tarihi: 29.12.2024).
[6] “What FOCAC 2024 Reveals About the Future of China-Africa Relations”, Carnegie Endowment for International Peace, https://carnegieendowment.org/research/2024/11/what-focac-2024-reveals-about-the-future-of-china-africa-relations?lang=en, (Erişim Tarihi: 29.12.2024).
[7] Aynı yer.