Irak’ın Kerkük kenti, zengin petrol kaynaklarından ötürü her zaman büyük bir sorun haline gelmiştir. Irak’ın kuruluşundan günümüze kadar ihtilaf konusu olan bahsi geçen şehir, Irak hükümetleri tarafından ihmal edilmiş, layık olduğu ilgiyi görememiştir. Irak’ın petrol üretimi bakımından önemli bir konuma sahip olmasından dolayı Kerkük yerel, bölgesel ve uluslararası düzeyde büyük güçlerin rekabet konusu haline gelmiştir. Bu rekabet 2003 Amerika Birleşik Devletleri (ABD) işgali sonrasında daha da kızışmış ve günümüze kadar sürmüştür. Saddam sonrası Irak’ta Kerkük’ün statüsünün belirlenmesi en fazla tartışılan konulardan birini teşkil etmiştir. Irak’ın 2005 yılındaki kalıcı anayasasında Kerkük başta olmak üzere diğer ihtilaflı bölgelerin statüsünün belirlenmesi hususu 140. maddede düzenlenmiştir. Bu maddeye göre ihtilaflı bölgelerin geleceğiyle ilgili üç aşamalı bir çözüm getirilmiştir. İlk aşama normalleştirme sürecidir. Normalleştirme, 2003 yılına kadar Kerkük’ün demografik yapısının değişimine yönelik atılan bütün adımların etkilerini ortadan kaldırmaktır. Söz konusu durum, Kerkük’ten uzaklaştırılan yerli halkın tekrar geri dönmesi ve Irak’ın diğer illerinden Kerkük’e yerleşenlerin Kerkük’ü terk etmek ya da referanduma katılmamak şartıyla şehirde kalmalarına müsaade edilmesi gibi seçenekleri gündeme getirmiştir. Bu aşama teorik olarak kolay görülmesine rağmen 2003 yılından günümüze kadarki süreç içerisinde hala nihayete erdirilememiştir.
İkinci aşama ise sayımın gerçekleştirilme sürecidir. Sayım aşaması normalleşme sürecinin ardından gerçekte Kerküklülerin ne kadar oldukları hakkında resmi bir beyanda bulunulmasından oluşmaktadır. Bu resmi beyan da sayımın gerçekleşmesiyle belirlenecektir. Zaten bahsi geçen aşamaya henüz geçilmemiştir. Üçüncü aşama referandum aşamasıdır. Bu bağlamda Kerküklüler, “referandum aracılığıyla Bağdat’a katılma veya bağımsız bir federe devletin kurulmasını mı tercih edecektir?” sorusunu yanıtlayacaklardır. Fakat burada da önemli bir sorun karşımıza çıkmaktadır. O da gerçekleşecek referandumun bugünkü Kerkük il sınırında mı yoksa 1968 yılındaki Kerkük’ün il sınırları içerisinde mi gerçekleşecek olduğudur. Bu durum başlı başına ayrı bir sorun mahiyetinde karşımıza çıkmaktadır. Çünkü 1968 yılındaki sınır kabul edildiği takdirde o tarihten itibaren Kerkük’e eklenen veya Kerkük’ten koparılan bölgelerin statüsü tekrar 1968 sınırı çerçevesinde düzenlenmelidir. Irak’ın 2005 yılındaki kalıcı anayasanın 140. maddesinde söz konusu ihtilaflı bölgelerin konumu ve statüsü hakkındaki sorunun en geç 31 Aralık 2007 tarihine kadar çözüleceği ifadesine yer verilmiştir. Fakat mevzu bahis problem günümüze kadar çözülememiştir.
Yukarıda sözü edilen nedenlerden ötürü 2005 yılından günümüze kadar Kerkük’te yerel seçimler gerçekleşmemiştir. 2005 yılında gerçekleşen seçimler sonucunda oluşan il meclisi hala görevine devam etmektedir. Bu yıl Irak Parlamentosu Yerel İl Meclisleri’nin seçim yasası üzerinde değişiklik yapmasıyla en geç Ocak 2018 tarihinde Kerkük’te yerel seçimlerin gerçekleşmesi beklenmektedir. Yerel seçimlerin yaklaşık 13 yıl sonra meydana gelmesi, Kerkük’ün geleceğinin belirlenmesi bakımından oldukça önemlidir. En geç Ocak 2018 tarihinde gerçekleştirilmesi planlanan Kerkük yerel seçimleri, Irak’ın diğer illerdeki yerel seçimlerde olduğu gibi bölgesel ülkeler tarafından da yakından takip edilmektedir. Özellikle Tahran’ın bu seçimlerde etkili olmaya çalışacağı tahmin edilmektedir. Çünkü Kerkük, Irak’ta İran’ın üzerinde önemle durduğu bir ildir. Kerkük il meclisi seçiminin daha şimdiden çekişmeli geçeceği öngörülmektedir. Diğer yandan 12 Mayıs 2018 tarihinde Irak’ta genel seçimler gerçekleşecektir. Seçime hazırlık sürecine aylar önce başlanmıştır. Gün geçtikçe taraflar arasındaki rekabet iyice kızışmaktadır. Fakat Kerkük’teki seçim rekabeti, Irak’ın diğer illerine göre çok daha farklıdır. Çünkü burası farklı etnik kimlikler barındırmaktadır. Fakat bahsedilen farklılık 2003 yılı öncesi ve sonrasında demografik yapının değişimine yönelik hamleler sonucu oluşmuş ve bu husus, Kerkük’ün bir Türkmen şehri olma gerçeğini hiçbir zaman ortadan kaldıramamıştır. Bir Türkmen şehri olmasına rağmen farklı dönemlerde çeşitli hamlelere maruz kalan Kerkük’te 16 Ekim 2018 tarihinde önemli bir değişiklik yaşanmıştır. Bu tarihten sonra şehirdeki siyasi denge tamamen değişmiştir. Bu kapsamda 16 Ekim’den önceki dönemde her şey Kürtlerin kontrolü altındaydı. Fakat yaşanan bu olayların ardından Haşdi Şabi milis güçleri Irak’ın düzenli ordusuyla birlikte şehri tamamen kontrolüne geçirmiştir. Kerkük’ün bu şekilde kontrol altına alınmasında İranlı General Kasım Süleymani’nin büyük rolü bulunmaktaydı. Bu gelişmeler Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) referandum kararı almasının ardından yaşanmıştır. Tahran; Bağdat, Ankara ve hatta Washington’ın referanduma karşı tutumunu değerlendirerek o tarihe kadar kontrol altına alamadığı bölgelere dolaylı yollarla nüfuz etmiştir. Böylece İran, Haşdi Şabi milis güçleri aracılığıyla Kerkük başta olmak üzere diğer ihtilaflı bölgeleri de nüfuz alanına dahil etmiştir.
16 Ekim 2017 tarihinden itibaren Kerkük’teki emniyet ile devletin diğer hassas kurum ve kuruluşlarındaki görevlerde değişiklikler yapılmıştır. Federal polis teşkilatından özellikle Kürtler uzaklaştırılmışlardır. Görevlerinde kalan veya yeni görevlere getirilen Kürtler ise Haşdi Şabi milis güçlerine yakın isimlerdir. Ayrıca Türkmenlere yeni oluşan düzende hak ettikleri düzey ve oranda devletin emniyet ile diğer sivil kurumlarında görev ya da sorumluluk verilmemiştir. Tam tersine özellikle Irak Türkmen Cephesi (ITC) yetkililerine karşı sürekli suikast eylemleri düzenlenmiştir. Nitekim 16 Ekim 2017 tarihinden günümüze kadar 19 Türkmen şehit edilmiştir. Her ne kadar bu eylemlerden bazı Kürt grupları sorumlu tutulduysa da söz konusu eylemlerin gerçekleştirilme şekli daha çok İran’ın veya İran’a yakın grupların eylemlerine benzemektedir. Çünkü Tahran, ITC’yi de kendi kontrolü altına almaya çalışmaktadır. Şayet bu hedefini gerçekleştirmese dahi İran, ITC’yi Tahran’ın isteği yönünde adım atmak zorunda bırakma amacını gerçekleştirmek istemektedir. Kerkük, İran’ın Irak’ta öncelikleri arasında yer almakta ve bu ili tamamen nüfuzu altına almak için çeşitli stratejiler geliştirmektedir. Genel seçimlerde Türkmenlerin güçlü konuma gelmeleri, Tahran’ın çekindiği önemli bir meseledir. Dolayısıyla İran, Türkmenleri ya tamamen kendi kontrolüne alacak ya da dağıtıp farklı gruplara ayırarak söz konusu kesimin temsil ettiği gerçek oy oranını azaltacaktır. Yaşanan gelişmeler Tahran’ın ikinci seçenek doğrultusunda ilerlediğini; yani Türkmenleri zayıflatma planını uygulama yönünde adım attığına işaret etmektedir. Bu çerçevede 12 Mayıs 2018 tarihinde yapılacak genel seçimlere hazırlık aşamasında Türkmenlerin Kerkük’te birkaç gruba ayrılarak seçime katılacakları duyurulmuştur. Bu kapsamda İran’ın söz konusu kesimin farklı seçim listelerinde seçime katılmaları hususunda önemli rolü vardır.
Kerkük’te en önemli Türkmen seçim listesi ITC’ye aittir. Kerkük Türkmenlerinden büyük oy oranı kazanabilmek amacıyla ITC’nin seçim listesinde yer alanlar, genel seçimlere iddialı bir biçimde hazırlıklarına başlamıştır. Fakat bu listenin fazla iddialı olması biraz abartılıdır. Çünkü seçime katılacak adayların çoğu neredeyse 2014 yılı seçimlerinde Kerkük’ten toplamda 12 sandalyeden sadece ikisini elde eden listede yer alan kişilerdir. Hatta listenin ilk iki ismi ITC’nin mevcut iki Türkmen milletvekilinden oluşmaktadır. Ayrıca listeye taze kan olabilecek kişiler de eklenmemiştir. Böylece Iraklıların gelecek genel seçimlerde en önemli beklentilerini oluşturan aynı simaların tekrar sahaya çıkmaması yönündeki talebi dikkate alınmamıştır. Bir diğer önemli husus, listenin daha çok Sünni Türkmen ağırlıklı bir liste olmasıdır. Halbuki ITC’nin tüm Türkmenleri temsil etmesi gereken bir misyonu üstlenmesinde yarar vardır. Dolayısıyla söz konusu liste, 2014 yılı seçimlerinde Kerkük’e verilen toplam 12 sandalyeden sadece ikisini elde etmiştir. Önümüzdeki seçimde de bundan fazlasını elde edemeyeceği öngörülmektedir. Ayrıca ITC seçim listesinde Sünni-Şii ayrımı yapılmaksızın Kerkük’e bağlı Şii Türkmenlere yer verilmesinde yarar vardır.
Türkmenleri temsil ettiğini iddia eden bir diğer seçim listesi, Haşdi Şabi’nin Fetih listesidir. Bu seçim listesi, Bedir Tugayı Kuzey Bölgesi Sorumlusu Muhammed Mehdi Beyatlı’nın başkanlığındadır. Kerkük Fetih listesi doğrudan İran’ın kontrolü altında olan bir gruptur. Böylece İran da Kerkük’te genel seçimlere direk bir biçimde katılmaktadır. Tahran’ın desteklediği bu seçim listesi, ITC’nin listesini de olumsuz yönde etkilemektedir. Çünkü bir yandan Türkmenlerin oyunu Kerkük’te bölecek diğer yandan Türkmenler arasındaki mezhepsel “Şii-Sünni” ayrımcılığını körükleyecektir.
Irak Başbakanı Haydar el-İbadi’nin başkanlığını yaptığı Nasır (Zafer) seçim listesi de Kerkük ilinde genel seçimlere katılacaktır. İbadi’nin Nasır listesi, sadece Türkmenlerden oluşmamaktadır. Nasır seçim listesi daha çok Arap, Türkmen ve Kürtleri muhatap almaktadır. Yani sadece Türkmen, Kürt ya da Sünni Araplara yönelik değildir. Tam tersine tümüne hitap eden ulusal bir seçim listesi olduğunu iddia etmektedir. Böyle bir listenin Kerkük’te seçimlere katılması, Türkmenlerin oylarını olumsuz yönde etkilemektedir. Çünkü Nasır listesinde Türkmen bir aday da bulunmaktadır. İbadi’nin DEAŞ’a karşı mücadelede kaydettiği başarı ve 16 Ekim 2017 tarihinde Peşmerge güçlerini Kerkük ve diğer ihtilaflı bölgelerden çıkarması gibi önemli adımlar, genel olarak Irak; özelde ise Kerkük’te olumlu karşılanmıştır. Dolayısıyla İbadi’nin başkanlığını yaptığı seçim listesinin Kerkük’te belli bir noktaya kadar oy kazanabileceği öngörülmektedir. Bu seçim listesi de ITC’nin oy oranını etkileyecektir.
Irak eski Başbakanı Nuri el-Maliki’nin başkanlığındaki Kanun Devleti listesi, Kerkük’te genel seçimlere katılacak bir diğer gruptur. Her ne kadar bahsi geçen listenin fazla etkili olmayacağı öngörülse de Türkmenlerin oylarını olumsuz yönde etkilemesi açısından bakıldığında önem teşkil etmektedir.
12 Mayıs 2018 Genel Seçimlerinden sonraki dönemde, Irak’ta genel olarak siyasal yaşamda özelde ise Kerkük’te ciddi ve önemli değişiklikler yaşanacağı düşünülmektedir. 2014 yılı sonrası dönemde Kerkük’te Kürtlerin ağırlıklı olduklarını gösteren oy oranındaki tablonun, önümüzdeki seçimde tekrarını görmek adeta imkansızdır. Kerkük toplam 12 sandalyeyle Irak Parlamentosu’nda temsil edilmektedir. Bahsi geçen sandalyelerden altısı Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) ve ikisi Kürdistan Demokratik Partisi’ne (KDP) gitmiştir. Kalan dört sandalyeden ikisini ITC ve diğer ikisini de Sünni Araplar doldurmuştur. Bu bağlamda Kürtlerin yeniden 8 sandalye elde etmesi uzak bir ihtimal dahilindedir. Çünkü Kürtlerin bu kadar oy elde etmelerinin nedeni, Kerkük’ün kurum ve kuruluşlarının tamamının kendi kontrolleri altında olmasından kaynaklıydı. Tüm bunların yanı sıra Peşmerge güçlerinin Kerkük’te bulunması da etkide bulunmuştur. Böylece öncelikle beklenen husus, gelecek seçimlerde Kürt partilerin en son yapılan genel seçimlerde elde ettikleri oy oranını elde edemeyecekleri yönündedir. Bu durum oyların Türkmen partilerine kayacağı anlamına gelmemektedir. Zira 16 Ekim 2017 tarihinden itibaren Kerkük’e yerleşen Haşdi Şabi milis güçleri, söz konusu oyların bir bölümünü kendileri için temin etmeye çalışacaktır. Türkmenler için de durum fazla değişmeyecektir. Çünkü 16 Ekim tarihine kadar Kürtlerin kontrolü altında olan bir Kerkük varken şimdi ise Haşdi Şabi’nin kontrolü altında bulunan bir Kerkük’ün olduğu görülmektedir. Türkmenlere olumlu yaklaşmayan ve sadece dar mezhepsel temeller çerçevesinde davranan Haşdi Şabi milislerinin bahsi geçen kesimin gerçek ağırlığına göre oy elde etmesine engel olacağı kuvvetle muhtemeldir.