Tarih:

Paylaş:

ABD’nin PKK-YPG Ayrıştırma Stratejisi Ne Anlama Geliyor?

Benzer İçerikler

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Dışişleri Bakanlığı yetkililerinden Matthew Palmer tarafından yapılan açıklamada, terör örgütü PKK’nın üst düzey üç yöneticisi Murat Karayılan, Cemil Bayık ve Duran Kalkan’ın yakalanması için başlarına toplam 12 milyon dolar para ödülü konduğu duyurulmuştur.

Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), ABD’nin bu hamleyle neyi amaçladığını ve başta Münbiç olmak üzere Suriye’nin kuzeyinde PYD/PKK’ya sunduğu desteği devam ettirmesinin ne gibi sonuçlar doğuracağını tartışmaya açarak alanının önde gelen uzman ve akademisyenlerinin görüşlerini dikkatlerinize sunmaktadır.

Doç. Dr. Nihat Ali ÖZCAN (TOBB ETÜ-Uluslararası İlişkiler)

Doç. Dr. Nihat Ali Özcan, ABD’nin problemi farklı bir zemine taşıdığına dikkat çekerek bölgedeki siyasi ve askeri tablonun değiştiğini ifade etti. Suriye’deki denklemin farklılaştığını belirten Özcan, ABD’nin kontrollü bir şekilde masaya oturmak istediğini dile getirerek terör örgütü PKK’nın bu ülkedeki varlığına işaret etti. Ayrıca Özcan, İran’a yönelik yaptırımların etkili olabilmesi için Fırat’ın doğusunun ABD tarafından kontrol edilmesinin Washington’un önceliklerinden biri olduğunu da belirtti. Bu bağlamda Özcan, ABD açısından PKK’nın zaman zaman disiplinsizlikler yaptığını ve örgütün Suriye, İran ve Rusya’yla görüştüğünü hatırlatarak “Türkiye, en baştan beri ABD’nin PKK’yla olan ilişkisine tepki gösteriyor. Bu sebeple Washington, PYD’yi PKK’dan koparmayı deniyor. Bunu başarıp başaramayacağı ise ayrı bir tartışmanın konusu; ancak ABD’nin PKK yöneticilerine yönelik aldığı kararla Türkiye’yi sakinleştirmek istediği ifade edilebilir.” açıklamasında bulundu.

Washington’un kendi hedeflerini hayata geçirme noktasında çalışmalar yaptığını ifade eden Özcan, ABD’nin hamleleri karşısında Ankara’nın bir yol haritası geliştirmesi gerektiğini vurgulayarak “Türkiye, ABD’nin hamlesinin ne gibi riskler ve fırsatlar yarattığını görerek uygun adımları atmalıdır.” açıklamasında bulundu.

Dr. İmbat MUĞLU (Güvenlik ve Terör Uzmanı)

Dr. İmbat Muğlu, ABD’nin 1997 yılında PKK’yı terör örgütü olarak tanıdığını belirterek 2011 yılında da Türkiye’nin baskıları sonucunda örgütün küresel terör örgütleri kapsamına dahil edildiğini hatırlattı. Üst düzey üç PKK yöneticisi için belirlenen ödülün, Türkiye’nin Münbiç meselesini gündemde tutması ve Fırat’ın doğusuna gerçekleştirdiği bombardımanla ilişkili olduğunu öne süren Muğlu “Fırat’ın doğusu, Beyaz Saray için çok önemlidir. Çünkü hem doğal gaz hem de petrol rafinerileri bu bölgededir. ABD’nin de bölgede önemli üsleri vardır. PYD’yi de kendisinin paralı askerleri olarak görmektedir.” sözleriyle Fırat’ın doğusuna yapılan topçu ateşinin önümüzdeki süreçte yapılacak operasyonun ilk uyarısı olduğunu ifade etti.

Ayrıca Muğlu, “1979’dan beri örgütün başında olan sözde liderlerin bu zamana kadar Batı ülkelerinde yaşamasına izin verilip de konunun böyle bir dönemde gündeme gelmesi komiktir.” diye konuştu. PKK’yı terör örgütü olarak tanımlayıp liderlerinin yakalanması için ödül vaadinde bulunan ABD’nin, sadece isim değiştirerek tüm çalışmalarını PKK’yla birlikte gerçekleştirmeye devam eden PYD’yi terör örgütleri listesine koymamasını eleştiren Muğlu, söz konusu teröristlerin yerinin Washington tarafından bilindiğini ifade ederek Usame Bin Ladin örneğini verdi. ABD’nin “PKK’yı mahvettik.” izlenimi yaratarak Türkiye’nin yumuşaması için adım attığını dile getiren Muğlu, “PYD, Kandil’den talimat almaktadır. ABD’nin davranışı tipik bir oyalama taktiğidir.” açıklamasıyla Washington’un samimi olmadığını ifade etti.

Dr. Öğr. Üyesi Emre OZAN (ANKASAM Türk Dış Politikası ve Güvenlik Danışmanı)

Dr. Emre Ozan, ABD’nin PYD’yle ilgili yapmış olduğu açıklamaların yeni olmadığını söyleyerek Washington’un terör örgütüne yönelik tutumunun kısa ve orta vadede değişmeyeceğini dile getirdi. Ozan, “ABD’nin genel olarak Ortadoğu’daki varlığına bakıldığında, Kürt gruplarla hem Suriye’de hem de Kuzey Irak’ta yakın ilişkiye sahip olduğu ve bu ilişkinin uzun vadede devam edeceği görülüyor.” açıklamasında bulundu. Ancak ABD’nin Türkiye’yle olan müttefiklik ilişkisinin Washington için bir çelişki oluşturduğuna da dikkat çeken Ozan, ikili ilişkilerin son dönemde bir normalleşme süreci içine girdiğini vurgulayarak Washington’un Beşar Esad’ın pozisyonu ve Suriye’deki İran varlığıyla ilgili konularda Ankara’yla ortak kaygılar taşıdığını ifade etti. Türk-Amerikan ilişkilerinin geleceğine dair tahminlerde de bulunan Ozan “Önümüzdeki süreçte Ankara-Washington hattında daha güçlü bir diyalog kurulacağını öngörebiliriz.” dedi. ABD’nin bu süreci nasıl yöneteceği sorusunun esas mesele olduğunu ifade eden Ozan, zamanla tablonun netleşeceğini ifade ederek Washington’un Türkiye’nin beklentileri doğrultusunda PYD’yle ilişkilerini değiştirebilme ihtimalinden bahsetti.

Öte yandan ABD’nin Türkiye ile PYD arasında bir koridor oluşturmayı amaçladığını da dile getiren Ozan, “Washington, iki aktör arasındaki sıcak çatışmayı önlemek istiyor. Münbiç’te iyi ya da kötü devam eden bir süreç var. Her ne kadar Türkiye’nin memnun olmadığı konular olsa da iki ülke de bu süreci devam ettirme iradesinde olacaktır. Dolayısıyla sıcak bir çatışmanın yaşanması ihtimal dahilinde değildir.” dedi.

Alev KILIÇ (Emekli Büyükelçi/AVİM Başkanı)

Emekli Büyükelçi Alev Kılıç, Washington’un PYD’nin bir terör örgütü olmadığını çok açık bir şekilde söylediğini ve ABD’nin de Türkiye’nin hassasiyetlerini bilmesine rağmen böyle hareket ettiğini dile getirdi. Kılıç, “Çünkü Ankara’ya göre PYD, PKK’nın uzantısıdır. Dolayısıyla Washington, Türkiye’yle olan ilişkilerini yumuşatabilmek için PKK’nın üst düzey yöneticilerinin başına ödül koyup ‘Biz sizin çatıştığınız en önemli terör örgütüyle mücadele ediyoruz.’ mesajını veriyor.” sözlerini kaydetti.

Kılıç, bölgede çok kritik bir durum olduğunu ama kuvvetle muhtemel  Münbiç’teki ortak faaliyetin devam edeceğini söyleyerek “Fırat’ın doğusu ve batısı” şeklinde bir ayrım gözetildiğine dikkat çekti. Kılıç, “Fırat’ın batısında tam bir işbirliği görülüyor. Doğusunda ise taraflar, gerginliği şimdilik dondurmaya çalışıyor.” değerlendirmesinde bulundu.

Celal KAZDAĞLI (Gazeteci)

Gazeteci Celal Kazdağlı, ABD’nin PKK’yı terör örgütü olarak tanımasının yeni bir şey olmadığını ve örgütü ilk defa 1997 yılında tanıdığını ifade ederek “Şu ana kadar bunu çoktan yapmış olması gerekiyordu. Yapmaması, PKK’yla olan ilişkisinden kaynaklanıyor. Bu adımın şimdi atılmasının birkaç nedeni var.” sözleriyle Brunson’un teslim edilmesinden sonra başlayan ılımlı sürecin devam ettiğini söyledi. Kazdağlı, Washington’un söz konusu teröristleri teslim etmek yerine üçüncü şahıslara havale ettiğini ve böylece işi yokuşa sürdüğünü belirterek ABD’nin asıl derdinin PYD’yle kurduğu ilişkiyi örtmek olduğunu iddia etti. ABD’nin terörle mücadele eden ülke imajı yaratmak istediğini; fakat terörist unsurlarla da birlikte çalıştığını vurgulayan Kazdağlı,başlarına ödül konulan üç ismin İran’a yakın şahıslar olarak tanındığına da dikkat çekti. Kazdağlı, “ABD, özellikle yaptırım kararından sonra PKK’yı Tahran’a yönelik bir terör unsuru olarak da kullanmak istiyor ve teröristleri cezalandırıyor. Yani ABD’nin PKK politikası değişmemiştir. Tam tersine  Washington ile  PYD ilişkisi daha da gelişmiştir. Ancak ABD, bunu örtmek ve tartışmayı başka noktaya çekmek için böyle bir adım atmıştır.” dedi. Kazdağlı, söz konusu gelişmenin Türkiye-ABD ilişkilerini iyileştireceğini düşünmenin doğru bir yaklaşım olmadığını söyleyerek “Ankara kendi yolunda devam etmeli, Beyaz Saray’ın PYD’yle olan bağını kesmeye yönelik çalışmasını sürdürmeli ve işin sonunda Fırat’ın doğusuna müdahale edecek askeri hazırlığını yapmalıdır.” ifadesinde bulundu.