ABD’nin Çin Stratejisinde Pakistan-Hindistan İkilemi

Paylaş

This post is also available in: English Русский

25 Eylül 2021 tarihinde ABD Başkanı Joe Biden, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu görüşmeleri için Washington’da bulunan Hindistan, Japonya ve Avustralya liderleriyle bir araya gelerek Dörtlü Liderler Zirvesi’ni (QUAD) gerçekleştirmiştir. Bu zirvenin hemen öncesinde Biden, Hint-Pasifik’te “Çin’i dengeleme” stratejisinde önemli bir yere sahip olan Hindistan’ın Başbakanı Narendre Modi’yle görüşmüştür. ABD, bir yandan QUAD oluşumunu AUKUS gibi savunma ittifakıyla güçlendirerek hegemonyasını sürdürülebilir kılmaya çalışırken; diğer taraftan da QUAD ülkelerinden Çin’i çevreleme-baskılama stratejisine destek vermelerini istemektedir. Ancak Afganistan’daki gelişmeler, ABD’nin hem Avrupa hem de Asya-Pasifik’teki müttefiklerini endişeye sevk etmiştir. Bu ülkelerden biri de Afganistan’daki Taliban yönetiminden tehdit algılayan ve ABD’nin Pakistan ve Taliban’la ilişkilerini yeniden gözden geçirmesini isteyen Hindistan’dır.

Washington yönetiminin Afganistan’daki çelişkili adımları, Yeni Delhi’nin Pekin’e karşı stratejinde tereddüt yaşamasına neden olmaktadır. Bu yalnızca Hindistan’ı değil; diğer QUAD üyelerini de endişeye sevk etmektedir. Özellikle de Çin’in yakın komşusu olan Hindistan ve Japonya’nın bu konuda ABD’ye güveni sarsılmıştır.

Öyle ki Japonya, ABD’nin AUKUS adımı sonrası bölgedeki çatışma riskini azaltmak ve kendi güvenliğini sağlamak amacıyla Fransa, Almanya ve İngiltere gibi Avrupalı müttefiklerini Hint-Pasifik bölgesine desteğe çağırmaktadır.

Japonya’nın yanı sıra Hindistan’ı da düşündüren soru şudur: Bugün Afganistan’dan çekilerek Taliban’ın etkinliğine göz yuman ve hatta Çin’in etkinlik kurmasına alan açan ABD, yarın Asya-Pasifik’teki müttefiklerini Çin’e karşı savunmasız bırakabilir mi?

Hindistan’ı ABD’nin politikaları hakkında düşündüren bir başka soru da Pakistan’la ilgilidir: ABD, Hindistan’ın Pakistan, Taliban ve Afganistan stratejisine destek vermezken; Hindistan neden ABD’nin Güney Çin Denizi’ndeki tehlikeli oyununa katılarak kendisini riske atsın? Pakistan konusunda ABD’den gerekli desteği bulamayan Yeni Delhi yönetimi, Çin’in “arka bahçesi” olan Tayvan Boğazı’nda niçin Çin’le çatışma riskini göze alsın?

Washington yönetimi, Pakistan’ın Hindistan’ın sorunu olduğunu ve Pakistan’daki çıkarlarının Hindistan’dan ayrıştığını ifade etmektedir. Bazı uzmanlara göre Yeni Delhi, eğer Pakistan konusunda Washington’dan yeterli desteği alamazsa, ilerleyen zamanda QUAD’ın gündeminde yer alan Tayvan’ın aslında “ABD’nin sorunu” olduğunu ileri sürebilir.[1] Zira Hindistan’ı “müttefiki” olarak görmesine rağmen ABD, Pakistan’a karşı tavır almaktan imtina etmektedir. Bunu “Çin’in etkinliğini kırmak için Pakistan’la arasını yakın tutma çabası” şeklinde açıklamak basit bir yorum olur. Çünkü Pakistan, ABD’nin İran, Orta Asya ve Çin siyasetinde kritik bir noktada bulunmaktadır. Washington, eğer İslamabad’la işbirliği yapmaktan vazgeçer ve ona karşı düşmanca bir tavır takınırsa, Asya’daki hakimiyetini (kenar kuşağı) tamamen kaybeder.

Üstelik ABD, Pakistan-Afganistan siyasetinde Hindistan’ın istediği politika değişikliğine giderse, bunun karşılığında Yeni Delhi’den çok daha fazlasını almaya çalışacaktır. Halihazırda Hindistan, ABD’nin Hint-Pasifik stratejisine destek vermektedir. Ancak Washington, Yeni Delhi’nin bu desteği Tayvan Boğazı ve Güney Çin Denizi’ni de kapsayacak şekilde genişletmesini istemektedir.

Diğer taraftan ABD ile Hindistan arasındaki “Pakistan-Tayvan pazarlığı” da denk bir pazarlık değildir. Her şeyden önce Pakistan, nükleer bir güç olduğu için ABD tarafından gözden çıkarılması mümkün olmayan bir aktördür. Bir diğer ifadeyle Washington yönetimi, tıpkı Afganistan’da olduğu gibi, Pakistan konusunda da kolay bir politika değişikliğine gidemez. Zira Pakistan’ın istikrarsızlaşması ve nükleer silahların kontrol edilemeyen bir gücün eline geçmesi, ABD için felaket senaryolarından farksız olacaktır.

Öte yandan Hindistan’ın Tayvan Boğazı’nda Çin’le daha fazla gerginlik ve çatışmaya girmesi için elinde fazla bir neden yoktur. Hindistan, Çin’le olan kara savaşını Güney Çin Denizi’ne taşıması halinde, sınırındaki birçok bölgeyi (Aranuçal Pradeş, Galvan Vadisi ve Ladakh’ı) Çin’e kaptıracağını düşünmektedir. Fakat Pekin yönetimi, Hindistan’ın “arka bahçesi” olan Hint Okyanusu’na da müdahil olmaya başlamıştır. Öyleyse Hindistan, Çin’in “arka bahçesi” olan Güney Çin Denizi’ne girerek ona misilleme yapma ihtiyacı hissetmektedir. ABD faktörü olsun ya da olmasın Hindistan hem Pakistan hem de Çin’le çatışma halindedir. Washington yönetimi, bu konuda sorumluluk almadığı için Yeni Delhi’nin içerisinde bulunduğu jeo-politik sıkışmışlık durumundan rahatsızlık duymamaktadır. Nitekim Hindistan’ın Çin ve Pakistan’la çatışması, ABD için düşük maliyetli bir savaş olacaktır. 

ABD’nin Çin’i karadan çevreleme stratejisinde Hindistan’a olduğu kadar Pakistan’a da ihtiyacı vardır. Bu yüzden de Beyaz Saray yönetimi, Pakistan ile Hindistan arasındaki Keşmir Meselesi’nde olabildiğince tarafsız bir tutum sergilemektedir. Burada Çin’in Pakistan ve Afganistan hattı üzerindeki emelleri, ABD nezdinde Pakistan’ı vazgeçilmez bir aktör haline getirmektedir. Bu bağlamda Çin’in Asya’daki yükselişini durdurmak ve ona set çekmek için ABD’nin Pakistan’a ihtiyacı vardır. Nitekim Çin, mevcut durumda İran, Pakistan, Taliban (Afganistan) ve Tacikistan ekseninde bir işbirliği ekseni oluşturmaya çalışmaktadır. Bu, yeni nesil bir “Rimland Kuşağına/Kenar Kuşağa” işaret etmektedir.

Bu kapsamda Pekin, söz konusu kuşağı ele geçirmek suretiyle küresel hegemonyasını tesis etmek istemektedir. Eğer ABD, Çin’in Pakistan-Taliban (Afganistan)-İran üzerinden kurduğu ekseni kırmak için gerekli adımları atmazsa Hindistan, Hint-Pasifik’te Çin’e karşı yapacağı hamleleri bir kez daha düşünebilir. Bu konuda Hindistan ile Japonya, Avrupalı müttefiklerle birlikte Çin’e karşı yeni bir cephe oluşturabilir.

Nitekim ABD, Hint-Pasifik’te Anglosakson işbirliğini güçlendirmek için AUKUS ittifakını kurmuş ve burada QUAD’ın diğer üyeleri olan Hindistan ve Japonya’yı dışarıda tutmuştur. Mevzubahis adım, ABD’nin NATO müttefiklerini Afganistan’da yalnız bırakmasına benzemektedir. Yine de Yeni Delhi, Washington yönetiminin desteğine ihtiyaç duymaktadır. Ancak Keşmir, Pakistan ve Taliban’la ilgili politikalar nedeniyle ABD’ye ilişkin güven sorunu da yaşamaktadır. Dolayısıyla ilerleyen dönemde Hindistan da ABD’nin Hint-Pasifik’teki güvenilir ortağı olmaktan çıkabilir. Çünkü Rusya, son dönemde ABD ve Çin’i dengeleyici bir aktör olarak Hindistan açısından güvenilir bir ortak haline gelmektedir.


[1] “If Pakistan Remains India’s Problem, Taiwan Will Remain America’s”, Orfonline, https://www.orfonline.org/expert-speak/if-pakistan-remains-indias-problem-taiwan-will-remain-americas/, (Erişim Tarihi: 25.09.2021).

Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk Tamer graduated from Sakarya University, Department of International Relations in 2014. In the same year, he started his master's degree at Gazi University, Department of Middle Eastern and African Studies. In 2016, Tamer completed his master's degree with his thesis titled "Iran's Iraq Policy after 1990", started working as a Research Assistant at ANKASAM in 2017 and was accepted to Gazi University International Relations PhD Program in the same year. Tamer, whose areas of specialization are Iran, Sects, Sufism, Mahdism, Identity Politics and Asia-Pacific and who speaks English fluently, completed his PhD education at Gazi University in 2022 with his thesis titled "Identity Construction Process and Mahdism in the Islamic Republic of Iran within the Framework of Social Constructionism Theory and Securitization Approach". He is currently working as an Asia-Pacific Specialist at ANKASAM.

Benzer İçerikler