Tarih:

Paylaş:

ABD Türkiye’ye Karşı Strateji Değişikliğine mi Gitti?

Benzer İçerikler

Türkiye’nin kararlı tutumu ve bu bağlamda 24 Ağustos 2016’dan bu yana sahada devam eden açık operasyonları ABD’nin dengesini, moda tabirle de kimyasını bozmaya başlamış durumda. Düne kadar Ankara’yı “not ettik”, “Türkiye Suriye’de ABD’nin rolüne muhtaç kalacaktır” diyen Washington; mevcut tutumunu devam ettirdiği takdirde, Türkiye’yi kaybetmenin ötesinde karşısına alacağının ve bunun çok boyutlu maliyetlerinin olacağının farkında. Buna NATO ve AB’nin dışında önündeki en büyük iki rakibi olan Çin ve Rusya ikilisi ile birlikte şu an odaklandığı İran da dâhil.

Daha önceki yazılarımızda da uzunca bir süredir dillendirdiğimiz gibi, ABD şunun da farkında: ABD Türkiye’yi kaybederse, bırakın küresel hegemonya rüyasını, Batı üzerindeki liderlik rolünü ve kendi içerisindeki kontrolünü de kaybeder. Yani, Batı’nın kendi içerisinde bir güç mücadelesinin ve ABD’de ikinci bir iç savaşın önünü açar, hızlandırır.

Zira ABD, “Yeni Dünya Düzeni”nin kilit aktörünün Türkiye olduğunu artık geç de olsa anlamış durumda. Geç de olsa anlamaya başladığı bir diğer husus; Türkiye’de artık farklı bir iradenin, ruhun söz konusu olduğu ve bu irade ile asla ve kat’a eskisi gibi bir ortaklık, ilişki kuramayacağı.

Ve bu yeni irade en başından itibaren ABD’nin tek taraflı müdahalelerinin ve katliamlarının bir parçası olmayacağını da yıllar öncesinden deklare etmiş durumda. ABD’nin on yıllardır Türkiye ile mücadelesinin altında yatan ve asıl hedef olan da bu iradenin ta kendisi…

Yeni Strateji “Günah Keçisi” ve “Seni Anlıyoruz” Üzerine Kurgulu!

Anlaşılan o ki, ABD bu yeni irade ile bir şekilde orta noktada buluşmaya/uzlaşmaya çalışıyor. Bundan ötürü şimdilerde Türkiye’yi yeniden kazanma adına yeni bir stratejiyi uygulamaya koymuş durumda. Türkiye’yi “anlıyoruz” diyen Washington bu noktada hem çok kötü bir şekilde kıvırıyor hem de bir günah keçisi arıyor. Düne kadar kendi içerisinde bu keçiyi arayan ve polemiğe giren ABD, şimdilerde bu keçiyi dışarıda arıyor ve ilk adres olarak da karşımıza Rusya çıkıyor. Bu kapsamda ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Heather Nauert’ın: “Rusya’nın açıklamaları sadece yardımcı olmamakla kalmıyor, aynı zamanda yürüttüğü propaganda ile iki NATO müttefikinin arasını açmaya çalışıyor.” açıklaması oldukça dikkat çekici.

Yani, sözcü Nauert’a göre Türkiye ve ABD/NATO’nun arasını açan PYD-YPG/SDG/PKK terör örgütü ve Washington’un bunlar üzerinden yürüttüğü, Türkiye’ye dayattığı Neo-Sevr (Büyük Ortadoğu Projesi-BOP) değil; Rusya’nın ta kendisi…

Bu sözcü anlaşılan çok farklı bir dünyada yaşıyor. 25 Kasım 2015’teki uçak krizi sonrası Türkiye-Rusya arasındaki gerginliği kendisi açısından bir fırsata çeviren ve Ankara’nın “müttefikin ben mi yoksa terör örgütü mü” sorusuna “karadaki müttefikimiz” tercihi ile cevap veren ve buradaki ifade ile literatüre yeni bir kavram kazandıran sanki kendileri değildi. Bu tercihi onlar değil de, sanki Ruslar yapmıştı.

ABD caydırıcılığını kaybettiği gibi, bu tür açıklamalarla ciddi devlet görüntüsünden de hızlı bir şekilde uzaklaşıyor. ABD, karşısındakini “aptal” yerine koymaya çalışan bu kendini beğenmiş tavırlarından vazgeçmeli. Zira artık karşısında “soğuk Amerikan esprilerini” kaldıran bir muhatap yok!

ABD’nin hızlı bir şekilde çöküşe geçmesinin nedeni de zaten bu tür isimler ve onların asla geçmeyecek olan hayalleri.

ABD rüyasının birer kâbusu olan bu isimlerin dışında daha makulü oynamaya çalışanlar da var elbette. Örneğin bunlardan biri Michael Doran. ABD’de bir panele katılan Ortadoğu uzmanı Doran, ABD’nin Suriye’de yeni bir düzen kurma arayışında Türkiye yerine terör örgütü PYD/PKK ile çalışmasını eleştirerek, “Barack Obama döneminden itibaren PYD’nin PKK’dan farklı bir şey olduğu söylendi. Kendimizi kandırıyor olmalıyız. Bunu hiçbir Türk’e anlatamazsınız.” diyor.

Yeni Strateji; Çatışarak Değil, Uzlaşma Üzerine Bir Dizaynı Hedefliyor!

Aynı şekilde, düne kadar sınırdaki teröristlerle Türkiye’ye kendi bayraklarıyla birlikte yeni müttefikinin paçavralarıyla birlikte şov yapan ve “sakın ola girmeye çalışmayın” diyen; şimdilerde ise “Afrin sizin olsun, Fırat’ın Doğusu bize yeter” moduna geçen ABD, kendileriyle birlikte hareket edenleri bir kez daha satıyor, hatta satmanın ötesinde tehdit ediyor.

Bu kapsamda Türkiye’yi yeniden kazanma stratejisi çerçevesinde hareket edenlerden Pentagon ve onun söz sözcüsü Adrian Rankine Galloway’in PKK/PYD’yi Afrin’e gitmeme konusunda uyarması da dikkatlerden kaçmıyor. Galloway, “Afrin’deki kardeşlerimizi desteklemeye gideceğiz derlerse artık o zaman kendi başlarına kalırlar. Artık bizim ortaklarımız olamazlar.” diyor.

ABD bu yeni stratejisini NATO ile de desteklemeye çalışıyor. NATO’nun buradaki çıkışı her ne kadar ABD ile ayrışma gibi görünse de, diğer taraftan ABD’siz NATO olmayacağı gerçeğinden hareketle, burada ABD’nin yeni stratejisinin etkisinden bahsedebiliriz.

Bu bağlamda, Türkiye’nin Suriye’nin Afrin bölgesinde terör örgütü PKK/YPG’ye karşı başlattığı harekâtın ardından Ankara’ya gelen NATO Genel Sekreteri Yardımcısı Rose Gottemoeller’in; “Türkiye’nin mustarip olduğu terörizm tehdidini anladıklarını” ifade etmesi oldukça önemli. Oysa düne kadar bu operasyonun Türk-Amerikan/Batı ilişkilerinde olduğu gibi, Türkiye-NATO ilişkileri açısından bir takım istenmeyen olumsuz sonuçları olacağına vurgu yapılıyordu.

Demek ki neymiş, güç oyunu bozarmış ve ABD ile anladığı dilden konuşmak gerekiyormuş. Türkiye bu dili hedeflerine ulaşıncaya kadar kullanmaya devam etmeli; kendisine yönelik tatlı dil ve yersiz vaatlere de kanmamalı, çünkü tarih böyle söylüyor! Siz buna tecrübe de diyebilirsiniz…

Ve bu noktada uyarımız: ABD Türkiye’yi çatışarak değil, uzlaşarak bölme ve projelerini bu şekilde hayata geçirmeye yönelik yeni bir stratejiyi hayata geçirmeye çalışıyor. Dolayısıyla uyanık olalım ve oyuna bir kez daha gelmeyelim!

Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROLhttps://www.ankasam.org/author/mse/?lang=en
1969 Dörtyol-Hatay doğumlu olan Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden 1993 yılında mezun oldu. BÜ’de 1995 yılında Yüksek Lisans çalışmasını tamamlayan Erol, aynı yıl BÜ’de doktora programına kabul edildi. Ankara Üniversitesi’nde doktorasını 2005’de tamamlayan Erol, 2009 yılında “Uluslararası İlişkiler” alanında doçent ve 2014 yılında da Profesörlük unvanlarını aldı. 2000-2006 tarihleri arasında Avrasya Stratejik Araştırmaları Merkezi (ASAM)’nde görev yapan Erol, 2009 yılında Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün (SDE) Kurucu Başkanlığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. Uluslararası Strateji ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi (USGAM)’nin de kurucu başkanı olan Prof. Erol, Yeni Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi (YTSAM) Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkanlığını da yürütmektedir. Prof. Erol, Gazi Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (GAZİSAM) Müdürlüğü görevinde de bulunmuştur. 2007 yılında Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı “Türk Dünyası Hizmet Ödülü”nü alan Prof. Erol, akademik anlamdaki çalışmaları ve medyadaki faaliyetlerinden dolayı çok sayıda ödüle layık görülmüştür. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir: 2013 yılında Çağdaş Demokratlar Birliği Derneği tarafından “Yılın Yazılı Medya Ödülü”, 2015 yılında “APM 10. Yıl Hizmet Ödülü”, Türkiye Yazarlar Birliği tarafından “2015 Yılın Basın-Fikir Ödülü”, Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri “2016 Gönül Elçileri Medya Onur Ödülü”, Yörük Türkmen Federasyonları tarafından verilen “2016 Türkiye Onur Ödülü”. Prof. Erol’un 15 kitap çalışması bulunmaktadır. Bunlardan bazılarının isimleri şu şekildedir: “Hayalden Gerçeğe Türk Birleşik Devletleri”, “Türkiye-AB İlişkileri: Dış Politika ve İç Yapı Sorunsalları”, “Avrasya’da Yeni Büyük Oyun”, “Türk Dış Politikasında Strateji Arayışları”, “Türk Dış Politikasında Güvenlik Arayışları”, “Türkiye Cumhuriyeti-Rusya Federasyonu İlişkileri”, “Sıcak Barışın Soğuk Örgütü Yeni NATO”, “Dış Politika Analizinde Teorik Yaklaşımlar: Türk Dış Politikası Örneği”, “Krizler ve Kriz Yönetimi: Aktörler ve Örnek Olaylar”, “Kazakistan” ve “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”. 2002’den bu yana TRT Türkiye’nin sesi ve TRT Radyo 1 (Ankara Radyosu) “Avrasya Gündemi”, “Stratejik Bakış”, “Küresel Bakış”, “Analiz”, “Dosya”, “Haber Masası”, “Gündemin Öteki Yüzü” gibi radyo programlarını gerçekleştirmiş olan Prof. Erol, TRT INT televizyonunda 2004-2007 yılları arasında Arayış, 2007-2010 yılları arasında Kanal A televizyonunda “Sınır Ötesi” ve 2020-2021’de de BBN TÜRK televizyonunda “Dış Politika Gündemi” programlarını yaptı. 2012-2018 yılları arasında Millî Gazete’de “Arayış” adlı köşesinde dış politika yazıları yayımlanan Prof. Erol’un ulusal-uluslararası medyada çok sayıda televizyon, radyo, gazete, haber siteleri ve dergide uzmanlığı dahilinde görüşlerine de başvurulmaktadır. 2006-2018 yılları arasında Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde ve Ankara Üniversitesi Latin Amerika Araştırmaları Merkezi’nde (LAMER) de dersler veren Prof. Erol, 2018’den bu yana Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olarak akademik kariyerini devam ettirmektedir. Çok sayıda dergi ve gazetede yazıları-değerlendirmeleri yayımlanan; Avrasya Dosyası, Stratejik Analiz, Stratejik Düşünce, Gazi Bölgesel Çalışmalar, The Journal of SSPS, Karadeniz Araştırmaları, gibi akademik dergilerde editörlük faaliyetlerinde bulunan Prof. Erol, Bölgesel Araştırmalar, Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları, Gazi Akademik Bakış, Ege Üniversitesi Türk Dünyası İncelemeleri, Demokrasi Platformu dergilerinin editörlüklerini hali hazırda yürütmektedir. 2016’dan bu yana Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Kurucu Başkanı olarak çalışmalarını devam ettiren Prof. Erol, evli ve üç çocuk babasıdır.